44.Bölüm 'Beklenmeyen Sıcacık Bir Hediye'

44.Bölüm 'Beklenmeyen Sıcacık Bir Hediye'

Eddie'i eskiden yaramaz çocuklar gibi görür ve söylediklerine gülerdim. Çünkü hiçbir zaman bu kadar aşağılayıcı konuşmazdı. Bana karşı en azından. Söylediği en can alıcı noktama değmişti. Başımı hızlıca sallayıp yanından uzaklaştım David'i arka planda görür gibi olmuştum ama önemsemedim hızla yürüyüp derse girdim.

Derste kafamı sıraya yaslayıp dün düşünmek istemediğim gerçekleri beynimde sıraya koydum. David'e küsmemem veya darılmamam gerekirdi o bir şey yapmamıştı. O kadar kişi içinde ki bakışlarına bir türlü ısınamadığım Liz'in yanında bana dış kapının mandalı gibi davranan aşağılayan Eddie'ydi. İçimde David'i gördüğüm andan beri duygular vardı. bazen birbiriyle çelişen duygular. Eddie'ye karşı hiçbir zaman bu kadar salt nefret hissetmemiştim. Açıkçası herhangi birine. Çünkü konu David'di. O farklıydı o hayatımdaki birçok şeydi. Ve onunla ilgili önüme koyulan taş o kadar büyüktü ki sanki bu engeli Eddie yaratmış gibi ona sinirlenmiştim. Bir daha Eddie ile eskisi gibi olacağımı sanmıyordum. David'e tavır almamak için elimden geleni yapmalıydım. Veya yapmamalıydım David ile bir hayatım olamazdı. Bu yıl bitince okulumda bitecekti. Ailem uzun süredir üniversite hayalleri kuruyorlardı. İyi bir üniversiteye başlayacak ve David'i bırakmak zorunda kalacaktım. Yada bu böyle olmazdı. David ile konuşmalıydım evet. Kafamı sıradan kaldırmadan zilin çalmasını bekledim. Çalınca yavaş yavaş kapağını bile açmadığım kitabımı çantama yerleştirip kapıya ilerledim. Koridorun sonunda sınıfa doğru gelen David 'i gördüm. İçimi çekip bana doğru gelmesini bekledim. Yüzünde endişeli ve ..ve sanki özlemli bir hal vardı. bana gelirken ki görünüşünü inceledim. O farkında bile olmasa o kadar kendine güvenen, mükemmel ve güven vermenin yanından bile geçmeyen bir yürüyüşü vardı ki. Etrafındaki kızlar göz ucuyla ona bakıyorlardı. Bana geldiğini bilse bile bunu umursamayan tiplerse alık kediler gibi ona bakıyorlardı. Oysa bana geliyordu ..bana.

Yanıma geldiğinde sıkıca elimden tutup beni göğsüne bastırdı. O kadar sıkı sarılmıştı ki ayaklarım yerden kesilmişti. Onun kollarında bez bebekler gibi öylece kalmıştım. Ne ses çıkarıyor nede hareket ediyordum. Bir süre kollarını benden ayırmadı başını saçlarımın arasına koyup kokumu içine çekti. O kadar yakınındaydım ki bunun boğazını yaktığını hırıltılarından anlayabiliyordum umursamayıp saçlarıma küçük öpücükler kondurdu. Onun kollarında etrafıma bakındım. Kızlar bana ve David'e  bakıyor çoğu omuz silkip yüzünü çeviriyordu. Sonunda beni bıraktı ellerimi tutup beni kenara doğu çekti.

-Seninle konuşmam gerek çıkalım lütfen buradan.

Elimi kaçmamdan korkar gibi sıkıca tutmuş beni hep oturduğumuz banka doğru sürükledi. Sesimi çıkarmıyordum. Beni yanına oturtturup gözlerime baktı.

-Dün akşam Eddie'nin söyledikleri zerrece umurumda değil. Duydun mu beni?

Gözlerine baktım.

-Sen benimsin benimlesin onun dışında bir şeyi umursuyor gibi mi duruyorum?

...

-Şu sessiz protestoyu kes artık Melanie! Bu Hiç bir şeye yardımcı olmuyor. 

-Neye yardımcı olmalı? Amacımız ne? Bir hedefimiz beklentimiz olsa tamam. Her şeyi yapmaya hazırım ne kadar farklı olsakta ailenin arasına girmeye, durumunu kabullenmeye yardım etmeye varım. Ama bu...-kafamı olumsuz anlamda salladım- böyle olmuyor David.

Elimi sıktı.

-Olmayan bir şey yok. Sen kafanda neler kuruyorsun bilmiyorum ama sıkıldım artık Melanie. Sana onlarca kez söyledim bu konuda senin ne düşündüğünü önemsemiyorum artık 'seni asla ama asla bırakmayacağım' bunun dışındaki herşeyi kabul ederim ama bu konuda taviz vermiyorum. Benim kan emen bir ucube olduğumu söyleyipte bırakamazsın beni bunu daha önce düşünmeliydin.

David'in bu sert konuşması karşısında omuzlarımı düşürüp olduğum yere sindim. Kazandığını anlatan bu hareketleri sessizce izledi. Bir süre ikimizde konuşmadık. Sonra elini çenemin altına koyup kafamı kaldırdı. Dudaklarıma değen dudaklarını hissedebiliyordum. Şuan David'i kalbimde, dudaklarımda ellerimi sıkıca tutan avuçlarımda hissedebiliyordum. Beni büyük bir arzu ve sevgiyle öpüyordu. Bende dudaklarımı önce ayırıp  içimi çekip  sonra birkaç santim ötemdeki dudaklarına karşılık verdim. Gülümseyip yüzümü ellerinin arasına aldı. Beni korkutmak için vampir dişlerini gösterince alt dudağını dişledim. Gülerek geri çekildi. Elini dudağının üstüne koydu.

-Biraz önce beni ısırdın mı?

-Hep sen mi insanları ısıracaksın onların intikamını almak içindi.

-Bu intikam hoşuma gitti.

Neredeyse David'in kucağında onu şevkle öperken bizi ne kadar kişinin izlediğini bilmiyordum bunu ne kadar umursadığımsa ayrı bir konuydu.

Eve doğru giderken David'in arabasındaki cdleri karıştırıyordum. Elime diğerleriyle tarz olarak hiç uymayan bir cd geçti. Ona doğru salladım.

-Buda arasına şekil olsun diye mi var?

-Hayır seni bu arabaya atabilmek için çok önce almıştım.

-Komik değil.

Tekrar cdyi incelemeye başladım. Benim mp3'de de vardı.

-Bu şarkıyı severim böyle şeyler dinlediğini bilmezdim.

-Dinlemiyorum zaten gerçekten seni arabaya alabilmek içindi.

Kafamı hayretle ona çevirdim. Omuz silkti.

-İlk zamanlar seni evine falan bırakırken açar konuşacak bir konu olur diye tutuyordum.

Uzanıp elimden aldı ve pencereden dışarıya attı. Bana dönüp sırıttı.

-Artık gerek kalmadığına göre o şeye ihtiyacım yok. Zaten başta da fazla aptalca gelmişti ama fırsatları değerlendirmek gerek.

Alınmıştım. Benim dinlediğim ve gayet de hoşuma giden bir şarkıydı.

-Sana gerçek anlamda dinlenecek bir şeyler vermeyelim.

Uzanıp bir cd'yi elime tutuşturdu.

-Dinlemelisin.

-Dur tahmin edeyim bu şarkıyı ilk çıktığı zamanlarda dinlemişsindir sen. Kaç sene önceydi? 100 mü? 150 mi

?

Şarkıya bakmadan çantama attım. Bir ara belki dinlerdim.

-Ama bu şarkıyı dinlerken aklıma hep sen gelmişsindir. Neden bilmiyorum anlatılan kadın senmişsin gibi. İlginç.

Ahh tamam kesinlikle dinleyecektim.

Evin önüne gelince arabadan indim. David'de gülerek dolanıp yanıma geldi.

-Bunu seviyorum.

-Neyi?

-Böyle hoplaya zıplaya arabadan inişini gideceğin olmanı bile daha az hatırlatıyor.

Güldüm bunu bilerek yapmıyordum.

-Bak istersen gelmeye bilirsin ama ben söylüyorum Liz yarın akşam yemeğine çağırıyor gelmeni çok istediğini söyledi ve bana bunları söyletmek için yarım saat yalvardı.

Bir süre düşündüm. Onu tekrar görmek istiyor muydum? Hayır pek sayılmaz.

-İstersen gelmezsin?

-Hayır istemiyorum David.

-Şey ertesi gün gidiyor.

-Gitmesem olmaz mı? Zaten hiçbir şey yemeyeceksiniz ve açıkçası onu bir daha görmek istediğimden emin değilim. Yanlış anlama David ama Liz'le aramızdaki iletişimin iyi olduğunu veya olacağını hiç sanmıyorum.

-Anlıyorum ve tabiî ki de gitmesek olur. Bende seni onunla görüştürmeyi istemiyorum eğer bir kez daha sana o acıyan bakışlarla bakarsa boynunu koparacağımdan korkuyorum.

O günü hatırlayıp iç çektim. Elini saçlarıma dokundurdu.

-Liz benim hayatımda önemli bir yerde değil. Senden başka hiç kimse değil. Ailem olduğuna bakma. Victor ve Lillie hariç diğerleri her zaman kendini düşünmüştür. Ve bizim gibi eski vampirlerin yanında olmak ayrıcalıktır.

Biliyordum aslında tahmin ettiğim bir şeydi. Lillie Victor ve David ayrılmaz aileydi diğerleri daha sonra katılmış ve daha güçsüzdüler.

-Yarın biz bir yerlere gidelim mi? Yemek olabilir seni götürmek istediğim bir yer var.

-Olur. Yarın görüşürüz beni sabah almaya gelecek misin?

Elini çeneme koyarak

-Elbette dedi. Dudaklarını ayırdığında bakıyorlar mı diye pencereye döndüm. David sırıttı.

-Kimse bakmıyor.

Deyip dudaklarımı minik minik öpüyordu.

-Tamam yarın  kapıda asker gibi dikilmene gerek yok geldiğinde kapıyı çal.

Göz kırpıp dudaklarımı zar zor ondan ayırdım. Sabah ki hallerini anladığımı görünce homurdandı. Güldüm ve eve girdim.

Annem güzel yemekler hazırlamıştı ben mutluydum ama sofradaki gerginlik hissediliyordu.

-Bir sorun mu var?

Bana döndüler

-Ne gibi?

-Bilmem fazla gergin gibisiniz?

-Sende fazla mutlu gibisin. Dünden bu gününe ne oldu böyle?

Babam homurdandı.

-Annen her zamanki gibi mutlu birini görünce onuda kendi gibi yapmaya çalışıyor aldırma.

Dedi. babamı hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Ne cevap verecek diye anneme döndüm. Hiç bir şey demeden önüne döndü. Yüzünde üzüntülü bir ifade vardı.

-Siz gerçekten iyi misiniz? Bir şey olmuş anlatmak ister misiniz belki yardımım –

-Bu evde ne zaman her şey açıkça konuşulup soruldu ki? belkide eksiğimiz bu işte hiç bir şeyi konuşmuyoruz.

Babam bana söylediği kelimeleri anneme bakarak dile getirmişti. Kaşlarımı hayretle yukarı kaldırdım. Anlaşılan annem bir şey yapmıştı babamı kızdıracak hemde çok kızdıracak bir şey. Annem dahada utanarak başını başka tarafa çevirdi ama masadan kalkmadı. Kendi kurallarına uyardı. Yemeğimi bitirdiğim sıra anneme eğilip hafifçe 'ben yukarıdayım anlatmak istediğin zaman gelebilirsin ödev yapacağım anne' diye fısıldadım. Bana anlatmadan yapamazdı. Bunu bildiğim için bu sefer ben söylemiş onu bu yükten kurtarmıştım. Başını tamam anlamında salladı. Odama çıkıp ödevlerimi yapmaya başladım. Aradan 3-4 saat geçmiş olacak ki annem kapıyı hafifçe açtığında kafamı kaldırdım. Boynum ağrıyordu.

-Yorulmadın mı? Sana bitki çayı getirdim yeter bırak artık.

-Bitirdim gibi bir şey. Kalanıda yarın yapacağım bıraktım.

Annemin elindeki bardağı alıp ona bakmaya başladım. Bir süre sonra oda anlatmaya başladı.

-Babanın hareketleri garipleşmeye başlamıştı. Önce evlilik yıl dönümünü ilk defa unuttu sonra eve geç gelmeye başlaması falan bir şeyler olduğunu anladım ama ne olduğunu sorduğumda beni geçiştirdi. Hayatında bir kadın var sandım. Aklıma başka bir şey gelmedi.

Elimdeki bardak titredi.

-Bir kadın mı? Babam mı? Bunu nasıl düşünebilirsin anne?

-Haklısın biliyorum ben sadece.... Şu sıralar kafam çok karışık Melanie öyle bir düşünce geldi aklıma. Bu sabahta onun yanına gitmek için hazırlanıp evden çıktım. Gittiğimde odada müsait olmadıklarını söylediler. Ben onun karısıyım nasıl müsait olunmadığı için içeri alınmam?

-Tamam bunu sana kim söylediyse yanlış söylemiş ama bundan mı böyle düşündün?

-Hayır hiç durur muyum odaya baskın yapar gibi daldım randevu günlerini belirleyen sekreteriyle oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Oraya gittim ve sinirle kadına bir tokat attım. Babana da hiç hoş olmayan şeyler söyledim. İkiside ne olduğunu anlayamadı tabi. Meğer iki bunca zaman Arizona'da ki dedemden kalma ev var ya?

-Evet hatta sen o evi çok seversin.

-Evet o evi kurtarmak için uğraşıyormuş. Onunlada mahkeme için avukat araştırması yapılıyormuş.

-Bir dakika buna neden gerek duyuldu?

-Diğer torunu evi almak dava mı açmış ne. Steve'de evin benim için önemli olduğunu bilince bir şeyler yapmak istemiş. Yaptıklarımdan sonra suratına bakamıyorum Mel. sen bir şeyler yapmalısın. Özür diledim ama ...

Annemin yaptıklarına inanamıyordum. O bunları yapacak biri değildi.

-Babamla konuşurum peki sekreterden özür diledin mi anne? birde o dava açmasın?

-Dileyemedim ki işi bırakıp çekip gitmiş. Keşke bağırsa falan şimdi birde Steve'le onun için kavga ettik. Daha doğrusu o bağırdı ben dinledim.

Annem üzgündü. Onu böyle görmek istemiyordum büyük ihtimalle babamda böyleydi. Annemin yanına gittim. Elini tuttum.

-Ben babamla konuşurum ayrıca o seninle küs kalamaz ki. büyük ihtimalle benim konuşmama gerek kalmadan o yanına gelip bağırdığı için özür dileyecektir. Ayrıca sana o kadar bağırması gerekmezdi. Sen bir kadınsın sonuçta böyle düşünmen doğal. Dediğim gibi. Bu gün beraber yatalım mı?

Başını salladı. Annemle beraber eski günleri hatırlayıp gülerek uyuduk.

Sabah uyandığımda dışarıda kar olduğunu gördüm. Üstüme sıkı bir şeyler giysem iyi olurdu. Kahvaltıyı bitirince hızlıca odama çıkıp siyah dar pantolonumu, büzmeli krem rengi gömleğimi ve çizmelerimi giyip evden çıktım. David beni bekliyordu. Beni görünce gülümseyip arabadan indi. Yanıma geldiğinde beni süzüyordu.

-Dikkat ettim de....

Yavaş yavaş konuşuyor eliyle montumun iki yanını tutuyordu.

-Bir atkın yok. Bu soğuk günlerde üşümeni istemem.

Açık pembe, yaprak desenleri olan çok hoş bir atkıyı boynuma doladı. Atkımı görünce kocaman gülümsedim.

-Bana mı aldın? Ah harika. Çok teşekkür ederim.

Yanağına bir öpücük kondurdum. Oda gülümsedi. Anında soğuktan kızaran burnumun ucuna öpüp geri çekildi. Elimi tuttu. eli kar kadar soğuktu ama benim içimi ısıtmayı başarıyordu. 

Yazar: Buse YARALI 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top