42.Bölüm 'Beklenen An,Beklenmeyen Bakışlar'
42.bölüm 'Beklenen An,Beklenmeyen Bakışlar'
Bu gün dersler oldukça yavaştı. Bir türlü geçmek bilmiyordu. Liz ve Leonard'ı görmek için sabırsızlanıyordum. Kafeteryada, sınıfta bacağımı hep yere vuruyor böyle yaparak sanki zamanın daha hızlı akmasını sağlıyordum. David'se garip heyecanıma şaşırıp bana hayretler içinde bakıyordu.
-Seni ilk tanıdığım zamanları hatırlıyordum vampirlerden tiksindiğini sanıyordum? Şimdi onlardan birini görmek için gösterdiğin bu heyecan garip.
-Vampirlerden hala tiksiniyorum.
Bu söylediğim David'in irkilmesine neden oldu. Hemen toparlamak için konuştum.
-Elbette tanıdığım vampirler ve özellikle sen hariç.
Söylediğime tepki vermedi. Bende sorduğu soruya dikkati çekip gerginliği atmak istedim.
-Neden bilmiyorum ama kadınların şu üreme konusunda ki becerileri hep dikkatimi çekmiştir. Biliyorsun nedense bir kadın çocuksuz yapamıyor. Erkekler bu konuda bizden daha başarılı. Aynı şey annem içinde geçerli. Amanda'yı doğurmuş. O öldü yıkıldı ama belli bir zaman sonra tekrar bunu göze alarak beni dünyaya getirdi. Bak Liz bir vampir bile olmasına karşın ona ait bir can konusunda insan bir anneden farkı yok.
-Amanda neden ölmüştü Melanie?
Omuz silktim.
-Beyzbol oynarken atıcının yanına fazla yakınmış onunda dikkatsizliğiyle sopa onun başına gelmiş. Travma geçirmiş ve kurtaramamışlar.
-Üzücü olmuş. Kaç yaşındaymış?
-13 yaşındaymış annem ondan sonra 6 yıl kadar çocuk kelimesini ağzına almamış. Uzun bir yas dönemi.
-Sana karşı bu korumacı tavrı o yüzden yani?
-Evet.
-Kardeşinin öldüğü yıllara yakın bir zamanda Sasha dönüşmüştü. Belki 4 yıl sonra Neyse sınıfa gidelim mi?
-Tamam.
Çantamı almamı bekledi. Karşı masada da Colin, Billy, Kate, Lena ve Sarah oturuyordu. David çantamı alıp kalkınca usulca elimi tuttu. Onlara hafiften bakarak içimi çektim buna alışmalıydım.
-Hadi ama David ders bitti bırak şu mikroskobu!
-Bekle bir şeyi gözetliyorum. Bunu daha önce görmemiştim.
Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Bunca yıl yaşa bir bakterinin çoğalmasını izleme. Olacak şey değil.
-Sen herşeyi bilirsin çünkü sen David'sin. Şimdi bırak onu ve sizin eve gidelim. Daha annemi arayıp yolsa giderken haber vereceğim. Yüz yüze konuşursam hayatta olmaz der. Biliyorum. Liz'i bekletmek istemeyiz öyle değil mi? Acaba Liz hiç çocuğunu yemek istemiyor mu?
David gülerek başını sallayıp bakmaya devam etti.
-Ya gülme ne bileyim vampir bir anne. İnsanın aklına sığacak gibi değil. Sen beni öperken bile 2-3 dakika sonra ayrılıyorsun onlar çocuk yapmış birde her gün o çocukla ilgileniyor. Bu garip.
Söylediklerimle David'i aynı gün içinde ikinci defa irkilttim. Ki bunu David'e yapmak inanın kolay bir şey değildir. Yalnızca sanki kendi kendine mırıldanır gibi;
-Ben onun kadar güçlü değilim.
Dediğini işittim ama üstünde fazla durmadım. ;
-Hadi gitmiyor muyuz?
-Tamam gidelim. Bunların çoğalacağı yok. İnterfaz evresi fazla süren bakterilerden nefret ediyorum.
-Bunu sonsuz yaşama süresi olan birinin söylemesi sencede ilginç değil mi?
Bunu söylediğime yalnızca homurdanarak cevap verdi. Bu sefer ben onun elini sıkıca tutup var kuvvetimle çekmeye başladım. Mikroskoptan ayrılmıyordu. Ama sanırım onu çekmeye çalıştığımı anladı güldü ve okuldan çıkmaya başladık. Arabasında evlerine doğru giderken annemi aradım.
-Bayan Winston?
-Melanie nerdesin? Eve gelmen gerekirdi geç mi kaldın yok benim saatim mi ileri?
Bu benim saatim mi ileri numarası okuldan geç geldiğim zamanlardan beri süregelen bir gelenektir. Benim asi ergen duygularımı ayaklandırmamak ama aynı zamanda hesap sormak için anneciğimin bulduğu bir icat.
-Şey hayır saatin her zamanki dakikliğiyle çalışıyor evet ben birazcık geç kaldım sanırsam bir birazcık daha geç kalacağım.
-Bir birazcık daha?
-Açıkçası şuan yanımda David var anne. onların evine acil bir şekilde gitmem gerek. Ama kesinlikle geç kalmayacağım. Bilirsin oda en az senin kadar dakiktir.
Sözümün burasında bana doğru dönmüş sırıtan David'e dil çıkardım.
Annemde kısa bir sessizlik oldu.
-Anne orada mısın?
-Evet buradayım canım peki ona güvendiğimi ve seni çok geç olmadan eve getirmesini söyle.
Gözlerimi devirdim.
-Tamam. Sonra görüşürüz.
Telefonu kapattım. David konuşmaya başladı.
-Elbette seni geç olmadan evine götüreceğim Kate'in bu konuda endişesi olmaması gerektiğini söylemeliydin.
-Çok özür dilerim bu anaokulu çocuğu muamelesine daha fazla katlanmak istemedim.
Güldü.
-Bu arada senin aciliyetlerin de oldukça garipmiş.
Tek kaşını kaldırıp bana bakıyordu. Sorusunu duymamış gibi başımı çevirdim.
-Önüne bakmalısın.
Yandan bakınca gözlerini devirdiğini görebiliyordum. Nedense vampirlerle ilgilenmemden pek hoşlanmıyordu. Bir süre hiç konuşmadık.
-David?
-Efendim?
-Liz'in kocasının insan olması bende Liz hakkında bazı düşünceler oluşmasını sağladı?
-Ne gibi?
-Mesela Liz'in çok güçlü bir vampir olduğu konusunda. Haksız mıyım?
Yine gerginleştiğini anlıyordum. Direksiyonu kavrayan eli sıkılaştı.
-Haklısın. Bu yüzden senin onun yanına gitmende bir sakınca görmedim.
-Sen ondan daha mı fazladır vampirsin?
-Evet. Bir 15 yıl kadar.
-Ama ondan daha zayıfsın.
Arabanın hızı arttı aynı zamanda direksiyondaki elde fazla sıkılaştı.
-Yani demek istediğim sen beni ancak 3 dakika kadar öpebiliyorsun sanırım çocuk yapmak daha kapsamlıydı?
Sorumu duymamış gibi yola bakıyordu. Bende ona bakmayı kesip gözümü yola diktim.
-Ama bir yandan da o yaralı hallerimde ki zaman aklıma geldi. Öyle kanlar içinde yatarken herkesten daha yakın durabiliyordun?
-Çünkü o zaman kanın dışarıya çıkmıştı ve pıhtılaşmaya başlamıştı. Yani elbette zordu ama o an yaşaman için o kadar endişeleniyordum ki boğazımı ikinci plana atabiliyordum.
-Kan dışarı çıkınca daha zor olması gerekmez mi?
-Hayır. Taze, sıcak ve akışkan kan hepsinden daha iyidir. Kan dışarı çıktığı an vücudunun bir özelliği olarak pıhtılaşmaya başlar. Aynı zamanda dışarının etkisiyle soğumaya da başlar.
-Tazelik?
Bana döndü. Sorduğum soruları tekrar düşünmeme neden olabilecek bir bakıştı. Bakışlarının etkisi işe yaramıştı oturuşumu düzelttim ve saçmaladığımı fark ettim. En azından bilmemem gereken şeylerdi ama o sorumu cevapsız bırakmadı.
-Oksijen yanıcı bir gazdır. Kanın içindeki alyuvarlar hazırlıksız bir şekilde dışarıyla temas kurarsa oksijenin etkisiyle kurumaya ve sığ bir kelime olacak ama bize göre bayatlamaya başlar. Kuruması falanda bu nedenle.
-Yaa...
Hayret kelimesini dudaklarımdan men edememiştim. Ama çenemi artık kapasam iyi olacaktı. David'in kapatmayı tercih ettiği konuyu bu sefer sessiz bir şekilde onayladım.
Eve girdiğimizde görünürlerde kimse yoktu. Sasha bir ağacın tepesinde müzik dinliyordu beni görünce gülümseyerek ağaçtan inanılmaz bir hızla tam önüme indi. Ufak bir çığlık ağzımdan kaçtı. David sinirlice Sasha'ya baktı.
-Bazen onun yalnızca bir insan olduğunu unutuyorsunuz bu canımı sıkıyor.
Sasha dudaklarını hafifçe büzerek özür diler bakışlarla bakıyordu.
-Çok üzgünüm korkutmak veya başka bir niyetle yapmamıştım.
David kızgınca başını salladı. Eddie her zamanki alaylı gülüşüyle insan yürüyüşünde yanıma geldi. Hatta daha yavaş sanki David'e bir şeyler kanıtlamaya çalışır gibi. David bunu fark etti ama fazla üstünde durmadı. Eddie elimi tutup öptü. Küçük bir hoş bir reverans yapıp eğildi. Gülerek ona baktım.
-Bazen çok komik olabiliyorsunuz.
-Ne o güzelim hoşuna gitmedi mi? Yoksa David hala o yıllarda mı yaşıyor?
Küçük bir kahkaha attı.
-Ben bunu bilerek yapmıştım ama David 1800'lü yılları hala üstünden atamamış gibi.
David Eddie'nin küçümsemesinden çok benim kelimelerime takılmıştı. Sanırım onu komik bulduğumu sandı bu canını sıkmış olabilirdi arkasını dönüp bahçedeki oturaklara yöneldi. Bu anlamda dememiştim. Onun yanlış anlaması benimde canımı sıkmıştı ben onun eski düşüncelerini çok hoş bulurken o...
-Takılma sen ona fazla düşünür her şeyi. Hem sen bu ailede yanlış kişiyi seçtin şekerim.
Gururla kendini gösteriyor kumral biraz uzun saçlarını baş hareketiyle geriye atıyordu. Yüzümü asarak ona döndüm.
-Eğer beni öldürmemek için delirmeseydin belki.
Sonra onu süzdüm bakışlarımda küçümseme vardı.
-Ama yok sanırım kan olmasa bu seferde kadınlar için delirirdin sen. Ben herhangi bir şeyle kendini kaybetmeyip düşünebilen kişilerle ilgileniyorum.
Hala elinde olan elimi çekip David'e yürüdüm. Arkamda sesini duyabiliyordum. Gülerek;
-Ahh bu çok küstahçaydı. Acıttı.
Dediğini duydum. Ama David'in dudaklarındaki kıvrım kendimi iyi hissetmeme neden olmuştu. Gözlerim Lillie'e takıldı. Bir farklılık vardı ne olduğunu anlayamamıştım. Biraz daha dikkatle bakınca saçlarının rengini değiştirdiğini gördüm. Sarının çok koyu tonuna çevirmişti. Aradada gölgeler vardı. Ona dikkatle baktığımı görünce dişlerinin göstererek güldü.
-Nasıl?
-Ahh harika Lillie bayıldım. Kızılda güzeldi ama bu renkte muhteşem olmuş.
Kalkıp ona sarıldım. Bana çok rahat sarılabiliyordu. Araba sesi duyunca arkamı döndüm. Siyah bir Mercedes bu tarafa doğru geliyordu. Ne olduğunu görmek için gözlerimi iyice kısıp baktım. Ve iki siluet dikkatimi çekti. Bunlar Liz ve Hector olmalıydı. Hemen meraklı bakışlarla David' e döndüm. Onaylarcasına başını salladı. Meraklı ve heyecanlı halim Eddie'yi güldürüyordu ama açıkçası umurum da bile değildi. Ben onları bekliyordum. Sonunda araba bize yakın bir yerde durdu ve aslında abrasının arkasında kendi koltuğunda oturan miniği de görmüş oldum. Liz'in gözleri benim üzerimdeydi. Hareketleri bir insana göre bile yavaştı. Hector da arabanın içinden bir ara bana baktı ve gülümsedi. Sonra karısına cesaret vermek ister gibi gülümseyip koluna dokundu. Liz silkindi ve gülümseyerek arkadaki bebeğine baktı. Arabadan inip onu kcağına alırken bende onları inceleme fırsatı buldum. Liz uzun ve güzel bir kadındı. Elbette çok güzeldi. Saçları koyu turuncuydu. Gözleri mavi ve yeşil karışımı bir lesti. Ve bu lense uyan çok hoş bir göz makyajı yapmıştı. Hector'sa bir erkek boyundan biraz daha uzun ve dik biriydi. Sağlam yapılı erkek denir ya o derecede güzel ve kendinden emin bir yürüyüşü vardı. Arabadan inişi çocuğuna ve karsına yönelişi. Küçük oğlunu tutuşu. Gözlerim bu sefer küçük bir kafaya dikkat çekti. Bu küçük çocuk turuncu ve sarı karışımı saçları olan, gerçek yeşil gözlere sahip ve bir kız kadar güzel olan bir erkek bebekti. Babasının kucağında gülücükler saçıyordu. Çok güzel bir bebekti. Babası gibi sevecen bakışları vardı. Annesiyse şuan yalnızca bana ve David'in elini tutan ellerime bakıyordu. Liz'in nedense hep beni seveceği ve ilgileneceği aklımdaydı. Çünkü oda bir insanı tercih etmişti bana karşı olumlu düşünceler sergiler diye düşünmüş beni merak ettiği için geldiğini sanmıştım. Belki de o kadar sevilmiyorumdur?
Yazar: Buse YARALI
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top