33.Bölüm | 'Gelincik Bitmesi Gereken Yerde'
33.Bölüm
Sabah uyandığımda dışarı da felaket bir fırtına vardı. Emily teyzemin evinin önündeki ağaçların köklerinden kopup fırlamasından korkuyordum. Odanın içi de çok kötü durumdaydı. Colin ile konuştuktan sonra pencereyi tam kapatmamış birazını açık unutmuş olmalıyım. Rüzgar o denli fazlaydı ki odadaki kağıtları, hafif eşyaları yerlere sermişti. Yataktan doğrulup eşofmanlarımı çıkardım. Mavi bir kot ve beyaz ipek gömleğimi giydim. Montumu ve çantamı elime alıp aşağıya indim.
-Günaydın Emily teyze nasılsın kendini biraz daha iyi hissediyorsun umarım?
-Pek iyi olduğum söylenemez.
Kafamı endişeyle ona çevirdim.
-Bir yerin mi ağrıyor?
-Hayır sorun içimde şuna baksana dışarısı berbat durumda ruhum sıkıldı resmen.
Gülümsedim. Emily teyzem yağmurlu havayı ve rüzgarı pek sevmezdi. Benim için sorun yoktu. Sıcak veya soğuk bulunduğum ortama ayak uydurmayı severdim.
-Annem nerede? Uyanmadı deme bana imkanı yok.
-Elbette uyandı. Sabah fırtınanın daha kötü olacağını görüp evinize gitti. Steve aç kalmasın gömlekleri falan filan. Evlilik zorunlulukları işte.
Dilini çıkarıp küçümsedi. Güldüm.
-Kesinlikle haklısın.
-Aman kızım sen sen ol evlenme. Bu evlilik kölelikten başka bir şey değil.
Evlilik bana çoook uzak bir kelimeydi. Evlenmeyi hiçbir zaman düşünmemiş evleneceksemde bunun 30'umdan sonra olacağına emindim.
-Aman şu gözlere de bakın bu evlenecek kızmı?. Can yakacak üzecek ondan sonra belki ha ?
Bir kahkaha atıp Emily teyzemin yanağına bir öpücük kondurdum.
-Annemin sana kahvaltı hazırladığına adım gibi emin olduğum için ben çıkıyorum teyzecim.
-Tamam dikkatli ol Mel. bu fırtınada uçup gidersinde seni yakalayan olmaz vallahi. Şu Petterson varya onunla git. Hiç olmadı sen kuş gibi uçarken tutar herhalde.
Bundan da kuşkusu varmış gibi merakla kaşlarını kaldırdı. Gözlerimi devirdim.
-Tamaam zaten onunla gideceğim gelir birazdan.
Oturdum. 2 dakika geçmeden Colin zile bastı.
-Ben çıkıyorum.
-Eve gitme direk buraya gel. Akşama daha kötü olmasından korkuyorum. O çocuk seni buraya kadar getirsin. Zaten şuracıkta oturuyor. Kapıya kadar getirsin. Eh ben pek sevmiyorum o çocuğu biraz sünepe gibi ...
Ben çizmelerimi pantolonumun içine sıkıştırıp fermuarını çekerek kendimi dışarı attım. Emily teyzemin gözüne sizi ilk gördüğü anda girdiyseniz adam bile öldürseniz hak etmiştir oda der yok Colin gibi ilk dakikadan dışlanmışsa ağzınızla kuş değil uçan tavuk tutsanız kar etmez.
Colin kafasını içeri uzatıp Emily teyzeme selam verdi. Emily'nin dudaklarını sahte olduğunu anlaması için bir büküşü vardı ki görülmeye değer. Colin'de onu pek sevmediğini bilirdi. Emily teyzem 39 yaşında annemin hem kardeşi hemde en yakın arkadaşıydı. Hiç evlenmemiş ama birisini delice sevdiğini bilirdim. Ben çok küçükken az biraz hatırlıyordum yüzünü. Esmer bir adamdı. Emily teyzemin aksine iri yarı mavi gözlü bir devdi. Beni sırtına alıp deli gibi koşmasına rağmen hiç yorulmazdı benim o küçük hayatım boyunca tanıdığım en güçlü adamdı. Hayal meyal hatırlıyorum bir şey olup Emily teyzemi bırakmıştı. O günden sonra Emily teyzem evlenme lafını hiç ağzına almadı. Sevgililerinden hiç biriyle de evlenmedi.
Dışarı adımımı atmamla Emily fırtınasından rüzgar fırtınasına tutuldum. Emily teyzemde unuttuğum şapkamı bulmuş başıma geçirmiştim. Şapkam uçup yerdeki küçük ağaçlara takıldı. Colin gözlerini kapayarak şapkama uzadı bende atkımı düzeltmeye çalışıyordum. Colin şapkamı kafama geçirip diğer ucunu bulamadığım atkımı iki yandan önüme getirip bağlamıştı. İçimi çektim.
-Emily teyzemin dediği olacak gibi bu rüzgarda ayağımın yere basması zor. Kuş gibi uçacağım.
Colin söylediklerime güldü.
-Merak etme Mel o kadar zayıf değilsin. Hatta zayıf değilsin. Sorun yok.
Gülümsemesi sırıtmaya döndü. Gözlerimi kısıp dudaklarımı büzdüm.
Koluma girdi.
-Araba yok deme bana.
Yalvaran gözlerle Colin'e bakıyordum. Yüzü asıldı.
-Çok üzgünüm maalesef.
Başımı eğdim. Uff David'i arasam iki dakika içinde burada olurdu ve ıslanmadan rüzgarı yeyip aptal olmadan okula ulaşabilirdim. Ama Colin'i burada bırakıp David'le gidemezdim. Colin daha rahat yürüyebilmek için kendini resmen siper etmişti. En sonunda kendimi tutamayıp güldüm ama rüzgar gülüşümü bastıracak kadar sesliydi. Okula haliyle sarmaş dolaş el ele kol kola girmek zorunda kaldık. İnsanların biraz garip baktığını biliyordum ama umurumda değildi. Yolda Colin'le o kadar eğlenmiş espirilerine o kadar gülmüştüm ki bu rezil halimiz eğlenceli geliyordu. Tam okulun içine girip bir yere oturmuştuk ki karşıdan gelen David'i gördüm. Oda o an bizi gördü Ve olduğu yerde dondu. Bakışlarımı ona doğru çevirdim. Bir anda telaşlanmıştım iki elimde Colin'in avucunda bacaklarımız, kollarımız birbirine değmiş bir şekilde oturuyorduk. Açıkcası kendimi toplayacaktım tam oturduk elimi kolumu çekecektim ki fırsat olmadan David göründü. Surat ifadesi o kadar kötüydü ki bu anlamsız tabloya haliyle anlam veremiyordu. Eve gitmeden önce öpüştüğü sevgilisi onu seven biriyle sarmaş dolaş. Colin David'i görmemişti. Ama şimdi bir anda elimi kolumu çekip uzaklaşırsam ne olduğunu anlamayıp etrafına bakınacak ve David'i görecekti. Sanki şey gibi olacaktı sevgilisi olunca sevgilisinden korkup karşı cinsten uzaklaşmış gibi. Bu duruma düşmekte istemiyor için için yanıyordum. Ama Colin'e karşı küçük düşmek istemedim. Bir elimi çekip hafifçe fark edilmeyecek bir şekilde kendimi çektim. David bekliyordu kendimi tamamen çekip yanına gitmemi bekliyordu açıkcası şaşırmıştım şimdiye yanımıza gelip çokdan Colin'le anlamsız tartışmalarına başlamış olması gerekirdi. Bende kafamı öteki tarafa çekmiş görmemiş gibi yapıyordum ama kalbim çok hızlı bir şekilde atıyordu şimdi yanlış anlaşılma olacak David ortalığı birbirine katacaktı. Ama öyle olmadı ben gözlerimi yummuş ecel terleri dökerken o biraz daha bakıp çekip gitti. O gidince içimde bir şeyler kopmuş gibi hissettim bu hiç iyi bir gidiş değildi. Ellerimi bedenimi yavaş yavaş çekiyordum. En son Colin'e döndüm.
-Gerçekten üşüdüm bana bir bardak çay alır mısın?
-Tabi bir şeyler yedin mi yiyecek bir şey?
Bir şey yememiştim ama şuan canım hiç bir şey yemek istemiyordu.
-Hayır sadece çay lütfen.
Colin buharı tüten çayı getirdiğinde sıcaklığına aldırmanda elime alıp sıkıca tuttum. Bitirdiğimde Colin'le ortak dersimiz olan Kimya sınıfına doğru ilerledik. Sınıfa girince gözlerim David'i aradı. Onunda burada olması gerekiyordu onunlada dersimiz ortaktı. Kate'in yanı boştu.
Dersin zil sesini duyduğumdan hemen yerimden fırladım bu garip durumu düşünmek canımı sıkıyordu konuşup halletmeliydim. Her yerde David'i aradım. Kafeterya da, sınıflarda kütüphanede yoktu. Sonunda aklıma beraber oturduğumuz bahçenin uç kısmı geldi. Koşarak oraya gittim. Oradaydı. Ve muhakkak ki benim geldiğimide görmüş ama tepki vermemişti. O arkası dönük bile olsa vampir hisleriyle algılayabilecek biriydi. Kararlı adımlarla yanına gidip elimi omzuna koydum. İrkildi. Elimi omzundan koluna indirip yanına oturdum. İçimi çekip konuşmaya başladım.
-Bir sorun var?
Gözlerini yüzüme dikip baktı cevap vermedi.
-Cevap vermediğine göre kendice çok büyük ama muhtemelen sorun bile olmayan bir sorun var?
Gözlerime bakıp ayağa kalktı. Elim masanın üzerine düştü.
-Nereye gidiyorsun?
-Şuan seni kırıp kötü bir şey söylemek istemiyorum Melanie en iyisi bu gün seni hiç görmemek olacak.
Ben bir şey söyleyemeden hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. Haklıydı evet bu sefer haklıydı. Bütün gün bir şekilde onu görmeye çalıştım ama bana hiç pas vermedi. Cidden kızmıştı. Sondan bir önceki ders sınıfına gidip defterinin arasında 'Özür diyeceğim ama sen beni affetmeyeceksin sanırım bu sefer yanlış bir şey yaptım seni gördüğüm an en azından çekilmeliydim ama yapmadım =/ Bunun o an bundan hoşlanmamla ilgisi yok sadece ... aptal bir gurur meselesi yaptım kendime. Sesimi duymak istemiyorsun anlıyorum ama sana söylemeden de ben duramayacaktım. Gelincik yanlış zamanda yanlış yerde bittiği için özür diliyor.' Yazıp defterinin arasına koydum. Bende kendi sınıfıma gittim. Ders bittiği zaman David'in notu okuduğuna kuşkum yoktu. Kesinlikle okumuştu. Ama nasıl bir tepki vereceğini bilemeden dalgınlıkla kitaplarımı toplayıp günün son dershanesi olan müzik odasına gidecektim. David'i görmemiştim yavaşça ona çarptım. Kapının eşiğine yaslanmış Hollywood aktörleri gibi duruyordu bunu bilinçli yapmadığını biliyordum. Dudaklarında yarı gülümseme vardı. ben ona çarpınca gülümsemesi genişledi.
-Seninle ilk konuştuğumuz zamanda bana çarpacaktın sanırım bu kasıtlı bir şey ha?
Söylediklerini algılamaya çalışıyordum ki beni kolumdan çekip düşen kitaplarımı almam izin vermeden sarıldı.
-Sesini duymak istememek mi? Bunu yazabildiğin için aptal olman gerekirdi.
Hala bana sarılmış bir şekilde nefesini saçlarımda hissediyordum. Sonra kollarını yavaşça çekip beni bıraktı ellerimi tuttu. bende söylediğine cevap olsun diye. Omzumu silktim. Sesim biraz tiz ve boğuk çıkmıştı.
-Bilmem bu gün öyleydin ki biran benimle ilgili hiç bir şey istemezsin gibi geldi.
Elini çeneme koyup başımı daha yukarıya kaldırdı.
-Benim için istemek eşittir sen demek senden başka bir şey istemezken nasıl sesini duymak istemeyebilirim?
-Ben bilmiyorum sabah..
Cümlemin burasından yutkundum.
-Sabah yanlış anladın. Emily teyzemin yanına gitmiştim Colin'de onların karşısında oturuyor. beni almaya geldi fırtına o kadar kuvvetliydi ki-
David bir el hareketiyle beni susturdu.
-Sizi bütün okul size bakarken o halde görünce şok oldum ama sonra bu kısmın böyle olduğunu anladım. Sorun şu ki sen cidden aptal bir gurur meselesi yaptın ve Colin'in yanında David'i görüp oturuşunu düzelten Melanie olmak istemedin.
Başımı yavaşça salladım. Oysa elini çeneme daha kuvvetli bastırıp konuşmaya devam etti.
-Oysa ben seninle olduğumu senin benimle olduğunu herkes bilsin istiyorum. Seni kolay elde etmedim Melanie kolay kaybetmeyeceğim gibi kolay elde edilebilecek boş bir kız olduğun izlenimi de göstermek istemiyorum. Ben senin için herşeyi göze alıp herşeyi silebilirken-yanlış anlama seninde böyle olmanı istemiyorum sen istediğin kişiyle istediğin şeyi yapmakta elbette özgürsün- ama seninde az da olsa bu konuya karşı biraz daha anlayışlı davranman gerekmez mi? veya olması gerektiği gibi?
Haklıydı. David çoğu zaman haklıydı ama şimdi daha mantıklı ve normal konuşuyordu. Olması gereken buydu eğer onu hayatımın içine almışsam bir elim onda diğeri istediğim kişide olmazdı zaten bunu istemediğimi de gayet iyi biliyordum. Başımı salladım.
-Anlıyorum.
-Şimdi gelinciğim söyle bana yanlış zaman dediğin bütün okulun önüydü öyle değil mi?
Benden özür değil inatçı Melanie'nin itaat etmesini bekliyordu. Ama bunu öyle kelimelerle söylüyordu ki insanın hep dediğine evet diyesi geliyordu. Ama böyle düşündüğümü bilsin istemedim ve gözlerimi birazcık devirerek başımı salladım.
-Sen konuşabilen bir gelinciksin Melanie sesini duyayım.
-Evet.
-Güzel peki yanlış yer dediğinde Colin'in yanıydı değil mi?
İstem dışı içimi çektim sonra buna pişman olup
-Evet
dedim. David dişlerini gösterecek kadar gülümsemişti. Elimi tutan elleri belime kaydı. Bende elimi boynuna dolayıp sarıldım. Beni iyice sarmalıyordu. Sesinden de güldüğünü anlayabiliyordum.
-İşte gelincik şimdi bitmesi gereken yerde.
-Buse Yaralı
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top