31.Bölüm | 'Dans Eden Kelebekler'

31.Bölüm

Lena'nın yanına gitmek istiyordum arkadaşımın durumunun nasıl olduğunu gözlerimle görmeden inanamayacaktım. Bunun için sürekli David'in başının etini yedim. Ama anlayamıyordum hiç kimse Eddie'ye kızmamıştı. Onu mazur görüyorlardı. Sanki kasabadaki bir kızı öldürmek yerine bir sincabı öldürmeye çalışmış gibiler. Nedeninin kilitlenme olayı yüzünden olduğunu anlasamda bu olayı bu kadar çabuk sindirmeleri beni sinir ediyordu. Aaron her zamankine göre oldukça sessizdi. Hep gürültülü ve konuşkan Aaron'da bir sessizlik vardı. ona biraz daha bakınca yüzünün oldukça düşünceli olduğunu gördüm. Ama şimdi aklım Lena'daydı. En sonunda dayanamadım. Ayağımı sinirle vurarak ayağa kalktım.

-Onu görmem gerek. Lena'nın durumunu görmeden inanmam.

Dedim. Ve David'in bir şey söylemesine izin vermeden yukarıya çıkıyordum. Aaron yolumu kesti.

-Onlara biraz zaman tanı Mel. Özelliklede Eddie'ye. Merak etme şuan Eddie'nin ve Lena'nın düzenli nefes alışverişlerini duyuyorum. Eddie yaşıyorsa Lena'da yaşıyor demektir. Eddie Lena'nın bir şey hatırlamasına izin vermez.

İçimi çektim. Eddie'ye olan büyük anlayış sinirlerimi bozuyordu. Aaron benim cevabımı beklemeden bahçeye çıktı. Benimde havaya ihtiyacım vardı. Bende Aaron'un arkasından giderken David'e döndüm. 'Tamam' anlamında başını salladı. Aaron'dan biraz uzak bir köşeye oturdum. Sessizlik vardı. Hava daha aydınlanmamıştı. Karanlıkta Aaron ile oturmak biraz rahatsız ediciydi. Nefesini duyamıyordum burada yokmuş gibi ama olduğunu biliyordum. David'de böyleydi eğer onları duymak istemezseniz duyamazdınız. Sessizliği bozmak ve merakımı gidermek için konuştum.

-Anlayamıyorum Aaron.

-Normal bu karmaşada bende hiçbir şey anlamıyorum. Ama senin anlamadığın nedir?

-Sen.

Başını  bana çevirdi.

-Bu olaylarla benim nasıl bir ilgim olabilir? Neyi anlamıyorsun ki.?

-Seni anlayamıyorum çünkü oldukça üzgün görünüyorsun.

-Eddie, ben ve David 150'yılı geçkin bir zamandan beri aileyiz. Kardeşten çok daha kuvvetli bağlarla bağlıyız. Eddie için üzülmemden normal ne olabilir?

Başımı iki yana salladım. Beni yanlış anlamıştı.

-O anlamda bir üzüntüden bahsetmiyorum. Sen sanki Lena'ya üzülüyorsun.

Karanlıkta tam göremiyordum ama kaşlarını çatmıştı sanki.

-Lena'ya üzülmüyorum emin ol üzülmüyorum. Ben sadece Lena beni değilde Eddie'ye ilgi duysaydı keşke diye üzülüyorum.

Ses tonu oldukça inandırıcı geliyordu. Aaron'a inanıyordum. Ama aklımdaki soruyu pat diye sordum.

-Aaron Sasha'yı seviyor musun? Sasha burada değil lütfen bana doğruyu söyle.

Beni terslemesini bekliyordum. Kafasını biraz gülümseyerek bana çevirdi.

-Bunun cevabının ne olmasını isterdin?

-Bilmiyorum. Yani ben sizi çözemiyorum. Sevgili gibisiniz. Kesinlikle evet. İnsan sizin yanınızda kendini biraz rahatsız hissediyor ama pekde öyle... yani sen şimdi seviyor musun sevmiyor musun?

-Sorumu cevaplandırmadın.

İçimi çektim.

-Ben Sasha'yı seviyorum. Onun yaptığı iyilikleri unutamam. O Lena'nın sana karşı tavırlarından çok rahatsızdı. Seni sevdiğini düşünüyorum sana bakışlarını yakalıyorum arada. Ama nedense aranızda garip bir duvar var. Ve ben seninde sadece onu sevmeni istiyorum.

Aaron gülümsedi. Karanlıkta ayırt edelebilecek bir gülümseyişti.

-Hayatıma birçok kişi girdi. Sasha benim için çok yeni aslında. 35 yıldır ailemizle yaşıyor. Ondan önce hiçbir insanla olmamıştım. Hep vampirler vardı benim için. Farklı farklı bir sürü dişi vampir. Eğlenir, avlanır ve ayrılırdık. Sanki bilinen bir senaryoyu sürekli oynamak gibi. Sadece siluetler farklı. Kimisi sarışın kimisi esmer. Öyle birine karşı bir şey hissettiğimi hatırlamıyorum. Sonra Rusya'ya gittik.

-Buraya gelmeden bir önceki yaşadığınız yer mi?             

-Evet. David sana söylemiştir belki Eddie'nin yeteneği sayesinde insan dişileri kullanırdık bunu insan öldürmediğimiz için çok doğru bir şey saırdık. Ama ilk David yapmayı bıraktı sonrada ben. Eddie'de Victor'un zoruyla bırakmıştı. Ama hala arada kaçamak yaptığını biliyorum.

Güldü. Sonra  ciddi bir şey söyleyeceğini anlatır gibi yüz ifadesi değişti.

-Kendimi ölçmek istedim. Acaba bir insana karşı ne kadar güçlüyüm neler yapabilirim diye. Bunları düşünürken bir mağazadaydık.Lillie rı bana taşıtmak için bir nevi beni kullanıyordu. Tam karşımda bir şeyler satmak için bana şirin gözükmeye çalışan Sasha belirdi. Elindeki kıyafetleri gösterip satmaya çalışıyordu. İlgimi çekti. Onunla ilgilenmeye başladım. Sonra kullanabileceğim kişiyi bulduğumu düşündüm. Onu öldürmemiştim. Ama öldürmek ozrunda kaldım.senin gibi bizim ne olduğumu öğrendi. Ama o bizim gibi olmak istedi. Benden ayrılamayacağını ve çok bağlandığını söyledi. Buna nedense bir türlü inanamadım. Ve sanırım yıllardır aramızdaki garip duvarın sebebi benim.

-Onun yalan söylediğini mi düşünüyorsun?

Sasha bana bu konuyu anlatmıştı Aaron'a yalan söylediğini biliyordum ama aynı zamanda onu sevdiğinide biliyordum.

-Yalan söylediğini biliyorum Melanie. Ama bir yanım ona inanmak istiyor her dakika.

Başı aşağı eğildi.

-Bunun nedenideee...

Lafın sonunu getirmesini ve onu sevdiğini söylemesini bekliyordum. İçini çekti.

-Onu sevmem. Gerçekten seviyor olmam.

Gülümsedim.

-O zaman bunu neden sorun ediyorsun? Yıllardır sırf bunun için aranızda anlaşılması güç bir engel var bence bu işi fazla uzatma Aaron Sasha'nında seni sevdiğini biliyorum.

-Peki sen neden Meredith konusunu uzatıyorsun bende David'inde seni sevdiğini biliyorum.

Yüzüm asıldı.

-Bu konu farklı.

Bana neresi farklı der gibi bir bakış attı. Omuz silktim. O sıra bahçeye Sasha geldi.

-Aaron?

-Burdayım Sas gel.

Sasha Aaron'un yanına oturdu. Bende o gelince onları yalnız bırakmak için yerimden kalktım. David salonda oturuyordu. Konuştuklarımızı kesin duymuştu. Beni görünce yerinden kıpırdamadı. Bende ondan uzak bir koltuğa oturdum. Sessizlik için oturuyorduk. Lena kalkana kadar gitmeyecektim. Lillie başını salladı.

-Ben yukarı çıkıyorum çocuklar keyfine bak Melanie. İstediğin zaman söyle seni bıraksınlar.

-Tamam Lillie teşekkürler.

Lillie gidince sessizlik devam etti. Sonra David rahatsız olmuş gibi silkindi ve yanıma gelip beni kollarına aldı. Bende ona sarıldım. Şuan David'den başka kimseyi istemiyordum. David iyice yerleşmişti hayatıma bunun için çok uğraşmıştı ama başarmıştı sonunda. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Oda elleriyle belimi sarmış saçlarımı öpüyordu. Neredeyse bütün gece ayakta kalmıştım gözlerim acıyordu. Elimle gözlerimi ovuşturdum.

-Uyuman gerek.

-Ama bu gün okulada gitmem gerek.

-Bir gün için okula gitme ne olabilir ki?

-Annem faktörünü hep unutuyorsun. Evde olsam emin ol evde kaldığıma pişmen ede breni. Hasta numarasını hiç kullanmadım ben.

Güldüm. Ne zaman hastayım evde kalayım desem annem saat başı gelir beni kontrol eder. Eve doktorlar getirip beni kendimden nefret ettirirdi.

-Başka bir yol bulabiliriz.

David'in sesinden biraz güldüğünü anlayabiliyordum. Kafamı kaldırmadan konuştum.

-Eddie'nin uğursuz yeteneğini bir daha annem üzerinde denemeyeceksiniz.

-Eddie mi hayır. Onunla ilgili değil.

Suratına baktım.

-Peki ya nasıl izin alacaksın? Hem okuldan hemde annemden.

David'in dudakları yukarıya kıvrıldı. Bu kibirli bir gülüştü.

-Sen bu gün okula gitmesen olur mu olmaz mı onu söyle?

-Şey yani gitmesem olur tabide-

- Tamam o zaman bu gün ikimizde okula gitmiyoruz.

Gülümsedi. Ve tekrar eski halini al der gibi saçlarımdan öptü bende yine başımı David'in omzuna yasladım. Kim bilir ne yapacaktı?

2 saat kadar bir süre David'in kucağında uyuyakalmışım. Ama uykumu alamamıştım. Beni David uyandırdı.

-Melanie hadi kalk Lena'yı görmek istersin diye düşündüm Eddie onu birazdan evine götürüp uyandıracak.

-Hiçbir şey hatırlamayacak değil mi?

-Hayır hatırlamayacak merak etme.

David ile birlikte yukarıya Eddie'nin odasına çıktık. İçeri girdiğimizde Eddie'yi öylece Lena'yı izlerken buldum. Bizi görünce kendini toparladı ve kaşlarını çattı.

-Al arkadaşın ne yazık ki hayatta. Ona doya doya bak sonra seslen bana onu götürmeye geleyim.

Bu düşmanca tavrı iyice sinirlerimi bozuyordu. Ters ters baktım. Sonrada gidip Lena'nın yattığı yatağın başucuna oturdum.

-Bende aşağıdayım Melanie bu gün okulda izinlisin annende sorun çıkarmayacak ama istersen burada uyu.

Burada kalkmak iyi olacaktı. David ne yaptı bilmiyorum ama annemin yine de beni sık sık kontrol edeceğini biliyordum. Başımı salladım. David'de odadan çıkınca Lena ile baş başa kaldık. Aynı rüyamda olduğu gibi sırt üstü solgun teniyle uyuyordu. Tek fark gözleri kapalıydı. Ama rüyam o kadar gerçek gibi geliyordu ki şuan ona dokunmaya korkuyordum. Sanki gözleri elimde kaldığı zaman yaşadığım korkuyu yine yaşayacakmışım gibi. Düşünceleri beynimden uzak tutmaya çalışarak elimi Eddie'nin yaraladığı yere dokundurdum. İçim acımıştı. Lena benim küçüklükten beri arkadaşım ne hale gelmişti. Onu ve Eddie'yi bu karmaşadan kurtarmak için ne yapmak gerekiyorsa yapmaya hazırdım. Aklımdan delice şeyler geçiyordu eğer Lena'da vampir olursa Eddie'de oda bu işten kurtulur.. Tanrım neler düşünüyorum ben kesinlikle saçma ve delice şeyler bunları düşünmemeliyim. Onun nabzını hissedince rahat bir nefes aldım. Eğilip alnından öptüm ve odadan çıktım. Eddie'ye dönüp tıslar gibi sinirle konuştum.

-Onu doğruca zarar vermeden evine götüreceksin.

Eddie başını salladı.

-Ölmek istemiyorum şuan onu öldüren değil ne yazıkki koruyan benim Melanie yanlış kişiye yanlış şeyler söylüyorsun.

-Ben diyeceğimi diyeyimde. Sana güvenim kalmadı.

-Tamam yeter.

David'e döndüm. Bencede yeterdi. Mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım. Uyku gözlerimde akıyordu. Masada oturuyordum. Bir elim sandviçte bir elimde çenemin altından kafamı tutuyordu. Gözlerim yarı kapanıktı. Gözlerim kapandı ve başım pat diye düştü. Aynı zamanda sandviçte elimden düştü. Bir anda yerimden sıçradım. Önümdeki portakal suyu üstüme dökülmüş ayağımıda sandalyenin köşesine çarpmıştım. Ahh diye bir inlemeyi dudaklarımdan men edemedim. İstesem bu şekilde zincirleme sakarlığı yapamazdım. David gülerek yanıma geldi. Beni kucakladığı gibi yukarıya çıkarıyordu. Bense sürekli homurdanıp şikayet ediyordum.

-Üstüm başım battı David. Sanırım istesem bu kadarını yapamazdım.

David'in odasına girmiştik. Beni yatağın üzerine bıraktı.

-Bu kıyafetlerle yatamam üstümü bir yıkasaydım. Gerçi ne giyeceğim...

Ben sürekli konuşup duruyordum. Gerildiğim zaman hep konuşurdum şuan gerilmiştim. David beni biranda garip bir istekle kaldırmıştı ve bu rahatsız olmama neden olmuştu. Bana bakışlarında da sinsi bir gülüş vardı. İyice yaklaşıp tam karşıma oturdu. İşaret parmağını  dudaklarımın üstüne koydu.

-Teorime göre sinirlendiğin veya rahatsız hissettiğin zamanlar böyle çok konuşurdun. Bunu –eli portakal suyu olmuş gömleğimin ucunu tuttu-  kafaya takmaya değer mi?

Sonra gülümsemesi genişledi.

-Çıkarırsın olur biter.

Rahatsız olduğum kadar vardı. David'in gülümseyişi farklıydı. Ve karnımda garip bir hareketlenmeye sebep oluyordu. Gömleğin düğmelerini çıkarmaya başladı. Ona ters ters baktım. Gömleği üstümden çıkardım. David bir süre baktı. Sonra dudaklarını sahte bir hüzünle büktü.

-Çok yazık. Sanırım atletinde portakal suyu olmuş. Onu da çıkarman gerekebilir.

Yok artık. O kadarda değildi. Hala konuşmuyordum ama bunu yapmayacağımı anlatan bir bakış attım. David anlamıştı.

-Sen bilirsin ben rahat uyu diye şeyetmiştim.

Sana bir şort falan getireyim.  Gardırobunun önüne gidip bir şort aldı. Bana uzattı. Elinden aldım. Ayağa kalktım. David'e bakıyordum. Oda merakla ne oldu der gibi bakıyordu. Kızardım ve ona arkamı döndüm.

-Ben banyoya gidip dişimi fırçalasam iyi olacak.

Sesinden güldüğünü anlayabiliyordum. Şortu dizlerimin biraz üstündeydi. Atletimin önüde biraz ıslaktı. Ama onuda çıkaramazdım. David içeri girdi. Gözleri bir aşağı bir yukarı beni süzüyordu. Gülümsedi ve yakınıma geldi. Çok yakınıma. Gözleri üzerime iyice yapışan atletimdeydi. Kızardım karnımdaki kelebeklerde benimle birlikte kızarıyor daha hareketleniyordu sanki. Elini belime attı. Soru sormak için aklıma ilk gelen soruyu sordum.

-Ee şimdi Eddie ne yapacak David?

---

-David?

-Sen böyle görünürken cevaplara konsantre olmam çok zor.

Bedenime iyice yapışan atletimden bahsediyordu. Sıcaklık yüzüme iyice yapışıyordu.

-Konuyu değiştirme!

Dudaklarını büzdü.

-Konu neydi?

Yutkundum. Konuşamıyordum. Büzdüğü dudakları 2-3 santim uzağımda duruyordu. Lütfen lütfen şu kelebekler çıksın karnımdan. Sinsice gülümseyerek dudaklarıma yapıştı. Sanırım dudaklarını büktüğünde onu öpmek istediğimi çok belli etmiştim. David çılgınca beni öpüyor dudaklarımı tutkuyla aralıyordu. Diğer elide belime kaydı ve atletimin ucundan tutup çekiştirdi. Ellerinin belime değdiğini hissedebiliyordum.  Ahh kelebekler hep sizin yüzünüzden şimdi dans edin bakalım karnımda edin. 

Buse Yaralı ^^

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top