23.Bölüm 'İnsan Sevdiğine Hiç Bağırır Mı?'

23.Bölüm 'İnsan Sevdiğine Hiç Bağırır mı?'

David gözlerini kadından ayırmadan bakıyordu. Ne olduğunu anlamam gerekiyordu. Kadınsa bir gölge gibi arabanın önünde dikiliyordu. Sanki arabanın içindekilere yani bize mi bakıyordu? Ben tam göremesem de David'in vampir gözlerinin şu an onun ne yaptığını çok iyi bildiğini biliyordum. Tekrar David'e döndüm.

-Neler oluyor burada? Bu da kim?

David bir süre daha arabanın dışındaki gölgeyi izledi. Sonra kafasını salladı ve bana dönmeden;

-Hiç kimse

Dedi. O an aniden gaza bastı. Aşırı bir hızla araba sanki kükreyerek ileriye doğru atıldı. Ne olduğunu anlatmasını ve önümüze çıkan bu garip yaratığın ne olduğunu söylemesini bekliyordum oysa bir kasaba için fazla bir hızla arabayı evime doğru sürüyordu.

-Sana ne olduğunu sordum David o şey... yani kadınımsı şeyde neydi?

Yüzünü bana dönmüyordu sanki araba sürerken karşıya bakması gerekiyormuş gibi bakışlarını yoldan ayırmıyordu.

-Ben şey tam olarak bilmiyorum ama bir vampirdi.

Evet tüm açıklaması bu muydu yani? Sinirlendiğimi hissedebiliyordum. Adını bile bildiği birisini nasıl olurda bilmediğini söylerdi?

-O dişi bir vampir mi?

Hala yüzüme bakmadan konuşuyordu. Daha doğrusu kelimeleri ağzından zorla alıyordum.

-Sanırım.

-Ne demek sanırım sen bir vampir değil misin? Kendi ırkından birini gördüğün an ne olduğunu anlaman gerekmiyor mu? Ayrıca kadının adını biliyordun.

İşte şimdi sinirlenmiştim. Sonunda yüzünü bana döndü.

-200 yılı aşkın bir zamandır bu dünyadayım mükemmel bir hafızam var insanken gördüğüm birini bile kusursuz bir şekilde hatırlarım. Onuda mutlaka bir yerde görmüşümdür. Ve hafızam benden önce devreye girip kim olduğunu hemen söylemiş olamaz mı? Vampirlerle ilgili hiçbir şey bilmezken ve beynimizin bile nasıl çalıştığı hakkında bilgin olmadığı halde gelmiş bana vampirlerle ilgili bir şeyler öğretmeye kalkmasan Melanie rica ediyorum.

Harika şimdide suçlu ben oldum. Evin önüne gelmiştik. Arabadan inmedim. Ona döndüm. Ben ona dönünce oda bakışlarını bana çevirdi. Bakışları daha yumuşaktı.

-Eğer yolda birlikte giderken karşımıza bir erkek çıkıp yanıma gelse bende onu gördüğüm zaman heyecanlanıp ne diyeceğimi şaşırsam sonra gittiğinde haklı olarak sen kim olduğunu sorduğunda sen bilmezsin insan bile değilsin anlatsam ne anlarsını daha kibar sözcüklerle söyleseydim neler hissedeceğini merak ediyorum.

Deyip arabadan indim. Arkamı dönsem bile David'in bakışlarını hissedebiliyordum. Ben içeriye girmeden arabayı sürüp uzaklaştı. Eve girdiğimde kafam biraz karışıktı. Annemi tamamen unutmuştum. Benim içeri girmemle salondan çıkıp bana doğru yürümesi bir oldu. Yüzünde kızgınlık ve öfke vardı. Harika bir bu eksikti ama cidden bu gün annemi çekemeyecektim. İşaret parmağını bana uzatarak sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.

-Sen Melanie Winston geç kalmayacağını söyleyerek o aptal Petterson'la gittin ama-

Annemi çekemeyip direk odama gidecektim ama Colin'e aynı David gibi Petterson demesi ve üstüne üstlük 'aptal' sıfatını ekleyerek aşağılaması sinirlerimi yükseltti. Öfkeyle bende ona döndüm.

-Ağzından çıkanı kulağın duysun Kate  o benim arkadaşım ve onunla harika bir gün geçirmiştim ta ki gardiyan David'i peşime takana kadar. Ne olmuş yani yarım saat geciktiysem ne olmuş? Sakın bana etraftakiler sana bir şey yapabilir gibi saçma bir cümle kurma herkes kollarını açmış beni beklemiyor veya yolun dönemecinden Melanie gelsede bıçaklasak demiyorlar! Yeter artık anlıyor musun yeter hayatıma burnunu bu kadar sokma ve sakın bir daha David'i peşime takma birde onunla uğraşamayacağım. David Johnson benim hiçbir şeyim olmuyor sevgilim falan değil emin ol hiçbir zamanda olmayacak. Ama o 'aptal' Petterson'un bunun için potansiyeli daha fazla onun için ona alışsan iyi olur.

Açıkçası sözlerim sonuna kadar arkasında dursamda son cümleyi söylemesemde olurdu.

Sinirle Colin bir anda sevgilim olabilir dedim. Ama daha fazla onun yüzüne bakmadan odama çıktım. Annemin arkamdan bağıracağını biliyordum ama onun yerine babamın sesini duydum.

-Yeter artık Catherine artık senin sesini duymak istemiyorum hele Melanie için hiç. Kızımız oldukça olgun ve ne yapacağını bilen biri onu iyi bir şekilde yetiştirdik. Nasıl kararlar alacağına kendi karar vermeli ayrıca beni aramak yerine David'i aradığın içinde ayrı bir kızgınım sana bir akşam yemeğine geldi diye bir anda nasıl güvenebilirsin? Yeter hepsi için yeter bunca zaman yaptıkların için yeter anlıyor musun?

Anlaşılan annem ben gelene kadar babamıda çığırından çıkarmış onun anneme bu kadar bağırdığını hiç duymamıştım. Annem haksızdı. Aslında annem hep haksızdı. Ben hayatımı hiç doya doya yaşayamadım.  18 yaşıma girmek üzereyim ama hala alışveriş için bile annemle gitmek zorundayım. Zaten her şey benim için yeteri kadar karmaşık değilmiş gibi birde David girmişti hayatıma. Biraz önceki ani çıkışı ve olanlar canımı sıkmıştı. Ama artık David'i düşünmek veya onun için canımı sıkmak istemiyordum. Üstümü bile değiştirmeden kendimi yatağa attım. Üstümün açık olduğunu biliyordum. Ama yorgana uzanıpta kapatmak bile gelmiyordu içimden. Kafamdaki düşünceleri uzaklaştırmaya çalışarak uyudum.

Uyandığımda her yanımdan ter boşalmıştı. Çok kötü bir rüya görmüştüm. David ve Eddie'yi bir insanı parçalarken görmüştüm. Korkuyla onlara yaklaştığımda bu insanın annem olduğunu gördüm. Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Her taraf karanlıktı. Işığa uzanıp açtım. Gözleirm ışığa alıştığında üstümde geceliğimin olduğunu ve yorganında örtük olduğunu gördüm. Anlaşılan annem gelmişti. Bu nedense gözlerimin dolmasına neden oldu. Ani bir hareketle yataktan kalktım. İki kat aşağı indiğimde babamı kanepede elinde kitabı uyuyakaldığını fark ettim. Bir kat daha yukarıya çıkıp annemin ve babamın yatak odasının kapısını yavaşça açtım. Annem yatıyordu. Bende diğer yanına geçerek yorganı kaldırıp içine girdim.

-Melanie sen misin?

Annemin uykulu ses tonunu duyduğumda yerimden sıçradım kendimi suçlu hissediyordum . çünkü annem hep böyleydi böyle olmayan bendim. Ben bağırmaz ve tekrarının olmamasına çaba gösterirdim. Yani bu gün suçlu olanda bendim.

-Benim anne.

Ona doğru uzandım. Yüzünde bir gülümseme olduğunu fark edebiliyordum. Yüzümü göğsüne dayadım. Saçlarımı okşuyordu.

-Ahh ne kadar terlemişsin hasta olacaksın dur değiştirelim üstünü.

-Bir şey olmaz anne lütfen ben sana sarılarak uyumak istiyorum. Böyle uyumayalı bayağı oldu.

-Evet bayağı oldu. Ne yapayım artık büyüdün sanırım bunu fark edemiyor oluşum benim hatam.

Bir yandanda saçlarımı okşuyordu.

-Hayır ben senin istediğin yaştayım anne. Ve ben şey .. bu gün için özür dilerim.

-Sen bir şey yapmadın asıl ben artık fazla oluyorum-

-Hayır hayır hiçde öyle değil anne sen hep böylesin farklı olarak asla yapmamam gereken bir şeyi yapıp sana bağıran benim bunu birdaha asla yapmayacağım özür dilerim.

Gülümseyerek saçlarımdan öptü.

-Keşke daha az endişelenen bir anne olabilseydim ama üzgünüm Mel.

-Ben seni böyle seviyorum işte benim annem.

Bunu söyledikten sonra ikimizde güldük.

Şu an iki karar almıştım. 1. bir daha asla ama asla anneme bağırmayacaktım. 2. David Johnson'a ile ilgili daha fazla şey öğrenmeye çalışmayıp soru sormayacaktım tıpkı eskisi gibi. eski hayatıma dönmeye çalışacaktım. Anneme biraz daha sokularak kısa olacağını bildiğim güzel bir uyku çektim.

Sabah annemin sesiyle uyandım.

-Hadi Melanie kalk artık üstüne değiştirip aşağıya gel. Beraber kahvaltı yapalım.

Gözlerimi ovuşturarak kalkmaya çalıştım.

-Sen yemedin mi babamla?

-Hayır.!

Annemin sesi biraz sert çıkmıştı anlaşılan beni hemen affedebilmişti ama aynı şey babam için geçerli değildi. Sanırım onun biraz çaba sarf etmesi gerekiyordu. yataktan kalkıp odama geçtim. Nedense bu gün üstüme biraz daha özen göstermek istedim. Havalar ısınmaya başlamıştı. Hatta bazen güneş Lake Placid için olması gerekenden daha fazla üstte duruyordu. Bunun için açık kahverengi belinden ince kemerli bir elbise giydim. Boyu dizimin üstündeydi. Altına bej rengi topuklu ayakkabılarımı giyip takı olarak sadece işaret parmağıma açık renk taşlı bir yüzük taktım. Saçlarım hafif dalgalıydı. Açtım ve elimle biraz daha dalgalandırıp düzelttim. Aynada kendime güzel gözüktüm eğer ben kendimi güzel buluyorsam gerçekten hoş olmuşum demekti. Çantamıda ayarlayıp odadan çıktım.

-İşte bence hep böyle giyinmelisin. Kot pantolonda neymiş bence sana daha fazla elbise ve etek almalıyız neyse gel otur şöyle.

Annemle uzun zamandır yapmadığımız bir kahvaltı yaptık çoğunlukla o babamla birlikte yer benimle sadece çay içerdi. Kahvaltıyı yaptıktan sonra kapıyı açtım. Kimseyle karşılaşmamak garip geldi. Normalde Colin veya David olurdu. Sonra kafamı salladım. İkisine de ihtiyacım yok. Okula vardığımda bahçede ilk işim Lena ve arkadaşlarını görmek oldu. Harika artık kendi arkadaşlarımada Lena'nın diyordum. Onlara uzaktan selam verip okula giriyordum ki Lena onlardan ayrılıp bana doğru yürümeye başladı. Şaşırdım ama büyük ihtimalle benim olduğum tarafta işi vardır. Sonra gelip bana sarıldı.

-Üzgünüm Mel sana söylediklerim için.

İçimi çektim Colin haklı çıkmıştı. Yine. Sonra gülümsedim. Bende ona sarıldım.

-Önemli değil Lena bende üzgünüm söylediklerim için.

-Hiç önemi yok hadi sana anlatacakalrım var. Bu arada kıyafetin dikkatimi çekmedi sanma harika olmuşsun.

Derse girene kadar sürekli bir şeyler anlattı. Bende gülerek onu dinledim. Sonra Colin'i gördük. Karşıdan bize doğru gelene kadar gözlerini benden ayırmadı. Ve aptal aptal baktı. Lena kıkırdayınca dirseğimi karnına batırdım. Colin'de sohbetimize katılınca oldukça eğlenceli bir o kadar normal bir zaman geçiriyordum. Ama dikkatimi çekti David'i hiçbir yerde görmemiştim. Derse girdim ordada yoktu. Ders başladıktan 10 dakika sonra David kapıyı çalıp izin istedi gelip yanımdaki yerine oturdu. Ona bakmadım. Artık gerçekten sıkılmıştım. Ne onunla kavga etmek nede onunla konuşmak istiyordum. Evet David Johnson'dan sıkılmıştım. Zil çalınca eşyalarımı toplamaya başladım. David beni izliyordu. Ona bakmamı bekliyordu anlaşılan ama ona baktığım zaman konuşacak ve gitmeme engel olacaktı ama ben onunla konuşmak istemiyordum ona dargın veya trip yapmak için değil bu sefer gerçekten içimden gelmiyordu. Çantamı koluma takıp kalktığımda kolumdan tuttu.

-Bu gün çok güzel görünüyorsun bunu neye borçluyuz? Ve yine yüzüme bile bakmıyorsun acaba bunu neye borçluyuz? Hımm...

Düşünmeye çalışır gibi yapmacık pozlar veriyordu sanki filmden fırlamış gibiydi artık nedense bu hareketleri bana fazla yapmacık gelemeye başlamıştı. Bunu bilerek yapmadığını biliyordum ama nedense ona kızgın gibi hissettiğim için hareketleri ters gelmeye başladı. Ben ona baktığımda ne olursa olsun bana baktığını bildiğim için yüzüne baktım tabiî ki bakışları heemn benimkilerle buluştu ama bir şey demedim. Yeni planım buydu bu biraz onun sevgisini kullanmak olabilirdi ama bana bir şey anlatmadığı sürece böyle olacaktım. Kesinliklede tek bir soru bile çıkmayacaktı ağzımdan. Ben ona böyle davranacaktım hem bana ulaşabilecek yakınlıkta hemde psikolojik olarak uzakta. Bakışlarımı geri çektim çantamı koluma takıp sıradan kalktım. Kapıya doğru yürürken yanımda belirdi.

-Melanie bir sorun var değil mi?

-Yoo en azından benim açımdan yok.

-Ama buradan var gibi duruyor.

-Bu senin bakış açın yapabileceğim bir şey yok.

O an ondan kurtulmak için etrafıma bakınıyordum. Bill'i elinde basketbol topu ile koridorun sonunda gördüğümde can kurtarınım gibi olmuştu. Elimi sallayarak ona doğru seslendim.

-Hey Bill buradayım çok beklettim mi?

Bill bir süre şaşkınlıkla baktı. Sonra yüz ifadesini toplayarak elini saçlarına götürdü.

-Şey hayır çok beklemedim.

-Tamam öyleyse hadi spor salonuna gidebiliriz.

David'e döndüm. Ona küsmüşüm gibi davranmayacaktım. Sadece sanki o yanımdayken rahatsızmışım gibi olacaktım. Ve bunu iyi idare ediyordum sanki.

-Sonra görüşürüz David.

-Ne beni bırakıyor musun şimdi? Seni özledim Melanie ve o kadar işim varken sırf seni görmek için geldim okula.

Suratına boş boş baktım.

-Ee ne yapabilirim sen geldin diye tüm günümü seninle mi geçireyim? Hem gelirken bana sormadın.

Ona arkamı döndüm. Yüzünde şaşkınlık, kırgınlık ve en çok reddedişi görebiliyordum. Artık bundan sıkılmıştım. David benden hep bir şeyler saklıyor ve bazen çok kırıcı olabiliyordu filmlerde böyle sahnelerde ben esas oğlana çok kızarken annem bunun çok sevgiden olduğunu ve onlarında bunu isteyerek yapmamış olabileceklerini söyler haklı bulurdu. Ben buna inanmazdım insan sevdiğinden -hemde çok sevdiğinden- bir şey saklayıp sırf birkaç arkadaşıyla vakit geçirdi diye bağırır mıydı?

       Buse

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top