22.Bölüm 'Day Light Gecesi'
22.Bölüm 'Day Light Gecesi'
Colin ben onun yanına gidene kadar gözleri kısık bir şekilde bana bakıyordu. Yine bir açıklama gereği duyacaktım. Ve bütün gün yüzü asık gezecekti. David bunu bilerek yapmıştı ve bu yaptığını ona ödetecektim. Colin'in yanına gitti. Gülümseyerek konuşuyordum.
-Selam Colin naber nasıl gidiyor?
Gözlerime biraz daha baktı. Evet şimdi patlayacak bana. Kendimi hazırladım. Çok saçmaydı. Haklıydı David'le aranda ne var diye sorduğunda hep geçiştirdim. Ama şu an ki görüntüye bak. Bazen kendimden nefret ediyordum. Tam Colin ağzını açacaktı bende kendimi hazırlamıştım ki. konuşmaktan vazgeçti. Omzunu silkti.
-Fena değil işte. Fizik ödevi sen yapmıştın ya ben yapmadım Bay Thomson ile uğraşıp durdum bütün gün.
Ağzım açık ona bakakalmıştım. Bu benim tanıdığım veya beni sevdiğini söyleyen Colin gibi değildi. Nedense bu beni rahatsız etti. Sanki bana hesap sorması hem istediğim hemde istemediğim bir şeydi biraz kafam karışsada kendimi topladım.
-Yaa keşke sana sabah hatırlatmak için mesaj falan atsaydım bende sabah yaptım zaten...
Okuldan ordan buradan konuşa konuşa evin önüne geldik. Gülümseyerek Colin'e döndüm.
-Böyle konuşmayalı uzun zaman olmuştu iyi oldu. Bana eşlik ettiğin için teşekkürler Colin.
-Ne demek her zaman. -..
Sanki bir şey söyleyecek ama tutuk gibiydi.
-Bir şey mi söyleyecektin Colin?
-Eğer David'le falan buluşmayacaksan veya annen falan-
Güldüm.
-Ne söyleyeceksen söyle hadi Colin onu bunu bahane etme.
Oda güldü.
-Hadi seninle bir türlü gidemediğimiz Day Light'a gidelim mi?
-Olur harika olur hemde ama bekler misin biraz beni üstümü falan değiştirsem?
-Tabi.
İçeriye girdik. Odama çıkıp üstümü değiştirdim. Saçımı tepeden toplayıp Colin'in yanına indim.
-Hadi gidelim. Neyle gideceğiz uzak değil miydi orası?
-Araba evin önünde görmedin mi gelirken?
-Nasıl yani araban bizim evin önünde miydi? E o zaman okula neden onunla gelmedin? Eve arabayla gelirdik beni yürüttün o kadar.
Colin yine biraz sıkıntılı sanki söylememesi gereken bir şeyi sormuşum gibi.
-Şey biraz daha vakit geçirmek istedim seninle. Konuşmak falan.
Ahh şimdi anlaşılıyor. Colin'in daha fazla rahatsız olmasını istemedim.
-Aa iyi yapmışsın çıkalım hadi.
Evden çıkarken annemle karşılaştık.
-Nereye gidiyorsunuz Melanie? Bu arada hoş geldin Colin otursaydınız biraz daha.
-Teşekkürler Bayan Kate. Bizde tam çıkıyorduk.
Colin bana dönmüş ne yapalım der gibi bakıyordu. Tabiî ki oturup annemle vakit geçirmeyecektik. Ayrıca annemin resmiyeti atmaması David'de olduğu gibi bayan ekini attırmaması dikkatimi çekti.
-Colin'le gidemediğimiz bir cafe tarzı bir yer vardı ben çok merak ediyorum oraya gidiyoruz. Telefonum açık istediğin zaman arıyabilirsin.
Annem tam bir şey diyecekti ki Colin konuştu.
-Geç kalmayız Bayan Winston Melanie'yı zamanında eve getireceğimden şüpheniz olmasın.
Annem pek hoşlanmasada kapıdan çekildi.
-Tamam öyle diyorsan sana güveniyorum.
Annemin olayı devlet sorunu haline getirmesinden rahatsız olsamda sesimi çıkarmadım.
Arabaya bindiğimizde Colin bana bakıyordu. Kafamı ona çevirdim.
-Bir şey mi oldu?
-Şey yok hayır olmadı.
Radyoyu açtı. Açtığı an benim en çok sevdiğim Fransız şarkı une belle historie'ye çıktı. Sevinçle radyoya baktığımda Colin'de gülümseyerek bana bakıyorud.
-En çok sevdiğin şarkılardan.
-Evet.
Yüzüne baktığımda bu nerden bildiğini anlayamadım. Ona söylediğimi yada onun yanında dinlediğimi hatırlamıyordum. Ama o benimle ilgili benim bile bilmediğim şeyleri biliyordu. Şarkıya eşlik ederek mırıldanıyordum. Şarkı bittiğinde Colin gülümseyerek bana döndü.
-Sende benim en çok sevdiğim herhangi bir şeyi söylesene. Şarkı deyip kısıtlamıyorum herhangi bir şey.
Upss yüzümü buruşturdum. Kafamı cama çevirdim. Yemek aklıma ilk şey yemek oldu.
-Sen en çok cheeseburger seversin.
Gözlerini devirdi.
-Onu sevmeyen bir Amerikalı göster bu soruyu iptal edelim.
Güldüm. Haklıydı ama-
-E ben varım ya.
-Hahaha evet ama ben seni Amerikalı olarak görmüyorum.
-Hımm sen en çok bifteklisini seversin.
Bunu biliyordum. Bildiğim için emin bir şekilde gülümseyerek ona döndüm. Gözleri ışıl ışıl bana bakıyordu.
-Evet.
Sonra ne oldu bilmiyorum Colin'in bana daha çok böyle bakmasını isteyerek onunla ilgili bildiğim her şeyi söylemeye başladım.
-Sonra Gaga'dan pek hoşlanmazsın Britney Spears'n çok daha iyi olduğunu düşünürsün. Rihanna'nın seksapalitesinin tavan yaptığını ama Katy Perry'ninde gözlerine seversin. Green Day konserine gitmek için okulun en çirkin kızını öpmüş ama yinede konsere gidememiştin. Rap seversin ama çok hızlı olduğunda sözlerini anlayamadığın için şarkıyı kendileri için yaptığını düşünürsün. Fransızca şarkıları dinlemeyi seversin yada ben dinlerken beni kırmamak için öyle söyledin. Ama şahsi fikrimide araya sıkıştırayım asla Fransızca konuşamayacaksın.
Söylediklerim sonunda küçük bir kahkaha attım. Colin bana hayran hayran bakıyor aynı zamanda yüzünede sahte bir kızgınlık yerleştirmeye çalışıyordu.
-Neden konuşamayacakmışım?
-Hahaha Fransızcadan neden İspanyolcaya geçtiğini hatırlatmayayım istersen?
Clup'ün oraya gelmiştik. Arabayı durdurup ellerini yukarıya kaldırarak güldü.
-Tamam pes ediyorum haklısın.
Bende güldüm. Sonra Colin'in yüzü ciddileşti.
-Benimle ilgili bu kadar şey bildiğini bilmiyordum.
Aslında bende bilmiyordum. Ama Colin'i umursadığımı hatta çoğu arkadaşımdan daha çok sevdiğimi biliyordum. Sanırım buda bunu açıklıyor. Bunu Colin'e de söylemek istedim.
-Seni diğer arkadaşlarımdan daha çok umursayıp daha çok seviyorum o yüzden daha iyi biliyorum sanırım.
Dişlerini gösterecek kadar gülümseyerek elimi tuttu.
-Benimde seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun değil mi Mel? Söylememe gerek olduğunu düşünmüyorum.
Kafamı salladım. Azıcık rahatsız olmuştum. Gülümseyerek elimi çektim ve arabadan çıktım. Gittiğimiz yer Clup, cafe ve kareoke karışımı bir yerdi. Burayı sevmiştim. Bir yerde herkes bir şeyler içerken bir yerde dans ediyorlar bir yerdede şarkı söylüyorlardı. Buranın adından dolayı David'le gelemem diye düşünüp kendi kendimi güldürmüştüm. Colin'le çok eğlenmiştik. Çok fonksiyonlu bu yeri her yerini kullanmıştık. Cafe gibi bir şeyler içtik dans ettik ve en son ben bile şarkı söyledim. Kendimi kaybetmiştim. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim.
Saattin kaç olduğunu anlayamamıştım. Burası hep biraz karanlık olduğu için dışarıyı anlamam olanaksızdı. En son elimde kokteyl ile şarkı söylerken kapının girişinde David'i gördüm. Şaşırdım. Ona Colin ile olacağımı söylemiştim. Colin nereye baktığımı görünce sinirlendi. Ama belli etmedi. Colin'le içki içmemiştik. Sonuçta annem bekliyordu. Ahh Annem... ben onu tamamen unutmuştum. Saat kaçtı acaba? Telaşla şarkı söylenen yerden indim. Colin'in yanına gittim. O sıra David'de yanıma doğru geliyordu. İyice elim ayağım birbirine karıştı. Colin bana döndü.
-Ne oldu?
-Geç kalıyoruz sanırım. Saat kaç Colin?
-Saat 10 o kadarda geç değil hadi çıkalım.
Colin elini bana uzatmıştı. Ben kalabalıkta birbirimizi kaybetmeyelim diye uzattığı elini tutacaktım ki David elini tutmamı engelledi. Yüzünde anlayamadığım bir öfke vardı.
-Hey ne oluyor?
Colin bence gayet mantıklı bir soruyla David'e döndü. David ona kötü kötü bakarak
-Melanie'i ben bırakırım.
Dedi. Colin'in ters bir şey söyleyeceğini falan sandım ki haklıydı. Sonuçta ben onunla gitmiştim ve anneme Melanie'i getireceğim demişti. Colin'le gitmem mantıklıydı ama David yine bir yerden çıkıp beni almaya çalışıyordu. Kavga çıkacaktı. Lanet olsun. Colin dişlerini sıkıyordu. Sonra kendini sakinleştirdi.
-Bunu Melanie'e soralım bence.
-Sana fikrini sormadım Melanie'e de sormadım. Gidiyoruz hemde hemen.
Colin alttan aldıkça düzgün konuştukça David saçmalıyor sinirlerimi yükseltiyordu.
Colin yinede bana döndü.
-Eğer David'le gitmek istiyorsan sorun değil Mel?
-Ben şey fark etmez eve gideyimde annemle uğraşmak istemiyorum.
David lafımı kesti.
-Sanırım uğraşmak zorunda kalacaksın Melanie çünkü geç kaldın ve annende beni aradı.
-Ne seni mi aradı?
Sinirlenmiştim. Yarım saat geç kaldım diye hemen etrafı arayıp ortalığı ayağa kaldırıyordu. Tam bir şey söyleyecektim ki David konuştu.
-Haklı neyse hadi hemen şimdi gidiyoruz.
Kolumdan çekiştiriyordu. Colin'e baktım sinirliydi ama David gibi oda bana veya etrafa bağırmıyordu. Ona bir kez daha hayran oldum. David'e döndüm. Kolumu sertçe çektim.
-Tamam dur geliyorum.
Elimi Colin'e uzattım. Şaşırdı ama oda elimi tuttu. Ona sarıldım. Şaşırdığını ve heyecanlandığını hissedebiliyordum. Belimden kendine çekip oda bana sarıldı. Kulağına eğildim. 'kim gelmiş olursa olsun harika bir gündü teşekkür ederim en yakın zamanda okul dışında tekrar vakit geçirelim' dedim.
Yüzüne baktım. Şaşkındı. Biraz kekeleyerek ' benim içinde harika bir gündü tabi memnuniyetle' dedi. Gülümsedim ve David'e döndüm. Bir şaşkında buradaydı ama bunda aynı zamanda öfkede vardı. Sanki Colin'i parçalamamak için kendini zor tutuyordu. Eğer Colin'e zarar verirse ona ne yapacağımı bildiği için yapmasa iyi olurdu. Bende ona yüzümü astım. Eliyle bana uzanmaya çalıştı. Elinin etrafından dolanıp bana dokunmasına izin vermedim. Ben önden hızlıca gidiyordum. O biraz geride kalıyordu. Burnundan soluduğunu buradan bile duyabiliyordum. Çıkışta bana seslendi.
-Melanie?
-Sana sesleniyorum Melanie !
En sonunda kolumdan tutup kendi çevirdi.
-Buda neydi neler oluyor burada?
-Bırak kolumu ve hiçbir şey olduğu yoktu tabi sen gelene kadar.
-Annem çılgına dönmüştü. Beni aradı evde olmadığını ve hala Colin'le dışarıda olduğunu söylediği zaman ne halde olduğumu anlayabiliyorsun sanırım.
Kolumu kurtarmaya çalışarak konuşuyordum.
-Ne halde olduğun umrumda bile değil. Bu yaptığını unutmayacağım.
-Sen nende bahsediyorsun ben ne yapmışım? İçeride Petterson'la sarmaş dolaş ayrılan sensin. Eğer onu orada parçalamadıysam bunun için dua etsin.
Parmağımı ona uzattım.
-Eğer böyle bir şey yaparsan hayatın boyunca yüzümü göremezsin. Ben anladın mı?
Parmağımı tuttu. Beni kendine çekmeye çalışıyordu.
-Bunu bir daha yapmayacaksın Melanie
Kendimi ondan kurtarmaya çalıştım.
-Colin benim en yakınım bu sahneyi daha çok göreceksin.
Hırladığını ve boğazından garip sesler çıktığını duyabiliyordum. Korktum ve geriye gitmeye çalıştım. İzin vermedi. Beni arabaya götürüp eve doğru gitmeye başladık. Yüzüne bile bakmıyordum. O ise sakinleşmişti. Arabayı durdurdu. Elini bana uzattı.
-İçeride biraz kaba olduğumun farkındayım. Bunun için özür dilerim.
Hiç cevap vermiyor hala yüzüne bakmıyordum.
-Melanie?
Eliyle yüzümü kendine çevirdi.
-Sana söylüyorum. Özür dilerim ben bir an kendimi kaybettim.
Gerçekten üzgün gibi duruyordu.
-Bak Colin benim en yakınlarımdan onu bir anda silip atmamı bekleme benden.
-Beklemiyorum zaten ama içeride yaptığın ondan uzaklaşmaya çalışan biri gibi değildi. Neyse sen benimlesin. Bunu unutma. Ve tekrar özür dilerim.
Yüzüne baktım. Beni çok seviyordu. Bunu anlayabiliyordum. Yinede bir şey demedim. Yüzümü çevirince içini çekip arabayı çalıştırdı.
İlerlerken bir anda karanlıkta önümüze bir şey çıktı. David hemen fren yapıp arabayı durdurdu ama bu yerden gelen bir şey değildi bu havadan arabanın önüne konan bir insandı. Ve bu bir kadındı. Arabanın ışıklarıyla onun sarı saçlı bir kadın olduğunu anladım. Dehşete düşmüş bir şekilde David'e baktım bu pek insan gibi değildi. Ama anlayamadım. David bana bakmıyordu şok olmuş bir şekilde kadına doğru bakıyordu. Ve ağzından yalnızca şunlar döküldü.
-Meredith !!!
Buse Yaralı
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top