16.Bölüm " Colin yine ne yaptın sen? "

16.Bölüm

Gözlerime bakmıyordu ne yaptığının farkında gibiydi. Yaramazlık yapmış çocuklar gibi bakışlarını etrafta gezdiriyor bir türlü bana bakmıyordu. Sonunda hafifçe gülerek suratıma baktı. Ona;

-Sen bira..z ön..ce  ne yaptın öyle?

-Ne yapmışım ki? Sen benimsin Melanie bunu herkesin görmesi gerek.

-Bu... bu – yaptığın hiç hoş değildi. Sana kendimi bilmiyorum demiştim üstüme gelmeyeceğini sanıyordum.

-Gelmiyorum zaten. Sadece etraftaki kişilere senin benim için ne ifade ettiğini azda olsa anlamasını istiyorum. Ben bıraksam seni kapacak çok kişi var akbabalar arasında yaşadığını biliyor muydun?

Gözlerimi devirdim. Ne dersem deyim kendini haklı bulacağını biliyorum.

-Sana hiç bir şey demiyorum ben artık. Uff lanet olsun Colin'e ne diyeceğim ben şimdi?

Yumruklarını sıktığını gördüm. Dişerinin arasından konuşmaya başladı.  

-Petterson'a bir şey söylemene gerek falan yok Melanie. Neden ona açıklama yapasın ki? Hem Colin benim için arkadaş diyorsun hemde ona yaptıkların için açıklama yapıyorsun.

- Ben bir şey yapmadım. Sen yaptın.

Gözlerini devirdi. Hem haklıydı. Colin'e açıklama yapma gereği duyuyordum.onun üzülmesini veya bana küsmesini istemiyordum. Neden böyle ki yoksa ben ona farklı şeyler mi hissediyordum. Bilmiyorum eğer David buraya gelmeseydi. Belki Colin'le olabilirdim ama o kafamı iyice karıştırmıştı. Ona karşıda ne hissettiğimi bilmiyor aptal gibi ortada geziyordum.

-Sen burda böyle dikilecek misin? Asıl şimdi herkes bize bakıyor.

Kafamı sallayıp kendime geldim. Sonra ona bakmadan Lena ve Colin'in olduğu masaya doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan seslendiğini duyuyordum.

-Son derslere girmeyeceğim ama çıkışta seni alırım Melanie.

Bir şey demedim arkadan kafamı salladım. Anlamıştır herhalde.

-Günaydın herkese sabah sabah çizgi roman mı okuyorsun Sarah?

-Ne yapayım nasılmış diye aldım. Süper bir şey çıktı. Bu arada David Johnson'nun sana ne yaptığını gördüm şekerim sabah sabah çizgi romanımdan bile ilginçti tek sizin için kafamı kaldırdım kıymetini bil. ;)

-Yaa çok sağol.

Sarah'ın ne demek diye fısıldadığını duydum sanki. Sonra bakışlarımı her ne kadar istemesem de Lena ve Colin'in olduğu tarafa çevirdim. Lena bana bakmış sırıtıyordu. Colin'se ben ona bakınca gürültülü bir şekilde sandalyesini geriye çekip hızlı adımlarla kafeteryanın çıkışına doğru gitti. Ona doğru bakarken David'inde ona baktığını gördüm. Sonra Sasha'ya dönüp bir şeyler dedi. Sanırım ne planladığını veya ne düşündüğünü bilmek istiyor. Colin'in kalktığı yere sessizce oturdum. Lena ellerimi havaya kaldırdı. Hala gülüyordu.

-Bana bir şeyler anlatmak ister misin güzelim?

-Şeyy hayır.

-Aaa yapma Mel neler oluyor? Biraz önceki gösteride neydi?

-Gösteri falan yapmadım ben.

-Ama David'in niyeti biraz farklıydı sanırım.

Yüzüne baktım. Bana imalı imalı bakıp gülümsüyordu.

-Hadi ama Mel benden demi saklayacaksın?

-Gerçekten saklanacak bir şey bile yok biraz önceki şey neydi bende bilmiyorum fark ettiysen benim dışımda gerçekleşti. Neyse ben sınıfa gidiyorum.

-Erken değil mi daha?

-Evet ama gideceğim ben burada durmak istemiyorum.

Onun yanında durup bana böyle bakmasına daha doğrusu okulun yarısının bana bakmasına daha fazla katlanamayacaktım. Oradan çıktım. Kimya sınıfına ilerliyordum. Laboratuarı hep sevmişimdir. Onu buna karıştır yepyeni bir şey yarat. İlgimi çeker. Oraya doğru giderken biri kolumdan tutup çekti. Bir anda reflex ufak bir çığlık attım.

-Ahh sen miydin Colin. Korkuttun beni. Bir şey mi var?

-Demek birde bir şey mi var diye soruyorsun haa?

Yüzüne ne olduğunu anlamaya çalışır gibi baktım. Aslında biliyordum içerideki olanlardan bahsediyordu.

-Melanie dün akşam okul çıkışında beni ektin seninle yeni açılan kafeye gideceğimizi sanıyordum. Hadi bütün bunları geçde içeride olanlarda neydi öyle bana David Johnson'la aramda bir şey yok diyorsun ama ertesi gün sarmaş dolaş kafeteryaya giriyorsun. Bir günde ne yaptı bu adam sana, yoksa bana mı yalan söyledin yok diye?

-Bak Colin Day Light olayı için üzgünüm gerçekten ben onu tamamen unuttum.

-Farkındayım unutmuşsun anlıyorum zaten baksana David Johnson büyüsüne kapılıp onun arkasından koşan aptal  kızlardan hiçbir farkın kalmamış.

Colin bana neler söylüyordu böyle çok sinirlenmiştim. Sanki ben keyfimden gelmemiştim kafeye. Ama ona bir açıklamada yapamıyordum.  Kanımı içmek isteyen vampirler vardı onun için David'le biraz uğraştık diyemiyordum. Ama ben David'in arkasından koşmuyordum. Ben şu duruma bile nasıl geldiğimi anlayamıyordum ki.

-Sen bana ne dediğinin farkında mısın haaa? Ne hakla benimle böyle konuşursun?

Bağırmaya başladım. Oda konuştuğunda sesi yüksekti.;

-Hah sen yalancı birisin Melanie Winston. Johnsonlardan hoşlanmıyorum dedin hepsiyle arkadaşsın. David Johnson ile alakam yok dedin şimdi onun arkasında gezen sadık köpeği olmuşsun. Winstonları tanırım hiç senin gibi insanlar değildir. Demekki bir tek sen çıktın.

Sinirden elim ayağım titremeye başladı. Bu benim konuştuğum arkadaşım olamazdı. Bu Colin olamazdı. Yumruğumu elimde zor tutuyordum kesinlikle şu an Colin'in suratına geçirmeyi istiyordum.

-Seninle benim artık hiçbir ilgim olamaz Petterson. Sakın ama sakın bir daha bana yaklaşma bile.

Ona David'in seslendiği gibi Petterson demiştim. Bu onu daha çok sinir etti. Bunu anlayabiliyordum. Zaten daha çok sinirlenmesi için öyle söylemiştim. Sinirle kimya sınıfına gittim. Sıraya yaslandım gözlerimi kapayıp sinirimin geçmesini bekledim. Bana neler söylemişti. Sakinleşmek için bunları düşünmemeye çalıştım. Daha iyi olduğumda gözleirmi açtım. David kapının önünde yine poz veren ünlüler gibi duruyordu. Ama yüzü biraz asık gibiydi sanki. İnledim yine David beni bir türlü yalnız bırakmıyordu. Bıkkınlıkla konuştum.

-Yine ne var David ?

Yanıma yaklaştı.

-Bir şey olduğundan gelmedim. Colin ile konuşmalarınızı-

-Ahh tabiî ki duydun siz herşeyi duyarsınız zaten.

-Dinlemedim Melanie duydum bunun için üzgünüm. Yani konuştuklarınız için bunlara neden olduğum için.

İçimi çektim onun bir suçu yoktu ki. Eğer istesem David'i kendimden uzak tutabilirdim.

-Senin suçun değil bu. Aslında kimsenin suçu değil. Colin benimle nasıl konuşması gerektiğini unuttu bir an için.

-Onu affedecek misin?

-Bilmiyorum affetmemi ister miydin?

Omzunu silkti.

-Benim için bir şey fark etmez. Senin onu affetmen yada affetmemen benim sana karşı tutumumda ve hissettiklerimde bir şey değiştirmez ki.

Buna benzer bir cevap geleceğini biliyordum. Hafifçe güldüm.

-Neden güldüğünü sorabilir miyim?

-Hiç bunun gibi bir cevap bekliyordum bende.

Oda gülümsedi.

-Bir yerlere gidelim mi? Yoksa ben kimya dersime girmezsem olmaz mı diyorsun? :)

-Nereye gideceğiz?

-Bilmem nereye istersen.

-Tamam gidelim o zaman.

Beraberce kalktık. Arabasının olduğu yere giderken aklıma Lena geldi. Bir anda kaybolursam çok meraklanırdı.

-Bir dakika Lena'yla konuşmalıyım.

Hızlıca tekrar kafeteryaya girip gözümle Lena'yı aradım. Masada bir şeyler yiyordu. Yanına gittim.

-Lena -

-Melanie bende seni arıyordum. Kimya dersi nedendir bilmiyorum boşmuş ondan sonraki dersede girmeyi düşünmüyoruz sinemaya gideceğiz sende gel.

-Ahh şey yok ben gelmeyeyim. Eve gideceğim. Sonra görüşürüz.

Bilmiyorum ama bir anda Lena'ya yalan söyleme gereği duymuştum. Bunu daha fazla düşünmedim. David'in arabasını bulup hızla onun yanına gittim. Koltuğa oturdum.

-Ee nereye gidiyoruz?

-Bilmem nasıl bir yer olsun kapalı bir yer mi açık bir yer mi?

-Açık hatta mümkünse rüzgar essin.

Güldü. –Tamam essin.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Arabayı sürmeye başladı. Bu arada bizde konuşmaya başladık. Ne ara geldiğimizin farkına varmamıştım. Bizi Lake Placid sahiline getirmişti. Gölün kenarına daha önce buraya gelmiştim. Ama bunca yıl burada oturmama rağmen hiç gezmemiştim. Dışarıda her zamanki hafif sert hava vardı. Ve gölün yakınlarında rüzgar esiyordu. Arabadan indik ve sahile doğru yürümeye başladık.

-Ben buraları hiç bilmiyorum haberin olsun.

-Ne yani hiç gezmedin mi?

-Hayır.

Şaşırdı.

-Şimdi gezeceksin. Geldiğimizde ilk keşfettiğim yer. Ben beğendim sende beğeneceksin.

Daha ileriye sahilin öteki tarafına doğru gidiyorduk. Atlamam gereken otlar ve taşlar vardı ve bu elbiseyle pek kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. O zaman David beni yavaşça tutup geçmeme yardım ediyordu. En son durduğumuz yer oldukça ilginç ve güzeldi. Çok uzun ağaçların vardı ve göle vuran yansımalarıyla beni büyülüyordu. Ben bunca yıldır burada yaşıyordum ama buraları hiç görmemiştim. David bir yerimi kanatmamaya çalışarak beni daha yakına götürdü.

-Ben buraları hiç görmemiştim.

Bana bakıp gülümsedi. O beni bende etrafı seyrediyordum.

-Bana ne bakıyorsun. Şuraya baksana kesinlikle fotoğrafı çekilesi bir yer bayıldım.

Omzunu silkti.

-Ben daha güzel bir şey buldum. Hem herkes bayıldığı şeyi seyretsin.

Daha fazla bir şey demedim. Kayaların üstüne çıkıp yürümek istiyordum. Ben kalkınca David'de kalktı.

-Ayağım kayarsa falan düşmeden tutarsın öyle değil mi?

-Tutarım evet istediğin gibi takıl.

Kayaların üstünde yürüdüm. Kayanın altında sakin görüntüsüyle Lake Placid'in gölü uzanıyordu. O sıra David arkamdaydı ve onunla konuşuyordum. Beni güldürmeyi o kadar iyi beceriyordu ki insanın sürekli onunla konuşası geliyor. Harika bir gün geçirdim. En son kendimi hala yeşil kalmayı becerebilen otların arasına atıp dinlendim. David'de yanıma oturdu.

-Harika bir gündü David teşekkür ederim.

-Ne demek her zaman. Artık gidelim mi hava kararmak üzere.

-Annemle babam gelecek mi bu gün?

-Sanmıyorum Sasha gelemeyeceklerini söyledi. Emily hala pek iyi değilmiş sanırım.

O an bir suçluluk hissettim. Teyzem yerinde koyduğum ve yıllarca beni kendi kızı gibi seven kadın hastalanmıştı ve ben kendi düşüncelerime dalmış onu görmeye bile gitmemiştim. Yüzüm asılmış olacakki David bir şey olup olmadığını sordu.

-Hayır yok.

Bunu sessizce söylemiştim.

-Eğer yalnız kalmaktan korkuyorsan zaten bizimle kalıyorsun bu akşam yalnız bırakmam seni.

-Yok ondan değil ben kendimi suçlu hissediyorum David Emily'yi bir kez bile görmeye gitmedim.

Elimden tutup kaldırdı.

-Çok acıkmış olmalısın kalkalım hadi tamam yarın seni hastaneye bırakırım.

Tekrar arabaya binip oradan uzaklaştık. Yolda giderken kafamı cama yasladım. O sıra Colin'i gördüm. O ne yapıyordu orada olamaz.

-Arabayı durdur David

-Ne oldu?

-Durdur hemen, hemen çabuk

Yazar: Buse YARALI                                                                                                                                                  

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top