14.Bölüm "Sadece Bana Ait Bir Yer"
David'i sakinleştirdikten sonra Lena'nın ortasında bulunduğu bir arkadaş topluluğu aramaya başladım. Lena kesinlikle konuşurken herkesin yüzüne bakacağı için onu bulmam zor olacaktı. Onu tahmin ettiğim gibi ortada herkesle konuşurken buldum. Yanlarına gittiğimde bana kafasıyla Colin'i işaret etti. Köşede yüzünü okula çevirmiş bakıyordu. Geldiğimi daha görmemişti. Ona kendimi göstermek ve konuşmak için yanına gittim. Gerçi neden konuşacağımı ve ne konuşacağımı bilmiyordum. Ne zamandan beri Colin'e hesap verir olmuştum? Yanındaki betona ayaklarımı sarkıtarak oturdum.
-Ee Colin napıyorsun burada? Arkanı dönmüşsün Bill beyzbol maçından bahsediyordu. Gitsene yanlarına rahipler gibi çekilmişsin kenara.
Yüzünü bana döndü.
-Lafı hiç dolandırmayacağım Melanie o adamla ne işin var özellikle kamptan geldiğinin ertesi günü bizi bırakıp onun yanına gidecek kadar ne oldu? Zaten onunla kampa gittiğini duyduğum an kan beynime sıçradı. Neyse anlat bakalım ne var aranızda ve ne oldu benden bir şeyler saklıyorsun.
Öncelikle bana tam adımla hitap ediyordu. Bu resmi bir konuşma olacağının sinyallerini veriyordu zaten. Ve Colin anlamıştı ondan bir şeyler daha doğrusu herkesten bir şeyler sakladığımı. Colin'i 2 yıldır tanıyordum ama onunla ilgili çok az şey biliyorum ama o benim her şeyimi biliyordu. Demekki o benim gibi değil söylediğim herşeyi can kulağıyla dinliyor.
-Tamam bende sana lafı dolandırmadan anlatayım. Aramızda hiçbir şey yok Colin. Olmasını mı isterdin-
-Saçmalama tabiî ki hayır ben sadece anlamaya çalışıyorum bir an buraya geldi ve sen bir anda onunla vakit geçirir oldun.
Gözlerimi devirdim.
-Yapma Colin sadece bu gün.
-Ondan öncede sana yakın davranmasına izin verdin Melanie gerçi bu gün sanki zorla orada durdun bir şeyi engellemeye çalışır gibi ama ...
-Ama ne?
-Ama onun bakışlarını beğenmedim Mel sana bakışlarını hiç beğenmedim hemde.
-Offf Colin bakışlarında ne varmış ki kampta hazırladığımız dosyalarla ilgili bir şey sordu. Şu değerlendirme soruları bilirsin işte onları cevapladım. O kadar.
-Bakışlarında ne var biliyor musun Mel? Bakışlarında bağlılık var bunun nasıl bir şey olduğunu annemden biliyorum sana sonuna kadar bağlıymış veya seni kendine bağlayacakmış gibi bakıyor.
Yüzümü çevirdim. Colin her zaman çok iyi bir gözlemci olmuştu. Şimdide öyleydi. Kısık sesle sordum.?
-Peki ben, ben nasıl bakıyorum ona?
-Beni çok endişelendirmese de ona bakmaman daha çok hoşuma gider tabi.
Sinirlenmiştim. Colin'in beni böyle sahiplenme güdüsü sinirimi bozuyordu. O benim için sadece arkadaştı. Ama bu tavrı Lena'ya hak vermem ve Colin'e karşı daha tutarlı olmam gerektiğini fısıldıyordu bana.
-Tamam kapatalım bu konuyu çok gereksiz cidden.
Dedim ve ayağa kalktım. Oda benimle birlikten kalktı söylediklerim onu biraz tatmin etmiş gibiydi.
-Day Light 'da bu gün amatör ama bence gayet iyi bir rock grubu sahne alacak ne dersin gidelim mi?
-Bilmem olabilir aslında
-Tamam okul çıkışında alırım seni Lena'ya da söyle.
-Tamam.
Colin'in benden başka bir şey daha istememesini dua ederek hızla uzaklaştım oradan. O kadar hızlı gidiyordum ki önüme bakmadım sanırım. Giderken az kalsın David'e çarpıyordum. Gülerek konuşmaya başladı.
-Seninle ilk konuştuğumuz günde söylemiştim sanırım yürürken önüne bakmalısın Melanie :) O günde demiştim çarpışırsak sana bir şey olacağından korkuyorum. Hem sen kimden kaçıyorsun böyle?
Son cümleyi kaşlarını biraz çatarak söylemişti.
-Hiç kimseden ve tamam dikkat ederim.
Dedim ve ondanda hızla kaçmaya çalışıyordum ki tam yanından geçerken gözlerini devirerek kolumdan tutup beni 180 derece döndürerek kendine çevirdi.
-Söyle.
-Uff Colin'den.
-Petterson'dan mı? Ne yaptı o ahmak bu sefer onun icabına bakacağım.
-Bence yeter artık David. Sıkıldım bundan hayatıma bir anda girdin ve şimdide arkadaşlarımla ilişkime karışıyorsun.
-Senin Petterson'la bir ilişkin falan yok Melanie !!!
Sinirle ayağımı yere vurdum bu söylediği bir şeyi belirtmek değildi bunu emrederek söylemişti.
-Biliyor musun sırf sen böyle dedin diye Colin'le sevgili bile olabilirim.
Kolundan kurtulup hızlı adımlarla yanında uzaklaşmaya başladım. Arkamdan Melanie diye seslendi ama Sasha onu eve götürmesi için belirdiği için arkamdan gelemedi. Sinirlenmiştim Bu gün neden hepsi üstüme gelmek zorundaydı Colin beni sevgilisi falan zannediyordu sanırım, David'de Colin'le kafayı bozmuştu.
Lena'yı gördüm ve çıkışı işaret ederek ben gidiyorum der gibi bir işaret ettim. Ne olduğunu anlamamıştı kafasını salladı ama şaşırmıştı. Okuldan çıktım ve en son okuldan çıktığımda başıma neler geldiğini anımsadım. Sanki düşünceleri dağıtmaya çalışır gibi kafamı hızlıca salladım.
Dersten kaçıyordum bu çok sık yaptığım bir şey değildi. Ama zaten beden dersi boştu belki biraz dolaşır geri gelirdim. Keşke yine ormana gidebilsem ama içimdeki bir ses ikinci bir şansımın olamayacağınıda söylüyordu. Başıma her şey gelebilirdi. Hatta olamayacağını düşündüğüm şeyler bile olabilir bunu David ve ailesiyle karşıklaştıktan sonra anlamıştım. Ama küçüklüğümden beri çalılık benim tek çıkış yolum olmuştu annem beni bunaltıp sıktığında oraya gidip gökyüzüne bağırmışlığım çoktu. Yine aynısını yapmak için deliriyordum. Dışarıya "Uffff lanet olsun ormana gitmek ve kendimi kaybedercesine gezmek istiyorum" diye bağırdım. Arkadan gülmeye benzer bir ses duydum. Döndüğümde David'in bir ağaca yaslanıp gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Çok şey duruyordu şeyy harika. Yani aradığım kelime harika olmalı çünkü ağaca yaslanmış ve bir ayağınıda geriye doğru çekmiş Hollwood starları gibi poz veriyordu sanki. Feci bir şekilde utanmıştım.
-Senin bu orman sevgin başına bela açacak demeyi isterdim ama zaten açtı hala mı akıllanmadın sen.
Kızarmaya başladığımı hissediyordum. Oysa gülüyordu hala. Öfkeyle ona döndüm.
-Sen kendini ne sanıyorsun ha? Seninle olmak istersem olurum ama şu an istediğim son kişi sensin.
-Sakin ol Melanie senin öylece gitmene izin veremezdim. En son gittiğinde bizimle karşılaşmıştın hatırlarsan-
-Senden izin falan istemiyorum.
Şimdi ona bağırıyordum. Utanmış ve rezil olmuştum şimdide bağırarak bunu örtmeye çalıştım. Sesim yüksek bir şekilde devam ettim.
-Kimseden izin istemiyorum istediğimi yaparım ve ben yalnız olmak istiyorsam yalnız olurum seni istemiyorum kimseyi istemiyorum.
-Tamam bağırmayı keser misin? Eğer gitmemi istiyorsan gideriz tamam.
-Gider(iz) de ne demek oluyor? Görüyor musun sahiplenme güdüne bak ben senin gitmenden bahsediyorum ve sen kibarca sende gelmezsen gitmem diyorsun.
Gözlerini devirdi.
-Tabikide sahiplenme güdümü görebiliyorum. Ama emin ol sana çok azını yansıtıyorum Melanie içimde yaşadıklarımı tahmin bile edemezsin neyse şimdi sen kibar olmamdan mı yakınıyorsun?
Konuyu çeviriyordu anlamamazlıktan gelip yine cevaplamamı bekleyen sorular yıkıyordu önüme. Ormana gitmeyi düşünmüyordum ama David'in söylediklerinin tersini yapmak için içim içime sığmıyordu.
-Ne halin varsa gör ve benden uzaklaş.
Ormandaki çalılıklara doğru ilerledim. Adımımı atmamla onu önümde bulmam bir oldu. Şaşırmıştım ve sonra dudaklarımı büzüp etrafından dolanmaya çalıştım ama nafile belimden tutup yine kendine çevirdi.
-Benim söylediklerimin tersini yapmak sana zevk mi veriyor? Sadece azıcıkda olsa güvende olmanı istiyorum.
-Evet hoşuma gidiyor çünkü ben sen yokmuşsun gibi davranmak istiyorum çünkü benim için yoksun sen.
İçini çekti.
-Ama sen benim için varsın hepte olacaksın önemli olanda bu.
-Demek önemli olan senin hissettiklerin ben ne dersem deyim önemsiz.
-Benim için öyle evet. Yani anlatmak istediğim senin için değişen bir şey yok ama ben tamamen değiştim ve avlarımdan birine aşık oldum. Bunu ceylan avlamaya çıkmış bir insanın ceylana deli gibi aşık olmasına benzetebilirsin. ;)
Kollarında silkindim belimdeki elini çektim.
-Benden uzak dur David.
Çalılığa doğru yürümeye başladım. Tabiî ki arkamdan geldi.
-Bunu boşuna söylüyorsun istesemde yapamam bunu.
-Hah birde benim için herşeyi yaparsın öyle söyleyip duruyorsun.
Bir anda ensemde hissettim onu. Ürperdim.
-Hala sana olan sevgimden kuşku mu duyuyorsun?
Tam arkamdaydı korku olmasada huzursuzdum. Döndüm.
-Diyelim ki evet bu neyi değiştirir veya ne getirir ki?
-Bu bir şeyi değiştirmez ama bana senin yanında olmam için bana bahane vermiş olur.
-???
- Eğer sevgimden şüphen varsa bu sana bunu tam olarak yansıtamamış demek yani seninle daha çok vakit geçirmem gerek.
Yüzüne öyle aptal aptal bakmış olacağım ki gülümseyerek ve yüzümü ellerinin içine alarak bir açıklamalı yani cümlesi daha kurdu.
-Yani şu an hiçbir yere gitmiyorum.
Ona öylece bakakaldım. Konuyu nasılda böle bağlayabilmişti hayret doğrusu. Ben bunları düşünürken o diğer eliyle belimi kavramıştı bile. Beni iyice kendine çekti. Aramızda boşluk bırakmamıştı. Ne olduğunu anlamamıştım ben sadece onunla konuşuyordum ama şimdi iki eliyle birden beni sarmıştı ve kollarının arasında sıkışmış kalmıştım. Hareket etmedim daha doğrusu edemedim ona bu kadar yakınken ani bir hareket etmek istemiyordum konuşmalarımızda onları her hareketi çok çabuk algıladıkları ve kendilerini ona göre ayarladıklarını söylemişti. Şimdi bir şeyler yapıpta canımın yanmasını istemiyordum. Yeteri kadar zarar görmüştüm. Sonra beni biraz daha sararak sarıldı. Bir süre öyle kaldık. Kollarını gevşettiğinde geriye çekildim. Elini uzatarak çenemi kendine doğru çekti. Ve dudağını yaklaştırmaya başladı. Yapacağı şey için korktum onu öpmek çok zor olacaktı. Yüzünü daha çok yaklaştırdı gözlerimi kapadım. Tam dudağımdan öpeceğini sanıyordum ki o yavaşça çenemi öptü. Gözümü açtım ağzımdan istemsizce çıkan cümleler onu şaşırtmış gibi değildi.
-Buda neydi böyle?
Hafifçe gülümsedi.
-Sen beni daha kabul etmedin ve bana karşı ne hissettiğini bilmiyorsun onun için seni dudağından öpemem buna hakkım yok ama diğer taraftan seni herkes gibi yanağındanda öpemem bir ayrıcalığım olmalı bende bir orta yol bulmalıyım diye düşündüm SADECE BANA AİT BİR YER.
Göz kırptı. Bu hoşuma gitmemişti ve izin vermeyecektim. Ne demek herkes gibi yanağımdan öpememişte kendine ait bir yer seçmiş yüzümde. Kafamı salladım. Bu bir itirazdı. Tam bir şey söyleyecektim ki arkamızdan bir ses geldi. Ben oraya doğru kafamı çevirecektim ki David çoktan ne olduğunu anlamaya çalışır gibi oraya bakıyordu bile. Yüz yüze duruyorduk. Ve iki elide belimdeydi. Tek elini aldı ve beni yanına çekti. Diğer eli belimde ne olduğunu görmeye çalışır gibi bende onun baktığı tarafa baktım.
-Sasha sen misin?
Ona döndüm.
-Orada bir vampir mi var?
Kafasını salladı.
-Hayır orada vampirLER var.
Korkmuştum oda huzursuz olmuştu.
-Neyse hadi hemen şimdi çıkıyoruz buradan.
İtiraz etmedim içimde anlamsız bir tehlike alarmı vardı. David kolumdun tutup hızla beni aşağıya doğru götürürken bir şey aniden önümüze çıktı. Çarpacağımızı düşündüm ama tabiî ki çarpmadık David'de bir vampirdi sonuçta. David beni arkasına doğru çekti.
-Tanışıyor muyuz beyler?
Orada tek kişi vardı ama David çoğul konuşmuştu. Sonra ağaçların arkasından iki kişi. daha çıktı. Ortadaki adam konuşmaya başladı.
-Sorun değil tanışırız tabiî ki ama sadece seninle kızla olmaz yemeklerimizle prensip icabı konuşmayız
Bana doğru göz kırptı. Titredim. Neler oluyordu böyle? David bana baktı. Sonra öfkeyle onlara döndü.
-Kız benim şimdi gidebilirsiniz. Başka bir av bulun kendinize.
-Ama ben onu istiyorum.
Sağdaki adam söylemişti bunu. Ve yapmacık bir şekilde dudaklarını büzmüştü. Diğerleri güldü. Ortadaki konuşmaya devam etti.
-Adamım eğer Jason istiyorsa kızı onu vermende fayda var. Kendi ırkımıza zarar vermek işimiz değildir.
sağdaki devam etti.
-Ama bunu yapmayız demek değil tabi.
David beni kendine dahada çekerek konuştu.
-Kız benimle dedim ve sizde her ne iseniz işinize baksanız iyi olur. Aksi takdirde yalnız bir göçebe olmadığımın farkındasınız umarım.
Ortadaki ve soldaki kafasını Jason'a çevirdi. Jason omzunu silkti.
-Blöf yapıyor.
Sonra hızla bana doğru yaklaştı. Geriye çekildim. David hemen ona saldırdı. Dehşete düşmüştüm David'in boynuna saldırıyordu. Diğeride David saldırmaya gitti. Onu öldüreceklerdi. Tanrım David'i ve beni burada parçalayacaklardı. Gözümden yaşlar akmaya başladı. Ve diğer adam arkamdan saçları tutmuş beni göğsüne çekmişti. Sonra David onu alıp arkaya attı. 3 kişiyle birden savaşamazdı. Saçlarımın dipleri ağrımaya başladı elimi başımın arkasına götürdüm. İçimden bir ses bu ağrı biraz sonraki olacaklar için hiçbir şey der gibi fısıldıyordu...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top