12.Bölüm "Ayrılık"
Bütün gece David'le oturup konuştuk. Ama şimdi bile ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Hatırladığım benim bolca güldüğüm ve David'in beni sıkacak kadar soru sormasıydı. Bir ara rüzgar çıkınca David 5 saniyeliğine içeriye girdi. Elinde battaniyeyle geldi.
-David sen delirdin sanırım iyice. Annem bile bu kadar değil emin ol.
-Zaten annen veya baban olmak istemiyorum Melanie emin ol. Annenle aramızda bir fark olması iyi.
Bu söylediklerinden sonra küçük bir kahkaha attı. Bende kendimi tutamayıp güldüm. Akşam istediği gibi onunlaydım. Saat 4'ü geçiyordu. Esnemeye başladım. 6 saattir burada oturmuş onunla konuşuyordum. Yüzünü astı.
-Yine mi uyku yaa ?
-Yapabileceğim bir şey yok. Hem bayağıdır buradayım.
-Tamam şimdi gidip rahatça uyuyabilirsin ama yarın gitme Melanie ertesi gün git ama yarın değil lütfen
-Hayır yarın gideceğim ben !
-Yalvarırım ne olur yarın değil
-Hayır dedim David yarın evime gidiyorum ben. Hem sen ne diye ısrar ediyorsun ki ne güzel işte başınızdan gidiyorum sizinde korkmanıza gerek yok.
-Biz zaten senden hiç korkmamıştık. Sana güveniyoruz. Ayrıca hemen gitmeni istemiyorum çünkü sana tam ulaştım artık konuşuyorum diyorum şimdide gidiyorsun.
Kafamı salladım.
-Gidiyorum ben.
Ama şunu hiç akıl etmemiştim belki izin vermeyecekti. Ondan izin istemiyordum tabiî ki ama onlar benden daha kuvvetli ve yaratıklardı. Onların isteği mi olur ki ? kafamı yana eğip yandan David'e baktım. Hiçde izin vermeyecekmiş gibi değildi. Yüzün asık gibiydi veya ben öyle görmek istiyordum bilmiyorum. Kalktım. Oda benimle birlikte kalktı.
-İstersen sen otur. Ben gidip biraz yatacağım.
-Sen olmadan ne yapayım ben buraya bende geliyorum.
Bunları kısık sesle bana bakmadan söylüyordu. Gidip biraz yattım. Sabah 11 gibi gözümü ancak açabildim. Dehşete düşmüştüm bu kadar uyumayı aklıma bile getirmemiştim. Ben en fazla 8 de kalkacaktım ama . David odada kitap okuyordu.
-David beni neden uyandırmadın. Saat kaç olmuş.
-Uff uyandın mı?
-Evet uyandım ama gördüğün gibi öğlene doğru ancak. Niye uyandırmadın gideceğim demiştim sana.
-Ne yani gitmen için seni uyandırmamı mı bekledin? Böyle bir şey yapacağıma dair bir sözde hatırlamıyorum zaten.
Homurdanarak yataktan kalktım. O ara Sasha geldi. David'e dönerek
-Ben dedim sana gitmek isterse gider diye. Neyse sana yardım edeyim dur Melanie.
-Kıyafetler için tekrar teşekkürler Sasha ama diğerleri sende kalsın giyeceklerim yeterli.
-Hayır hayır onlarıda götür hem annene kampa gittiğini söyledik. Tek kıyafetle bu kadar zaman kalamazsın ya.
Bu aklıma hiç gelmemişti. Haklı bunlarıda götürsem iyi olacak. Sasha küçük bir çanta getirdi içine yerleştirdik. Ben yatağı düzeltiyordum. Sasha'da hazırladıkları sahte kamp belgelerine müdür Mike Dumber'ın imzasını atmaya çalışıyordu ve bu konuda oldukçada başırılıydı. Biz bunları yaparken David sessizce bizi izliyordu. Banyoya girip Sasha'nın verdiği pantolon ve pembe sarı yuvarlakları olan bir tişortü üstüme geçirdim. Saçlarımı hızlıca yandan örerek örgüyü sağ boynuma doğru attım. Orada hala bir iz vardı. Sonunda hazır olduğumda saat 12'yi geçiyordu.
-Tamamdır hadi Mel bir şeyler ye ondan sonra evden çıkarsınız.
-Bir şey yemek istemiyorum Sasha gidelim hemen.
David araya girdi.
-Bizden bu kadar mı çabuk kaçmak istiyorsun Melanie. Bir şeyler ye ben seni arabada bekliyorum.
Dedi. Ve yanımdan hızlı hızlı yürüyerek kapıdan çıktı. Peki yine onların dedikleri olsun bakalım. Sasha çantamı elimden aldı. Merdivenlerden aşağıya inip salona indik. Herkes oradaydı. Victor,Lillie, Aaron, Eddie Sasha'da gidip kahvaltı masasının başına oturdu benimle.
-Bu yaptığım son yemek oldu. Benim aşçılık kariyerimde buraya kadarmış.
Söylediğine güldüm.
-Sorun değil Sas. Eğer yemek yapmayı çok istersen beni her zaman denek olarak kullanabilirsin buna alınmam.
Ben bunları söyleyince Sasha mutlulukla gülümsedi. Hem ben ne diyordum. İlk geldiğimde özellikle Sasha'dan deli gibi korkan ben değimliydim. Buradan hemen uzaklaşmalıydım bu yaratıklar insanı hemen kendilerine bağlayan cinsten şeylerdi.
-Teşekkürler Mel
Kahvaltımı ettim sonra yavaşça masadan kalkarak salona yürüdüm. David'de içeri girmişti. Oda orada beni bekliyordu. Tam tamam David gidebiliriz diyecektim ki aklıma bilekliğim geldi onu banyoda unutmuştum.
-Ahh bilekliğim onu banyoda unuttum. David beni iki dakika bekleyebilir misin ?
-Tamam çık al sen buradayım.
Yukarıya çıkıp banyoya girdim. Elimi yıkarken oraya koymuştum. Hemen aldım benim için önemliydi. Takmaya çalıştım ama delikten bir türlü geçiremiyordum. Daha fazla uğraşmadım pantolonun cebine koydum. Tam odadan çıkacakken neden bilmiyorum dönüp tekrar bakmak istedim. Bu odada korkarak ve kan içinde yattığım zaman aklıma geldi. Çoğu uyandığım zaman David'i beni izlerken bulmuştum. Burası onun odasıydı ama bende bir o kadar alışmış sanki kendimi bildim bileli benimmiş gibi hissediyordum. Kendimi toparladım biri beni burda buraya bakarken yakalamadan aşağıya indim. Lillie kollarını açarak bana doğru yürüdü. Tamam bana çok iyi davranmış olabilirler ama ben onlardan korkuyordum özelliklede böyle yaptıklarında bir şey demeden kollarıyla beni sarmasına izin verdim. Sasha boynuma sarıldı.
-Seninle olmak çok güzeldi Mel arada bir gel diyeceğim ama gelmezsin sanırım.
-Eddie araya girdi.
-Yok birde gelmesini mi bekliyorsun Sasha.
Eddie yine gülümsüyordu. Bende ona gülümsedim. Tabiî ki gelmeyecektim.
Sasha boynunu büktü. Aaron'da sevimli biriydi bana sarılacaktı ama David tembihlediği için sadece kafasını sallamasıyla yetindi. Güldüm.
-Neden gülüyorsun Söyle bakalım.
-Hiç David seni yine iyi tembihlemiş sanırım baksana kafa sallayıp duruyorsun.
Koca bir kahkaha atıp kollarını bana doladı. İrkildim ama ani bir şey yapmak istemedim. Eddie elini uzattı yavaşça sıktım.
-Yaptıklarım için tekrar özür dilerim Melanie seni yaşatacağımız aklıma gelmemişti.
-Ben o zamanları hatırlamak istemiyorum Eddie zaten buradan çıktıktan sonrada hiçbir şey hatırlamayacağım.
Son söylediklerimi Victor'a dönerek söylemiştim. Victor kafasını memnuniyetle salladı. Elini daha emin bir şekilde bana uzattı. Hepsiyle vedalaşmıştım. Sonra David'de döndüm. Bütün vedalaşma sahnesini sessizce ama yinede orada bulunarak izlemişti.
-Beni götürmene gerek yok David ben kendim giderim aslında gayet iyiyim ben.
-Hiç yorulma istersen söz konusu bile olmaz.(kapıdan eğilerek eliyle dışarıyı gösterdi) gidelim mi ?
Bende kendimi dediği gibi yormadan çıktım. Arabaya bindik evime doğru yavaşça sürüyordu. Bir şey demedim. İçim içime sığmıyordu sonunda kendi evime kavuşabilecektim ne olursa olsun David'in odası dışında kendimi hep yabancı gibi hissettiğim o evden uzaklaşıyorduk. Yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Evin önüne geldiğimiz zaman hemen arabadan atladım. Yüzüm istemsizce gülüyordu. David'de indi arabadan bana kalsa hemen eve koşardım ama David'le vedalaşmam ve iyi bir teşekkür etmem gerekiyordu. ama onun yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
-Seni böyle içten gülerek görmek çok güzel ama güldüğün konu neyse
-David ben sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Ne olursan ol bana çok yardım ettin hayatımı sana borçluyum ailen beni sen duymadan öldürebilirdi ama sen izin vermedin hem bana çok iyi baktın. Şimdi buradaysam senin sayende teşekkür ederim her şey için.
-Tabiki izin vermedim. Asla da vermem ne olursa olsun sana zarar vermesine fırsat vermem. Ve önemli değil Melanie.
-Birde özür dilerim.
-Niçin?
-Şey ben sana biraz kötü davrandım biliyorum başlarda ama -
-Ben anlayorum seni yani anlamaya çalışıyorum da bu hiç kolay bir şey değil ve hiç mi hiç önemli değil.
Son söylediği önemli değil sözünün içinde çok daha farklı anlamlar vardı ama anlamak için uğraşmadım. Ona doğru gülümsedim. Oda bana çok içten olduğunu söyleyemeyeceğim bir şekilde gülümsedi. Ellerini bana doğru uzattı. Aaron'da bile sarılmasına izin veren ben David'e mi izin vermeyecektim. Bir şey demeden kollarıyla beni sarmasına ses çıkarmadım. Beni göğsüne bastırdı. Kokusunu hissedebiliyordum. Ve bu kokuyu çok iyi biliyordum. Korkuyla ağladığım zamanlar David'in göğsüne bastırıldığımda bu kokuyu içime çekebildiğim kadar çekiyordum. Bu kendimi iyi hissetmem yardımcı oluyordu. Ve odasının her eşyasına sinmiş olan bu koku o kadar hoştu ki sanki onun değil benim özel kokum gibi. Bunları tabi ona söylemedim. Ama kokuyu son kez içime çektim. Kafasını saçlarımın içine gömdü sanki oda benim kokumu içine çekiyordu ama bu koku onun için iştah açıcı olmalı. Normal bir sarılmadan daha fazla beni kollarının arasında tuttu. Bir şey demedim. Sonra gülerek kollarını gevşetti.
-Tamam seni serbest bırakıyorum. Ama bana söz ver başına bir şey geldiğinde veya geleceği zaman bana söyleyeceksin ve şey benden uzaklaşma Melanie
-Tamam bir şey olursa sana söylerim ama başıma daha kötü bir şeyin geleceğini sanmıyorum ve şey diğeri içinde denerim.
Beni tekrar kendine çekti saçlarımdan öptüğünü hissedebiliyordum. Sonra beni kendinden iyice uzaklaştırdı. Burukça gülümsedi yine
-Kendine dikkat et Melanie'm. Bunun için oldukça telaşlanan bir kişi tanıyorum
Kendinden bahsediyordu. Gülümsedim David beni seviyordu. Bunu da süreklide bana hissettiriyordu. Bunun hoşuma gidip gitmediğini çözdüğüm zaman bende kendi duygularımdan emin olacaktım ama o gün bu gün gibi durmuyordu. Gözlerimi gözlerine dikip bir süre gülümseyerek ona baktım. Oda bana bakıyordu gözlerimin içine sanki gözlerimin derinliklerinde benim bile bilmediğim bir şeyi arar gibi....
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top