II-) 4. Bölüm⚜️
Her kesiği bıçak açmaz.
Yeni bir güne uyanmıştım ama mutlu değildim. İçimde bir boşluk vardı. Uyandığım andan beri ne yaparsam yapayım asla dolduramadığım bir boşluk. Sabah uyandığımda saat neredeyse on bir olmak üzereydi. Üzerimdeki yorgunluğu atmak adına önce güzel bir duş almış ardından da uzun zamandır yapmadığım am ihtiyacım olan o cilt bakımını yapmıştım. Azıcık da olsa beni rahatlatmıştı. Ama keyfimi yerine getirmeye yetmemişti. Odamı topladım, en sevdiğim kıyafetlerimden giyindim. Özellikle canlı renkleri seçtim. Gök mavisi üzerinde minik çiçekleri olan elbisemi giyinmiştim. Saatin henüz on iki olmamasını fırsat bilerek kendime kahve yaptım. Sonuç şu ki: hala kendimi kötü ve eksik hissediyorum.
Saatin on iki olmasını beklerken salona geçtim. Elimdeki kahve kupasından arada bir yudum alırken salonun içerisinde turlamaya başladım. Sanki yıllardır burada yaşana ben değilmişim gibi salonuma bakındım. Üç duvarın birini kaplayan kitaplığıma yaklaştım biraz karışmıştı buralar. Ne zamandır ilgilenmiyordum. Boşta olan elimi havaya kaldırdım, parmak uçlarımla kitaplara dokunmaya başladım. Ne zaman bir şeyden kaçmak istesem ilk önce kitaplarıma gelirdim. Onlar benim tek sığınaklarım olmuştu. Kitaplarla geç tanıştığım için kendime kırgındım.
Elimi gezdirdiğim kitapların çoğu mitolojiyle alakalı kitaplardı. Genellikle bir rafı düzenlerken aynı tür kitapların yan yana olmasına dikkat ederdim. Böylelikle aradığım kitabı bulması benim için daha kolay oluyordu. Zamanında o kadar çok mitolojiyle ilgili kitap okumuştum ki bu rafta neredeyse yeni bir kitaba yer yoktu. En sevdiğim mitoloji kitaplarından birisini elime aldım. Rüya'dan herhangi bir haber gelesiye kadar oyalanacak birkaç şeye ihtiyacım vardı. Kitabı elime almamla birlikte bir şeylerin devrilme sesini duydum. Kitaplığımda kitaplar dışında başka bir şey yoktu. Kitaplık yeterince kalabalık olduğundan dekoratif eşyalar için yer yoktu. Kaşlarım çatışırken elimdeki kitapla kahve kupasını düz bir yere bıraktım. Ardından en üstte dizili olan kitapları birer birer koltuğa indirdim. En arkada kalan kitaplarımın üzerinde siyah minik kare şeklinde bir şey duruyordu.
Mümkünmüş gibi kaşlarım daha da çatılırken minik şeyi elime aldım. Ne olduğunu işte o zaman anladım. Bu bir kameraydı. Gizli kamera. Hiçbir zaman evime kamera koymamıştım. Daha öncesinde koyma fikri aklıma dahi gelmemişti. Kalp atışlarım korkuyla hızlanmaya başladı. Ne zamandır bu kamera evimdeydi? Bu kamerayı evime girip de rahatlıkla koyabilecek olan kimdi? Bu zamana kadar nasıl da fark edememiştim? Kafamın içerisinde ardı ardına yankılanan soru işaretleriyle birlikte çıldıracak gibi oldum. Sargılı ellerimin arasında bulunan kamerayı çevirerek kapatma tuşu benzeri bir şey aradım. Her gizli kameranın bir açma-kapatma tuşu olmuyordu. Bu da olmayanlardandı. Yani elimdeki kamera hala çekim yapmaya devam ediyordu. Onu yok etmeden önce aklıma gelen fikirle duraksadım.
Kamerayı havaya kaldırarak yüzümü görüş alanına soktum. "Bunu evime kadar sokan her kimsin bilmiyorum. Benimle derdin ne ya da bunu evime yerleştirme sebebin ne bilmiyorum ama tebrikler. Bu zamana kadar fark edememişim. Başarılı. Ancak şunu bil: şu ana kadar kimse elimden kurtulamadı. Sonu ölüm bile olsa." Cümlemi bitirdikten sonra birkaç saniye öylece kameraya baktım. Dudaklarım yerleşen alaycıl gülümseme ise bu kameranın kaydettiği son şey oldu. Kamerayı bütün gücümle duvara fırlatarak paramparça olmasını sağladım. Etrafa saçılan parçalarına bakarken bir yandan hem rahatlamış hem de daha çok korkuya kapılmıştım. Bunu evime yerleştiren her kimse eminim bir tane ile yetinmemiştir. Başka yerlerde de olmalıydı. O anda aklıma aylar önce Meryem Yargıç'ın ölmeden önce söylediği son sözleri kulağımda çınladı: Bugün ikimizden birisinin hayatının sonu diğerinin ise hayatının kırılma noktası olacak. Ve inan bana küçük kız bu günden sonra yaşadığın her bir güne lanet edeceksin. Ve her yeni bir günde ölmeyi daha çok dileyeceksin.
Sertçe yutkundum. Bitmemişti. Onun ya da Semih'in ölmesi yetmemişti. Onlar sadece piyondu. Onlar sadece oyuncuydu. Ve ardından aklıma Rüya ile Baran'ın düğün gününde gelen isimsiz notu hatırladım. Notta bir oyundan ve yalancıdan bahsediyordu. Hiçbir şeyimin eskisi gibi olmayacağını aksine artık daha da kötü şeylerin beni beklediğini bugün bir kez daha anlamıştım. Oyun yeniden başlıyordu.
Evin içerisinde yankılanan zil sesiyle birlikte dikildiğim yerde korkuyla zıpladım. Bir elim hızla atan kalbimin üzerinde yer edinirken salondan çıkarak kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açmadan önce delikten baktığımda Rüya'nın yüzünü gördüm. Dudaklarımın arasından rahat bir nefes döküldü. Kapıyı aralayarak sonuna kadar açtım ve o an Rüya'nın tek başına olmadığını fark ettim. Rüya'nın arkasında dikilen Baran neredeyse bütün dişlerini sergilercesine sırıtıyordu. "Seni hangi rüzgar attı buralara?" Sorumla beraber bana göz kırptı. "Siz güzel hanımları yalnız bırakmayacaktım herhalde?" Ona göz devirmeden edemedim. Sessizliğini koruyan Rüya'ya alınmış gibi baktım. "Aşk olsun Rüya! Hani kız kıza vakit geçirecektik biz?"
Rüya'nın gülen yüzü söylediklerimle beraber düştü. Dayanamadım, oyunumu sürdürmekten vazgeçtim. Kollarımı bütün sevecenliğimle ona doladım. "Alınma hemen, şaka yapıyorum." Bir elini belime dolarken diğer eliyle de omzuma vurdu. "Korkuttun beni bir an!" Kollarımı ondan ayırarak bir adım geriledim. Kendimi tutamadım bu sefer de yanaklarını sıktım. "Oy!" Rüya yüzünü buruşturmuş bir halde yanaklarını sıkmama izin verirken ellerimin üzerine inen minik fiske ile kaşlarımı çatarak Baran'a döndüm. "Karımı rahat bırak."
"Yemedik karını." İçeriye girmek için ayakkabılarını çıkartmaya hazırlanıyordu ki son anda panikle durdurdum Baran'ı. "Dur!" Baran ve Rüya şaşkınlıkla bana bakarken dudaklarıma zoraki bir gülümseme yerleştirdim. "Siz girmeyin, burada beni bekleyin." Rüya ile Baran benden beklemedikleri bu tepki üzerine sessizce birbirlerine baktılar ama hiçbir şey demediler. Şu anda kimseye bu durumdan bahsetmek istemiyordum. Aylar öncesinde düğün günü gelen o nottan da Ilgaz dahil kimseye bahsetmemiştim. Açıkçası işlerin ne kadar ilerleyeceğini merak etmiştim. Ve bir süre daha sessiz kalarak kendi başıma bir gözlem yapmak istiyordum. Baran ile Rüya beni kapıda beklerken üzerime delikli ince beyaz hırkamsı bir ceket ve çantamı da aldım. Ardımdan kapıyı güzelce kilitlendikten sonra ayakkabılarımı giyinerek onlara döndüm. "Gidebiliriz."
Hep beraber apartmandan çıktık ve Baran'ın arabasına bindik. Baran isteğimiz üzerine önce tanıdığı olan telefoncuya sürdü. Sabah aklıma geldiği bir anda çantama koymuştum. Gece tamamen kapanmıştı ve sabah uğraşlarıma rağmen alamamıştım. Bir an önce halledilmesi iyi olur. Araba küçük bir dükkanın önünde durunca hep beraber iniştik. Dükkana girdiğimizde dükkan sahibi adam ile Baran tokalaştı. "Hasan Usta, dün telefonda sana maruzatımı bildirmiştim. Hazırladın mı bizim telefonu?" Şaşkınlıkla Baran'a baktım. "Dün sen gittikten sonra sordu. Bende bahsettim." Yanımda duran Rüya'nın kulağıma fısıldaması üzerine ona doğru döndüm. Mahcup olmuş bir şekilde bana bakıyordu. "Teşekkür ederim." Bunun üstüne başka bir şey diyemezdim. Baran yine Baranlığını yapmaktan geri durmuyordu. Dükkan sahibi kullandığım telefon modelinin aynısından çıkartıp Baran'a uzattı. "Her şeyi tam. Kontrol de ettim sadece bir SIM kartı ile aktarmak istedikleriniz var. Onlar da size kalmış." Baran uzatılan telefonu alarak arka cebine attı.
"Eyvallah Hasan Ustam, kendine iyi bak." Baran çıkmamız için bize gözüyle işaret ettiğinde çıkmadım. "Parasını ödemedim." Ellerini omuzlarıma koyarak beni dışarıya sürükledi. "O kısmı seni ilgilendirmiyor." Arabanın önünde durduk. Rüya ön koltuğa binerken Baran binmem için kapımı açtı. Kollarımı göğsümde bağladım, çatılmış olan kaşlarımla ona baktım. "Ne yapıyorsun sen?" Gözlerini düşünüyormuş gibi bir müddet etrafta gezdirdi. "İş ortağıma küçük bir hediye." Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı çünkü böyle bir karşılık beklemiyordum. "Sahte iş ortağı olacaktı o."
Arka cebinden çıkarttığı telefonu uzattığında aldım. "Emin ol bunu daha sonra konuşmamız gerekecek." Parmaklarını huzursuz olmuş halde kapıya vurdu. "Sorun mu oluştu?" Başını belli belirsiz salladı. "Bunu sonra konuşalım. Bin hadi." Şimdi konuşmak istememesini anlayışla karşılayarak açtığı kapıdan arabaya bindim. Baran yeniden arabayı çalıştırıp yola koyulduğunda ben de telefonla ilgileniyordum. İlk önce SIM kartını taktım. Kırılan telefonum hiçbir şekilde açamadığım için içinde olan her şeyim gitmişti. İçten içe bu duruma üzülürken zamanında bilgisayarıma önemli olan bütün fotoğraflarımı ve belgelerimi kopyaladığımı hatırlayınca derin bir nefes verdim. İyi ki zamanında akıl etmişim. SIM kartını taktıktan yalnızca birkaç dakika sonra üstten bir sürü bildirim düşmeye başladı. Mesajlaşma uygulamasına girdiğimde bu kadarla bildirimin yalnızca Ilgaz'dan geldiğini fark ettim. İsminin üstüne tıklayarak yazdıklarına baktım.
Aradım neden açmıyorsun?
İzgi
Sorun ne
Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun
Defalarca kez aradım seni
Şimdi de aradığınız kişiye ulaşılamıyor diyor
Sana ulaşamamam için mi yapıyorsun
Ama neden
İzgi korkmaya başlıyorum
Kafamın içerisinde bir kötü kötü şeyler beliriyor
En son ki attığı mesaj gece dört civarında atılmıştı. Parmaklarım bir süre klavyenin üzerinde ne yazacağını bilemeyerek durdu. Sadece 'ben iyiyim, merak etme' yazıp gönderdim. Gün içerisindeki işlerim bittikten sonra onu arayıp anlatabilirdim. Şimdi mesaj da anlatıp da daha çok tedirgin etmeye gerek yoktu. Eminim şimdilik bu mesaj yeterli olacaktır. Arabanın durmasıyla camdan dışarıya bakındım. Olayın yaşandığı o yere gelmiştik. Kimseden çıt çıkmıyordu. Sesli bir nefesin ardından kapımı açarak arabadan indim. Olduğum yerden etrafıma bakındım. Pasta aldığım o pastanenin önündeydik. Sıra sıra dükkanlara bakındım. En sonunda gözüm manavda takılı kaldı. Yabancı en iyi görüş açısını o kameranın alabileceğini söylemişti. Arkamda kalan Baran ile Rüya'ya döndüm. "O manavın kamera kayıtlarını incelememiz gerekiyor."
"Gidelim o zaman." Baran önüme geçti. Rüya ile ikimiz onun ardından manava girdik. Manavın sahibi olduğunu tahmin ettiğim yaşlı amca bizi fark edince elindeki işi yanında çalışan gence sevk etti. "Buyurun çocuklar," konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki Baran benden önce davrandı. "Kolay gelsin amcacığım. Dün bu cadde üzerinde bir kaza gerçekleşti, onun için kamera kayıtlarını incelememiz gerekiyor." Baran'ın cümlelerinin ardından bir anda amcanın gülücükler saçan yüz ifadesi değişti. "Yok bozuk benim kameralar." Bir anda tavrının değişmesi şüpheli bir durumdu. Baran amcaya şöyle bir bakış attıktan sonra arka cebinden cüzdanını çıkarttı ve içini açarak amcaya bir şey gösterdi. Amcanın gözleri hafiften irileşti, sertçe yutkundu. "Bir bakayım, belki çalışıyordur." Amca kamera kayıtlarını incelemek için yanımızdan ayrıldığında Rüya, yavaşça Baran'a vurdu. "Ne gösterdin de korkuttun adamı?"
Baran sırıtarak Rüya'nın yanağından makas aldı. "Mesleki sır canım. Sen bilmezsin." Kaşlarım çatılmış bir halde Baran'ı seyrederken hiçbir şey söylemedim. Amca yeniden yanımıza geldiğinde elindeki telefonu bize uzattı. "Alın." Baran uzatılan telefonu alarak kenar kayıtlarını oynattı. İlk önce ben gözüktüm. Karşıdan karşıya geçiyordum ve bir anda durdum. Solumdan gelen araba son sürat geliyordu ve beni fark etmesine rağmen yavaşlamadı. Tam bana çarpmasına birkaç metre kalmışken arkamdan beni kurtaran o yabancı belirdi. Bir anda kendisiyle beraber beni de yol kenarına çekti. Gözlerim yabancının üzerinde takılı kalmıştı. "Plakası yok." Rüya'nın dudaklarından dökülen cümle ile irkildim. Araba görüntü de yoktu ve ben yabancıya bakacağım derken arabayı kaçırmıştım. "Azıcık geri sarsana Baran." Baran dediğimi ikiletmeden yaptı, görüntüleri geriye sardı.
Bütün dikkatimle arabaya bakındım. Gerçekten plakası yoktu. "Durdur." Baran hemen kayıtı durdurdu. İşaret ve baş parmağımın yardımı ile arabayı yakınlaştırdım ve sürücüsüne bakındım. Gözükmüyordu. Çok bulanıktı. Görüntülerin siyah beyaz olmasının da etkisi vardı elbette. "Kasten yapılmış olduğu ortada." Başımı sallayarak Rüya'nın dediklerine katıldığımı belirttim. Baran adama telefonunu uzattı. "Numaramı söyleyeceğim, bu görüntüleri istiyorum." Adam itiraz etmeden Baran'ı onayladı. Baran adamdan kamera kayıtlarını alırken biz de Rüya ile manavdan çıktık.
"Bir şeyler var İzgi," kaşlarım çatılmış şekilde ona baktım. "Ne gibi?" Omuz silkti. "Bilmiyorum. Bu işin içinde farklı bir şey var. Kim durduk yere birisini ezmeye çalışır ki? Bunu her kim yapıyorsa seni tanıyor." Gözlerim karşıdaki binalardan birisinde takılı kaldı. Söylediklerinde haklıydı. Beni tanıyan birisiydi. "Biliyorum." Dudaklarımın arasından mırıldanırcasına konuşmama rağmen dediğimi gayet iyi duymuştu. "Nasıl yani?" Baran'ın manavdan çıkmasıyla gözlerimi Rüya'ya çevirdim. "Sonra anlatırım." Rüya'ya anlatabilirdim. En azından birisinin bilmesi iyi olabilirdi.
"Sırada ki durağımıza gitmek için arabaya!" Baran'ın neşeli tavırları düşük olan ruh halimi olumlu yönde etkiliyordu. Rüya ile ikimiz kahkahalar ile Baran'a gülmeye başladık. Baran ise gülmemizden memnun olduğunu gösteren bir ifade takınmış bize bakıyordu. "Hadi bakayım, oyalanmadan binin." Yalandan takındığı kızgınlığı ile konuşması üzerine daha çok güldüm. Arabaya bindiğimizde çantamdan telefonumu çıkartarak Ilgaz'dan herhangi bir mesaj var mı diye bakındım ancak yoktu. İçimi kaplayan kuşku ve endişe karışımı duygu ile profiline girerek son görülmesine bakındım. Bana en son attığı mesaj ile son görülme saati aynıydı. Bayağı yoğun olmalıydı. Değilse mesaj attığım anda görürdü.
Arabanın içerisini kaplayan hareketli şarkı ile Baran da şarkıya eşlik etmeye başladı. Her ne kadar sesi kötü de olsa onun neşesini bozmamak adına sesimiz çıkartmadım aksine keyifle dinledim. Çok geçmeden Rüya da Baran'a katılarak şarkı söylenmeye başladığında gülümseyerek onları seyrediyordum. Dakikalarca böyle yol aldık. Ben camdan dışarıyı seyrettim, Baran ve Rüya ikilisi şarkı söyleyerek neşelerine neşe kattılar.
Araba üç katlı bir apartmanın önünde durunca oturduğum yerde sola doğru kaydım. Başımı Baran ile Rüya'nın oturduğu koltukların arasından onlara doğru uzattım. "Nereye geldik?" Rüya da aynı benim gibi anlamaz gözlerle dışarıya bakınıyordu. Baran oturduğu koltukta yan dönerek bana baktı. "Sen dün bana ev aradığını söylemedin mi?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Evet?" Eliyle önünde durduğumuz apartmanı işaret etti. "Benim de kiracıya ihtiyacım vardı. Ee, dün sen de bahsedince senden iyi kiracı bulamazdım herhalde." Rüya ile ikimiz ona şaşkınlıkla bakakaldık. "Senin evin mi var?" Rüya'nın sorusuyla Baran alınmış gibi baktı ona. "Evlerin deseydin daha doğru olurdu." Rüya'nın dudaklarının arasından bir şaşkınlık nidası döküldü. "Hadi inin bakalım." Başka bir şey söylemeden arabadan inmesi üzerine Rüya ile birbirimize baktık. "Bu adam her geçen gün beni daha çok şaşırtıyor." Gözlerim dışarıda bizi bekleyen Baran'a kaydı. "Beni de."
Evi gezmeyi bitirdiğimde daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyorum. Ev kocamandı. Tam hayallerimdeki gibiydi. "Nasıl buldun?" Mutfağın balkonundan dışarıya bakınıyordum. Baran yanımda durup o da dışarıyı seyretmeye koyuldu. "Benim için çok fazla." Başını omzunun üzerinden bana çevirince ben de ona baktım. "Sen beğendin mi beğenmedin mi onu söyle bana." Omuzlarımı düşürerek pes ettim. Ona karşı pek şansım olmuyordu. "Beğendim." Yanlarımda duran ellerimden birisini yakaladığı gibi sallamaya başladı. "Hayırlı uğurlu olsun! Senden daha iyisini bulamazdım valla." Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. "Kira-" daha başlayamadan cümlemi kesmişti. "Orasını sonra konuşuruz." Rüya da yanımıza geldiğinde biraz daha evi inceledik. Evi bulma işi çok kolay olmuştu. Ben en azından bir ay kadar aramayla uğraşırım diye düşünüyordum. Sonuçta günümüzde bütçeye uygun düzgün bir ev bulmak zordu.
"Ne zaman taşınırsın?" Rüya'nın sorusuyla arkamdaki duvara yaslandım. "En yakın zamanda. Eve gidince eşyaları toparlamaya başlayacağım." Baran kapıda durmuş bize bakıyordu. "Yardıma geleyim ben de," başımı olumlu anlamda salladım. Onu geri çevirmezdim. Şu sıralar çok yalnızdım. Rüya Baran'a döndüğünde Baran hızla başını olumlu anlamda salladı. "Benim bu gece şirkette işlerim var. Rahat rahat takılın siz." Rüya gülümseyerek Baran'a teşekkür etti. Ev ile ilgili küçük detayları Baran ile konuşup anlaştıktan sonra evden çıktık. Baran buradan şirkete geçeceğini bu yüzden de bizi bırakabileceğini söylediğinde pek de itiraz etme hakkımız yoktu. Yol boyunca da çoğunlukla ev hakkında konuştuk. Kafamda ki bütün soruları Baran'a sordum o da hiç üşenmeden hepsini güzelce cevapladı. En nihayetinde araba evimin önünde durunca Baran bugün içerisinde yaptığı her şey için teşekkür ettim. Ardından Rüya ile rahat vedalaşmaları için arabadan indim. Birkaç dakikanın ardından Rüya da indikten sonra beraber apartmana giriş yaptık.
Daireme yaklaştığımız sırada çantamda anahtarları ararken Rüya'nın sesiyle başımın kaldırdım. "Ne oldu?" Başıyla evin kapısını işaret edince o tarafa döndüm. Kapıda bir not vardır küçük kare bir kağıdın üzerinde : Yalancının gözleri her yerde.
Yazıyordu. Kağıdı ellerimin arasına aldım. Notta bir detay dikkatimi çekti. Gözleri yerine önce gözü yazılmış ardından kırmızı bir kalemle çarpı atılarak yerine gözleri yazılmıştı. Aklıma sabah evde bulduğum kamera geldi. Evde birden fazla kamera vardı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top