I-) 15. Bölüm⚜️

Ben hiç okunmayan bir şiirim...

Atlas arabayı büyük ve ihtişamlı bir otelin önünde durdurunca derin bir iç çektim. Beni tam olarak neyin beklediğini bilmemek can sıkıcıydı. Tüm yol boyunca neler yapacağımdan nasıl davranacağıma kadar her şeyi detayıyla anlatmışlardı. Onlar zaten bütün planı kurmuşlardı. Asıl zor olan kısmı yani gerçekleştirme kısmı bana kalmıştı. Atlas'ın hemen yan koltuğunda oturan Güney koltukta hafif yan dönerek yüzünü döndü. "Her şey senin elinde İzgi." Gülümsemeye çalıştım. Ancak gerginliğimden kaynaklı pek de başarılı olduğum söylenemez. "Biliyorum,"Daha fazla gerilmemek için inmek istedim. Onlarla konuşmak beni daha fazla strese sokuyordu. İnmek üzere elimi kapıya attığımda Atlas'ın konuşmasıyla durdum. "Güney buralarda olacak İzgi,"
Atlas'ın ses tonu ve Güney'e karşı olan bakışları bu durumdan hiçde memnun olmadığını gösteriyordu.Atlas'a karşı sadece başımı olumlu anlamda salladım. "Dikkatli ol."

Baş parmağımı havaya kaldırarak sırıttım. Elimden geldiğince rahat davranmaya çalıştım. En azından arabadan inmesiyle kadar bunu yapmayı becerebilirim. "Güvenin bana. İlk değil bu, emin olun."Onlara göz kırptım. Daha fazla vakit kaybetmemek amacıyla arabadan indim. Arkamdan kapıyı yavaşça kapattıktan sonra olduğum yerde durarak karşımda bütün ihtişamı ile dikilen otele baktım. Mimarisi kesinlikle harikaydı. Sağımdan vuran rüzgar yüzünden saçlarım bir yılan misali boynuma ve yüzüme dolandı. İçten içe kızmadan edemedim.
Şimdi zamanı değil İzgi. Ne için burada olduğunu hatırla!
Tamam, tamam. Bir şey demedim. Ayaklarımı harekete geçirerek dikkatle otele doğru yürüdüm. Kapıya yaklaştığım sırada iki yana doğru açıldı ve yüzüme hafif bir ılık esinti ilişti. Ancak iki adım sonrasında bu rahatlatıcı esinti yok oldu. "Hoş geldiniz."
Sol tarafımda, ayakta durmakta olan, çalışana gülümseyerek hafifçe başımı eğdim."Beni takip edin lütfen."Çalışana ayak uydurarak peşinden ilerlemeye başladım. Uzunca ilerlediğimizi geniş bir koridorun ardından büyük bir kapıdan geçtik.
Burası otelin restoran kısmıydı. Planın ilk kısmına giriş yapmış bulunmaktayız.

Çalışan bir masanın önüne gelince durdu. "Teşekkür ederim,"Gülümseyerek başını hafifçe eğdi. "Siz lütfen rahatınıza bakın, birazdan siparişiniz masada olur. İyi günler dilerim."Çalışanın arkasından şaşkınlıkla bakakalmıştım. Ben sipariş vermemiştim. Hemen aklıma Güney ve Atlas ikilisi kaldı. Elbette böyle bir planda bu kadar basit şeyi bile bana bırakmayacaklardı.
"Bakma öyle bön bön," Karşımdan gelmekte olan Güney'in dediğine karşı sessizce güldüm. Bana bakmamasına rağmen nasıl tepki verdiğimi bilmesi ayrı bir komikti.O hemen sol tarafımdaki masada yerini alırken bir garson yanına gelerek menüyü uzattı.

Hala elimde tuttuğumu fark ettiğim çantayı masanın üzerine bıraktım ve rahat olmaya çalışarak arkama yaslandım. Rahat olup dikkat çekmemem gerekiyordu. Sakin olmalıyım. Zor bir şey değil İzgi. İlk defa bir görevde bulunmuyorsun. Buna benzer birçok görevde bulunmuştum hem de tek başıma. Galiba beni en çok geren kısmı da buydu. Daha önce kimseyle ortak çalışmamıştım. Şimdi yalnızca bir değil iki ortağım vardı ve planı kendim kurmamıştım. Arkama yaslanarak gözlerimi içeride dolaştırmaya başladım.
Gerçekten büyük bir yerdi. Oldukça şık ve pahalıydı. Etrafta çok fazla insan yoktu. Garsonlar masaların arasından koşuşturup duruyorlardı. Başımı omzumun üzerinden sol masada oturan Güney'e çevirdim. Elindeki telefona bütün dikkatiyle odaklanmış bir şekilde oturuyordu. Özenle taranmış olan siyah saçları üzerindeki siyah takım ile büyük bir uyum içerisindeydi. Çantanın içerisinde bulunan telefondan yükselen bildirimle etrafı incelemeyi kestim.

Güney;
Beni kesmeyi bırak. Adam hemen sağ masanda oturuyor. Bir şekilde oyalamaya başla.

Ağzım şaşkınlıkla aralanırken dikkat çekmemeye çalışarak sağ masaya baktım. Kırklarının sonunda bir adam tek başına oturuyordu.
Adam ona baktığımı fark etmiş olacak ki bana doğru dönerken hızla başımı geri telefona çevirdim ve bir şeylerler uğraşıyormuş gibi davranmaya başladım. Dikkatli olmam gerekiyordu. Telefonu kapatarak ters çevirdim ve masanın üzerine bıraktım.
O sırada önüme bırakılan tabakla başını kaldırarak garsona baktım ve teşekkür ettim. Garson yanımdan ayrılırken peçeteye sarılı olan çatala uzandım. Ancak çatalı alma girişimim başarısızlıkla sonuçlandı ve büyük bir gürültüyle yerle buluştu. Etraftaki sesler bir anda kesilirken gözlerimi yumdum. Çatalı almak için eğilirken sol masada oturan Güney'in 'salak' dediğini işittim.
Hızla çatalı aldıktan sonra doğruldum ve direkt olarak telefonu elime aldım.

İzgi;
Sensin o salak, düzgün konuş.

Telefonun ekranını kapatarak masanın üzerine bıraktım. Ancak gelen bildirimle birlikte geri alarak Güney'den gelen mesaja baktım.

Güney;
Ergenler gibisin İzgi.

Gözlerimi devirerek ona cevap yazmamaya tercih ettim. Sinir bozucu şey. Ergenmiş. Dediğine bak. Bir çatalı düşürdük diye ergen olduk. İnsanım ben insan! Bir çatalı düşürmek kadar doğal bir şey yok. Elimde olan bir şey sanki. Hayır yani bile isteye yapsam amenna!Bir yandan kendi kendime söylenirken diğer yandan da masanın üzerindeki peçeteyle yere düşen çatalı temizlemekle uğraşıyordum. Çatalın iyice temizlendiğinden emin olduktan sonra bütün sinirimle tabaktaki ete batırdım. Ancak etin çatala batması gerekirken üzerimdeki ceketle buluştu. Elimdeki çatalla kalakalırken Güney'in güldüğünü duydum. Dudaklarımı büzerek gözlerimi yumdum. "İyi misiniz?"Sağ tarafımdan gelen sesle birlikte hızla gözlerim aralandı. Osman Alaca endişeli gözlerle bana doğru oturduğun yerden hafifçe eğilmiş bir şekilde bakıyordu. İstesem bu kadarını denk getiremezdim.Tabağın yanında duran peçeteyi alarak etin iz bıraktığı yeri silmeye başladım. "Evet, evet. Küçük bir aksilik işte."

Bütün içtenliğimle gülümsemeye çalışırken diğer yandan da sinirimi çıkartmak istercesine sertçe üzerimi siliyordum. "Bugün kötü gününüzdesiniz galiba."Elimdeki peçeteyi masanın üzerine bırakırken yüzümü astım. "Maalesef ki öyle,"İşte beklediğim o şey oluyordu. Benim ona gitmeme gerek kalmamıştı. Osman Alaca oturduğu yerden kalkarak karşımdaki boş sandalyenin arkasına geçti.
"İzniniz var mı?"Gülümseyerek elimle sandalyeyi işaret ettim. "Sizin gibi güzel bir kadını sinirlendiren şey nedir? Merak ettim açıkçası."Yüzüm düşerken sesli bir nefes verdim. "Yemeğe inmeden hemen önce abimle kavga ettik."Osman Alaca'nın kaşları havalanırken elimle sol tarafta oturan Güney'i işaret ettim. Osman Alaca, gözümün kenarıyla Güney'e bakarken bende o tarafa döndüm. Güney kaşları çarık bir şekilde önündeki yemeğiydi uğraşıyordu. "Özel değilse sebebini öğrenebilir miyim?"

Yüzümde oluşan sahte üzüntüyle arkama yaslandım. Lisede aldığım o drama dersinin bir gün işe yarayacağını biliyordum!
"Bugün akşam açık arttırmaya çıkacak olan bir kolye gördüm ve görür görmez aşık oldum. Ancak abimin benimle aynı görüşte olduğunu söyleyemem."Osman Alaca hafifçe başını sallamakla yetindi. Gözümün kenarıyla Güney'e baktığımda kaşları çatık bir şekilde bize bakıyordu. Şu an ona dil çıkarmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Osman Alaca sol bileğinde takılı olan saatine baktıktan sonra sandalyesini geriye itekleyerek ayaklandı. "Müsaadenizle gitmem gerekiyor,"Onunla beraber bende ayağa kalktım.
Masanın üzerinden elimi uzattım. "Müsaade sizindir, beni dinlediğiniz için teşekkürler."

Osman Alaca gülümserken uzattığım elimi tutarak sıktı. "İyi günler dilerim güzel bayan."Elimi bıraktıktan sonra arkasını dönerek çıkışa doğru ilerledi. Osman Alaca gözdem kaybolduktan sonra sol masada oturan Güney'in yanına gittim. "Senin beni kurtarmana gerek kalmadı,"Bilmiş bir edayla kollarımı göğsümde topladım. Güney bir şey demeden kalktı ve kolumu tutarak beni çıkıla doğru sürüklemeye başladı.Neye uğradığımı bilemeyerek şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. "Bırak kolumu!"Bağırmamla birlikte olduğu yerde durdu. Kolumu sertçe kendime çekerek elinden kurtardım. "Ne yaptığını sanıyorsun? Beni peşinden sürükleyerek ne yapmaya çalışıyorsun?"

Güney beklemediğim bir hamleyle omuzlarımdan itekledi. Sırtım soğuk duvarla buluşurken karşımdaki adamın değişimi beni gittikçe ürkütüyordu. "Adam içine düştü İzgi! Farkında değil misin? Beni abin olarak göstermesen sonu farklı bir yerde bitece-"Daha fazla tahammül edemeyerek tokatımı yanağıyla buluşturdum. Yüzü omzuna doğru dönerken sesini çıkartmadı. "Kendinden utan, nasıl konuşman gerektiğini bilmiyorsun. Gerçekten yazık sana. Bana ima ettiğin o şeye bak!" Histerik bir şekilde güldüm. Fena halde sinirlerim bozulmuş bir haldeydim."Kendini ne sanıyorsun sen? Ben kendimi koruyamayacak bir insan değilim Güney Savcı. Haddinizi bilseniz iyi olur! Bir dahakine sadece bie tokatla kurtulamazsınız!"

Omzuna çarparak yanından geçtim. Avuç içim ona attığım tokattan dolayı sızlıyordu. Ellerimi yumruk yaparak sert adımlarla çıktım otelden. Kendini ne sanıyordu bilmiyorum. Bir kadın olmam kendimi korumayı bilmediğim anlamına gelmiyordu. Ben bir insandım. Özgür bir insan. Nerede nasıl davranması gerektiğini elbette iyi biliyordum. Bir çocukmuşım gibi beni azarlamaya kalkışmıştı. Sonu farklı bitermiş! Dediği lafa bak! Otelin az ilerisinde durarak taksi bakınmaya başladım. Önümde duran araba yüzünden arabaları tam seçemezler sola doğru büyük bir adım attım. "İzgi bin şu arabaya!"Kaşlarım çatılırken önümde duran arabanın açık camından içeriye baktım. Hangi ara binmişti bu arabaya? Başımı olumsuz anlamda sallayarak onu reddettim. Caddede geçmekte olan araçları gözlerimle takip ederken kulaklarıma kapı kapanma sesi ulaştı. Ve birkaç saniyenin ardından Güney yanımda belirdi. "İzgi bin dedim!"

"Bende sana binmeyeceğim söylüyorum Güney!"Güney sertçe yüzünü sıvazlarken yolcu tarafını açtı ve beklemediğim bir anda beni arabanın içerisine doğru itekledi. Kendimi koltuklara oturur bir vaziyette bulduğumda hızla inmek için hamlede bulundum ancak kapının üzerine kapanmasıyla geriye doğru kaçmak zorunda kaldım. Güney'in arabanın önünden geçmesini fırsat bilerek kapıya uzandım ancak anında kilitlenen kapılarla birlikte sinirle kapıya vurdum.

Araba büyük bir mekanın önünde durduğunda Güney'i bir an bile olsun beklemeden hızla arabadan indim ve mekana giriş yaptım. Girişte beni karşılayan güler yüzlü çalına karşın gülümserken az ilerimde bulunan ela gözlerin sahibi ile karşılaştım. Bacaklarım benden bağımsız hareket ederek ona doğru yürümeye başlamıştı bile. Önünde durunca kocaman sırıttım. Onu görünce anından bütün sinirim gitmişti. Oyunbozan bir tavırla bir adım daha yaklaştım. Tekrar ediyorum, onunla uğraşmak cidden çok zevkli.
"Atlas Bey?"Kaşları çatılırken hızla gözlerini etrafta gezdirdi. "Yusuf Bey diyecektiniz galiba Ülkü Hanım?" Atlas'ın yüzünde alaylı bir ifade oluşurken dudaklarım şaşkınlıkla bir 'o' şeklini almıştı. "Özür dilerim Yusuf Bey,"

Atlas başını hafifçe sallarken sessizce güldü.Sağ elini havaya kaldırdı ve arkasında bulunan büyük kapıyı işaret etti. "Odanıza kadar size eşlik etmek isterim," Yüzümde mani olamadığım bir gülümseme oluştu. Kollarım göğsümde kavuşturdum, umursamaz bir tavırla omuz silktim. Onunla oynadığımız bu minik oyun hoşuma gitmişti."Elbette, beni çok memnun edersiniz."Atlas'in da keyfi oldukça yerinde olacak ki büyük bir kahkaha attı. Onun gülüşü bana da bulaşırken sesli bir şekilde gülmeye başladım. Gülmeye devam ederken gözlerimin gördüğü şeyle durdum. Bir kadın dikkatle Atlas'ı izliyordu. Gözlerimi kadından çekemezden elimin tersiyle Atlas'ın koluna vurdum. Atlas'ın gülmesinin kesilmesi gerekirken daha da çok gülmeye başladı. "Gülme be adam! Gülme!"

"Yasak mı?"Kaşlarını alayla kaldırdı ve gözlerini kahvelerime dikti. "Bundan sonra insan içinde gülmek yasak!"Ellerimi belime koyarak ona meydan okuduğumu gösterdim. Dudakları yukarıya doğru kıvrılırken saçlarımı karıştırdı. Yüzümü buruşturdum.
"Takip et beni."Son kez kadına öldürücü bakışlarımı gönderdikten sonra kuzu kuzu Atlas'ın peşine takıldım. Asansörle beşinci kata çıktıktan sonra bir odanın önünde durdu ve cebinden çıkarttığı kartı kapya okuttu. Kapıdan tiz bir ses yükselirken aralandı. Atlas kapıyı açarak, girmem için yol verdi."Ben aşağıda olacağım."Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra odaya doğru bir adım attım ve kapıdan içeriye giriş yaptım. Arkamdaki kapı kapanırken arkama dönmeden yürümeye devam ettim. Kısa ve dar olan koridoru birkaç adımda geçtikten sonra beni büyük kare bir oda karşıladı. Ortada çift kişilik beyaz çarşaflı bir yatak ve üzerindeki kılıflı kıyafet karşılarken sesli bir nefes verdim.

Hemen karşımda bulunan perdelerin arkasına saklanmış olan balkon kapısı ilişti gözüme. Topuklularımı harekete geçirerek o tarafa yöneldim. Perdeyi sağ tarafa doğru hafifçe sıyırdıktan sonra balkonun kapısını açtım. Anında yüzümü okşayan ikindi rüzgarı ile istemsizce gözlerimi yumdum. Ciğerlerime derin bir nefes doldurdum. Bie süre gökyüzünü seyrettikten sonra geri odaya dönmek zorunda kalmıştım. Yatağın üzerinde bulunan siyah kıyafet kılıfını aldım ve uzun fermuarını indirdim.
Kırmızı saten, askılı ve uzun bir elbise karşılamıştı beni. Dudaklarım hayranlıkla aralanırken kılıfın içerisinden çekip çıkardım. İnce askılarından tutarak havaya kaldırdım. Mükemmeldi. Elbisenin güzelliği karşısında dişlerimi alt dudağımı geçirirken bulmuştum.

Başımı iki yana sallayarak silkelendim. Bir an önce hazırlanmam daha uygundu. Yakında Atlas kapıya dayanırdı.
Üzerimdeki siyah takımdan kurtulur kurtulmaz hızla elbiseyi giyindim üzerime.
Salık olan saçlarımın bir kısmını omuzlarıma doğru aldım. Ayağımdaki ayakkabılarımı çıkartarak yatağın kenarına bıraktım. Ayakkabı kutusunu açarak beyaz ayakkabıyı geçirdim ayağıma. İnce beyaz şeritlerini de bileğime dolaştıktan sonra ayağa kalktım. Makyajımı tazelemek için banyoya yönelirken kapının çalması üzerine durdum ve yönümü kapıya çevirdim. Kapıyı açtığımda karşımda beliren Güney'e göz devirdim. "Evet?"

Otuz iki diş sırıtırken elini ceketinin iç cebine attı ve siyah bir şey çıkarttı. Kaşlarım çatılırken dikkatli gözlerle elindeki şeye bakınıyordum. "Bunu buldum sana,"Uzattığı siyah şeyi elime aldığımda ne olduğunu yeni fark edebilmiştim. Bu bir rujdu. Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken zorla gözlerimi rujdan ayırdım. "Gerek yoktu."Güney küçük bir kahkaha attı. "Ah siz kadınlar, asla makyajsız dışarıya çıkamıyorsunuz." Tek kaşımı havalanırken bir adım geriye gittim ve bir an bile düşünmeden kapıyı sertçe suratına çarptım.
Dudaklarım yaptığım şeyle alayla kıvrılırken zerre pişmanlık duymuyordum. Hak etmişti. Banyoya doğru ilerlerken elimdeki ruja baktım. Sevdiğim bir markanındı. Ruju ters çevirerek numarasına baktım. Bu geçen ayarlarda kaybettiğim kırmızı rujumla aynı numaraydı. Gözlerim sevinçle parlarken aynanın karşısına geçer geçmez hemen dudaklarıma sürdüm. Bu rengi seviyordum. Çok cüretkardı. Hayranlıkla dudaklarını izlerken rujun kapağını kapattım.

...

Atlas'ın açtığı koluna girdiğimde sol tarafımdaki Güney huysuzca homurdandı. O da sağ koluna girmem için açmıştı. Sessizce gülerken açtığı koluna girdim. Sağ tarafımdaki Atlas bu gece sahte sevgilim, sol tarafımda bulunan Güney ise sahte abimdi. İkisinin arasında sessiz sessiz gülerken büyük ve görkemli bir salona giriş yapmıştık. Sıra sıra dizilmiş olan sandalyelerden bizim için ayrılmış olanlara oturduk. Bacak bacak üstüne atarken oldukça rahat olmak için çabalıyorum.  "Bu gece sınırlar yok İzgi,"
Atlas kulağımdan uzaklaşırken sessiz kalarak karşımdaki boş kürsüye baktım. Bu gece sınırlar yoktu. O kolyeyi almam gerekiyordu.

Aradan çok geçmeden sırayla herkese birer numara yazılı büyük bir kart vermişlerdi. Ortam gittikçe kalabalıklaşıyordu ve ben daha çok geriliyordum. Neden böyle olduğu hakkında ise hiçbir fikrim yoktu. Derin bir nefes aldım. "Öncelikle herkese iyi akşamlar diliyorum. Bugün burada bizlere eşlik ettiğiniz için her birinize ayrı minnettarız, güzel ve zevkli bir gece olması dileğiyle,"
Adam sağ elinde bulunan kadehini havaya kaldırdı. Onunla birlikte diğer insanlarda kaldırırken gözlerimi devirerek önümdeki mini masanın üzerindeki kadehi havaya kaldırdım. Dikkat çekmemek için buna ayak uydurmak zorundaydım.

"Bu geceye değerli parçalarımızdan olan altın ibrikle başlamak istiyorum,"Elimi dudaklarımın üzerine kapatırken sıkıntıyla esnedim.
Aradan dakikalar geçmişti. Atlas ve Güney dikkat çekmemek için arada bazı şeylere talip oluyormuş gibi numara kaldırıyor ve fiyat söylüyorlar ancak almak için ekstra bir çabaya girmiyorlardı. "Bu gecenin en değerli ve nadide parçası olan Yakut kolye on bin dolardan açılmıştır,"Adamın cümlesiyle birlikte oturduğum yerde dikeldim ve hızla numaramı kaldırdım. Ancak benimle birlikte hemen sol çaprazımda bir numara daha kalkmıştı. Gözlerim numaranın sahibi işe karşılaşınca içimi bir hırs bürümüştü. Bu, Atlas'ı gülerken izleyen kadındı. Kadın on iki bin derken hızla arkasından otuz bin derken bulmuştum kendimi. Kadın omzunun üzerinde bana doğru dönünce yapmacık bir gülümseme ile baş selamı verdim. Anında kadın elli bin dolar derken iki katını söyledim.

Etraftaki insanlar bütün dikkatleriyle bizi izliyordu. Bunu ona bırakamazdım. Her şeyden önce katilimizi yakalamak için bize bir fırsattı belki de bu. "Beş yüz bin dolar!"Etraftan şaşkınlık nidaları dökülürken adamın kaşları şaşkınlıkla havalandı. Hemen atıldım.
"Yedi yüz bin dolar!"Kadının kaşları çatılırken gözlerimi lensli gözlerine diktim. Kürsünün arka tarafında duran adama döndüğüm sırada arkasında Osman Alaca belirmişti. Adamın kulağına bir şeyler söyledikten sonra bana kısa bir bakış atmış ve geri yerine oturmuştu. Adam hızla elindeki çekici vurdu. "Yedi yüz binle, Yakut kolye sekiz numaralı hanımefendiye gidiyor."

Başımı yavaşça sağ çaprazımda oturan Osman Alaca'ya çevirdim. Elindeki kadehi havaya kaldırdı. Yüzümde bir sırıtma yer edinirken başımı hafifçe sallayarak karşılık verdim. "İşte bu!"Sol tarafımda oturan Güney sevinç nidaları atarken sağ tarafımda oturan Atlas ise Osman Alaca'yı dikkatle incelemekle meşguldü.Yakut kolye görevli tarafından götürülürken üçümüzde aynı anda ayaklandık ve kolyenin peşinden ilerledik. Büyük salondan çıktık ve eşyaların bulunduğu kışıma giriş yaptık. İnsanların arasından zoru zoruna geçtikten sonra bizi bekleyen kolyeye ilerledik. Yanında bekleyen görevli bizi görünce büyük kutusuyla beraber bana uzattı. Görevliye teşekkür ederek alırken karşımızda Osman Alaca belirdi. "Ülkü Hanım?"

"Osman Bey?"Elindeki bardağını arkasından geçmekte olan garsonun tepsisine bıraktı. Sırayla Güney ve Atlas ile el sıkıştı. Gözleri Atlas'ın üzerinde dikkatle geziniyordu. "Sizi ilk defa görüyorum,"Atlas'ın eli belimi bulurken gülümsedi. "Nişanlım,"
Atlas'ın konuşmasına imkan tanımadan araya atlamıştım. Atlas yüzündeki gülümsemeyi bozmadan tepeden yüzündeki gülümsemesinin aksine dik dik bakıyordu."Tanıştığıma memnun oldum,"

"Birazdan bende çok memnun olacağım Osman Bey,"Atlas'ın cümlesiyle Osman Alaca'nın kaşları çatılırken arkasında beliren polis memurları ile Atlas'ın demek istediğini açıkça anlamıştım.Osman Alaca gözlerimi takip ederek arkasına döndüğü sırada karşılaştığı polis memurlarıyla birlikte hemen geri biraz dönüşmüştü. Ancak hiçbirimizin beklemediği bir şekilde çıkışa doğru koşmaya başlamasıyla eş zamanlı olarak belimdeki Atlas'ın kolu ve diğer tarafımda bulunan Güney yok olmuştu.

Osman Alaca tüm hızıyla kapıya doğru koşarken karşısına çıkan polis memuruyla birlikte sola doğru sapmıştı ki o taraftan çıkan Güney yolunu kapatmıştı. Osman Alaca bu seferde sağ tarafına döndüğünde Atlas ile karşılaşınca pes ederek olduğu yerde durdu. Atlas arkasına geçerek ellerini arkasında tuttu ve belinden çıkarttığı kelepçeleri bileğine taktı. Osman Alaca'yı polislere teslim ederken hala elimde bulunan Yakut kolye ile olduğum yerde dikiliyordum. Aynı diğer insanlar gibi bende şaşkınlıkla olup bitenleri gözlerimle takip ediyordum.

Osman Alaca polis memurlarıyla birlikte mekandan çıkış yaparken Atlas ile Güney yanıma kadar gelmişti bile. Kucağımdaki kolyeyi Atlas'a uzattım. Atlas büyük kutuyu kucağına alırken görüş açıma bir adet yumruk girdi. "Çak bakalım ortak!"Gülerek uzattığı yumruğuna yumruğumu çaktım. "Daha fazla burada durmanın bir anlamı yok, gidelim. "Atlas bizi beklemeden önden yürümeye başladı. İçime derin bir nefes çektim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top