I-) 13. Bölüm⚜️


Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır...

Gözlerimi açtığım andan beri beyaz tavanla bakışıyorduk. Kollarımı iki yanıma doğru açmış bir şekilde hareketsizce duruyordum. Kafamın içerisinde bir ton şey dönüp duruyordu. Bir şeyleri açıklığa kavuşturmaya çalıştıkça iyice batırıyordum. Kafamın içerisi dağınıktı. Bir şeyleri yerine koymaya çalıştıkça daha çok dağılıyordu. En sonunda pes ettim. Olmuyordu, ne kafamın içerisini adam akıllı toplayabiliyordum ne de cevabını bulamadığım sorularım anlam kazanabiliyordu.

Adliyeden çıkıp birkaç saatliğine uyumak için eve gelmiştim. Sadece uyuyabildiğim yarım saatin sonunda kendimi beyaz tavanla bakışırken bulmuştum. Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Ancak telefonuma ne bir mesaj ne de bir konum gelmemişti. Artık katilimizin benimle ciddi derecede dalga geçtiğini düşünmeye başladım. Başka bir açıklaması olamazdı. İçime çektiğim nefesi yüksek sesle dışarıya doğru üfledim. İçime derin bir nefes daha çekerken göğsüm yukarıya doğru kalkmıştı. Biraz daha uyumak amacıyla gözlerim kapattım. Tam o sırada odanın içerisinde yankılanan mesaj sesiyle birlikte gözlerim anından açıldı. Hızlıca yattığım yerde doğrularak komidinin üzerinde duran telefonu kaptım.

Bilinmeyen numaradan sadece konum gelmişti. Telefonu geri yerine bırakarak hızla yataktan indim.

Gidip gitmemek konusunda tereddüt etmedim. Dakikalardır hatta saatlerdir bu anı düşünüyordum. Mesaj gelirse ne yapmalıyım, gitmeli miyim ya da herhangi birisine haber vermem gerekiyor mu... Ve benzeri daha çok cümle. Ama ben kararımı çoktan vermiştim. Her ne olursa olsun oraya gidecek ve benim için hazırlanmış olan gösterisini seyredecektim. Dolaptan siyah bir kapüşonlu ve kot pantolonu alarak hızlı hareketlerle üzerime geçirdim. Saçlarımı ensemde topladıktan sonra dolabım bir köşesinde bulunan siyah eldivenleri de elime geçirdim. Kıyafetlerimin arasında bulunan silahı aşarak belime koydum ve uzun kapüşonlu ile üstünü kapattım.

Oradan çıkmadan hemen önce telefonumu alarak cebime koydum. Evden çıktığımda telefonu açarak konumun gösterdiği adrese baktım. Benim evimin üç sokak aşağısını gösteriyordu. Kesinlikle konumun bir tesadüften ibarete olduğuna inanmıyordum. Orayı özellikle seçmişti. Ama neden? Geçtiğim ıssız ve karanlık sokakların sonunda konumda gösterilen yerin önünde duruyordum. Konum beni yıkık dökük bir binanın önüne getirmişti. En az dört katlıydı ve her ne kadar terk edilmiş bir bina olsa da oldukça büyük gözüküyordu. Emin olmak istercesine defalarca kez konumu ve bulunduğum yeri karşılaştırdım. Ancak her seferinde de burası çıkmıştı.

Elimdeki telefonun ekranını kapatarak cebime attım. Eldivenli ellerimle şapkamı kapatarak yüzümün bir kısmını gizledim. Önümdeki taşlara takılmamaya dikkat ederek yıkık kapıdan içeriye adımımı attım. Her yer yıkıntıdan dökülen taş toprakla kaplıydı. Anında burnuma dolan rahatsız edici kokuyla yüzüm buruştu. İlk iş olarak bulunduğum zemin katı gezinmeye başladım. Beni buraya getirerek ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Neden bu bina? Bu bir tuzak olabilirdi. Her şeye hazırlıklı olmam gerekiyordu.

Girdiğim boş odadan çıktığım sırada üst kattan gelen sesle birlikte olduğum yerde durdum. Hızlıca elimi belimdeki silaha atarak ortaya çıkardım. Yavaş adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladım. Sese doğru gitmek ne kadar mantıklı bir karardı bilmiyorum ama içimdeki o ses katilin özellikle beni o kata çekmek istediğini fısıldıyordu. Bir yandan etrafımı kontrol ederken diğer yandan da sesin kaynağını aramakla meşguldüm. Emin adımlarla merdivenleri tırmanmaya devam ettim.Yukarı katta da bir şey bulamamıştım. Merdivenleri tırmanmak için bir basamağı çıktığım sırada arkamdan gelen adım sesiyle hızlıca arkama döndüm. Karşımda benim gibi giyinmiş, benden tek farkı yüzünü kaplayan bir maske takıyor olmasıydı, iri yarı bir adam duruyordu. Silahı anından ona doğrultarak emniyet kilidini açtım. "Kimsin?"

Sesim boş binanın içerisinde yankılanırken adam sessizce duruyordu. "Sana kimsin diye soruyorum!"Sesimi biraz daha yükseltmeme rağmen hiçbir tepki vermemişti. Olduğu yerde öylece dikiliyordu. "Eğer konuşmazsan tam alnının ortasından vurmak zorunda kalacağım." Gerçekten konuşmazsa bunu yapmaya hazırdım.Cümlem biter bitmez bana doğru koşmaya başladı. Daha ben tetiğe basamadan kendimi yerde bulmuştum. Üzerime çıkarak her iki elini de boğazıma doladı ve bütün gücüyle sıkmaya başladı. Elimdeki silahı belinin sağ tarafına dayadım. "B-bırak."Zoru zoruna konuşmuştum ancak ağzımdan istediğim o kelime çıkmamıştı.
Silahın varlığını belli etmek için iyice bastırdım ancak bu onu etkilemezken artık nefes alamadığımı fark ettim. Ölmek üzereydim. Bir cinayete kurban gitmek üzereydim. Elimde kurtuluş yolumu taşıyordum. Ancak onu kullanmaya cesaretim yoktu.

Gözlerimi yumarak parmağımı tetiğe basmaya hazırladım. Kulağıma dolan silah sesiyle eş zamanlı olarak boğazımdaki ağırlık yok oldu. Anında öksürük krizine girerken çoktan üzerimdeki adam kayıplara karışmıştı. "İzgi!"Öksürmeye devam ederken şaşkınlıkla elimdeki silaha baktım. Onu ben vurmamıştım. Benden önce başkası davranmıştı. Karşımda önüme diz çöken adamın çenemden tutarak başımı kaldırmasıyla birlikte göz göze geldik. "G-Güney?" İçeriye aydınlatan loş ışığın altında gözlerindeki endişe ve korkuyu ayırt edebilmiştim. "İyi misin?"Başımı olumlu anlamda salladım. Çenemdeki elini çekerek sol koluma girdi. "Kalk hadi, daha fazla bu alanda durmayalım." Ben ayağa kalkarken o da etrafı kontrol ediyordu. Bulunduğumuz alana bakınarak az önce bana saldıran adamı aradım ancak yoktu. Büyük ihtimalle silah sesiyle kaçmıştı.

Zor bela ayağa kalkarak Güney'in dediklerine uydum. Öksürdüğüm için sesimin fazla çıkmaması için sağ kolumu kaldırarak dudaklarımın üzerine kapattım. Öksürmeye devam ederken Güney'in gösterdiği duvarın dibine çekerek başını arkamdaki soğuk duvara yasladım. Bir süre sonra öksürük kesilmişti. Bu süre boyunca da Güney başımda beklemişti. Onun neden burada olduğunu anlamamıştım. Bu binada başka kimler vardı? O adam niye beni öldürmeye çalıştı? Ya da amacı öldürmek değil miydi? Değilse neydi?
"Sen nereden çıktın?" Sorun üzerine Güney sessiz olmaya dikkat ederek güldü. "Bilmem,"Gözlerimi devirdim. Sinir bozucuydu.
"Neden buradasın Güney?"

Sorumu tekrarlamamla sinirle dilini alt dudağının üzerinde gezdirdi. Onu sorgulamamdan hoşlanmamıştı. Ama onu sorgulamam kadar doğal bir şey yoktu. "Telefonuma gizemli bir konum geldi ve bende peşine düştüm."Tek kaşım havalanırken karanlıktan dolayı zar zor seçebildiğim yüzüne baktım. Ciddi olup olmadığını anlamak için uzun uzun baktım ancak ciddiydi. Zaten normalde bir insan sebepsizce neden buraya gelir ki? İyice saçmalamaya başlamıştım. İşaret ve baş parmağım ile burun kemerimi sıktım. İyice paranoyak olmaya başlamıştım. Katilimizin tam da istediği gibi.

Oturduğum yerden kalkarak toz olan üzerimi çırptım. "Her neyse," Onun yanından geçerek bulunduğumuz katta gezinmeye devam ettim. Silah hala elimdeydi. Yanımdaydı. Elimde hem ölümü hemde kurtuluş yolumu taşıyordum. Bu düşünce ile irkildim. "Sen gerçekten iyi misin? Daha demin ben yetişmesem ölmek üzereydin ve hala neyse mi diyorsun?"Bir anda durarak arkamda konuşmakta olan adama döndüm. İsyan edercesine yüzüme bakıyordu. "Ne yapmamı bekliyorsun? Teşekkür falan mı? Öyleyse eyvAllah Güney Savcı. Ancak ben bu zamana kadar nasıl kendi başımın çaresine bakabildiysem şimdi de bakarım." Neye sinirlendiğimi tam olarak bilmiyorum.

Önüme dönerek onu umursamamaya çalıştım ve  bir üst kata çıkmak üzere merdivenlere yöneldim. Arkamdan gelen adım sesleriyle Güney'in hala peşimde olduğu ortadaydı. Bir şey söylemeden merdivenleri tırmanmaya devam ettim. Elimdeki silahı tedbir amaçlı önümdeki boşluğa doğru doğrultarak ilerlemeye devam ettim. Sol taraftaki kapının arkasından gelen devrilme sesiyle birlikte Güney'i beklemeden hızlı adımlarla odaya girdim. Ancak odaya girdiğim gibi arkamdan bir elin ağzımın üzerine kapanması bir olmuştu.
Ağzımın üzerindeki elden kurtulmak için çırpınmaya başladım. "Şşt..."

Kulağıma fısıldayan tanıdık sesle birlikte anında debelenmeyi kestim. Ellerimi indirerek hareketsizce durdum. Ağzımın üzerindeki el kaybolunca hızla arkama döndüm. Gözlerim tanıdık ela gözlerle çakışınca içim rahatlarken diğer yandan da sinirlenmeden edemedim.
"İzgi!"Kapının arkasından gelen Güney'in sesiyle birlikte kafamı kapıya doğru çevirdim. Ona burada olduğumu söylemek için ağzımı açtığım sırada Atlas'ın elinin ağzımın üzerine ikinci bir defa daha kapanmasıyla kaşlarımı çatarak hızla ona döndüm. Siyah eldivenli elini yüzüne doğru götürdü ve işaret parmağını dudaklarının üzerine kapattı. Birkaç saniye sonra uzaklaşan adım sesleriyle birlikte Atlas elini çekti. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Aklım çıktı!"Sesim her ne kadar kısık olsada ona kızmadan edememiştim.
Arkasındaki duvara yaslanarak şapkasının altından dik dik baktı. "Sadece o an öyle gerekti,"

Alayla güldüm. "O an nasıl öyle gerekmiş olabilir?!" Beni korkutması şart mıydı? Atlas gözlerini devirerek bana doğru eğildi. Kendimi geriye doğru çekerken başını omzumun üzerinden arkaya doğru uzattı ve kapıya baktı. Bedenim bu hareketiyle adeta taş kesildi.
Ellerim anından buz tutarken göğsüm hızla kalktı. Geriye doğru çekilerek yüzüme baktığında ben hala aynı şekilde duruyordum.
"Uzatmasan ne olur İzgi?"

Cümlesiyle sertçe yutkundum. "Sen neden buradasın?"

"Telefonuma bir konum geldi. Ayrıca senin burada olacağını düşündüğüm için geldim. Değilse gelmezdim." Sessizce güldüm.
"Kesin öyledir," İşaret parmağımı kaldırarak havada salladım. "Son yaptığın şeyi unutmayacağım. Neden öyle bir şey yaptığını anlamasam da."

Dediklerimi duymamazlıktan geldi.gözleri sürekli arkamdaki kapıdaydı."Buradan hemen çıkmamız gerekiyor. "Yanımdan geçerken kolundan tutarak onu durdurdum. Gözleri hızlıca kapıyı kontrol ettikten sonra yüzüme döndü. "Daha neden buraya geldiğimi bulmadım. Neden konum burayı gösteriyordu? Neden burası? Hepsine bir cevap almalıyız,"Başını olumsuz anlamda salladı.
"Bu bir tuzaktan başka bir şey değil İzgi. Silah sesini duymadın mı?"Elimi kolundan çektim. "Silahı sıkan Güney'di." Atlas'ın yüz ifadesini seçemesemde sert bakışlarını üzerinde hissediyordum. "Bakma öyle. Birisi saldırdı, o da buradaymış."

"Sana tehlikeli olduğunu söyledim İzgi. Gözünü kırpmadan adam vuran bir adamdan bahsediyorsun şu an. Ondan uzak durman için daha ne olması gerekiyor?"Dudaklarımı büzerek omuz silktim. Atlas sertçe yüzünü sıvazladı. Bu sefer o benim kolumdan tutarken beni peşimden sürüklemeye başladı. Beraber bulunduğumuz odadan çıktığımızda etraf sessizdi. Sadece yere düşen su damlası sesi duyuluyordu. Merdivenleri teker teker inerken geçmekte olduğumuz kattan duyduğumuz sesle ikimizde anında durduk. Atlas beni arkasına alırken gözlerimi devirmeden edemedim. Sanki buraya yalnız başına gelen ben değilim.Yavaş ve temkinli adımlarla Atlas'ın arkasından ilerlerken Atlas kolumu bırakarak belindeki silahını çıkarttı. Önünde durduğumuz kapıya silahını yöneltirken bir anda kapıya sert bir tekme geçirerek kırdı.

Anında kapının arkasında beliren siyah bir suilet ile bende silahımı ona doğrulttum. Karşımızdaki kişinin anında elleri yukarıya kalktı.
"Hey benim! İndirin şimdi o silahları!"Rahatlayarak omuzlarımı düşürdüm ve silahımı indirdim. Atlas da silahını indirirken sert bir nefes verdi. "Ulan şerefsiz niye kuytu köşelerde sessizce geziniyorsun? Amacın ne senin?"Atlas'ın akisine Güney oldukça rahattı.
"Ayıp ama kuzen. Kızma bana ben sadece yolumu kaybettim. " Şaşkınlıkla karşımda alayla konuşan adama baktım. Karşılaştığım o ilk günkü adamdan eser yoktu. O gün yüzünde gördüğüm sert ifadesi tüylerimi ürpertirken şimdi karşımda sanki o adam yoktu. O günkü adamın aksine karşımdaki adam oldukça alaylı ve rahattı. Acaba bipolar mıydı? "Seni öldürmemek için kendimi zor tutuyorum sınırlarımı zorlamamanı tavsiye ederim. "

"Biliyor musun kuzen sınırları aşmaya bayılırım." Elindeki silahı sanki oyuncak taşıyormuş gibi rahat tavırla havada savurdu.
Karşımda meydan okurcasına birbirlerine bakan iki adamın arasına geçtim ve bütün gücümle onları birbirlerinden uzaklaştırdım.
"Şu an nerede olduğumuzun farkında mısınız? Birbirinizi öldürme işin birkaç saatliğine erteleyin. Buradan çıkalım artık." Artık burada durmaktan daralmıştım. Olağan dışı bir şey yoktu. Bomboş binaydı. O adamdan başka bir şey çıkmamıştı. Eğer katilimiz beni. Öldürmek işitiyorsa başka yollar denemek zorundaydı. Bugün başarısız olmuştu.

İkisinde bakışları benim üzerime çevirildiğinde aralarından geçerek merdivenlere yöneldim. En sonunda yıkık olan binadan çıktıktan sonra olduğum yerde arkama döndüm. Kapıdan çıkan ikiliye sadece el sallamakla yetinerek evimin yolunu tuttum. Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Demek saatlerdir bu binanın içerisindeydik. Hala buraya neden geldiğimizi anlamamıştım. Kafamın içerisinde o kadar çok şey birikmişti ki artık başka bir şeye yer kaldığını düşünmüyordum. Güney ile Atlas arasındaki bu düşmanlık neydi? Sebebi neydi de böyle oldular? Bilinmeyen numara beni neden buraya çağırdı? Bundaki amacı neydi? Atlas ve Güney'in bunda ki yeri neydi? Güney daha bugün gelmişken ona mesaj gitmesi peki? Katilin onunla ilgili planları olduğuna eminim. Değilse onu buraya kadar sürükleyip bu oyuna dahil etmezdi.

Oflayarak başımı gökyüzüne kaldırdım. Her şeyin bir an önce çözülmesi gerekiyordu. Geceleri artık uyuyamıyorum. Bazen düşünmekten kafayı yiyecek gibi oluyordum. Derin bir nefes verirken başımı yere eğdim. Kendi gölgemim yanında gördüğüm iki gölgeyle birlikte omzumun üzerinden arkaya döndüm. Atlas ile Güney yan yana, birisi en sağda birisi en solda, arkamdan geliyorlardı. Önüme döndüğümde sessizce gülmeye başlamıştım. Eve giden yol boyunca bir daha dönüp arkama bakmadım. Yol boyunca ne onlar ne de ben bu konu hakkında konuşmadık. Evimin önüne gelince durdum. Arkama dönerek elimle evi işaret ettim ve alayla güldüm.
"Bir kahve içmeye ne dersiniz?"Güney başını olumlu anlamda sallayarak bana doğru adım attı. Daha ikinci adımını atamadan Atlas onu yakasından yakalayarak sertçe yanına çekti. Karşımdaki ikiliye gözlerimi devirdim. Güney yakasındaki eli sertçe itekledi.
"Ben içmek istiyorum ya sana ne!"

Atlas'ın tek kaşı havalanırken sabrının sonlarında olduğu belliydi. "Gece gece benim asabımı bozma yürü git!"
Güney'i sertçe omzundan itekledi. Güney sadece bir adım gerilerken gözlerini devirdi. Bana doğru döndü. Bir elini arkasına bir elini de önüne koyarak hafifçe eğildi. "İyi geceler Prenses."Cümlenin sonunda kullandığı hitap şekliyle birlikte yüzümü buruşturdum.
"Sana da."Güney son kez Atlas'a sert bir bakış attıktan sonra arkasını dönerek yürümeye başladı. Güney yavaş yavaş gözden kaybolurken Atlas'a döndüm. "İyi geceler Savcım."Arkamı dönerek apartmana doğru yöneldiğim sırada kolumdan tutarak kendine doğru çekti ve ona bakmamı sağladı. Şaşkınlıkla havalanmış kaşlarım ve aralanmış dudaklarım ile bakakaldım.
"İzgi, biliyorum belki zamanında büyük de olsa küçük de olsa bazı hatalar yaptım. Sana inanmadım, seni suçladım. Ama her şey açığa kavuşunca anlayacağına eminim. Belki bana inanmıyorsun ve güvenmiyorsun, sonuna kadar haklısın. Ama ondan uzak dur İzgi. İstersen konuşma benimle, yüzüme bile bakma ama ondan uzak dur. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. "

Ne diyeceğimi bilemeyerek sessiz kaldım.Sesli bir nefes verdi. Verdiği nefesi hafifçe yüzümü okşarken gözlerimi kapatmamak için kendimi sıktım."Sadece bana inanmanı istiyorum,"Başını hafifçe eğdi ve gözlerimin içine baktı. "Bana inanıyor musun İzgi?"
Gözlerim hipnoz olmuş gibi gözlerine bakıyordu. "İnanıyorum. "İstem dışı dudaklarımın arasından dökülen kelimeye karşı gülümsedi. Gözlerinin kenarı kırıştı, yanağında bir gamze belirdi. Gamzesi vardı. Gözlerimi gözlerinden gamzesine indirdim. Yanağındaki çukura dikkatle baktım. Elimi kaldırıp ona dokunmak için adeta can atıyordum. Dişlerimi sertçe alt dudağıma geçirdim. "İyi geceler İzgi."

"İyi geceler Atlas."Tuttuğu kolumu serbest bıraktı, yavaşça uzaklaştı ve geriye doğru adımladı. Hafifçe başını sallayarak arkasını döndü ve daha demin Güney'in ilerlediği yolda yürümeye başladı. Görüş açımdan çıkasıya kadar arkasından baktım. Kafamı karıştırıyordu. Bir hali bir halini tutmuyordu. Bana inanmıyordu ama ona inanmamı istiyordu. Bana güvenmiyordu ama ona güvenmemi istiyordu.

Ciğerlerime derin bir nefes çektim. Yenice doğmuş olan güneş ışıkları yüzümü okşarken eve girdim. Bir günü daha bitirmiştik. Sağ salim atlamıştık. Şimdi ise bir güne daha başlamak üzereydik.

...

Dayanamadım ve taslakta olan bölümümüzü yayımladım. 🙈

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top