59. Bölüm⚜️
Zaman seni de siler...
Duruşma başlayalı henüz birkaç dakika olmuştu. Birileri konuşuyordu. Sesleri kulaklarıma geliyordu. Ama gelen her bir ses uğuldayarak geri dönüyordu. Bir anda görüntüm bulanıklaşmaya etraf dönmeye başladı. İstemsizce Ilgaz'ın eline atıldım. Gözlerimi sımsıkı yumarak içerisine düştüğüm bu iğrenç durumdan kurtulmaya çalıştım. "İzgi?" Bir şeyler daha söylemişti. Onları da anlamamıştım.
Boşta olan elimi alnıma götürerek sertçe ovaladım. "Çıkalım..." dirseğimden tutarak beni ayağa kaldırmak istediğinde alnımdaki elimi hızlıca koluna sararak ona engel olmayı başardım. "Kalmak istiyorum." Yavaşça gözlerimi araladım ve ela gözlerini seçmeye çalıştım. Sadece birkaç saniyenin ardından görüntüm yavaş yavaş netleşmeye ve sesler anlaşılır bir hal almaya başladı. "Eminim, anlık bir şeydi." Söylediklerime hiç de ikna olmuş gibi değildi. Sessiz olmaya devam ederek ona doğru eğildim. "Lütfen." Derin bir nefes eşliğinde omuzlarını düşürdü. "Tamam." Ona minnetle gülümsedim.
Başımı kaldırarak güç bela karşımda olan bitenlere odaklanmaya çalıştım. Hakim elini kaldırarak, sağ hizamda kalan, avukata eliyle işaret etti. Avukat, hakimden aldığı söz hakkı ile üzerinde ki cübbesini düzelterek ayağa kalktı. Yaşlı bir adamdı. Hafif kır saçlı, gözlüklü ve hafif göbekliydi. Uzaktan şöyle bir bakınca işinin ehli gibi gözüküyordu. Ancak görüntüye göre karakter etiketi yapıştırmamak gerekirdi. Sonuçta her ne kadar yaşlı oluşundan kaynaklı deneyimli gibi gözükse de karşısında Açelya vardı.
Açelya hırslıydı. Atılganda. İstediğini almadan durmazdı. Yani tam anlamıyla bir avukattı.
Avukat sözüne başlamadan hemen önce en ön sırada tek başına elleri kelepçeli bir şekilde oturan Semih'i işaret etti. "Müvekkilimle birebir görüştüm Sayın Hakim. Kendisi daha öncesinde verdiği ifadeyle uyuşmayan hiçbir şey iddia etmiyor."
Hakim oturduğu yerde ellerini önünde kavuşturdu. Gözlüklerini burnunun ucuna kadar indirdi. Yanında oturan savcılardan birisi ona dosyadan bulunan sayfalardan açarak bir yer işaret etti. Hakim hafifçe başını sallayarak geri ayakta sözüne devam etmek için bekleyen avukata döndü. "Burada müvekkilinden için birçok suç duyurusunu bulunuyor. Nasıl açıklayacaksınız? Savunmanız ne?"
Avukat tavrını bozmadan yavaşça boğazını temizledi. "Müvekkilim o an kendini koruma iç güdüsüyle hareket etmiştir. O anda ona karşı gelen saldırıya verdiği ani ve bilinçsiz bir tepkidir." Oturduğum yerde sertçe ayağımı yere vurdum. Çıkan sesten kaynaklı salonda bulunan herkes bana döndü. Hakim de dahil. Sanki ses benden gelmemiş gibi sakin kalmaya çalıştım. Hakim hiçbir şey demeden geri avukata döndü. "Devam edin."
Avukat eğilerek önünde dikildiği masadaki kağıt yığınlarının arasından bir tanesini bularak eline aldı. Yüz hizasına doğru kaldırdı ve okumaya başladı. "O an ne yaptığımın farkında bile değildim. Korkmuş ve terk edilmiştim. Sadece birkaç saatten az bir süre sonra nikahımız vardı ve o beni bırakıp gitmişti. Beynim dönmüştü. Gidebileceği her yeri aradım, onu bir parkta benden kaçarken buldum. Yanında Ilgaz Yargıç da vardı. Kendisi özbeöz kuzenimdir. Onları konuşurken görünce beynimden aşağıya kaynar sular döküldü. Beni fark ettiler, ona neden beni bırakıp gittiğini sordum. Ama o bana cevap bile vermedi. Kuzenimin yanında bana karşı durdu. Sonrasını ise hatırlamıyorum. Çok bulanık. Ambulans seslerini duyduğumda yavaş yavaş bilincim yerine gelmeye başlamıştı. Gözümü açtığımda kendimi bir ara sokakta buldum. Elimde ise bir silah vardı." Avukat durdu. Başını kaldırdı ve hakime baktı.
Ağzıma dolan metalik tat ile baş parmağımı hızla dudaklarımdan uzaklaştırdım. Semih'in ifadesinin sadece küçük bir kısmını dinlerken delirmiştim. Yalan söylüyordu! Hepsi uydurmacadan ibaretti! Bir anda ayağa kalkmak ve hepsini yalanlamak istedim. Ama bunu yapmam sonucunda istediğime ulaşamayacağım gibi salondan da atılacağımı bildiğimden sessiz kalmak zorundaydım. Kolumda hissettiğim minik dokunuş ile irkilerek Ilgaz'a döndüm. "Sakin ol, sıranın gelmesini bekle." Dudaklarıma yalandan da olsa bir tebessüm yerleştirmeye çalıştım. Ancak başaramayınca sadece baş sallayarak onu onayladım.
"Kendi ifadesinde de olduğu gibi Sayın Hakim müvekkilimin bilinci yerinde değildi." Bir papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu. Bilinci yerinde değilmiş. Yalan! Hem de koca bir yalan!
Hakim oturduğu yerde doğruldu, oturuşunu düzeltti. "Tek bir suç için bunu diyorsunuz. Peki, diğerleri? Müvekkilinin bütün suçları işlerken bilinci yerinde mi değildi? Bunu demek istiyorsun?" Hakimin tek kaşı sorgulayıcı bir şekilde havalanmış Semih'in avukatına bakıyordu. Avukat yavaşça yutkundu. Hakim derin bir nefes verirken eliyle oturmasını işaret etti. Avukat soğuk terler eşliğinde sandalyesine otururken Hakim bu seferde Açelya'ya döndü. "Buyurun Avukat Hanım."
Açelya hafif bir baş işareti ile ayağa kalktı. "Öncelikle Sayın Hakim sözüme Semih Güney Yargıç'ın küçüklüğüne dair birkaç vakadan bahsederek başlamak istiyorum." Anında Semih'in dakikalardır hareketsiz duran bedeni hareketlendi. Başını kaldırdı ve Açelya'ya doğru döndü. "Kendisi küçük bir çocukken kanser olan annesini kaybetti. Ardından babası yaşadığı bunalımdan kaynaklı olarak onu bir yetimhaneye bıraktı. Kendisi oldukça sorunlu bir çocukluk geçirmiş. Önünüzde bulunan dosyanın dokuzuncu sayfasının üçüncü paragrafından itibaren Semih ile aynı yetimhanede bulunan bir kişinin anlattıkları bulunmaktadır."
Hakimin yanında bulunan Savcı, önünde bulunan dosyadan Açelya'nın dediği sayfayı açarak Hakimin önüne bıraktı. Hakim dikkatle önünde yazılanları okurken eliyle Açelya'ya devam etmesini işaret etti. "İsmini vermek istemeyen şahitimiz kendisinin oldukça saldırgan tavırlar sergilediğini ve sürekli olarak kavgalar ettiğinden bahsetti." Açelya'nın durmasıyla oturduğum yerde iyice doğruldum. Önünde bulunan kağıtların arasından iki küçük fotoğraf buldu. Bunlar Ilgaz'ın ona verdiği fotoğraflar olmalıydı. "İzninizle," Açelya bulunduğu masanın arkasından çıkarak Hakimin yanında oturan Savcının yanına gitti ve elindeki fotoğrafları ona uzattı. Savcı fotoğrafları aldıktan sonra geri yerine oturarak Hakime uzattı.
Açelya yeniden masanın arkasındaki yerini aldığında önüne düşen bir tutam kızıl saçı geriye doğru attı. "Elinizde gördüğünüz fotoğraflarda kendisi silah, uyuşturucu ve benzeri şeyleri yasadışı bir şekilde satışını yapılırken çekilmiş bir fotoğraftır." Hakimin kaşları şaşkınlıkla havalanırken bakışları en önde tam karşısında oturan Semih'i buldu. Hiçbir şey demeden sessizce baktı ve Açelya'yı dinlemeye devam etti.
"Aynı zamanda kendisi Sayın Savcım İzgi Erçin ile arkadaşını Hande Acar'ı tam iki ay boyunca alıkoydu. Bu sadece bununla kalmadı, kendisi daha öncesinde Sayın Savcım Ilgaz Yargıç'ı da alıkoyarak darp etmişti. Hepsi kanıtlarıyla beraber önünüzde ki dosya da mevcut."
"İtiraz ediyorum Sayın Hakim!" Semih'in avukatının bir anda ayağa fırlatmasıyla salonda bulunan bütün gözler anında ona çevrildi. Başını yukarıya doğru kaldırdı, kendinden emin bir şekilde önce Açelya'ya ardından Hakime baktı. "Yersiz suçlamaların hiçbirisini kabul etmiyoruz!" Sadece gülmek istedim. Bu adam ne hakkında savunma yapması gerektiğini bilmiyor muydu? Birileri ona anlatmamış mıydı? Hakim ters ters avukata baktıktan sonra Açelya'ya döndü. "Elinizde kanıtınız var mı?" Açelya'nın dudaklarına yerleşen sırıtma ile bende istemsizce gülmeye başladım.
Açelya, masanın kenarında duran bilgisayar çantasına uzandı. İçerisinden bilgisayarını çıkarttı ardından ona verdiğim yuvarlak beyaz zarfı çıkarttı. Zarfın içerisinde bulunan CD'yi çıkarttığı gibi hızlı hareketler ile bilgisayara taktı. Videoyu başlatmadan önce durdurdu. Hakimin yanında oturtan Savcı Açelya'dan önce davranarak ayağa kalktı ve Açelya'nın yanına gelerek bilgisayarı elinden aldı. Geri Hakimin yanına döndükten sonra bilgisayarı onun önüne bıraktı ve videoyu başlattı. Biz onların uzağında kaldığımız için ne görüntüleri görebiliyor ne de videonun sesini duyabiliyorduk.
Bütün dikkatimle Hakimin tepkilerini izlerken elimin üzerinde Ilgaz'ın elini hissettim. "Kendine zarar verdiğinin farkında bile değilsin." Dudaklarımın arasına hapsettiğim baş parmağımı tutarak dudaklarımdan uzaklaştırdı. Onun böyle demesi saçma bir şekilde beni utandırmıştı. "Bunlar oldukça açık ve net görüntüler," Hakim başını bilgisayardan kaldırdıktan sonra yanındaki Sacıya baş işareti ederek bilgisayarı geri Açelya'ya vermesini sağladı. Ciddi bir ifade ile gözlüklerini burnunun ucuna kadar indirdi ve Semih'in avukatına ters ters baktı.
"Sene 2017, 17 Mayıs Çarşamba günü işlenen bir cinayet ile devam etmek isterim." Açelya, Baran'ın kardeşinin ölümü hakkında bütün detayları anlatmaya koyulduğunda gözlerim Semih de takılı kalmıştı. Yüzü Açelya'ya doğru dönük olduğundan onu yan profilinden rahatlıkla görebiliyordum. Koyu renk kaşları çatılmış, gözleri olabildiğine kısılmış bütün dikkatiyle Açelya'yı dinliyordu. Aslında tam olarak Açelya'yı dinlediğinden bile emin değildim. Sanki dinliyormuş gibi yapıyordu ama aklı başka bir yerde gibiydi. Anlatılanların hiçbirine tepki dahi vermiyordu. Daha öncesinde defalarca kez bu tarz duruşmalarda bulunmuş ve Hakimin yanında öncülük etmiştim.
Çoğu suçlu da gördüğüm şeylerden en önde geleni ise her ne olursa olsun yüzlerinde ki o korkuydu. Suçları işlerken hiçbir sıkıntı yoktu. Asıl sorun karşı tarafın avukatı konuşmaya başladığında ortaya çıkıyordu. O an buradan kurtulacaklarına yüz de yüz inansalar bile yüzlerinde kontrol edemedikleri bir korku ifadesi beliriyordu. Ama Semih Güney Yargıç'ta bu yoktu.
Yüzü dümdüzdü. Ne bir korku tepkisi ne de başka bir tepki vardı. Hiçbir şey yoktu. Bu da aklımı fazlasıyla karıştırıyordu. Bana, başka bir hayatta demişti. Ne demek istediğini hala anlayamıyordum. Bu kısma geldiğim anda beynim sanki düşünme işlevini yitiriyordu.
"Aynı zamanda kendisi Hande Acar'ın ölümünden de sorumlu olan kişidir." Bir anda Hande'nin ismini duymam beni hazırlıksız yakalamıştı. Bedenim anında gerilirken bir şey fark ettim. Buna hazırlıksız yakalanan tek kişi ben değildim. Semih de Hande'nin ismini duyar duymaz benim verdiğim tepkilerin aynısını vermişti. İlk başta oturduğu yerde irkilmiş ardından omuzları anbean gerilmişti. Hiçbir şeye tepki vermezken Hande'nin ismini duymasıyla en olağandışı tepkileri sergilemişti.
Hızla başımı yanımda oturan Ilgaz'a çevirdim. "Gördün mü?" Açelya'da olan gözlerini anında bana çevirdi. "Neyi?" İşaret parmağımla Semih'i gösterdim. "Bizim bilmediğimiz ya da gözden kaçırdığımız bir şey var Ilgaz." Gözleri parmağımı takip ederek ilerledi en sonunda ise Semih'in bize dönük olan sırtında takılı kaldı. "Anlamıyorum."
"Semih, Açelya'nın anlattığı onca şey de tepkisiz kaldı. Baran'ın kardeşi hakkında söylediklerinde bile. Ama Hande'nin ismini duyunca irkildi." Gözleri ağır ağır kısıldı. Dediklerimi kafasının içerisinde ölçüp tarttığına emindim.
"Hakkında birçok suç duyurusu ve ağır iddialar var ki bunların hepsi kanıtlara dayalı. Söylemek istediğin bir şey var mı?" Hakimin sorusuyla birlikte Semih ağırca oturduğu yerden ayaklandı. "Hakkımda söylenen bütün her şeyi kabul ediyorum. İzgi Erçin'i ben vurdum. Ilgaz Yargıç'ı ben alıkoydum. Ancak tek bir şey var ki onu ben yapmadım." Kelepçeli elleriyle önünde bulunan kahverengi korkuluğu sıkıca kavradı.
"Nedir o?" Hakimin sorusuyla istemsizce nefesimi tuttum. Neyin beni bu kadar ürküttüğünden emin değildim. "Söyleyemem. Söyleyeceklerim bu kadardı Sayın Hakim, bütün suçu kabulleniyorum." Semih'in avukatı olduğu yerde şaşkınlıkla ayaklandığında Hakim elini havaya kaldırarak her ne söyleyecekse onu durdurdu. "Müvekkiliniz bütün suçu kabullendi Avukat Bey, bunun dışında eklemek istediğiniz herhangi bir şey var ise dinliyorum." Avukatın gözleri anlık olarak Semih'e kaydı. Ancak saniyesinde başını iki yana salladı. "Yok Sayın Hakim."
Hakim, avukata son bir bakış attıktan sonra arkasına yaslandı, sağında ve solunda bulunan Savcılarla beraber kararı tartışmaya başladılar. Bunun biraz uzun süreceğini bildiğimden yavaşça arkama yaslandım. Başımızı omzumun üzerinden Baran'ın olduğu tarafa doğru çevirdim. Onu nasıl görmeyi bekliyordum bilmem ama Rüya ile konuşurken bile gülümsediğini görünce istemsizce gülümsedim. Başımı geriye doğru çektim, içimden o an gelen şeyi hiç düşünmeden yaptım. Ilgaz'ın omzuna koydum.
Kolunu belime dolayarak beni iyice kendisine doğru çekmesiyle dudaklarımın arasından kıkırdadım. "Bu, birilerinin hoşuna gitti." Dudaklarımda kocaman bir gülümseme belirirken başımı ona doğru kaldırdım. "Çok." Ondan aldığım gülümseme ile gözlerimi kapattım.
Aradan ne kadar zaman geçtiğini tam olarak kestiremiyordum. Ancak Hakimin sesini duymamla gözlerim anında açılmıştı. "Yaz kızım, karar verildi." Bir anda herkesin ayağın kalkmasıyla hızla Ilgaz'dan ayrılarak ayağa kalktım. "Davanın geçici süreliğine ertelenmesine bu süre içerisinde de Davalı Semih Güney Yargıç'ın cezaevine tahliye edilmesine karar verilmiştir."
Hakim ve yanındaki Savcıların ayaklanarak salonu terk etmeye başlamasıyla dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. "Ama..." kenarında bulunan iki polis memuru Semih'i buradan çıkartmak için harekete geçtiği sırada Ilgaz'ın yönlendirmesiyle çıkışa doğru ilerlemeye başladık.
Tam Semih'in yanından geçmek üzereyken durdum. Benim durmamla Ilgaz da durdu. Semih'in yanında bulunan polis memurlarına döndüm. "Yalnızca bir dakika rica ediyorum sizden." İsteğim üzerine birbirlerine baktılar ardından birisi baş sallayarak diğerini de yanına aldı ve bir beş adım kadar yanımızdan uzaklaştılar. Semih'in gözlerinin içerisine bakarak ona doğru bir adım attım. Koluma dolanan Ilgaz'ın elini umursamadım. Tam ona içimde birikenleri kusmak üzereyken benden önce davranarak konuştu. "Hande'yi ben öldürmedim İzgi. Her şeyi yaptım ama hamile bir kadını öldürecek kadar gözüm dönmedi benim. Sana yemin ederim onu ben vurmadım. Bana inanmıyorsan git kamera kayıtlarını incele."
"Sen..." devam edemedim. Duyduklarım beni hazırlıksız yakalamıştı. "Bu sefer ben yapmadım." Yanımda bulunan Ilgaz'ın bile şaşkınlıkla gerilediğini hissettim. Tepki veremeden öylece ona baktım. "Savcım süreniz doldu. Lütfen izin verin de işimizi yapalım."
"Tabi." Şaşkınlıkla geriye doğru adımladım. Polisler Semih'in kollarına girdiği sırada Semih'in gözüne yerleşen korkuyu gördüm. Yanımdan geçemeden hemen önce dudaklarını hareket ettirdi sessizce. 'Ölmek istemiyorum.'
Olduğum yerde kaldım. Arkama bile dönüp ne demek istediğini sormadım. O, ölmezdi. Onu koruyan bir yengesi vardı. "İzgi?" Ilgaz'ın omuzlarımdan tutarak sarsmaya başlamasıyla başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Onu öldürecekler mi?" Dediğimi anlamamıştı.
"Ölmek istemiyorum, dedi Ilgaz. Onu öldürecekler mi?" Hızla başını iki yana salladı. "Onu sadece cezaevine gönderiyorlar İzgi." Bir anda aklıma düşmen şeyler bedenim sanki elektrik çarpmış gibi irkildi. "Ilgaz, annen buradaydı. Neden buradaydı? Herkesten saklanan o kadın bugün buradaydı! Hiçbir şey yapmadı! O buraya asla amaçsız gelmez. Bunu sen de en az benim kadar iyi biliyorsun!"
"İzgi, bak günlerdir çok yoruldun. Çok hırpalandın. Yaşadıklarından kaynaklı artık beynin otomatikman her şeyin arkasında bir şey olduğunu düşünüyor-" Ilgaz'ın cümlesini yarıda kesen ve beni haklı çıkartan o sesi duydum. İlk önce duyulan bir el silah sesi oldu ardından ise onu çığlık sesleri takip etti. Hızla Ilgaz'ın ellerinden sıyrılarak duruşma salonundan çıktım. Bütün gücümle koridoru koştum. İnsanlara çarpa çarpa zor bela çıkışa kadar ulaşabildim. Kapıya vardığımda ise toplanan insanların arasına atıldım. Onları ellerimle itekleyerek kendime yol açtım.
Önümde kalan son kişinin de beni fark ederek yol vermesiyle en öne kadar çıktım.
Semih Güney Yargıç ölmüştü. Tam olarak alnının ortasından vurulmuştu. İki kaşının ortasından akan kan şakaklarından yere doğru akıyordu. Ardına kadar açık olan gözlerinin tam hedefinde ise ben vardım.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top