54. Bölüm⚜️


Bazı şeyler kalbinizi kırar ama gözünüzü açar.

Adliyenin hemen yan tarafında buluna kafe de oturmuş siparişlerimizin gelmesini beklerken arkama yaslandım. "Şimdi," Açelya yanında getirdiği çantasını masanın üstüne koydu, fermuarını açarak içerisinden bilgisayarını çıkarttı. Bilgisayarını açarken diğer yandan da bana baktı. "Hangi konuda suç duyurusu yapacağız?" Yaslandığımda yerden doğruldum, ellerimin masanın üzerinde birbirine kenetledim. "Yanlış soru. Hangi konu değil hangi konular olmalıydı." Açelya'nın bilgisayar ekranında gezinen gözleri şaşkınlıkla bana döndü. "Anlamadım?"

Yeniden arkama yaşlanmadan önce sağ tarafımda oturan Ilgaz'a döndüm. "Semih'ten için birçok konu hakkında suç duyurusu yapacağız." Açelya bilgisayarda birkaç yere tıkladı. Ilgaz ağır ağır işaret parmağını çenesinde gezdirdi. "Şahit? Şahitlerimiz var mı? Eğer varsa işimiz daha kolay olur." Açelya'ya rahat bir tavırla göz kırptım. "Sen orasını düşünme, hallettim ben. En yakın zamanda onların da seninle iletişime geçip konu hakkında bilgi vermelerini sağlayacağım." Açelya'nın kaşları hayretle havalandı. "Konuya başlamadan önce biraz bahsetsene kim bu Semih? Neyin nesi, neden içeride?"

Masaya gelen garson kıvrak hareketleriyle saniyeler içerisinde siparişlerimizi önümüze bırakarak masadan ayrıldı. Önüme konulan kahveden bir yudum almak üzereyken Ilgaz'ın gözlerinin kahvemde takılı kaldığını fark ettim. Çaktırmadan Açelya'ya bir bakış attım. Benim anlatmamı beklerken bir yandan da bilgisayardan bir şeyleri ayarlıyordu.

Ilgaz bardağına uzanmadan önce davrandım. Onun çayı ile kendi kahvemi değiştirdim. Dudaklarında ki küçük gülümsemeyi görmemezlikten gelerek Açelya'ya döndüm. "Semih Güney Yargıç," Açelya'nın gözleri anında yanımda oturtan Ilgaz'ı buldu. Elimle Ilgaz'ı işaret ederek devam ettim. "Savcımızın kuzeni olur kendisi. Aynı zamanda kendisi de bir savcıdır."

Açelya bilgisayarından uzaklaşarak arkasına yaslandı. Önüme aldığım çay bardağını dudaklarıma götürerek dikkatle bir yudum aldım. "Anlamıyorum." Parmaklarımın yanmaya başlamsıyla hızla bardağı tabağına bıraktım. "Anlamaman kadar doğal bir şey yok."

"Semih normal bir çocukluk geçirmedi," benden önce Ilgaz'ın konuşmaya başlamasıyla ona döndüm. "Daha çocukken bile çok saldırgandı. Hiç arkadaşı yoktu. Ne zaman birisi onunla arkadaşlık etmeye çalışsa hepsiyle kavga ederek onları elinin tersiyle uzaklaştırdı. Annesini küçük yaşta kanserden kaybetti, bunun üzerine babası bulanıma girerek onu yetimhaneye bıraktı. Annem onu evlatlık alasıyla kadar günleri orada geçti." Açelya anlayışla gülümsedi.

"Sizin içinde zor olmuş olmalı. Öyle bir çocukla aynı çatı altında yaşama düşüncesi bile insanı ürkütebiliyor." Ilgaz da aynı şekilde gülümseyerek Açelya'nın gülümsemesine karşılık verdi. "Öyle." Şaşkınlıkla ona döndüm. İnkar etmemişti. Ela gözleri bana döndüğünde hemen bakışlarımı ondan kaçırdım. "Açık olacağım," Ilgaz ciddiyetle masaya yaklaştı.

"Küçükken annemin yanlış yönlendirmelerine çokça maruz kaldı. Annem hiçbir zaman düzgün bir psikolojiye sahip olmadı. Semih zaten iyi değildi. Bir de üstüne annem onu yanlış yönlendirdi."

Açelya hızla doğrularak bilgisayarına not aldı. "Psikolojik rahatsızlık," geri doğruluğunda tereddütle bize baktı. "Bunu mahkeme de kullanmak istemem. Bizim bu iddiamızın ardından deli raporu alarak serbest kalınması sağlanabilir ve böyle bir şey olmasını hiç istemeyiz. Belki akıllarında vardır ya da yoktur bilemeyiz ama en azından yoksa bile bunu düşünceyi onların akıllarına sokmamamız gerekli." Söylediği cümlelerin haklılığı üzerine başımı salladım. "Haklısın."

"Peki, hangi konular hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz?" Ilgaz'a döndüm. Önce onun elindeki kozlardan başlamak istiyordum. Elimle ona işaret edince cebinden telefonunu çıkarttı. Kaşlarımı çatarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. Telefonunu en sonunda masanın ortasına koymasıyla eğilerek ekrana baktım. Ekranda Semih ve bir sürü yabancı adam vardı. İki tane tırın önünde duruyorlardı. Semih karşısında ki adam ile el sıkışıyordu. "Bu Semih'in kaçakçılık yaptığına dair kanıt." Açelya izin istercesine Ilgaz'a baktı. Ilgaz eliyle telefonu alabileceğini işaret edince telefonu aldı. Çantasından kendi telefonunu çıkartarak fotoğrafını çekti.

Geri telefonu masaya bırakarak Ilgaz'a uzattı. Ilgaz telefonunu geri alarak kapattı. "Aynı zamanda daha öncesinde iki kere olmak üzere birisinde beni diğerinde de Savcım ile beni alıkoydu." Açelya yeniden bilgisayarına not almak için eğildiğinde bana döndü. Gözlerimi kısarak ona kötü kötü baktım. "Pekala, bunu da not aldım."

"O zaman sıra bende?" Açelya gülümseme eşliğinde başını aşağı-yukarı salladı. Arkama yaslanarak derin bir nefes aldım. Ilgaz'a döndüm, elimle üç yaparak havaya kaldırdım. "Alıkoyma iki kere değil üç kere oldu," elimi geri indirerek Açelya'ya döndüm. "Arkadaşım ile beni iki ay boyunca hapsetti." Yeniden Hande'nin bahsedecek olmam göğsümü ağrıtıyordu. Devam etmeden önce gömleğimin ikinci ve üçüncü düğmesini açarak yakalarını ayırdım. Ilgaz'ın gözleri anında acıyla kapanırken Açelya'nınkiler ardına kadar açıldı. "Henüz iyileşmemesinden ne kadar olduğunu anlayabilirsin."

Açelya'nın gözleri yaramın üzerinde takılı kalmıştı. Eliyle masanın üzerinde duran telefonunu aldıktan sonra zorla gözlerime bakabildi. "Çekebilir miyim?"

"Elbette." Telefonunu göğsüme yaklaştırarak birkaç fotoğraf aldı. Ardından gömleğimin düğmelerini ilikledim. Açelya hızlı hızlı bilgisayarına bunu da not aldıktan sonra yeniden bana döndü. Çantama uzanarak masaya bıraktım. Fermuarını açarak içerisinden evden ayrılmadan önce Baran'ın bana verdiği kağıtları Açelya'ya uzattım. "Bu da yıllar öncesinde işlediği ama kanıtlanamayan cinayet."

Ilgaz'ın gözleri şaşkınlıkla bana döndü ama dönüp ona bakmadım. Açelya ona uzattığım kağıtları alarak ciddiyetle incelemeye başladı. "Yıllar önce genç bir kızın ölümüne sebep olmuş. Detayları orada yazıyor, ben olanlardan bahsedeyim. Aile, Semih hakkında suç duyurusunda bulunuyor ardından Semih tutuklanıyor. Mahkemeye bile çıkıyor ancak hakim aldığı rüşvet üzerine Semih'i serbest bırakıyor."

"Hakimi bulacağım." Çayımdan bir yudum almadan önce durdum. "Bulamazsın, birkaç saat önce araştırdım. Adam ölmüş."
Açelya sıkıntılı bir nefes verdi. "Bu kötü oldu işte." Elimdeki bardakla kağıtları işaret ettim. "Orada yeterince kanıt olduğunu düşünüyorum."

Açelya masanın üstünde duran kağıtlara bir bakış attı. "Daha detaylı inceleyeceğim." Açelya, Ilgaz'dan Semih hakkında birkaç temel bilgi daha alırken bende arkama yaslandım. Bir yandan sessizce onları dinledim diğer yandan da çayımı yudumladım.

Saatler sonra Açelya yarına kadar hazırlık yapmak için yanımızdan ayrılırken biz de adliyeye doğru yürümeye başladık. "Eve bırakayım mı seni?" Başımı olumsuz anlamda sallayarak teklifini reddettim. "Daha işim bitmedi." Tek kaşı sorgulayıcı bir tavırla havalandığında sesli bir nefes verdim. "Semih ile görüşmeye gideceğim."

Cümlemi duyması ile omuzları gerildi. "Şimdi mi?" Başımı ayaklarıma doğru eğerken hafifçe salladım. Dudaklarının arasından sesli bir nefes verdiğini işittim ama hiçbir şey demedim. Rahatsız olduğunun farkındaydım. Bende aynı durumdaydım. Arkadaşım ölmüştü, durmak bilmeyen saplantılı bir katil vardı. Karmaşık bir durumun içerisindeydim. Öyle ki kendi ailemin katilini bulmama rağmen hala onu içeriye bile tıktıramamıştım.

Ilgaz benimle beraber sessizce nezarethanenin olduğu kısma kadar yürümüştü. Beni geri döndürmeye çalışmadı. Vazgeçmeyeceğimi o da en az benim kadar biliyordu. Nezarethanenin kapısından girdiğimizde masa başında uyuklamakta olan polis memuru bizim ayak seslerimizle olduğu yerde sıçrayarak gözlerini araladı. Bir anda bizi karşısında görmeyi beklemediğinden aceleyele ayağa fırladı. Ilgaz bir adım önümde oluşunu fırsat bilerek benden önce davrandı, polis memuruna bilgi vermek amacıyla birkaç cümle kurdu.

Polis memuru Ilgaz'ı dinledikten sonra hızla başını olumlu anlamda salladı. Ilgaz içeriye geçerken uykulu memurumuza küçük bir baş selamı verdim. O da aynı şekilde bana karşılık verdikten sonra Ilgaz'ın arkasından ilerledim. Birkaç adım sonrasında Semih'in kaldığı bölüme gelmiştik.

Yere oturmuş bir vaziyette sırtını soğuk ve gri duvara vermiş, dizlerini kırarak karnına kadar çekmiş, kollarını dizlerine sıkıca dolamış, başını geriye atarak duvara yaslamış ve açık gözleriyle tavana bakıyordu. Geldiğimizi duymasına rağmen gözlerini kırpmadan tavana bakmaya devam etti. Ilgaz'dan önce davranarak demirliklere yaklaştım. Tırnaklarımın ucuyla kulak tırmalayıcı sesler çıkartarak dikkatini çekmeye çalıştım. Bu girişimim Semih'in başının bizden tarafa dönmesiyle başarıya ulaşmış oldu.

"Vay vay vay..." gülmeye başladı. Bir adım gerileyerek Ilgaz ile yan yana geldim. Gülmeye devam ederken parmaklıklara yaklaştı. Elleriyle sıkı sıkı demirleri kavrarken gözleri bir bana bir de yanımda duran Ilgaz da dolaşıyordu. "Beni görmeye kimler gelmiş? N'aber kuzen? Görüşmeyeli bayağı uzun zaman oluyor ha?" Semih'in gevşek gevşek gülmesiyle içimde zapt etmeye çalıştığım sinirim anında gün yüzüne çıktı. Büyük bir adım atarak tam önünde durdum. Ilgaz da olan bakışları anında bana döndü, kaşları çatıldı. "Bunlar son gülüşlerin olacak Semih Güney Yargıç. Bu zamanlarının olabildiğince tadına bak."

Yüzü gerim gerilirken yüzümü demirliklere doğru yaklaştırdım. "Arkadaşımdan ne istedin? Senin derdin benim! Beni vurman gerekirdi! Beni öldürmeliydin!" Bağırmamı umursamadı. Gülmeye başladı. İşaret parmağını demirlerin arasından geçirerek bana doğru uzattı. Tam yaramın üzerine bastırdı. "Ben zaten seni vurdum İzgi." Acımadan yaramın üzerinde ki parmağını iyice bastırdı. Yaram sızlamaya başlasa da yüzümde mimik oynamadı. "Benim amacım sana acı çektirmek. Baksana bir haline. Ölmekten daha beter bir haldesin. Güçsüzsün İzgi. Hem de çok. Zayıfsın, biraz da saf. Gözünün önünde olan biten her şeyden habersizsin. Göremiyorsun!" İşaret parmağını yaramın üzerinden çektiği gibi elini sertçe demirliklere vurdu.

Diğer eliyle yanımda duran Ilgaz'ı işaret etti. "O seni mahvetti. Gör artık İzgi! O senin aklına giriyor. Seni yavaş yavaş zehirliyor! O hayatına girdiğinden beri İzgi değilsin. Artık güçlü değilsin. Onun seni koruyup kollayacağına kendini o kadar inandırmışsın ki artık kendini koruyamaz hale gelmişsin. Aç şu gözlerini, kaldır gözlerinin önünde ki o perdeleri. Gerçek dünyaya geri dön!"

"Yeter." En az onun kadar sinirli olsam da onun aksine sesim oldukça alçaktı. Semih daha fazla sinirlendi. Yüzü ve boynu sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Sertçe yüzünü sıvazladı. Kendi etrafında dönmeye başladı. Sonra durdu. Gülmeye başladı. Kaşlarım çatıldı. O gerçekten iyi değildi. Büyük adımlarıyla Ilgaz'a doğru gitti. "Hala kabullenemiyorsun değil mi? Yıllar önce annen seni değil de beni seçtiği için hala kızgınsın."

Gözümün kenarıyla Ilgaz'ın tepkisine bakındım. Oldukça sakin gözüküyordu. Eğer boynunda sinirle çarpan damarı görmesem bu maskesine inanabilirdim. Gözlerini Semih'ten ayırmadan başını iki yana sallayarak reddetti. "Atladığın bir kısım var. Benim annem yıllar önce öldü. O gece babam onu öldürdü." Ilgaz'ın cümleleri üzerine Semih daha fazla gülmeye başladı. "Sen kendini bu uyduruk hikayeye inandırmaya devam et. Nasıl olsa kazanan benim." Ilgaz ona doğru bir adım atarak yaklaştı. Ela gözlerini kısarak Semih'in yüzünü taradı. "Anlamadım? Tam olarak neyi kazanmış durumdasın?" Ellerini iki yana açarak bulunduğumuz yeri gösterdi ve sırıttı. "Bak bir bulunduğun yere," işaret parmağını havaya kaldırarak döndürdü. "Dön bir etrafında. Bak bakalım tam olarak nerede, ne konumdasın?" Sırıtmaya devam ederken elini indirdi.

Ilgaz yüzünde ki sırıtması ile Semih'in sinirden kaskatı kesilmiş kızarmış yüzüne baktı. "İçeriden çıkmaman için elimden ne geliyorsa yapacağım. Hiç merak etme kuzen. Sonunu getirmek için ne gerekiyorsa yaparım. Hiç endişen olmasın." Ilgaz'ın bu alaylı tavrı Semih'i tam anlamıyla çileden çıkartmaya yetmişti. Bir anda demirliklere sert bir tekme geçirdi. "Çıkacağım buradan! Hepinizin en büyük korkusu olacağım!"

Bilmiş bir tavırla kollarımı göğsümde bağladım ve Semih'i yok sayarak Ilgaz'a döndüm. "Hım, Savcıya tehdit," bir elimi çözerek parmaklarımı hava da şıklattım. "Açelya'ya haber verip bunu da yapacağımız suç duyurularının arasına ekletmeliyiz." Dediklerimin ardından demirliklerin arkasında delicisine volta atan Semih olduğu yerde kaldı. Ilgaz ona yönelttiğimi tavsiyem üzerine kocaman gülümsedi. "Kesinlikle sonuna kadar size katılıyorum İzgi Hanım."

"Ne suçundan bahsediyorsunuz siz?" Semih demirliklere yaklaşmış korkuyla bize bakarken ikimizde dönüp ona bakmadık bile. Ilgaz yüzünde ki gülümsemesini bozmadan elini uzattı. "Size en güzelinden bir kahve ısmarlayabilir miyim Sayın Savcı Hanım." Kıkırdayarak elimi eline bıraktım. "Elbette Savcı Bey. Bu teklifinizi seve seve kabul ederim."

Ilgaz cümlelerim üzerine sırıtarak parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Sırtımızı Semih'e dönerek çıkışa doğru yürümeye başladık. Sırtımı Semih'e döner dönmez anında dudaklarımda ki o saçma ve gereksiz mutluluk dolu olan gülüşüm silindi. Aynı şekilde yanımda yürüyen Ilgaz'ın ki de öyleydi. Saniyeler önce ki davranışlarının aksine yüzünde tek bir mimik oynamıyordu. Biz nezarethaneden ayrılırken arkamızdan bağırmaya devam eden Semih'in bağırışlarını duymamazlıktan gelmek zor olmuştu.

Neyin peşindeydi bilmiyorum ama her ne olursa olsun o demir parmaklıkların arkasından çıkmaması gerekiyordu. Eğer dışarıya çıkarsa başta biz olmak üzere birçok masum insanın kanı gereksiz yere dökülürdü.

Kendimizi direkt olarak dışarıya atmıştık. Derin bir nefes almak için başımı kaldırdığımda elimde ki sıcaklığı yeni fark ediyordum. Başımı hızla indirip hala birbirine sıkıca kenetlenmiş olan ellerimize bakındım. O anın şeyiyle bunu unutmuştum. Ilgaz ellerimize baktığımı fark edince burukça gülümsedi. "Defalarca kez takılıp yere düşmene rağmen, dizlerinin kanamasına rağmen pes etmeyip her seferinde yeniden ayağa kalktığın için sana teşekkür ederim. Karşına çıkan bütün insanlara ve engellere rağmen yoluna devam ettiğin için teşekkür ederim." Diğer yanımda boşta duran elimi diğer eliyle yakaladı. Ben ona kenetlenmiş bir şekilde şaşkınlıkla bakınırken bu defa gülümsedi. Gerçek bir gülümsemeydi bu.

"Her şeyle savaşmazsın İzgi. Tek başına bunlarla mücadele edemezsin. Her zaman doğru yapmak zorunda değilsin. Herkesi kurtaramazsın. Dağılan şeyleri toparlamak senin görevin değil. Bu yüzden senin iraden dışında gerçekleşen şeyler yüzünden kendini suçlamayı bırakmalısın. Akışına bırak. Her şeye yetişmek zorunda değilsin."

Başımı iyice kaldırarak bütün samimiyetimle ela gözlerine baktım. Sokak lambasının beyaz ışığı altında bütün gerçeği ile bana bakan harelerine bakındım. "Gerçekten bunları mı düşünüyorsun?" Dudaklarının kıvrılması ile gözleri kısıldı, yanağında uzun zamandır görmediğim gamzesi orataya çıkıverdi. "Her zaman bunu düşündüm İzgi. Bu yüzden her an yanındayım."

Ellerimizi ayırdım, bir anda dudaklarında ki gülümseme silindi. Ancak kollarımı boynuna sarmam ile ilk başta afallasa da ondan ayrılmamdan korkarak hızla kollarını belime doladı. Başımı omzuna gömerek gözlerimi sıkıca yumdum. Çenesini omzuma koydu, burnunu saçlarımın arasında hissettim. Ardından nefesinin sıcaklığını kulağımda hissettim. "Sana her şeyi unutturacağıma söz veriyorum İzgi. Atlas sözü, Ilgaz sözü, Suilet sözü, Yargıç sözü..."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top