44. Bölüm⚜️




Hayat ölerek yaşanır...


Ellerimin arasında bulunan parmaksız eldivenleri sinirle bir kenara fırlattım. "Eğer seni öldürmeyeceğimi düşünüyorsan bunu her türlü yapabilirim. Hem de bana ettiğin yardımları umursamadan." Baran ellerini dizlerine koymuş, öne doğru eğilmiş kesik nefeslerine inatla gülmeye çalışıyordu. "Biliyorum," yavaşça doğruldu ve ellerinde takılı olan eldivenleri çıkartmaya başladı. Ama hala gülüyordu. "Sadece üç ayda bu kadar güçlenebileceğin aklımın ucundan dahi geçmiyordu İzgi."

Gözlerimi devirerek yere oturdum. Hastaneden kaçmamın üzerinden tam olarak üç ay geçmişti. O gün Rüya benim için Baran'ı bulmuştu. Her ne kadar Baran'ın haklı çıkması ve bunu sürekli yüzüme vurması sinirimi bozsa da ona bir şekilde katlanıyordum. Bence üç ay içerisinde öğrendiğim en iyi şey Baran'a nasıl katlanılır olabilir.

"Yine ne planlıyorsun o küçük beyninde?" anında başımı kaldırıp öldürücü bakışlarımı Baran'a dikmekten bir an olsun çekinmedim. "Ne düşünüyordum biliyor musun Baran? Seni en acılı hangi yöntemle öldürebilirim diye kafamın içerisinde ihtimaller üzerine düşünüyordum," ona doğru büyük bir adım attım. "Sence önce derini yüzerek mi başlamalıyım yoksa tırnaklarını sökerek mi?" anında elleri yumruk oldu. Tırnaklarının acısını hissettiğini anladım. Dudağında ki çarpık gülüşüyle omuz silkti. "Seçim senin ağır kız."

Ellerimi göğsüne yerleştirdiğim gibi onu tüm gücümle itekledim. Baran kahkahalar eşliğinde yere kapaklandığında alay etme sırası bana geçmişti. "İzgi? Baran?"

Elinde tepsiyle giriş yapan Rüya, şaşkınlıkla bir bana bir de yerde yatan Baran'a baktı. "Yine küçük çocuklar gibi kavga mı ediyorsunuz siz?" işaret parmağımla yerden kalkmaya çalışan Baran'ı gösterdim. "Önce o başlattı ama." dediğimle birlikte her şeyi alaya alan Baran sinirle bana baktı. "Yalan söylüyor." hafiften irileşen gözlerimle Baran'a bakmaya devam ettim. "Beni Rüya'ya karşı neden kötü göstermeye çalışıyorsun İzgi?"

Ellerimi belime yerleştirerek gevşekçe güldüm. "Göstermiyorum Baran, sen zaten öyle-" cümleme devam edemedim. Baran elini ağzıma kapatarak beni göğsüne çekti. Yavaş ve dostane bir tavırla sırtıma vurdu. "Ben İzgi'yi çok severim. Kardeşim, canım, kanım o benim." kollarının arasından çıkmak için çırpındıkça beni daha da sıkıyordu. en sonunda dayanamayarak dirseğimi karın boşluğuna geçirdim. Baran inleyerek öne eğildiğinde Rüya şaşkınlıkla bize bakıyordu.

Sırıtarak elimi havada salladım. "Bakma sen ona, arada geliyorlar böyle." Baran eğildiği yerden bana ters ters bakarken Rüya şaşkınlığını gizleme gereği duymadan yanımızdan geçip gitti. "Pardon ama salak mısın Baran?" Baran hızlı doğruldu. Ne çok ciddiydi ne de rahattı. Ona doğru bir adım attım. "Bir de istersen eline mikrofon verelim ilan-ı aşk yap ha? Ne dersin? Bu daha kolay gözüküyor."

Sarf ettiğim cümlelerle daha çok sinirlendi. "Saçmalıyorsun." yanımdan hışımla geçti. Arkasından inanmayan gözlerle Rüya'ya doğru gidişine baktım. "Aynen. Haklı değilsem neyim ama." gülmemek için dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Bu sıkıcı evde bile kendime uğraşacak bir şeyler bulabilmiştim.

Küçük masanın yanına boş sandalyelerden birisini çekerek oturdum. Rüya'nın bizim için getirdiği soğukluklardan bir bardak aldım. "Haber var mı?" Baran'ın sorusuyla Rüya oturduğu yerde dikleşti. "Aradan üç ay kadar süre geçmesine rağmen Ilgaz Yargıç, İzgi'yi aramaya devam ediyor. Bu sadece bulunduğumuz şehir için değil, tüm ülke de arattırıyor seni. Havalimanları, garlar hatta deniz ve demir yollarının giriş ve çıkışlarına kadar adamlarını yerleştirmiş," masaya doğru eğildi, gözlerini üzerime dikti. "Bu adam sana takmış. Ben aramaları azaltmasını beklerken bu adam gün geçtikçe daha çok hırslanıyor."

Bardağı dudaklarıma götürerek bir yudum aldım. "Bizi bulmasına imkan yok," konuşmaya dahil olan Baran'a döndü bakışlarım. Rahat bir tavırla arkasına yaslandı. "Seni en son arayacağı yer bile değil burası. Bırak senin benim yanımda olma düşüncesini, adım aklına bile gelmiyordur. Ayrıca şehir dışında, arabanın dahi geçmediği ağaçlık alanda bulmaları çok zor. "

"Doğru," Rüya endişeli bir tavırla ellerini masaya vurdu. "Semih? Ondan bir haber var mı?" Rüya olumsuz anlamda başını iki yana salladı. "En son iki hafta önce şehir dışına yakın bir markette görüldü. Tuhaf. Bir var bir yok. Adam resmen kaçak hayatı yaşıyor. Halbuki onu arayan ne polis ne de birisi var."

Parmaklarımı Rüya'ya doğru uzatarak şıklattım. "Yanılıyorsun. Her ne kadar polis ya da başka birisi peşinde gibi gözükmese de peşinde olan çok kişi var. En başta Ilgaz Yargıç ve ben olmak üzere yengesininde olduğunu düşünüyorum." işaret parmağımı çeneme koydum, arkama yaslanarak gözlerimi etrafta gezdirdim. "Ilgaz Yargıç onu bulduğu an öldürecek. Ben ise acılı bir intikam alacağım. Bir de yengesi var. Bence beni öldüremediği için ona çok kızgın. Bu yüzden yengesinden kaçıyor ihtimali de yüksek."

Alay dolu gözlerimi solumda duran Baran'a çevirdim. "Bana üç ay önce Semih'in evindeyken dediğin şeyi hatırlıyor musun?" kaşları merakla havalandı. Birkaç saniye düşünmesi için ona fırsat tanıdım. "Hangisinden bahsediyorsun? O gece ben sana çok şey dedim." hatırlamamasına şaşırmamak gerek.

"Hani Yargıç kuzenlerin peşinde olduğu şey? Hatırladın mı?" anında gözleri parladı. Elbette hatırlayacak. Adamın peşinde olduğu şey zaten bu. "Yanıldın Baran. Semih yalnızca yengesinin intikamı peşindeymiş. Ilgaz ise saçma bir aşkın. Ya da başka bir şey."

Gözleri sinirle alevlendi. Oturduğum yerden sırtımı dikleştirdim, meydan okuyan gözlerimi Baran'ın sinirle harmanlanmış gözlerine diktim. "Sen neyin peşindesin Baran? Bana yardım ediyorsun ama hala peşinde olduğun şeyi söylemedin. Bu, seninde onlardan farklı olmadığını gösterir." Baran sinirle ayaklandığında oturduğu sandalye gürültüyle yere devrildi.

"İzgi." Rüya'nın uyarı dolu sesini umursamadım. Gözlerim Baran'ın üzerindeydi. "Öğrenmek mi istiyorsun?" ellerini oturduğum sandalyenin kollarına dayayarak üzerime eğildi. Kaçmadım. "O Semih denen herif benim kız kardeşimi öldürdü." duyduklarımla bedenim kaskatı oldu. "O herif benim kardeşimi kandırdı İzgi. Anlıyor musun? Benim kardeşimin hayalleri vardı. Ve o hiç acımadan kardeşime kıydı." Elini sertçe sandalyenin koltuğuna vurduktan sonra başka bir şey demeden çıkışa ilerledi.

Karşımda oturan Rüya onaylamaz bakışlarıyla beni izliyordu. "Bu sefer olmadı İzgi." oturduğu yerden ayaklandı ve Baran'ın peşinden çıktı.

Ben bunu beklemiyordum. Böyle bir ihtimal hiç aklımdan bile geçmedi. Boğazımda beliren acıdan kurtulmak amacıyla yutkundum ama bir içe yaramadı. Bir kez daha Semih Güney Yargıç'tan nefret ettim. Her bir zerremde hissettim nefretimi.

Omuzlarıma binen suçluluk duygusunun ağırlığıyla kalktım oturduğum sandalyeden. Güvenlik odasına geçmek için ilerlerken sol taraftan gelen sesler ile duraksadım. Yönümü değiştirdim, sese daha çok yaklaştım. "Hayır, İzgi de haklı Rüya. Ona düzgün bir gerekçe bile sunmadan bir teklifte bulundum. Elbette bu kadar çabuk kabul etmesini beklemezdim ama... O da haklı." kısa bir sessizlik oldu. "Kardeşin için üzüldüm."

Baran'ın samimiyetten uzak bir şekilde güldüğünü işittim. "Onu kandırmış Rüya. Ona sözler vermiş. Onu..." devam edemedi. Yutkunamadım. İçimdeki nefret daha da büyüdü, daha da güçlendi. Bu artık yalnız benim meselem olmaktan çıkmıştı. Ellerim iki yanımda yumruk halini aldığında daha fazla şey duymak istemedim. Hızlı adımlarla güvenlik odasına girdim, ardımdan kapıyı kapadım. Ortada bulunan sandalyeye oturarak açık olan bilgisayarlara doğru yaklaştım.

Sol tarafta ki bilgisayar ekranı adliyenin kameralarına bağlıydı. Başta benim odam olmak üzere bütün odalarda kamera bulunuyordu. Kaçak bir şekilde kameralara sızabilmiştik. Baran teknolojik aletler konusunda harika iş çıkartıyordu. Ortada bulunan ekranda ise Ilgaz Yargıç'ın evinin kameraları bağlıydı.

Herhangi bir hareketlilik yakalama amacıyla iyice ekranlara yaklaştım. Sol tarafta ki bilgisayar ekranında bulunan Ilgaz Yargıç'ın odasına doğru yaklaştım. Sinirli bir şekilde odasına giriş yapmıştı.

Hızla masanın üzerinde bulunan bilgisayar mousunu kaptığım gibi küçük ekranın üstüne tıklayarak tam ekran yaptım, köşede bulunan kulaklığı taktım. "Emin misin Ekin?" arkasından odaya giriş yapan Ekin elinde ki kağıtları masasının üzerine koydu. "Yok abi, yok. Sanki yer yarılmış da kız içine girmiş."

İşaret parmağımı alt dudağımın üzerine koyarak arkama yaslandım. "Hande? O biliyor yerini değil mi? Bunca zaman boşa oyaladı bizi! Haberim yok lafları falan yalan hep!" hemen önünde bulunan koltuğa sert bir tekme atarak yere düşmesini sağladı. "Ilgaz? Neden taktın bu kıza bu kadar? Onu sadece annenden koruyordun? Yoksa?" duyduklarımla hızla oturduğum yerden doğruldum. Yoksa neydi? Devamını getirmeliydi o cümlenin.

Ekin'in anlamadığım iması ile Ilgaz durakladı. Ellerini beline koymuş bir vaziyette gözlerini yere dikmişti. "Yok öyle bir şey Ekin." sesi sert ve soğuk çıkmıştı. "Ilgaz-" bir anda bağırmasıyla bir tek Ekin değil bende yerimde sıçradım. "Ona karşı tek beslediğim duygu nefret tamam mı? Şimdi çık Ekin."

Bilgisayarın başında öylece kaldım. Ne ekrandan çıkabildim ne de kalkıp odadan çıkabildim. Bu da mı yalandı? Vurulduğumda benim için yardım çağırışı yalan mıydı? Gülüşü, bakışı, davranışları, beni her an koruyup kollaması koskoca yalan mıydı?

Titreyen ellerim bulduğu güç kırıntısı ile kulağımda ki kuklalıklara uzandığı sırada Ilgaz'ı odasının kapısı açıldı ve Hande gözüktü. Ellerimi kulaklıktan uzaklaştırarak ekrana yaklaştım.

Hande dağılmış haldeydi. En son nasıl bıraktıysam hala öyleydi. Ilgaz içeriye giren Hande'yi sinirle karşıladı. "Onu buldun mu?" Hande'nin cılız ve çaresiz çıkan sesiyle kalbim sızladı. "Sen yerini söylemediğin sürece de bulamayacağım Hande!" Ilgaz'ın Hande'ye bağırmasıyla birlikte Hande olduğu yerde irkildi. O, normalde herkese kafa tutan Hande'ye benzemiyordu. Daha ürkek ve korkmuş duruyordu. "Sana defalarca kez söyledim, yine söylüyorum. Onun nerede olduğunu bile bilmiyorum. En son hastane odasında gördüm, sonrası yok."

Ilgaz elini saçlarının arasına daldırarak sertçe karıştırdı. "Gidebileceği bir yer ya da arkadaşı var mı? Biliyor musun?" Hande olumsuz anlamda başını iki yana salladı. "Hayır," Ilgaz boynundaki kravatını çıkartmak için çabalarken Hande bir anda başını kaldırdı. İyice bilgisayara doğru yaklaştım, aklına birisi ya da bir yer gelmiş olmalı. "Rüya... İzgi kaybolduğundan beri o da yok."

Ilgaz'ın kravatın üzerinde hareket eden eli durdu, yavaşça başını kaldırıp Hande'ye baktı. "Rüya?" Hande başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Rüya ile İzgi uzun zamandır arkadaş."

En nihayetinde boynundaki kravatını çıkarttığı gibi masaya fırlattı. "Yurtta tanıştığı Rüya mı?" Hande başıyla bir kez daha onu onaylayınca Ilgaz ona inanmayan gözlerle baktı. "Ama... nasıl?" Arkasında ki duvara yumruğunu geçirmesiyle Hande olduğu yerde zıpladı. "Nasıl aklıma gelmez? Nasıl atlarım bunu?" ellerimi birleştirerek çenemin altına yerleştirdim. Ilgaz Yargıç'ta bazı hatalar yapabiliyormuş demek ki. kalbimde ki sızıya rağmen gülümsedim. "Ekin!"

Hande'nin bağırışıyla birlikte Ekin hızlıca odaya girdi. Hande, Ilgaz'ın eline bakmak için eline uzandığında Ilgaz elini geriye çekerek buna izin vermedi. "Ekin bana Rüya'yı araştır! Nerede yaşıyor, kimlerle bağlantısı var, en son nerede görüntülendi bilmek istiyorum!"

Ekin anlamaz gözlerini Hande'ye çevirdi. Ilgaz'a soru sormaya çekiniyor gibi hali vardı. "Hangi Rüya?"

"Savcı Yardımcısı Rüya Teksin." Ekin her ne kadar duyduğu isme şaşırsa da hiçbir şey demeden odadan ayrıldı. Bir süre Hande, Ilgaz'ın eline bakmak için dil döktü en sonunda onun çenesine dayanamayan Ilgaz eline bakmasına ve pansuman yapmasına izin verdi.

Ben bu olan bitenlerin hepsini sandalyemde arkama yaslanarak izledim. Ilgaz'ı sinir etmek müthiş zevk veriyordu. Elimi çenemin altına koyarak gözlerimi kapattım. Ekin'in ima ettiği şeye sert çıkışmıştı. Galiba küçük bir açık verdi. Aklımda bazı ihtimaller dönüp duruyor ancak tam olarak emin de olamıyorum. "İzgi?" arkamdan gelen sesle birlikte irkilerek gözlerimi araladım. Rüya ile Baran kapıda durmuş ne yaptığıma bakıyorlardı. Baran'ı görür görmez kafamın içerisinde bir ışık patladı.

Sandalyeden kalkarken özür dileyen gözlerimi Rüya'ya çevirdim. "Kusura bakma Rüya," Rüya ne dediğimi anlamayarak yanında duran Baran'a bakış attı. Ancak Baran'ın da bir şeyden haberi yoktu. Kulaklıkları çıkartarak masanın üzerine koydum, Baran'a doğru döndüm. "Sevgilim olur musun Baran?"

Ve kulaklarımda şaşkınlık nidaları yankılanırken karşımda ki koca beden ayak uçlarıma yığıldı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top