42. Bölüm⚜️




Uzun bir yolda denizi görmek gibisin.


Buradaydı. Ilgaz Yargıç ölmemişti. Tam karşımda, burada, bana bakıyor ve gülümsüyordu. Elimin altında atan kalp atışlarını dinledim bir süre. Gözlerim elimde, başım eğikti. Yüzüne bakmak için yavaşça başımı kaldırdım. Göğsünün üzerinde duran elimi yanağına çıkarttım. Sıcacıktı. "Neden? Neden yaptın bunu?" Ela gözleri hafifçe kısıldı. Baş parmağımın iç tarafıyla hafifçe yanağını okşadım. "Neden bana gelmedin?"

"Defalarca kez geldim ben sana." başımı ağırca iki yana salladım. "Gelmedin. Sen bana hiç gelmedin ki Ilgaz Yargıç." Ela gözleri gözümden akan o yaşa takıldı. Dudaklarını hafifçe aralayarak ılık nefesini dışarıya üfledi. "Yanlıyorsun. Ben senden hiç gitmedim ki İzgi Erçin." her iki elini de yanaklarıma koydu, alnını alnıma yasladı. İstemsizce gözlerim kapandı. "Düşün İzgi, her gün seni o evdeki kameralar ile izleyen, gölgen bile karanlıkta seni tek başına yalnız bırakırken bir adım uzağında olan," sol yanağımda ki eli yavaşça boynuma doğru indi. "en az şah damarın kadar yakınında olan o adam kimdi?" kapalı gözlerimi sıktım. Kurtulmam için bana gelen Kara, ormanda karşıma çıkan adam. Hepsi Ilgaz Yargıç'tan bir parça mıydı?

Gözlerimi açarak yüzüne bakındım. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki gözlerini araladı ve kahvelerim elalarına hasretle sarıldı. Boynumda duran elini gerdanıma kadar indirdi ve boynumda takılı olan pusula kolyesini parmaklarının arasına aldı. Gözleri birkaç saniye boyunca kolyenin üzerinde gezindi. Dudaklarında acı bir tebessüm yer edinirken ela gözleri tekrardan gözlerimle buluştu. "Yolumda yönümde hep sana çıkıyor Selene."

Bütün oklar Ilgaz Yargıç'ı gösterirken işittiğim bu cümleye şaşırmamam gerekirdi belki de. "İzgi!" Parkın içerisinde yankılanan o kalın sesle oturduğum yerde irkildim. Ilgaz'ın gözleri omzumun üzerinden arkama kaydı. Gözlerimi sıkıca yumarak birkaç saniyeliğine de olsa omzuna gömdüm. Sanki ona son kez sarılıyormuşum gibi sarıldım. Ellerini omuzlarıma indirdi, beraber ayağa kalktık. Son bir kez kokusunu ciğerlerime çektim. İstemeye istemeye ondan ayrılmak zorunda kaldım. "Bakın burada kimler varmış?"

Ilgaz'ın yanında yerimi alarak az ilerimde ki Semih'e baktım. Yüzünden alaylı gülümsemesi ile bize bakıyordu. Gözleri benim üzerimde gezinirken Ilgaz'ın beklenmedik bir şekilde önüme geçmesiyle Semih görüş açımdan çıktı. "Hadi ama kuzen! O benim müstakbel karım!" Semih'in sesi başta alay dolu olsa da sonlara doğru o alay hali yerini sinire bırakmıştı. "Kimsenin zarar görmesini istemiyorum Semih."

Sola doğru bir adım atarak Ilgaz'ın arkasından çıktım. Geç bile kalmıştım. Semih'in gözleri bana kaydığında Ilgaz omzunun üzerinden bana dönmüştü. Hiçbir şey demeden sadece gözlerine baktım. O, arkasında kalmamı istiyordu ama benim inadımı bildiğinden pes ederek önüne döndü. En azından, şimdilik, bir adım arkasındaydım.

"İzgi'yi bana ver Ilgaz." anında kaşlarım çatıldı. "Bunu aklından çıkar Semih. Onu sana asla vermem." kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Benden sanki bir malmışım gibi bahsetmeleri hiç hoş değildi. "İzgi'ye sormaya ne dersin? Bence onu terk edip giden birisini seçmez," gözlerini Ilgaz'dan çekerek bana çevirdi. İtici bir gülümseme eşliğinde başını omzuna doğru yatırdı. "Değil mi İzgi?"

"Ne bekliyorsun? Aylardır zorla evinde tuttuğu bir psikopatı seçmesini mi?" Ilgaz'ın kurduğu cümleler Semih'i daha da sinirlendirmişti. Semih, Ilgaz'ı yanıtsız bırakarak yine bana döndü. "Seçimini yap İzgi."

Ilgaz'da beklentiyle bana döndüğünde bedenim iyice kasılmıştı. Bir karşımda ki Semih'e bir de bir adım önümde duran Ilgaz'a baktım. Tam o anda aklıma birkaç gün öncesinden birkaç görüntü düştü. Kulaklarımda Baran'ın  Ilgaz ile Semih hakkında söylediği şeyler yankılandı. Semih'in oyunu ve Yargıç kuzenlerin yıllardır peşinde olduğu o şey.

Her ikisi de istedikleri şey için beni bir araç olarak görüyorlardı. Semih umurumda değildi. Ama Ilgaz içinde aynı konumda olmak canımı çok yakıyordu. Bir anda kafamda ki tüm sesler sustu. Gözlerimi, beklentiyle bana bakan ela gözlere çevirdim. Korkudan kaynaklı hızlı atan kalbim şimdi onun gözlerine bakmanın heyecanıyla hızlı hızlı çarpıyordu.

Elimi defalarca kez göğsüme vurmak hatta kalbimi söküp atmak istedim. Bu, bir intihardı. Bu, bile bile ölümüne yürümekti. Bu, kendi celladına aşık olmaktı.

"Hadi ama İzgi bu kadar zor olmamalı." Son bir kez daha Ilgaz'ın gözlerinin içerisine baktım. Omuzlarımı dikleştirdim, başımı kaldırdım. Bir adım öne çıkarak Ilgaz'ın yanında durdum. Ilgaz omzunun üzerinden yüzünde ki gururlu ifadesiyle bana bakıyordu. "Hayatımın hiçbir anında senin gibi pislik adamın tekine yer yok Semih Güney Yargıç."

Semih hiç şaşırmadı. Hafifçe omuz silkerek dudaklarını büzdü. "Hiç değişmeyeceksin." bir adım attı. "Gel seninle biraz geçmişe inelim İzgi," kaşlarım çatıldı. Geçmişim mi? Ellerini önünde bağladı. "Ailen öldükten sonra gittiğin yetimhaneyi hatırlıyor musun? Orada kavga çıkartmıştın. Sonra hop başka bir yurda nakil. Orada Hande ile sonra da Rüya ile tanıştın." gözlerini benden ayırarak Ilgaz'a çevirdi. "Sence de Hande'nin yanına gelir gelmez bir çocuktan uzak durmanı söylemesi ne kadar tesadüftür?"

Yüzüme yerleşen hayal kırıklığı ile Ilgaz'a döndüm. Sertleşmiş yüz hatları ile Semih'e bakıyordu. "Uzak durman gereken çocuk kimdi biliyor musun İzgi? İsmini hatırlıyor musun?" Beynimi zorlayarak o zamana gitmeye çalıştım. Bahçede yalnız başıma oturuyordum. İlk önce büyük bir kavga kopmuş ardından da Hande ile Rüya'yla tanışmıştım. Sonrasında müdirenin odasının önünde o kavga eden çocuk ile karşılaşmıştım. Gözlerimin önüne bakışları düştü. Sonra bana elini uzatışı ve ismini hatırladım. İsmi kulaklarımda çınlarken irileşmiş gözlerimle Semih'e baktım. "Doğru tahmin İzgi. Şu an tam karşında duruyorum."

O günden sonra Semih'i ne görmüştüm ne de karşılaşmıştım. "Biricik kuzenim her daim bir adım arkanda iken hemen ardında da ben vardım İzgi."

"Neden?" dudaklarımdan ilk dökülen kelime buydu. Kafamın içerisinde binlerce soru binlerce cümle dönüyordu ama hiçbirisi dudaklarımın arasından çıkmıyordu. "Amacın neydi?" umursamaz tavırla omuz silkti. "Yarım kalan işi bitirmek."

Semih'in kurduğu cümleyle dakikalardır konuşmayan Ilgaz öne atıldı. "Sil kafandan onu! Ona zarar vermeyeceksin!"

Semih sırıtmaya başladı. "Biz ne güzel evlenecektik değil mi İzgi?" bir anda dudaklarında ki sırıtma kayboldu, ciddileşti. "Önce ben sana bol bol acı çektirtecektim. Sen bana ölmek için yalvaracaktın," bir anda silahı bana doğru yöneltmesi ile geriye adımladım. "Bam!" silahın ucunu havaya kaldırıp indirdi. "Ölecektin. Kabul edin kusursuz bir plandı." silahını indirerek Ilgaz'a hayal kırıklığı ile baktı. "Tabi, biricik kuzenim tüm işi bozmasaydı," derin bir nefes vererek omuzlarını düşürdü. "Sırf sana yakın olmak için Savcı oldum. Hayatımı buna adadım. Sonra seni kendime aşık edecektim. Ama benim biricik kuzenim her şeyi alt üst etti. Benden önce davrandı!"

"Ben sana hiçbir şey yapmadım." başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Doğru, bana yapmadın ama yengemin canını yaktın." silahın ucunu kendisine çevirdi. "Bekledim, yengemin bütün gücü bana vermesini bekledim. Ama o tüm gücünü Ilgaz'a verdi. O güç benim hakkımdı!" Silahın ucunu Ilgaz'a çevirmesiyle Ilgaz'ın elimi kavraması bir olmuştu. "İndir o silahı Semih. Bu iş çok uzadı."

"Haklısın bu iş çok uzadı kuzen." ve silahın ucu bir anda bana döndü. "Şu anda saçmalıyorsun Semih. Ne yaptığının farkında bile değilsin."

"Hayır, ben gayet ne yaptığımın farkındayım."

Ilgaz elini havaya kaldırarak Semih'e bir kez daha silahı indirmesi için bağırdı ama Semih'in gözü dönmüştü. "Sen şimdi silahını indiriyorsun ve bizde buradan gidiyoruz. Anladın mı beni? Bu yarım kalan iş saçmalığı da burada son buluyor." Semih inatla başını iki yana salladı. "Öyle bir şey olmayacak! Bu kız bugün ölecek!" önce kulaklarımda bir el ateş sesi yankılandı. Ardından tam kalbimin üzerinde bir acı hissettim.

"İzgi!" nefes alış-verişlerim zorlanmaya başladı. Göğsümde felaket bir acı yer edindi. Titreyen elimi kaldırarak acıyan yere götürdüm. Elime bulaşan sıcaklık ile yolun sonuna geldiğimi anladım. Sol gözümden yanağıma doğru akan yaşla eş zamanlı olarak dizlerimin üzerine düştüm. Bacaklarımda ki tüm güç bir anda çekilmişti. Elimi yüz hizama kaldırarak baktım. Elimin tamamı kıpkırmızıydı. Bulanık görüşümün ardından Semih'in koşar adımlarla parkı terk ettiğini gördüm. Ilgaz acı içinde bağırıp yardım çağırmaya çalışıyordu. Bedenim yana doğru savrulurken bir çift el omuzlarımdan yakalayarak düşmemi engelledi.

Yine bir çift el beni dizlerine yatırdı. Başımı gökyüzüne çevirerek nefes almaya çalıştım. Alamıyordum, nefes alamıyordum. Canım çok acıyordu. "İzgi, bana bak. Lütfen bana bak."

Gözlerimi bana bakan ela gözlerine çevirdim. Yüzünü tam seçemiyordum. Ama yanağıma düşen sıcak göz yaşı ile ağladığını anlamak zor olmamıştı. "Dayan tamam mı? Ambulans gelecek ve sen kurtulacaksın." elimi kaldırıp yüzüne dokunmak istedim. Kendimde güç bulamadım. Ilgaz elimi yakaladı, yavaşça eğilerek yaralarımdan öptü. "Geçecek, bu da geçecek." yutkunmaya çalıştım. "Yardım edin!" Acı haykırışıyla gözlerimi sıkıca yumdum. "Kimse yok mu?"

Bir anda beliren öksürük ile canım daha fazla acımıştı. Gözlerimi acıyla yumdum. "Hayır, hayır  olamaz." dudağımın kenarından yanağıma doğru sızan kan bana sona geldiğimi gösteriyordu. "Bu...raya kadar...mış." Ilgaz kabullenemeyerek başını iki yana salladı. "Deme öyle, deme." Sol elinin avuç içini yanağıma yasladı. "Daha seninle yaşamamız gereken şeyler var İzgi. Onları gerçekleştirmeden gidemezsin." gözümün önünde beliren siyah benekler bir anda çoğalmaya başladı. "Üz...günü...m."

"İzgi, kapatma gözlerini." siyah benekler bir anda gözlerimin önünü kapladı, bilincim kapandı, başım bir yana savruldu. Buraya kadarmış.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top