41. Bölüm⚜️
Bazılarıyla geçmişim olması beni çok üzüyor...
Genç kız , dizlerini karnına kadar çekmiş soğuk kaldırım taşının üzerinde tek başına oturuyordu. Buraya geleli saatler olmuştu belki de. Kollarını bacaklarının etrafına dolamış, çenesini dizinin üzerine koymuş bahçede neşeyle oyunlar oynayan çocuklara bakıyordu.
Bu yetimhaneye geleli bir ayı geçmişti. Tek bir arkadaşı dahi yoktu. Buradaki müdireleri onlarla güzel ilgileniyordu. Müdiresini seviyordu ama tek bir tane bir arkadaşı dahi yoktu. Onu en çok üzen şeylerden birisi de buydu.
Tam gözünün önüne düşen kahverengi saç tutamı onu rahatsız etti. Ama onu geriye atmak gibi bir girişimde de bulunmadı. Bugün keyfi yerinde değildi. Hala evini özlüyor, anne ve babasının sıcaklığını arıyordu. Sadece bir gecede hatta birkaç dakika içerisinde hayatı tepe taklak olmuştu. Bazen kendi kendisine düşünüyordu. Keşke, diyordu, keşke o akşam annemle babamın yanından hiç ayrılmasaydım onlarla beraber bende ölseydim. Ne zaman bu düşünce kafasının içerisine düşse sonunda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Hava sıcaktı. Güneşin en tepede olduğu saatlerdi. Kendisine ağacın gölgesinde bir yer bulduğu için şanslı görüyordu. Gözlerini kapatarak olduğu ortamdan soyutlanmaya çalıştı. Ancak bir anda bahçede kopan gürültüyle oturduğu kaldırım taşında sıçradı. Gözlerini açıp sesin kaynağına doğru döndüğünde az ilerisinde ki büyük ağacın altında kavga eden iki genci fark etti.
Birisi oldukça sakin olmasına rağmen diğeri tam tersiydi. Biraz daha onlara yakın olsa ne konuştuklarını daha net duyabilirdi. Sinirli olan gencin bir anda susmasıyla karşısında ki genç konuşmuştu. Ancak genç kız onları duyamıyordu. Açıkçası pek de umurunda değildi. Sadece buraya geldiğinden beri ilk defa bir kavgaya şahit olduğundan şaşkındı.
Sakin olan genç konuşmaya devam ederken kimsenin beklemediği bir şey oldu: sürekli bağırıp duran genç ona sert bit yumruk attı. Genç kız şaşkınlıkla elini dudaklarının üzerine kapattı. O, kavganın birazdan bitmesini beklerken tam tersi olmuş kavga daha da büyümüştü.
Yere düşen genç yüzünü tutarken müdire koşarak bahçeye çıkmış, hızlıca olayın olduğu tarafa yönelmişti. Normalde bir kavga olduğunda o kavganın etrafına bir sürü insan toplanırdı. En azından genç kızın gittiği okulda böyleydi. Ancak onların yanına kimse gitmiyor aksine insanlar onları sessizce uzaktan seyrediyorlardı.
"O yurdun en belalı çocuğu." bir anda sağ tarafından gelen ince sesle oturduğu yerde bir kez daha sıçradı. Yanına oturan genç kız onunla aynı yaşta olmalıydı. Kısa kumral saçları, hafif çekik koyu kahve gözleri ve beyaz teniyle güzeldi. Genç kız şaşkınlıkla yanına oturan kıza bakarken kız ondan ziyade karşısında ki kavgayı seyrediyordu. "Burada yeni olduğundan pek bilmezsin diye diyorum," yavaşça başını çevirdi ve göz göze geldiler.
Kız ona elini uzattığında tereddütle eline bakındı. "Ben Hande, ya sen?" genç kız kararsızca ona uzatılan ele baktı. Buraya yeni gelmişti. Önce ki yurtta iyi olduğunu sandığı birtakım arkadaşlar edinmişti. Ancak onun zayıf noktasını bilen sözde arkadaşları bir süre sonra onun acılarıyla dalga geçmeye başlamışlardı. En sonunda dayanamayarak onlara patlamıştı ve sonu kötü bitmişti. Zaten orada ki müdiresini de sevmiyordu.
Elinin titremesini gizlemeye çalışarak ona uzatılan eli tuttu ve sıktı. "Ben de İzgi, memnun oldum." Hande memnuniyetle gülümsemişti. "Neden yalnızsın?" İzgi, Hande'nin bu sorusunu beklemediğinden hazırlıksız yakalanmıştı. "Arkadaş... bana göre değil."
İzgi'nin yanıtını tuhaf bulan Hande'nin kaşları merakla havalanmıştı. "Neden?" İzgi istemeye istemeye dudaklarını araladığında Hande hızla elini havaya kaldırarak konuşmadan susturmuştu onu. "Dur, dur! Anlatmak gibi bir zorunluluğun yok. Sadece... bazen biraz fazla meraklı olabiliyorum ben."
İzgi umursamazca omuz silkerek karşılık verdi. "Sorun değil." dağılan dikkatini karşı tarafa çevirip kavganın son haline bakmak istedi ancak ne kavga eden gençleri ne de müdireyi görebilmişti. Muhtemelen o, Hande ile konuşurken yurt binasına girmişlerdi.
"Bu arada, ondan uzak durman konusunda oldukça ciddiyim." Hande'nin bu konuyu tekrardan ciddi bir şekilde konu edinmesiyle İzgi daha da meraklanmıştı. Bedenini hafifçe Hande'ye doğru çevirdi. "Neden?" Hande de İzgi'nin sorusuyla bütün ciddiyetiyle ona doğru döndü. "O çocuk hakkında tuhaf tuhaf şeyler söyleniyor," İzgi'nin merakı gittikçe daha çok kabarıyordu. "Ne gibi?"
Hande, İzgi'ye doğru eğildi, hızlıca etrafa göz gezdirdiğinde İzgi de tedirginlikle etrafa bakınmadan edememişti. "Yakın zamanda annesi kanserden vefat etmiş. Babası da onu yurda bırakmış. Kimse neden yurda bıraktığını bilmiyor. Ancak babasından için mafya diyorlar. Adam, çok kötüymüş. Yakın zamanda bir kadın gelmiş, akrabası falan diyorlar. Kadın bayağı iyi zenginmiş. Onu kendi yanına almak için evrak hazırlatıyormuş."
Hande'nin anlattıklarında İzgi'nin en çok dikkatini çeken şey mafya kelimesi olmuştu. "Babası mafya mıymış?" Hande ona sorulan soruya cevap niteliğinde hızla başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. İş gittikçe garipleşiyordu. İzgi kalbinde bir sızı hissettiğini fark etti. Yakın zamanda ailesini kaybetmişti, canı yanıyordu. Ama kendi ebeveynin tarafından istenmemek... Bu çok acıydı. İnsan kendisine kabullendiremiyordu. Bir anne ya da baba neden kendi evladını istemezdi ki? Kulağa çok saçma geliyordu.
"Hande!" onlara doğru koşarak gelen kızla birlikte ikisinde kafası o tarafa doğru çevrildi. Saçları hafiften sarıya çalan, mavi gözlü bir kız onlara doğru koşuyordu. "Rüya? Sorun ne?" Adının Rüya olduğunu öğrendiği kız ile kısa bir an göz göze gelmişlerdi. Rüya, İzgi'yi fark eder etmez yavaşlamıştı. Anında yanakları kızarmıştı. Utanmış olmalıydı. "Şey, böldüğüm için üzgünüm."
İzgi hafifçe gülümsemeye çalışarak sorun olmadığını belirtmeye çalıştı ancak başaramadı. Rüya, İzgi'nin yanında oturan Hande'ye doğru döndü. "Sen duş boşalır boşalmaz haber etmem gerektiğini söylemiştin. Az önce boşaldı." Hande ayağa kalkarak İzgi'ye doğru döndü. "Tanıştığıma tekrardan memnun oldum İzgi."
"Ben de."
Hande yanlarından ayrıldıktan sonra Rüya ile baş başa kalmışlardı. Aralarında saçma bir gerginlik yer edinmişti. "Ee, ben yatakhaneye gideceğim de bana eşlik etmek ister misin? Aynı yatakhanedeyiz, tanışamamıştık hem." İzgi bir anda ona sunulan teklifle afallamıştı. Ancak bunu yüzüne yansıtmamayı da başarabilmişti. Hafifçe boğazını temizledi ardından ayaklandı. "Elbette."
Yan yana yurt binasına giriş yaptılar. "Olmak istediğin bir meslek var mı?" Rüya'dan gelen soru ile İzgi'nin adımları yavaşladı. O an kafasının içerisinde bir sürü görüntü ve ses aynı anda dönmeye başlamıştı. Onların etkisinden kurtulmak adına başını iki yana silkeleyerek kurtuldu. "Savcı." Rüya, İzgi'den aldığı yanıtla şaşırmıştı. "Tuhaf bir seçim. Senin için çok özel değilse sebebini öğrenebilir miyim?"
Başını hafifçe salladı. Cümleye başlamadan hemen önce derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Verdiğim bir söz var, onu tutmalıyım." Rüya'nın kafası karışmış gibiydi yine de anlamış gibi başını salladı. "Peki, sen? Senin hedefin ne?" Bu sefer Rüya kendisine sorulan soru ile anlık tökezledi. "Ben... bilmiyorum. Galiba herhangi bir hedefim yok. Yol beni nereye götürürse."
"Anladım." Sonra yatakhaneye giresiye kadar bir daha konuşmadılar. Yatakhaneye girdikleri sırada arkalarından bir görevli kapıda belirmişti. "İzgi, müdire hanım seni odasında bekliyormuş." İzgi anlık olarak şaşırsa da görevliye geleceğini söyleyerek az önce oturduğu yatağından ayaklandı. "Neden çağırdı seni?" Rüya'nın kısık çıkan sesine rağmen onu net duyabilmesine sebepsizce sevindi. "Bilmiyorum, baksam iyi olacak."
Yatakhaneden çıktı, bir kat aşağıya indi. Müdirenin odasına geldiğinde kapıyı çalmak için uzandığında arkasından işittiği kalın sesle irkildi. "Şu an müsait değil." Omzunun üzerinden ona hitaben konuşan kalın sese doğru döndü. Bu, Hande'nin uzak durması gerektiğini söylediği çocuktu.
İzgi yavaşça yutkundu, bir adım gerileyerek kapıdan uzaklaştı. Bir şey demedi, sessiz kalmayı tercih etmişti. "Hey!" ona doğru seslenen çocuğa istemeyerek döndü. "Sende diğerleri gibi benden korkuyorsun." İzgi hayretle karşısında ki çocuğa baktı. "Neden korkacakmışım senden?" Çocuk sırtını duvara yaslamış, elleri cebinde ukala bir tavırla ona bakıyordu.
Ona doğru bir adım attı. İzgi ondan kaçmak istedi. Sebebi Hande'nin anlattıkları değildi. Asıl sebep, çocuğun ukala bakışları altında yatan tehlikeydi. Çocuk bir anda ondan beklenmeyecek bir samimiyetle elini ona uzattı. "Güney ben. Senin adın ne?" İzgi şaşkınlıkla eline bakarken müdirenin odasının kapısı açıldı.
Takım elbiseli bir adam içeriden çıktı. Tam karşılarında durarak çocuğa baktı. "Güney Bey, sorun halledildi. Yakın zamanda yengenizde buraya gelecektir." İzgi şaşkınlıkla karşısında ki ikiliye bakarken çocuk ona doğru döndü ve alayla baktı. "Kendine iyi bak tuhaf kız." ve ona tuhaf bir ifadeyle göz kırptıktan sonra takım elbiseli adamla kapıya doğru yürümeye başladılar. İzgi şaşkınlıkla çocuğun arkasından bakmaya devam ederken müdirenin odasından ona doğru seslendiğini işiterek anın içerisinden sıyrıldı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top