38.Bölüm⚜️




Acıdan başka bir şey değilim...


Saçlarımı toplama ihtiyacı duymadım. Açıkçası bu yapılacak şey gram umurumda bile değildi. Umurumda olmayan şey için özenmeme de gerek yoktu. Kahverengi saçlarımın tutamlarının bir kısmı göğsüme doğru düştü. Gözlerim aynada ki yansımamın üzerinde dolaşırken boynuma taktığım pusula kolyesinde durakladı. İçimden bir ses bunu gönderen kişinin yakın zamanda karşıma çıkacağını söylüyordu.

"İzgi Hanım?" Kapının bir anda tıklatılmasını beklemediğimden olduğum yerde sıçradım. Hızlı hareketlerle kilidi çevirerek kapıyı açtım. Kapı aralanır aralanmaz direkt Lale'nin yüzüyle karşılaştım. Gözleri tedirgince etrafta geziniyordu. "Beni Semih Bey gönderdi. Hazır olup olmadığınızı merak ediyor kendileri." gözlerimi devirerek arkamda ki banyo kapısını kapattım. "Hazırım, inebiliriz."

Kapıya doğru adım atmıştım ki Lale'nin kolumdan yakalamasıyla attığım adım hava da kaldı. "Üzgünüm İzgi Hanım," çatılmış kaşlarımla gerileyerek Lale'nin tam karşısına geçtim. "Anlamadım?" Koluma doladığı parmaklarını gevşetti, saniyeler içerisinde kolumda ki temasını kesti. "Semih Bey, o gelesiye kadar odadan çıkmamanız gerektiğini iletmemi istemişti."

"Peki, Semih Bey izin verirse sebebini öğrenebilir miyim?" kollarımı göğsümde bağlayarak Lale'den cevap beklemeye başladım. Ancak o gözlerini kaçırmakla yetindi. Derin bir nefes vererek kollarımı çözdüm. gözümün kenarıyla kameralara bir bakış attım. Kırmızı ışık yanıyordu.

"Neler oluyor?" anlık olarak Lale'nin de gözleri kameraya döndü. Kameranın kırmızı ışığını fark eder etmez hızla bana döndü. "Bilmiyorum, inanın hiçbir şey bilmiyorum. Semih Bey delirmiş gibi. Nişan hazırlıkları için gelen ekip arkadaşlarına sürekli bağırıp duruyor. Sebebini bir türlü anlayamadım." işaret parmağımın ucuyla yavaşça çeneme vurdum. "Hiç telefonla falan konuşurken gördün mü?" Hafifçe başını sallayarak onayladı. "Evet, mutfakta hazırlıklara yardım ederken kendisi bahçeye çıkmıştı. O sırada telefonu çaldı. Kimin aradığını anlayamadım ancak karşı tarafa bolca hakaret etti. Üstüne bir de tehdit ederek yüzüne kapattı."

Tek kaşım hayretle havalandı. "Bak sen." yavaşça gülümsedim. Bir anda keyfim yerine gelmişti. Semih için yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bu da beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Elimi Lale'nin omzuna koyarak dostane bir tavırla sıktım. "Teşekkür ederim, hepsi için." Lale de benim gibi samimi bir gülümseme ile karşılık verdi. "İzninizle benim aşağıya geri dönmem gerekiyor. Uzun süre ortadan kaybolursam dikkat çekebilirim."

"Pekala." Lale odadan ayrıldığında olduğum yerde dikilmeye bir son verdim. Ağır hareketlerle cama doğru yaklaştım ve bahçeye bakındım. Birkaç saat öncesinden daha farklıydı. Bahçenin her bir yanına sıra sıra masa ve sandalyeler dizilmiş, her bir masanın üzerine ise kırmızı  güllerden yerleştirilmişti. Gözlerim kırmızı güllerin üzerinde takılı kaldı. Elbisem kırmızı, çiçekler de kırmızı. Bundan herhangi bir anlam çıkartmam aptallık mı olurdu?

Bunlar bana bir işaret miydi yoksa kafamda kurduğum saçma düşüncelerden birisi miydi? Başımı iki yana sallayarak beynimin içerisinde dönüp duran düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Kurtulamadım. Pencerenin tamamını kapatan beyaz tülü yavaşça sıyırdığım sırada görüş açıma Semih girdi.

Sırtı bana dönüktü. Hızlı adımlarla bahçenin bir ucuna doğru yürüyordu. Buradan oldukça sinirli gözüküyordu. Eli cebine gitti ve telefonunu çıkarttı. Biri arıyor olmalıydı. Telefonu kulağına doğru dayamasıyla tahminim doğru çıkmıştı. Telefonu açmasıyla olduğu yerde kalması bir olmuştu. Sabahtan beri onu rahatsız eden birisi ya da birileri vardı. Sırtı bana dönük olduğundan yüz ifadesini ya da konuşup konuşmadığını göremiyordum.

Bir anda telefonu kulağından indirerek arkasını döndü. Kara'ya öyle bir bağırdı ki ben olduğum yerde zıplamıştım. Göğüs kafesimin altında çarpan kalbim bir anda korkuyla hızlandı. Kara koşar adımlarla Semih'in yanına vardığında Semih eliyle etrafı işaret ediyor diğer yandan da bir şeyler söylüyordu. Kara ise bütün dikkatiyle onu dinliyordu. Semih vücudunun tamamını Kara'ya doğru çevirdi, yüzünü yüzüne doğru yaklaştırdı. Gözlerini kısarak ona ürkütücü bir şekilde baktığında sertçe yutkundum. Kara başını sallayarak Semih'e bir şeyler söylediğinde Semih'in hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi.

Kara'nın omzuna vurarak gönderdikten sonra bir anda kafasını hissetmiş gibi benim olduğum tarafa çevirdi. Göz göze geldiğimizde istemsizce parmaklarımın arasında bulunan tülü sıktım. Kaşlarını çatarak bana bakmaya devam etmesiyle bir adım geriledim. Yanına adamlardan birisinin gelmesiyle odağını benden çekmişti. Hızlıca tülü çekerek camdan uzaklaştım.

Yatağın ayak ucuna oturarak gözlerimi duvara diktim. Yine bir şeyler oluyordu. Benim, artık her neyse bu durum, bunu kendi lehime çevirmem gerekiyordu. Her ne kadar Kara bana yardım ediyor olsa da ona tam anlamıyla güvenemiyordum. O da bir oyun olabilirdi. Onu, Semih'in ellerinden kurtarması bile bir oyun olabilirdi. Şu an ki tek zaafım oydu. Ve Semih bunu çok iyi biliyor, zaafımla oynuyordu.

Oturduğum yerde öylece durmaya devam ederken odanın kapısı açıldı. Gelen kişinin Lale olduğunu düşünürken Semih'in sesini duymamla gözlerimi kısa bir an kapatıp açtım. "Davetliler yavaş yavaş geliyorlar. Bana eşlik etmelisin." Sırtım ona dönük olduğundan yüz ifademi göremiyor olmalıydı. Anında dudaklarıma yapmacık bir tebessüm yerleştirdim. "Elbette, seve seve sana eşlik ederim." Oturduğum yataktan kalktım ve yanına gittim. Gözleri üzerimde dolaştı. Kaşları yavaş yavaş çatıldı, yüz hatları gerildi. "Ne oldu?"

Başımı eğerek üzerimde ki elbiseye bakındım. "Güzel durmamış mı?" Yanlarında sarkan ellerinin yumruk olduğunu fark ettiğimde iyice meraklandım. Gözleri yavaş yavaş yüzüme tırmandı. Hiçte inandırıcı olmayan bir gülümseme eşliğinde başını iki yana salladı. "Çok güzel olmuşsun." Başımı omzuma doğru yatırarak kocaman gülümsedim. Dışarıdan bizi gören birisi gerçekten ona gülümsediğimi sanabilirdi.

Kolunu uzattığında ise hiçbir şey belli etmemeye çalışarak kolumu koluna doladım. Beraber merdivenleri indik, sessizce bahçeye çıktık. Bir anda karşılaştığım kalabalıkta istemsizce gerildim.

Semih'in yönlendirmesiyle bir masaya doğru yürümeye başladık. Masada orta yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir kadın ile adam vardı. Tahminimde evlilerdi. Onların masasına vardığımızda bizi fark ettiler, gülümseyerek ayaklandılar. İstemeye istemeye gülümsemeye devam ettim ve karşımdaki çift ile tanıştım. Çok durmamıştık. Semih onlarla birkaç dakikalık ayak üstü sohbet ettikten sonra o masadan ayrıldık.

Bu sefer Semih'in beni başka bir masaya sürüklemesine engel olamadım. Vardığımız masa da iki kadın ve bir adam vardı. Kadınlardan birisi sarışın diğeri ise esmerdi. Oldukça samimi bir tavır sergilemeleri beni oldukça şaşırtmıştı. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibilerdi.

Gözümün kenarıyla sağ çaprazımda ki adama bakma ihtiyacı duydum. Elinde tuttuğu bardağı izlerken bir anda başını kaldırarak gözlerime baktı. Anında dudaklarında alaycıl bir gülüş yer edindiğinde yüzümü ekşiterek önüme döndüm. "Siz nasıl tanıştınız peki?" Sarışın kadının sorusuyla gözlerim ona döndü.

"Evet, bende çok merak ediyorum." esmer kadında sarışın kadını desteklercesine göz kırptığında rahatsızca yerimde kıpırdandım. Neden merak ediyorlardı ki böyle şeyleri? "Lütfen yanlış anlayıp rahatsız olma. Biz Semih'i liseden beri tanırız. Hayatına ilk defa ciddi anlamda bir kadın aldığını görüyoruz." esmer kadın cümlesini bitirir bitirmez yanında ki adamın bakışları bir bana bir de Semih'e değinmişti.

"Yani, beklenmedik bir anda elimize davetiye geldiğinde neye uğradığımızı şaşırdık. Doğal olarak." Sarışın kadının kurduğu cümleler üzerine adını bilmediğim adam ve benim dışımda üçü de kahkaha atmıştı. Gülünmesi gereken şey tam olarak neydi? "Anlıyorum."

Mırıltılı çıkan sesim onların kahkahalarının arasına karışıp kaybolmuştu. Gözlerimi devirdim. "Sahi," sağ çaprazımda dikilen adamın ilk defa sesini duymamla ona bakmak istedim. Ama anında vazgeçtim. Sanki ona bakarsam yanlış anlaşılacakmışım gibi hissettim. Ona bakmamak daha doğru geliyordu. Bu adamda tuhaf bir şeyler vardı. "Senin bir yeminin vardı. Neydi o?" adamın susmasıyla başımı kaldırıp yüzüne baktım.

Gözlerinde ki alaylı ifade, ben buradayım, diye bağırıyordu. Gözleri ise Semih'in üzerindeydi. Sağ elinde ki bardağı kıvrak bir hareketle sol eline aldıktan sonra sağ elini havaya kaldırdı, parmaklarını şıklattı. "Benim hiçbir kadınla aramda duygusal bir bağ olamaz. Eğer o kadınla bir ilişkim varsa ya çıkarım vardır ya da alınacak bir intikamım." Kaşlarım hayretle havalandı, alt dudağımı ağzımın içerisine doğru yuvarladım. Neydi bu şimdi?

Başımı omzumun üzerinden yanımda dikilen Semih'e çevirdim. Gözleri bütün siniriyle karşısında ki adama odaklıydı. Yeni düşman kilidi mi açılmıştı? "Ay! Baran çok doğru bir yere parmak bastı!" Sarışın kız neşeyle gülmeye başladığında esmer kadın onun aksine bütün dikkatiyle beni inceliyordu. "Mesleğin ne?"

Esmer kadının sorusuyla yüzümün tamamını ona doğru çevirdim, ağırca dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. "Savcıyım." esmer kadının kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılırken hızla gözleri yanımda dikilen Semih'i buldu. Bilmediğim bir işler dönüyordu. Artık emindim. Çünkü sarışın kadın mesleğimi duyar duymaz gülmeyi kesmiş ve derin bir sessizliğe gömülmüştü.

"İzninizle tanıdık bir arkadaş gördüm." esmer kadını kaçarcasına yanımızdan ayrılmasıyla sarışın kadın tereddütle bir bana bir de Semih'e bakış attı. "Şey... galiba bende tanıyorum o arkadaşı. Tanımıyorsam da tanışırım. Tebrikler." o da kaçarcasına yanımızdan ayrıldığında üçümüz baş başa kalmıştık.

Yüzüme samimi olmasını umduğum bir tebessüm yerleştirdim. "Bu yemininden bana hiç bahsetmemiştin hayatım. Anılarını anlatırken bu kısmı anlamış ya da unutmuş olabilir misin acaba?" Rol ayağına birkaç bilgi de olsa Semih'ten bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum.

Semih gözlerini bir an bile olsun Baran'dan ayırmadı. Bana cevap da vermedi. "Sen... bilmiyor muydun?" Baran'a baktığımda hiçte şaşırmış gibi değildi. Gülerek Semih'e döndü yeniden. "Dostum ciddi olamazsın ama!" inanamazca Semih'e baktı ve başını iki yana sallayarak güldü.  Sol elinde ki bardağı havaya kaldırdı. "İçeceğimi tazeleyeceğim izninizle." Halbuki bardağı ağzına kadar doluydu.

Baran yanımızdan ayrılmadan hemen önce bana bir bakış atarak yanımdan geçmişti. Semih'e bakmadım. Bakışlarımı karşıda bir yere diktim ve ona hitaben konuştum. "Bende bir soğuk su içsem iyi olur. Gece de uzun sürecek gibi gözüküyor." Arkamı dönmüş bir adım atmıştım ki arkamdan adı bağırdığını işittim. Durmadım. Belki merak ediyor olabilirdim ama o kadar da değildi.

İçeceklerin olduğu kısma vardığımda köşede duran temiz bardaklardan birisini aldım. Baran ile yan yana geldiğimizde başını kaldırıp bana kısa bir bakış attı. Önümüzde bulunan içeceklerin ne olduğunu bilmiyordum. Gözlerimi kararsızca içecekleri üzerinde gezdirirken parmaklarımın üzerinde sıcak bir el hissettim. "İzin ver," boşluğuma mı gelmişti bilmiyorum ama ona izin verdim.

Elimde ki bardağı aldı ve içeceklerin arasında bulunan kırmızı renkli sıvıyı bardağa doldurmaya başladı. Gözleri bana değmiyordu. "Nasıl bir şeyin içerisinde olduğun hakkında en ufak bir fikrin bile olmadığına eminim."

Dudaklarımın arasından birkaç şaşkınlık nidası kaçtı. Bardağı tamamen doldurduktan sonra bana uzattı. Bir şey dememe dahi izin vermeden bardağını aldığı gibi yanımdan uzaklaştı. Derin bir nefes eşliğinde elimde ki bardaktan bir yudum aldım. İlk önce ağzımın içerisine acımsı bir tat yayıldı ancak saniye olmadan o acı tat yerini tatlı vişneye bıraktı.

Şaşkınlıkla parmaklarımın arasında bulunan o kırmızı sıvıya baktım. Tuhaf bir şeymiş. İçeceği yudumlayarak arkama döndüğüm sırada bakışlarım Kara'nın gözleriyle kesişti. Kısaca etrafıma bakınarak çevreyi kontrol ettim. Kimsenin umurunda değildim. Güzel. Kara'nın bana doğru yürümeye başlamasıyla bende ona doğru yürümeye başladım. İkimizde ortak bir nokta da buluştuğumuzda durduk.

Ellerini cebine yerleştirerek üstten bakışlar atmaya başladı. Elimde ki içecekten bir yudum daha alırken göz kırptım. "Onu bu kadar kızdıran ne? Acayip merak ediyorum." Kara bilmiş bir tavırla güldüğünde bir yudum daha almak için bardağı dudaklarıma götürdüm. "O, burada." Ağzımın içinde ki sıvıyı püskürtmemek için son anda elimi dudaklarımın üzerine kapatabilmiştim. Sertçe yutkunmamla öksürmeye başladım. "Hey! Sakin ol." Kara yavaşça sırtıma vurmaya başladığında elimi havaya kaldırarak iyi olduğumu anlatmaya çalıştım.

Gözleri arkamda bir noktaya takıldığında yavaşça omzuma vurarak yanımdan geçip gitti. Onun bu tavrına anlam verememiştim. Gizemli haller sergiliyordu. Gözlerimi devirerek arkamı döndüğüm sırada bir çift ela göz ile karşılaşmanın verdiği şokla olduğum yerde kalakalmıştım. Dudaklarında bilmiş gülümsemesiyle bana doğru gelmeye başladığında sertçe elimin tersiyle dudaklarımı sildim. "İzgi,"

İğrenerek yüzümü buruşturdum. Onu görmek bile insanın midesini bulandırmaya yetiyordu. "Aman ne güzel." elimdeki bardağı bir kenara fırlattım. Gözleri kısa bir süre bardağın sürdüğü yolu izledi. Ona doğru büyük bir adım attım. Aramızda ki mesafe neredeyse sıfırdı. Ayakkabılarımızın sivri uçları birbirine temas ediyordu. "Demek sadece kalabalık ortamlarda ortaya çıkma cesaretine sahipsiniz. Acıyorum size. Bir daha ki sefere daha sessiz bir yere ne dersiniz? Teke tek mesela? Hım? Bence gayet güzel bir teklif. Düşünmenizi de tavsiye ederim."

Derin bir nefes çekti. "Çok toysun." gözlerim şaşkınlıkla irileşti.  İşaret parmağımla kendimi işaret ettim. "Toyum? Anlıyorum," yavaşça yüzüne doğru eğildim ve kulağına fısıldadım. "Çok az kaldı. Bunlar son günleriniz tadını çıkartmaya bakın." kulağından uzaklaştığımda itici bir gülümseme sundum ona. Ela gözleri anlamlandıramadığım tuhaf bir duyguyla beni izliyordu.

"Yanlış hamleler yapıyorsun çocuk." dudaklarımı büzerek umursamaz bir edayla omuz silktim. "Benim için doğru olduktan sonra gerisiyle ilgilenmiyorum açıkçası. Anladınız?" gözlerini kısarak bana doğru bir adım attığı sırada belime bir kol dolanması bir oldu. "Yenge? Bu ne hoş sürpriz böyle." Semih hızlıca bana döndü. "Yüzükleri takacağız hadi."

Karşımda ki kadına son bir bakış daha atarak Semih'in beni yönlendirmesine izin verdim. Sonrası ise çok hızlı akmıştı. Önce Semih'in babası davetlilere yönelik kısa bir konuşma yapmış ardından bizi tebrik etmişti.  Hemen ardından yüzükler takılmış, kurdele kesilmişti. Fotoğraf çekinme ve tebrik merasiminden sonra artık ayakta kalacak gücüm dahi kalmamıştı.

Saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu. Çok bile dayandığımı düşünüyordum. Etrafta birkaç davetli kalmıştı. Baygın bakışlarla Semih'e döndüm. "Artık odama çıkmak istiyorum." Hızlıca etrafta gözlerini gezdirdi. "Tamam." Onu kalan davetliler ile baş başa bırakarak eve girdim. Yaptığım ilk şey ayağımda ki topukluları çıkartmak olmuştu. Ağır ağır acele etmeden merdivenleri tırmandım. Kalan son gücümle odanın kapısını açarak içeriye girdim. Ardımdan kapıyı kilitledim ve kapının yanında ki ışığa bastım. Yatağın o tarafında hissettiğim hareketlilik ile korkuyla o tarafa döndüm. "Bende seni bekliyordum."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top