29. Bölüm⚜️




İnsanın pusulası kalbidir.


Kollarımı birbirine dolayarak arasında dolaştığımız ağaçlara bakındım. Birkaç dakikadır sessizce yürüyorduk. Onun konuşmasını bekliyordum. Dudaklarımı arasından engel olamadığım bir soluk kaçtı. "Eminim içten içe sana anlatacaklarım hakkında deliriyorsun," yavaşça omzumun üzerinden başımı ona çevirdim. Başını hafifçe öne doğru eğmiş gülüyordu. "On altı bilemedin on yedi yaşındaydım." Başını gökyüzüne doğru kaldırdı. "Akşam vaktiydi. Annem, Selen ve ben salonda oturuyorduk. Sıradan bir akşamdı. Annemle konuşuyor, Selen'e ödevi hakkında yardım ediyorduk." Durdu yavaşça bana döndü. "Sana bakınca annemi görüyorum İzgi. Aynı onun gibisin. Gözü kara, cesur, kararlı, dürüst..."

Sanki nefessiz kalmış gibi derin bir nefes çekti. "Her neyse... Bir anda gürültü koptu. Babam salona girdi. Selen ile bana bağırarak odamıza çıkmamızı söyledi..."


10 yıl önce;

"Oraya 20 yazman gerekirdi akıllım." gülerek kız kardeşinin saçlarını karıştırdı. Ancak kardeşinden aldığı tek yanıt dil çıkartması olmuştu. Ilgaz gülerek yanında oturan annesine baktı. Annesi ise ona bakan küçük oğlunun farkındaydı. Gülen gözlerini oğluna çevirdi ve saçlarını okşadı. "Meryem!" Bir anda kopan gürültü eşliğinde duyulan ses üçünü birden korkutmuştu. Ilgaz ve Selen korkuyla kapıya doğru döndüklerinde babaları salona girmişti.

Babasının yüzünde ki ifadeyi gören Ilgaz olduğu yerde irkilmişti. Babasının gözlerinin içi kıpkırmızı, her zaman jilet gibi olan takım elbisesi dağınıktı...

"Ilgaz! Selen! Hemen odanıza!" Ilgaz korkuyla kardeşinin koluna girerek çıkışa yöneldi. Hala olanların farkına varamayan Selen sadece abisinin onu dışarıya sürüklemesine izin vermişti. Salondan çıktıklarında odalarına çıkan merdivenlerin ilk basamağına oturdular. Küçük Selen donmuş bir vaziyette kapıya bakıyordu. Ilgaz kardeşini sakinleştirmek adına hemen yanına oturdu ve kollarını sıkıca kardeşine doladı. "Yine mi aynı şey?!" Ilgaz annesinin bahsettiği şey anlayamamıştı. "Onlardan uzak durman gerekiyor! Anlasana be adam! Kadın evli, mutlu! Çocuğu bile var! Bırak artık kadının peşini! Azıcıkta kendi çocuklarınla ilgilen!"

"Kes sesini Meryem!" Ilgaz babasının tavrına şaşırmamıştı. Kendini bildi bileli babası hep böyle davranırdı. Babası kendilerine karşı saygılı olmalarını isterdi ancak kendisine saygının ne olduğunu sorsanız cevap dahi veremezdi.

"Ne yaptın yine kadına?! Ne günahı vardı kadının?!"

"Öldürdüm tamam mı?! Kocasını da, onu da öldürdüm!" Ilgaz babasını kurduğu cümleleri her bir harfine kadar çok net bir şekilde duymuştu. Ancak inanmak istemiyordu. İçinden, benim babam kötü ama bir cana kıyacak kadar kötü olamaz, diye geçirdi.

"S-sen ne yaptım dedin?! İnanamıyorum sana! Aklını kaybetmiş olmalısın!"

"Kes sesin kadın!"

"Kesmiyorum sesimi! Ne yaparsın?! yoksa o günahsız insanları öldürdüğün gibi beni de mi öldürürsün?!"

"Hem de hiç acımadan!" Babasını cümlesini işiten Ilgaz kardeşinden ayrıldığı gibi salonun kapısına doğru koştu. Ancak geç kalmıştı. Babasının gözünü dahi kırpmadan ateşlediği silahtan çıkan mermi annesinin tam göğsüne denk gelmişti. "Anne!" Annesinin yanına koşmak, ona sarılmak, ölmemesi için yalvarmak istedi. Ancak babasının onu yakalaması üzerine hiçbirisini yapamadı. "Bırak beni!" Babasının dışarıda ki korumalara bağırarak bir şeyler söylediğini duydu, ancak ne dediğini anlamamıştı. Gözleri annesinin açık bir şekilde duran ela gözlerindeydi.



Susması üzerine başımı ayaklarıma doğru eğdim. Ağladığımı görmesini istemiyordum. "Bunları ağlaman için anlatmadım İzgi." Çoktan fark etmiş bile. Gülmeye çalışarak başımı kaldırdım. O kadar beceriksiz bir gülümsemeydi ki... "Daha sonrasında babamın öldürdüğü aileyi araştırmaya başladım. Aslına bakarsan o aile çokta uzağımda değilmiş. Onları bulmam için sadece birkaç kişiye sormam yetmişti." Kaşlarımı çattım.

Elini ceketinin cebine daldırdı ve bana, tahminimce eski bir fotoğraf, uzattı. Elimde dörde katlanmış, eski ve yıpranmış olan kağıdı açtığımda tahmin doğru çıkmıştı. Ancak fotoğrafta gördüğüm yüzler ile dolduğum yerde durarak yürümeyi kestim. Ilgaz da benim tam karşımda durmuş elimde ki fotoğrafa bakıyordu. "Meğerse o aile ile aynı mahallede oturuyor, kızları ile aynı lisede okuyormuşum." Gözlerimden tekrardan yaşlar akmaya başladığında bir damla yaş tam da annemin yüzünün üzerine düşmüştü.

"Annen, baban ve babam, lisedeyken çok yakın arkadaşlarmış. Babam annene karşı bir takım duygular hissediyormuş. Hatta gidip bunları annene bile açıklamış. Ancak annen, babamı sadece arkadaş olarak gördüğünü ve babanı sevdiğini söylemiş. Bunun üzerine babam sinirlenerek bütün ilişkilerini kesmiş. Aradan seneler geçmiş, annen ile baban evlenmiş. Hatta babam da annem ile evlenmiş. Ancak babam anneni kendisine öyle bir takıntı haline getirmiş ki onları uzaktan takip ettirtmeye başlamış. Bazen karşılarına çıkarak aileni rahatsız ettiği bile olmuş. Ben doğmuşum, birkaç ay sonra da sen. Babam küplere binmiş. Hastaneyi bile basmış. Baban ile babam o gün akşam büyük bir kavgaya tutuşmuşlar. Daha sonrasında babam iyice babana kinlenmiş. Aradan seneler geçmeye devam etmiş olmasına rağmen babam asla ailenin ve senin peşine bırakmamış İzgi..."

Hıçkırıklarımın arasından zorlukla bir nefes aldım. Elimde ki fotoğrafta annem babama ile Ilgaz'ın babasının tam ortasına durmuş her zamanki gibi kendisine has gülümsemesini sunuyordu.

"Annem son nefesine kadar ailen için mücadele etti İzgi." Hafifçe güldüm. "Cidden annen iyi kadınmış Ilgaz. Ona minnettarım." Parmaklarımın arasında duran fotoğrafı yavaşça çekip aldı. Kollarımı sıkıca bedenime doladım. "Yani annemin, babamın hatta kardeşimin katili senin baban?" Fotoğrafı katlayarak cebine attı. "Annemin de."

Gözlerimi kısarak karşımda ki ağaca diktim. "Peki bizim bu aradığımız katilden için babandan şüphelenmeye başlamam normal mi? Çünkü daha öncesinde bu katilin amacının sadece bize acı çektirmek olduğunu söylemiştin. Ben annem ve babamın kızıyım. Ama sen..." Duraksayarak ona döndüm. Şimdiden kafamın içerisinde bir ton soru işareti oluşmuştu bile. omuz silkti yalnızca. "Bana bakma. Babam oldum olası benden de, Selen'den de, annemden de nefret eder. Çoğu zaman hareketleriyle olmasa da sözleriyle canımızı yakmaya çalışmışlığı vardır."

Yüzümü ekşittim. Ne kadar iğrençti. Bu babalık değildi. Kesinlikle denilmezdi. hiçbir çocuk annesinden veya babasından böyle bir nefreti hak etmezdi. Çocuklar günahsız varlıklardır. En fazla ne yapabilirlerdi ki?

"Bu bütün anlattıkların çok ağır Ilgaz. Senelerdir ailemin katilini arıyorum. Ancak ondan tek bir iz dahi yoktu." Bir anda aklıma doluşan fikirler ile gözlerim ardına kadar açıldı. "Bunca zaman neden bana bahsetmedin?"

Gülmeye başladı. "İşte beklediğim o İzgi soruları geliyor." Gülmeye devam etmesi ile sinirle koluna vurdum. "Gülme be adam. Soruma cevap ver."

Yüzünü buruşturarak kolunu tuttu. Ona vurmam pekte etki etmemişti, hala gülüyordu. "Çünkü senin için doğru zamanı bekliyordum İzgi." Elimi alnım vurdum. Dalga geçiyor olmalıydı. İşaret parmağımı tehditkar bir tavırla yüzüne doğrulttum. Gözleri parmağıma doğru kayarken sırtı geriye doğru eğilmişti. "Bana bak benimle dalga geçme. Şuracıkta mahvederim seni. Leşini köpekler dahi bulamaz." Gözleri şaşkınlıkla irileşti, ellerini havaya kaldırdı. Her ne kadar korkmuş gibi görünmeye çalışıyor olsa da dudaklarında alaycıl bir gülüş vardı. "Bunca adamın içerisinde mi? Pek zannetmiyorum Savcım."

Savcı kısmını özellikle vurgulamıştı. Sinirle havada ki parmağımı katlayarak elimi yumruk yaptım. "O da zaten ayrı bir konu!" Kaşlarını çatarak doğruldu. "Ne oldu?"

Sinirle ayağımı toprağa vurdum. "O kapıda duran koruman bana yenge dedi!" Gözleri aynı bakıyor, yüzünde herhangi bir mimik oynamamıştı. "Yani?" Kaşlarım tavrına karşın hayretle havalandı. "Yani mi? Anlamıyor musun acaba beni? Bana yenge dedi diyorum ya!" Bir anda kolunu omzuma atarak beni kendisine doğru çekti. Yüzüm göğsüne çarptığında sinirle ona vurmaya başladım. "Bırak beni!"

"Efendim? Duyamadım da bir şey mi demiştin acaba?" Elimle bu sefer karnına yumruk attım. Onun canı bile acımazken benim elim acımıştı. Acıyla elimi boşlukta salladım. "Öyle olur olmadık vurursan bu olur." Elimin acısını umursamadan bir kez daha vurdum. "Bak ya hala inat ediyor benimle."

"Bıraksana beni!"

"Duyamıyorum seni İzgi." Başımı göğsünden kaldırmaya çalıştıkça o iyice bastırıyordu. Yürümeye başlaması üzerine bende ona ayak uydurmak zorunda kalmıştım. Bir yandan yürümeye çalışıyor diğer yandan da kolunun altından çıkmak için çabalıyordum. "Hala inat ediyorsun ya cidden helal sana İzgi ya." Sert olmasını umduğu yumruğu omzuna indirdim."Seni mahvedeceğim Ilgaz Yargıç! Bittin sen!"

"Anlamıyorum seni!" Durmaksızın yumruğumu omzuna indirmeye devam ettim. O sesini çıkartmadan ikimizinde yürümesini sağlarken içimden ona hakaretler yağdırmakla meşguldüm. Elini başımdan çektiği anda büyük bir adımla geriledim. "Gıcık!"

Kaşları hayretle havalandı. Yüzüğüme yapışan saçlarımı ellerimin tersiyle geriye itekledim. Bana tuhaf tuhaf bakmaya devam etmesiyle 'hayırdır' dercesine göz kırptım. "Ne var? Ne bakıyorsun sen öyle?" Güldü, gözleriyle arkamı işaret etti. Yavaşça omzumun üzerinden arkama döndüm. Kapının önünde duran korumalar obalara dönmemle birlikte bakışlarımı anında benden kaçırmışlardı. Sinirle Ilgaz'a döndüm. "Bittin sen!"

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top