22. Bölüm⚜️
Kendimi bildim bileli
Başım yıldızlara dönüktür...
"Bizde sizi bekliyorduk hoş geldiniz."
Doğrulttuğum silahı şaşkınlıkla indirdim.
"Güney? Ne yapıyorsun burada?"
Saf saf ona ve arkasında duran adamlara baktım. Adamların arasında tek bir şey dikkatimi çekmişti. Sarı saçları ve koyu kahve gözleriyle, daha birkaç saat önce bize ifade veren o kız. Şimdi o gördüğüm halinden daha farklıydı. Üzerinde siyah bir tayt, kısa askılı ve üzerinde siyah bir deri ceketi vardı. Sarı saçları tepeden sıkıca at kuyruğu yapılmış, yüzünde ise koyu bir makyaj vardı.
"Oyunun sırası değil Güney."
Güney gülerek oturduğu sandalyeden kalktı. Yanımıza gelesiye kadar ondan gözlerimi ayırmadım, ayıramadım.
Tam önümüzde durduğunda ise Atlas kolunu önüme koyarak engel oluşturdu. Güney'in gülmesi artarken elini uzattı.
"Seninle tam tanışamadık, Semih Güney Yargıç. Memnun oldum İzgi Erçin."
Duyduklarımla gözlerim irileşirken elimi kaldıramamıştım. Sadece yüzüne bakakalmıştım. Semih... Ben Atlas'ın evindeyken evi taratan kişi. Peşimde olan kişi.
"Ben bazılarının aksine oldukça dürüst davranmıştım halbuki."
Güney dudaklarını büzerek bana bakmaya devam etti. Sinirle ona doğru bir adım atmak istedim ancak Atlas'ın kolu buna izin vermedi.
"Sen o'sun değil mi? Atlas'ın evindeyken benim o evde olduğumu bile bile evi taratan Semih?"
Yüzü aydınlanırken parmaklarını şıklattı.
"Doğru! Ta kendisi!"
İnsan inanmak istemiyordu. Güney'in Semih olduğu gerçeği... Ağır gelmişti.
Ama en ağırı ise bunca zaman bunu fark edemememdi."Sen..."
Devamını getiremedim. Gözlerim bulunduğumuz yerde geziniyor, beynim olanları anlamaya çalışıyordu.
Güney ellerini iki yana açtı. Gülmeye başladı ve geriye doğru adımladı.
"Eğlenceme hoş geldiniz!"
Başımı kaldırarak Atlas'a baktım. Gözleri sert bakıyordu. Güney'i her an öldürecekmiş gibi duruyordu. Başını eğdi ve göz göze geldik. O an gözlerinde bir duyguya tanık oldum: korkuya. Onu korkutan bir şey vardı? Neydi? "Atlas?"
Parmak uçlarımda yükselerek onun boyuna yetişmeye çalıştım. "Korkmalı mıyım?"
Gözlerini karşımızdaki Güney'e çevirdi. Anlık olarak benimde gözlerim o tarafa dönmüştü.
Güney ortada bulunan sandalyeye oturmuş, kollarını göğsünde bağlamış bizi izliyordu. Daha deminki haline nazaran şimdi kaşları çatıktı. Aklıma Atlas'ın onun hakkında söyledikleri geldi. Ona güvenmememi söylemişti. Göründüğü gibi olmadığını da eklemişti. Üstüne basa basa söylemişti. Yine haklı çıkmıştı. Her seferinde haklı çıkmak zorunda mısın Atlas Savcı?
"Korkma, her ne duyarsan duy sakın bana güvenmekten vazgeçme İzgi. Burdan çıkasıya kadar tek güvenebileceğin insan benim. Sana daha önce söylediklerimi hatırla. Sadece bana güven."
Yine ona güvenmemi istiyordu. Yavaşça yutkunurken başımı olumlu anlamda salladım. Atlas'a güven İzgi. Buradan çıkasıya kadar. Ona güvenmeliyim.
Ona güvenebiliriz İzgi, rahat ol.
Rahatım...
Hayır ben rahat değildim. Nasıl rahat olabilirdim ki? Bulunduğumuz ortam, içinde olduğumuz tehlike... Bunlar bir insanı nasıl rahat hissettirebilirki? Ben rahat değilim, ben oldukça huzursuzum. Evet, yanımda Atlas vardı. Ama kalp atışlarımın yavaşlamasını sağlamıyordu. Korkuyla çarpan kalbim normale dönmüyordu.
"Lütfen ayakta kaldınız."
Güney elini havaya kaldırarak parmaklarını şıklattı. Onun bu hareketi üzerine bir adam iki tane tahta sandalye getirerek onun önüne koydu.
Göğsüm hiddetle yükselirken sakin kalmak için ayrı bir çaba veriyordum. Nefeslerimi yavaş almaya çalışıyor, kalp atışlarımı düzeltmeye uğraşıyordum. Sadece uğraşıyordum.
Hareketsiz bir şekilde ikimizinde ayakta durmaya devam etmesiyle Güney arkasındaki adamlara gözüyle bizi işaret etti. Bize doğru gelen adamlarla birlikte Atlas'ın koluna sarıldım. "Atlas bunlar bize doğru geliyor."
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Direkt olarak bize doğru gelen adamlara bakıyordu. Sessiz kalmıştı. Sessizliği soruma bir cevap mıydı yoksa beni görmezden gelmesi miydi?
Her neyse.
"Zorluk çıkarmadan ilerleyin."
Sertçe yutkundum. Olay çıkmaması için adımımı attım ve dediklerini yaptım.
Atlas'ta bana ayak uydururken yanımızdaki adamlarla birlikte Güney'in yanına gittik. Gösterdikleri sandalyelere oturduğumuzda karşımda oturan Güney ile göz göze gelmiştim. Anında gözlerimi kaçırdığımda ise kahkaha atmıştı.
"Elinizde ki silahları arkadaşlara verin, birazdan oyunumuz başlayınca size geri verecekler. Hiç merak etmeyin."
Güney'in cümleleriyle tırssamda sessiz kalarak yanımdaki adama silahımı verdim. Atlas'ta hiçbir zorluk çıkartmadan silahını yanında dikilen adama vermişti.
Korkudan buz kesilen ellerimi birbirine bastırarak bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Başımı kaldırıp Güney'e baktığımda kaşları çatık bir şekilde ellerime baktığını gördüm.
"Ellerin mi üşüdü?"
Başımı çevirerek sorusuna cevap vermemeyi tercih ettim. Başımı çevirdiğim an bir çift ela gözle karşılaştım. Gözleri ellerime oradan da Güney'e kaydı.
"Ee nasılsın kuzen? Birkaç gündür görüşemiyoruz seninle."
Güney'in cümlesinde bir nokta dikkatimi çekmişti. Birkaç gündür? Atlas iki haftadır kayıptı ve daha bulunanı doğru düzgün iki gün olmamıştı.
Gözlerimi Güney'e çevirdiğimde bana baktığını fark ettim. Başını hafifçe sallayarak aklımdan geçenleri onayladı. Aklımdan gelenekleri biliyormuş gibi davranıyordu.
"Hala nasıl elimden kurtuldun anlamış değilim,"
Güney başını bana çevirdi. Düşünceli bir şekilde işaret parmağını çenesine vurdu.
"Biliyor musun İzgi benim biricik kuzenim küçükken de hep böyleydi. Amcam onu yakaladığı anda elinden kaçar giderdi. Kimse onu bir daha bulamazdı. Tabi o, onu bulmamıza müsaade ederse öylelikle bulurduk."Tekrardan başını Atlas'a çevirdi.
"Değil mi kuzen?"
"Ne anlatıyorsun?"
Atlas'ın sert sesine zıtlıkla Güney alayla arkasına yaslandı. "Eee kuzenciğim İzgi'ye ne zaman gerçekleri anlatmayı düşünüyorsun? Kızı sürekli oyalayamazsın."
Atlas oturduğu yerden hiddetle ayaklandığında yanındaki adam onu yakalayarak sandalyeye fırlattı. Atlas sertçe sandalyeye otururken gözlerimi yumdum. Bir yalan daha...
"İzgi? Yazık kız daha duymadan kötü oldu."
Gözlerimi açarak Güney'e döndüm.
"Sessizliğimi fırsat bilip benim hakkımda yorumlar mı yapıyorsun Güney?"Yüzümü onunki gibi yaptım.
"Yazık sana."
"Semih, Güney'i tercih etmiyorum."
Yüzümü buruştururken omuz silktim.
"Senin neyi umursayıp umursamadığın umurumda bile değil."Dudakları memnuniyetle kıvrıldı. Oturduğu sandalyeden ayaklandı.
"Özüne döndüğüne göre kendine gelmişsin İzgi,"
Yüzüne iğrenerek baktım. O Güney değildi. Korkuyla atan kalbim yüzünden derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. "Sakin ol İzgi." Atlas'ın fısıldayarak söylediği şeyi bir tek ben duymuştum.
Güney'in, yalandan olduğuna emin olduğum, öksürüğü ile ona döndük. Yüzündeki sert ifadeyle sarı saçlı kıza döndü. "Onunla dövüşmeni istiyorum." Eliyle beni göstermesiyle kaşlarım çatıldı. "Ne saçmalıyorsun sen be?!"
Ona bağırmamla birlikte bana döndü. Yüzündeki sert ifade yumuşadı ve gülmeye başladı. Bu adam gerçek bir psikopat olmalıydı. "Onunla dövüşmeyeceğim!" Gülmeye devam ederken bizim arkamızda duran adamlara başıyla işaret verdi. Ne yapacaklarına bakmak için arkama döndüğüm sırada adamlardan birisinin Atlas'a silah doğrulttuğunu fark ettim. "Ee İzgi, ne diyorsun?"
Dişlerimi sinirle alt dudağıma geçirerek ona döndüm. "Tamam Allah'ın cezası! Dövüşeceğim!"
Benden istediği cevabı almasına rağmen yüzünde ki o iğrenç alaylı ifadesi kayboldu. "Bu kadar mı çok seviyorsun onu?!"
Beklemediğim sorusuyla bir anlık afalladım. "Sana bir soru sordum! Sırf onu kurtarmak için mi?!"
Sessiz kalarak Atlas'a döndüm. İfadesiz yüzüyle bana bakıyordu. O da Güney gibi ne diyeceğimi merak ediyordu. "Seviyor musun onu İzgi?!"
Gözlerimi hiç acele etmeden Güney'e çevirdim. Ben onu seviyor muydum? Ben bile kendime daha öncesinden bunu sormamışken başka birisinin hiç beklemediğim bir anda sorması iyi olmamıştı.
Sessiz kalmaya devam etmemle Güney büyük adımlarla karşıma dikildi. Kolumdan tutarak oturduğum sandalyeden kaldırdı. Diğer eliyle sertçe çenemi kavrayarak yüzüne bakmamı sağladı. "Bana söyle, onu seviyor musun İzgi?"
Sesinde acı çeker gibi hal vardı. Gözlerimi onunkilere diktim. Korkusuzca baktım. "Seviyorum." O an Güney'in gözlerinde bir yıkım gördüm. Kolumdaki ve çenemdeki eli gevşedi. Beni sertçe arkamdaki sandalyeye itekledi.
Sırtımın sandalyeye vurmasıyla birlikte acıyla indirdim. Gözlerimi yumarak acının geçmesini beklerken kulağıma dolan seslerle gözlerimi araladım. "Seni gebertirim!"
Atlas oturduğu sandalyeden kalkmaya çalışıyordu ancak onu tutan iki korumadan dolayı kalkamıyordu. "Ne yapabilirsin? Yoksa diğerlerine yaptığının aynısını mı yaparsın bana da?!"
Gözlerimi şüpheyle kısarak Atlas'a döndüm. Ancak onun gözü Güney'in üzerindeydi.
"Yeter bu kadar konuştuğumuz. Artık sabırsızlıkla beklediğim oyunuma geçebiliriz."
Birkaç büyük adımda karşımıza geçti. Ellerini arkasında bağladı. "Ayağa kalkın."
Sol tarafımda oturan Atlas'a döndüm. Başını yukarıya doğru kaldırdı ve gözlerini sımsıkı yumdu. Sinirini kontrol altına almaya çalıştığı ortadaydı. Ellerimi dizlerime vurarak ayağa kalktım. Sola doğru bir adım atarak Güney'in tam karşısına geçtim. İşaret parmağımı göğsüne koydum. "Her ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum. Ama sonunda kaybeden sen olacaksın Semih Güney Yargıç. Amacın ne? Beni alt etmek mi? Yoksa beni yerle bir etmek mi? Hiçbirisini yapamazsın sen."
Bana doğru bir adım attı. Ayakkabılarımızın ucu birbirine değiyordu. Başını eğdi ve gözlerimin içerisine baktı.
"İşte bu hallerini seviyorum. Sana aşık olmamı sağlayan şeyde bu."
Duyduğum gerçekle afallayarak geriledim. Yüzümü buruşturdum. "İğrençsin."Ellerini iki yana açarak güldü. "Körsün İzgi. Dibinde olmama rağmen sana olan sevgimi ve aşkımı da fark etmedin!"
Gittikçe sesi yükseliyordu. "Seninki sadece takıntı!"
Arkamdan gelen sesle irkildim. Atlas sol yanıma geçerek karşısında ki Güney'e baktı.
"Sırf hırsın yüzünden yaptığın bir takıntı seninkisi."
"Adamı getirin!"
Güney'in bağırmasıyla eş zamanlı olarak yüzümü buruşturdum. Ne kadar iğrenç berbat bir gündü böyle.
İki adamın kollarından tutarak getirdiği adama baktım. Yüzü kan içerisindeydi. Kandan ve morluklardan yüzünü seçmek imkansızdı. Adamı tam karşıma getirdiler.
Güney keyifle sırıtıyordu. Onu anlayamıyordum. Daha demin sinirliyken şimdi ise oldukça keyfi yerinde gözüküyordu.
Sağ tarafımdan uzatılan silahıma baktım. Ne yaptıklarını anlamıyordum. Titreyen ellerimi sabit tutmaya çalışarak uzattıkları silahımı aldım.
Umarım aklımdan geçen şeyi istemez... Lütfen...
Atlas'ın yanındaki adam bir anda Atlas'ın yakalarından kavradı. Onu da karşımdaki adamın yanına getirdi. Adam arkasına geçerek kollarını arkasında birleştirdi. Atlas elinden kurtulmak için herhangi bir girişimde bulunmamıştı.
Güney ise daha demin sol tarafımda bulunan Atlas'ın yerine geçti. Bir adama bir de Atlas'a baktı. Atlas'a doğru bir adım attı ve tam karşısına dikildi. Gözlerinin içerisine baktı.
"Ona gerçeği söylemeye ne dersin kuzen?"
Atlas başını olumsuz anlamda salladı. Güney omuz silkerek geriye adımladı ve yanıma geldi.
"Yanlış bilmiyorsan İzgi hayatında hiç silah ateşlemedi. Küçüklüğünden kalma bir travması var."Omzunun üzerinden başını bana çevirdi.
"Eğer benim biricik kuzenim gerçekleri söylemeye inkar ederse karşındaki adamı vurmak zorundasın."
Duyduğum şeyle gözlerim irileşti. Başımı hızlıca olumsuz anlamda salladım.
"Bunu yapamam!"Güney elini kaldırarak Atlas'ın arkasındaki adama işaret verdi. Adam belinden çıkarttığı silahı Atlas'ın kafasına dayadı. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlarken gözlerimi sımsıkı yummak, ellerimle kulaklarımı kapatıp koşar adımlarla burayı terk etmek istedim. Küçük bir kız çocuğu gibi...
"Eğer sen o adamı vurmazsan kuzenimin beynini dağıtmam bir saniye bile sürmez."
Yutkunarak Atlas'a baktım. "Söyle."
Sesim fısıltıyla çıkmıştı. Ama biliyordum. O beni duymuştu.
Gözlerini kaçırdı. Konuşmak istemiyordu.
"Hani hep bana soruyordun, Ilgaz'ı tanıyor musun diye hatırladın mı?"
Başını yavaşça kaldırdı ve gözlerime baktı. Başımı olumlu anlamda salladım. Ona sormuştum. Her seferinde de tanımadığını söylemişti bana. Yalan mıydı?
"Onu... tanıyorum ben."
Elimdeki silahı sımsıkı kavradım. Dişlerimi sertçe altdudağıma geçirdim. Boğazıma bir yumru oturmuştu. "Devam et!"
Güney'in bağırmasıyla Atlas gözlerini sımsıkı yumdu. "Ilgaz...benim."
Ellerimin arasında bulunan silah kayarak yerle buluştu. Ellerim ve bacaklarım titriyordu. Her an yere düşebilirdim.
Gözlerimin içi yanıyordu. Burnumu çektim. Hayatımdaki hiçbir yalan bu kadar ağır gelmemişti bana. Gözlerimin içine baka baka beni kandırmıştı. Ona defalarca kez sormuştum, defalarca kez reddetmişti. Doğruyu neden saklamıştı benden? Neden?
Güney'in kahkahası üzerine gözlerimi sımsıkı yumdum. "İşte beklediğim buydu. Ama İzgi pek sevinmişe benzemiyor."
Gözlerimi açtığım anda yaptığın ilk şey yumruğumu Güney'in yüzüyle buluşturmak olmuştu. Güney yerle buluşurken adamları silahlarını bana doğrultmuştu.
"Aşağılık bir adamsın Semih Güney Yargıç! Adi herifin tekisin!"
Güney yumruk attığım yanağını tutarak ayaklandı. Tek kaşı havalanırken güldü. "Sağlam yumruktu."
Yüzüme doğru eğildi. Belimi bükerek geriye doğru eğilmek zorunda kaldım. "Silahını düştüğü yerden al,"Gözlerimi inatla gözlerine diktim.
"Yoksa ne yaparsın?"
"Ilgaz'ın beynini dağıtırım. Ya Ilgaz ya da tanımadığın bir adam. Seçim senin İzgi. Hangisini vuracaksın?"Gözlerim sinirle parladı.
"Eğer Atlas gerçeği söylerse adamı vurmama gerek kalmayacağını söyledin!"Başını olumsuz yönde salladı. "Öyle bir şey söylemedim ben."
Ellerimi göğsüne koyarak itekledim. "Adi herif!"
Yerdeki silahı aldım ve karşımdaki adama doğrultum. Ancak gözlerim Atlas'a kaymıştı. Gözleri bana bakmıyordu. Derin bir nefes çektim içime. Gözlerimi yumdum. Sakin ol İzgi.
Karşımdaki adama baktığımda yarı baygındı. Çoktan ölümünü kabullenmiş gibi duruyordu. Bir insanı öldürmek bu kadar kolay olmamalıydı.
Silahın emniyet kilidini açtım.
İçime bir nefes daha çektim. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.
Atlas'a baktım son defa. Gözleri kapalıydı. Silah sesini bekliyordu. Belki de onu vurmamı bekliyordu.
Gözlerimi kapattım ve tetiğe bastım.
Gözlerimi zorla açtığımda ise karşımdaki adamı götürüyorlardı. Elimdeki silahı bir kenara fırlattım. Bunu yapmıştım. Yapmak zorunda kalmıştım.
Son gücümle ayaklandırmaya çalışırken Güney'e döndüm.
"Şimdi bırak bizi."
"Bırakacağım sizi."
Boynumda hissettiğim vuruşla bedenim bu anı bekliyormuş gibi yere serilmişti. Yarı açık olan gözlerimle Atlas'a baktım. Yerde gözleri kapalı bir şekilde uzanıyordu öylece.
Gücümün tükenmesiyle gözlerim kapandı. Daha fazla açık tutamadım.
...
Veeee Ilgaz ortaya çıkar!!!
Tahminler tuttu mu? 😁
Ilgaz için yorumları bekliyorum🤭
Bundan sonra olacaklar hakkında tahminleri alayım👉🏻
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top