I-) 19. Bölüm⚜️
Özür dilerim, ben sevilir bir yanım olabileceğini düşünmüştüm. Yanılmışım.
Sıçrayarak oturduğum koltukta uyandım. Terli olan avuç içlerimle yüzümün önüne düşen saçları geriye doğru itekledim. Kabus içinde kabus görmüştüm. Hatta görmekten ziyada gerçekmiş gibi yaşayıp o acıyı hissetmiştim.Dirseklerimi dizlerime yaslayarak öne doğru eğildim. Gördüğüm kabusun etkisiyle kalp atışlarım hızlanmıştı. Gerçek gibiydi. Hayatımda hiç bu kadar gerçekçi bir kabus görmemiştim. Atlas'ı kaybettim sanmıştım. Her şeyin mahvolduğunu hissetmiştim.
Ellerimle yüzümü sıvazlarken gözlerimi Atlas'ın yattığı koltuğa çevirdim. Koltuk boştu. Saçlarımı karıştırmak için havaya kaldırdığım elim durdu. Koltuk boş muydu?
Gözlerim irileşirken koltuktan adeta fırlarcasına ayaklandım. Hava yeni yeni kararıyordu. Evin içerisinde loş bir karanlık vardı. Sadece dışarıdan içeriye sokak lambasının ışığı vuruyordu.
Salondan çıkarken evin içindeki seslere kulak kesilmiştim. Banyodan gelen devrilme sesiyle ayaklarım o tarafa yöneldi. Rüyanın etkisiyle hızlı çarpan kalbim işittiğim devrilme sesiyle mümkünmüş gibi daha da hızlanmıştı. Banyonun kapısı hafiften aralıktı ve ışığı yanıyordu. Sessizce yaklaştım, kapıya doğru uzandım ve içeride ne olduğunu anlamak için dinlemeye başladım.
Önce bir çeşme sesi duyuldu. Kapanan çeşmenin ardından bir makas sesi geldi. İçeride bir şeylerle uğraşıyordu. Lavabonun içerisine doğru gürültüyle bir şeyin düşmesi üzerine daha fazla kapının önünde durmaya dayanadım. Kapı kolunu kavradığım gibi içeriye dalmam bir oldu. Girdiğim anda gözlerim bir çift ela gözle çakışmıştı. Eli karnının üzerinde bir yerlerde havada kalırken kaşları şaşkınlıkla havalanmış bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerimi art arda kırpıştırarak bir havadaki eline bir de yaralarla kaplı olan yüzüme baktım. "Uyandırdım mı seni?"
Sorusuyla birlikte gözlerimi bir kez daha kırpıştırdım. Ağzımı açtım ancak geri kapattım. Bir an ne diyeceğimi bilememiştim. "Y-yok," baş parmağımla arkamı işaret ettim. "Sadece... seni göremeyince korktum."Söylediklerim üzerine sesli bir nefes verirken elini lavabo tezgahına dayadı. Gözlerini kapatarak öne doğru eğilmesiyle korkuyla ona yaklaştım. Elimin birisini omzuna koyarken diğerini de endişeyle çenesinin altına koydum. "Atlas?"
Elini havaya kaldırdı, gözlerini araladı. "İyiyim ben, sadece bir an nefesim daraldı."
Rahatlarken elimi çenesinden çektim."Sen ne yapıyordun burada?"Ona bu soruyu sorarken etrafa bakınıyordum. Normalde lavabo tezgahının üzerinde duran sabunluk lavabonun içerisindeydi. Çeşmenin kenarından ise birkaç pamuk, gazlı bez ve makas bulunuyordu. "Yüzümdeki yaraları temizlemek istedim."Gözleriyle etrafa saçtığı malzemelere baktı. "Ama yapamadım."
Yenilmişlikle omuzları düşünce kıkırdadım.
"Geç salona, ben hallederim." Büyük ihtimalle itiraz etmek için açtığı ağzını elimi havaya kaldırarak kapattım. "Size geçmeniz gerektiğini söyledim Savcım." Tek kaşı havalanırken dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Hoşuna gittiğini belli eden bir tavırla başını salladı ve banyodan çıktı.
Gülerek başımı hafifçe salladım. Lavabonun üzerine saçtığı malzemeleri toparlayarak bir kenara koydum, lavabonun içerisine düşen sabunluğu da kaldırarak eski yerine koydum. Toparladığım malzemeleri kucağıma bastıktan sonra banyodan çıktım.
Salona geçtiğimde Atlas arkasına yaslanmış bir şekilde koltukta oturmuş düşünceli bir şekilde camdan dışarıya bakıyordu. Karanlık salonda bu şekilde oturması kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Kucağıma bastıklarımı koltuğa koyduktan sonra önünden geçerek cama yöneldim ve perdeyi çektim. Salonun içerisi tamamen kararırken düşmemeye dikkat ederek kapıya adımladım. Kapıya varınca ışığa bastım ve salon aydınlandı. Gözüm gönlüm açılmıştı. Geri Atlas'ın yanına giderek koltuğa oturdum ve bedenimi koltuğun üzerinde yan çevirerek ona doğru döndüm. Gözleri hala kapalı olan camda takılıydı. Perdeyi çektiğimi fark etmemiş miydi? O kadar dalacak ne düşünüyor olabilirdi?
Elimi yüzünün önüne götürerek havada salladım. "Hu hu! Atlas Savcı! Dünyadan Atlas Savcıya! Aramıza döner misiniz?"
Atlas irkilerek bana doğru döndü. Elimi yüzünün önünden çektim. Gözlerimi kısarak ona doğru yaklaştım. "Bunu işim bittikten sonra konuşacağız Savcım."
Tek kaşı havalanırken sessiz kaldı. Geriye doğru çekilerek koyduğum malzemelere bakındım. Elime bir pamuk ve temizleme suyunu aldım, birazcık pamuğun üzerine döktüm. İşaret parmağımı hafiften kırarak çengel gibi yaptım. Atlas parmağıma bakınırken ona yaklaşması için işaret ettim.
Bana doğru yüzünü yaklaşması üzerine kaçmaması için boşta olan elimi çenesinin altına koydum. Diğer elimde bulunan pamukla da yaralarının üzerindeki kurumuş kanı temizledim. Elimdeki kanla kaplanmış olan pamuğu bir kenara koyarak krem kutusunu aldım. İçerisindeki kremi çıkartarak bezelye tanesi kadar parmağıma sıktım. Yavaş yavaş yaralarına kremi paylaştırdıktan sonra hepsine tek tek dikkatle yedirdim.
Yüzündeki yaraları bitirmenin mutluluğuyla ondan uzaklaştım. Yüzümdeki gülümseme ile gözlerine baktığımda bütün dikkatiyle yüzüme bakınıyordu. Yalandan öksürerek yanımdaki malzemeleri elime aldım. Ayaklanırken işaret parmağımı tehdit edercesine ona doğru salladım.
"Sakın kaçmak gibi bir girişimde bulunma, nereye gidersen git seni bulu-"
Cümleme devam edemedim. Yüzüm düşerken parmağımı katlayarak yumruk yaptım. Elimi indirirken zorla gülümseye çalıştım. Başka bir şey diyemeden salondan çıktım.
Banyoya girer girmez arkamdan kapıyı kapattım. Elimdeki malzemeleri sertçe lavabo tezgahının üzerine bıraktım. Ellerimle kendime destek oluşturmak için tezgaha tutunurken başımı eğdim. Kendimi suçlu hissediyordum. Onun iki hafta boyunca o eziyeti yaşamasını engelleyememiştim. Benim suçumdu işte. Hepsinin sorumlusu bendim. Bu katil her kimse onun derdi benimleydi. Benim yüzümden Atlas'a zarar vermişti.
Yanmaya başlayan gözlerimle birlikte sımsıkı yumdum gözlerimi. Ağlamayacaktım. Ağlamamalıydım. Başımı kaldırarak yandaki yansımama baktım. Kendine bir bak İzgi, bunlar senin suçun değil. İç sesime karşın başımı olumsuz anlamda salladım. Hayır İç Ses bunlar benim suçum. Göz göre göre gitmesine izin verdim. O an yapabileceğin bir şeyin var mıydı İzgi? Ne yapacaktın?
Bir şekilde engellemeliydim onu. O katilin işi benimle, onunla değil!
Yanılıyorsun İzgi, yanılıyorsun.
İç Sesin dediğiyle kaşlarım çatılırken gözlerimi art arda kırpıştırdım. Nasıl yanılıyorum? "Nasıl?" Sessizlik.
Sinirle yumruk yaptığım elimi mermer tezgaha geçirdim. Acıyla inlerken yaptığım şeyin pişmanlığını anından yaşamıştım. Elimi havada sallarken aynada ki yansımama son bir bakış atarak banyodan çıktım.
Salona geri döndüğümde Atlas aynı yerinde oturuyordu. Yanındaki boş yere oturarak bağdaş kurdum. Gözlerimi önümdeki perdeye çevirdim. "Anlatmayacak mısın?"
Gözlerimi yavaşça ona çevirdim. Bir süre salonun köşesindeki kitaplığı seyretti sessizce. Gözlerim dürtüyle kitaplığa doğru kayarken konuşmasıyla geri ona döndüm.
"Ne hakkında?"Parmaklarımı gergince birbirine kenetleyerek kucağıma koydum. "Orada neler olduğundan bahsetmeyecek misin bana?"
Durdu. Gözleri ağır ağır yüzümde dolaştı. Bir şeyler düşünüyordu. Belki de o an yaşadığı şeyleri tekrardan hatırlamıştı. "Önemli şeyler değildi."Aldığım cevapla şaşkına uğramıştım. Beklediğim cevap elbette bu değildi. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Öylece suratına bakakaldım. "Ne demek değil,"Ona doğru yaklaştım. Elimi çenesinin altına koydum. "Sen şaka mısın be adam?Yüzünün şu halini görmüyor musun? Ne yaptılar sana orada? Neden bu haldesin sen?"
Ses tonum sinirle daha da artarken elimi çenesinden çekti. "Sorma İzgi,"
Elimi büyük avucunun içerisine hapsetmişti.
"Neden?" Başını omzuna doğru yatırdı, gözlerini kaçırdı. "Anlatamam."
Dediği şeyle elimi elinden hırsla çektim. "Ne demek anlatamam ya? Ben bu iki hafta boyunca öldüm öldüm dirildim Atlas! Sana bir şey oldu diye aklım çıktı! Seni bir daha göremeyeceğim diye kork-"
Son anda dediğim şeyin farkına varırken sustum. Oturduğum yerden ayaklandım. Ellerinin iki yana açarak yüzümü buruşturdum. "Ne önemi var değil mi? Beni senin için korkmamın bir önemi yoktur eminim."Gitmek için arkamı döndüğüm sırada bileğimden tutulmamla birlikte hızla arkama döndüm. "Bırak ya!"
Diğer eli de kafamın arkasında yer edinirken başımı kendisine doğru çekerek göğsüne yasladı. Yumruk yaptığım elimi göğsüne vurmak için havaya kaldırdığım sırada durdum. Vuramadım. Canı acırdı. Havada kalan elimi yanıma indirdim.
Saçlarımın arasında gezintiye çıkma ellerle neye uğradığımı şaşırdım. "Sakin ol. İki hafta boyunca evden çıkmadığını, kimseyle görüşmediğini hatta size oynanan oyunlardan bile haberim var." Şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Başını eğerek bana yukarından baktı. "Sizi takip ediyorlardı, sizi bana izletiyorlardı. İki hafta boyunca ellerim kollarım bağlı oturduğum sandalyede çaresizce sizi seyrettim,"
Dudakları burukça gülümsedi. "İki hafta boyunca kimseyi görmedim. Beyaz bir odadaydım. Duvarda benim ve annemin fotoğrafları vardı. Karşımda ise kocaman bir ekran."Dediği şeylerle şokla ayrıldım ondan. "Ben kaçırıldığımda da öyle bir yerde uyanmıştım Atlas."Başını olumlu anlamda salladı. "Bana bahsettiğin o şeyleri hatırladım. Bana hayatımın en büyük travmasını yaşatan o anı izletti. Ardından ise yüzümü bu hale getirdi. Amacı sadece acı çektirtmek İzgi. Biz acı çektikçe o zevk alıyor."Kaşlarım çatılmıştı. Anlamıyordum.
"Senden ve benden ne istiyor?Tanımadığımız bir kişiye ne yapmış olabiliriz?"
Omuz silkti. "Belki de tanıyoruzdur?"
"Ne demek istiyorsun? Katili buldun mu?"
Bu seferde başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır İzgi. Ama bu katili tanımadığımız insanların arasında arayamayız. İlk önce kendi çevremizden başlamalıyız. En büyük düşmanlarımız genellikle eskiden en yakın dostumuz olan insanlardır."Söylediği şeylerin doğruluğuyla sustum. Haklıydı.
"Dikkatli olmalıyız,"
Başımı olumlu anlamda salladım. Omuzlarımı düşürürken ayaklarımı sürüyerek koltuğuma yürüdüm. Bedenimi sertçe koltuğa attım. Atlas ayakta dikilmiş bana boş boş bakınıyordu. Elimi koltuğun boş tarafına vurdum. "Gel yanıma."Bir şey demeden dediğimi yaptı, yanımdaki boş yere oturdu. Kenarında duran televizyon kumadasını aldım, televizyonu açtım.
Aramızda sessizlik büyük bir yer edinirken televizyonda ki filme bakınıyordum. Dişlerimle alt dudağımı dişlerden kafam aslında çok farklı bir yerdeydi. Hala Atlas'in söylediklerini düşünüyordum. Haklıydı. Katili uzaklarda aramamalıydık. O her yerde olabilirdi.
İşaret parmağımı düşünceli bir şekilde dudaklarımın üzerine koydum. Gözlerimin kenarıyla Atlas'a baktığımda, televizyona değil de perdeye baktığını fark ettim. Kafasının içinde ne dönüyordu bilmiyorum ama perdenin arkasında her ne varsa içimde bir merak uyandırmıştı.
Salonun içersinde yankılanan zille birlikte hızla gözlerimi ondan çektim. "Ben bakarım."Atlas'ın yanından kalkarak salondan çıktım. Kapıyı açtığımda gözlerimi devirmemek için kendimi çok zor tuttu. "Hoş geldin Ekin."Ekin hiçbir şey demeden yanımdan geçti. Arkasından dil çıkarttım.
Dış kapıyı kapattıktan sonra salona ilerledim. Kapıya yaklaştığımda sesler kesilmişti. Geldiğimi anlamışlardı. Bir kez daha göz devirdim. Salonun kapısına gelince durdum, içeriye doğru kafamı uzattım. "Ben odadayım, siz rahat rahat konuşabilirsiniz."
Onları salonda bir başlarına bırakarak kendi odama geçtim. Işığı yakmadan direkt olarak pencereye ilerledim. Odamın camı ile salonun camı aynı cepheye bakıyordu. Tülün arkasından yavaşça yaklaştım ve sokağa bakındım. Boş sokakta yalnızca siyah bir minibüs bulunuyordu.
Gözlerimi kısarak minibüse dikkat kesildim. Minibüs iki kere farlarını yakıp söndürdükten sonra korna çalarak uzaklaştı. İyiden iyiye meraklanırken cebime çalmaya başlayan telefonla olduğum yerde sıçradım. Bir elimle kalbimi tutarken diğer elimlede cebimden telefonu çıkarttım. Ekranda yazılı olan Bilinmeyen Numara yazısı ile gözlerimi devirdi. Aramayı cevaplayarak kulağıma dayadım. "N'aber İzgi?"
"İyidir katilcim senden n'aber?"Alaylı ses tonuma kahkaha atarak karşılık verdi. "Bakıyorum Atlas ile kavuşunca keyfin yerine gelmiş."Dişlerimi birbirine bastırırken yalandan güldüm. "Ya ya sorma,"Ona fırsat vermeden tekrardan konuştum. "Ne istiyorsun?"
Gülme sesi kesilmişti. "Canından başka ne isteyebilirim İzgi?"Gözlerimi devirerek yatağım ayakucuna oturdum. "Kendi çöplüğünden çıkıp karşıma dikilmediğin sürece çok zor be,"Alayla söylediklerimi pek ciddiye almış gbi değildi. "Beni kışkırtmaya çalışıyorsun, zeki kızsın." Sessizliğimi koruyarak devamında diyeceklerini bekledim. "Annenle babanı kaybettiğin gibi bu oyunu da kaybedeceksin. Atlas'ı da kaybedeceksin. Sana bu hayatı zindan edeceğim."
"Ben sana ne yaptım?" Gözlerimi karşımdaki duvara kilitlenirken kendimi değişik hissediyordum. İçimde tarif edemediğim duygular belirmişti. Suçlu gibiydim ama suçsuzdum da. Neydim ben? Ben bu hikayenin neresinde yer alıyordum?
"Sen annenin yaptıklarını ödemek zorunda kalan bir kızsın İzgi. Bunu unutma."
Yüzüme kapatılan telefonla birlikte oturduğum yerde kaldım. Yavaşça telefonu kulağımdan indirdim. Gözlerim ekranı kapanmış olan telefona kaydı. Annemin yaptığı şeyin bedelini ben ödüyordum?
Yutkunmaya çalışarak boğazımdaki yumrudan kurtulamak için çabaladım. Ama boşaydı. Kulağıma ulaşan kapı sesinin üzerine oturduğum yerden kalktım. Telefonu yatağın üzerine fırlayarak dolaba yöneldi. Elime bir yastık ve yorgan alarak odadan çıktım.
Salona girdiğimde Atlas pencerenin kenarından dışarıya bakıyordu. Elimdekileri koltuğun üzerine koydum. Geldiğimi fark etmemişti. Sessizce ona doğru yaklaştım, ellerimi belime koydum. "Neye bakınıyorsun sen?"Konuşmamla birlikte irkilerek bana döndü. Perdeyi kapattı. "Hiç."Başımı inanmamış gibi salladım. "Peki."
Elimle arkamı işaret ettim. "Sen git benim yatağımda yat, ben burada yatacağım."
Koltuğa doğru adım attığımda bileğimden yakalamasıyla durmak zorunda kaldım. "Ben burada kalırım, sen kendi yatağında yat."
Bileğimi kendime çekerek gülümsedim.
"Size bir seçenek sunduğumu hatırlamıyorum Savcım. Sizi odama ağırlayarak iyi geceler diliyorum."
Getirdiğim yorganı açarak koltuğun üzerine serdim ve içerisine girdim. Başımın altındaki yastığı düzeltirken ayakta dikilen Atlas'a döndüm. "Size zahmet çıkarken ışınları kapatırsanız çok memnun olurum."Sesli bir nefes verirken bir şey demedi. Kapıya doğru ilerledi ve ışığı kapattı. "İyi geceler Atlas Savcı!"
"Sana da iyi geceler İnatçı Savcı."
Dediğiyle güldüm. Gözlerini yumarken içinde bir mutluluk vardı. Atlas buradaydı, evimdeydi. Varlığını hissediyordum. O artık yanımdaydı. Bu mutlu olmam için en büyük sebepti.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top