55. Bölüm⚜️
Yaşamaya vakit kalacak mı?
3 gün sonra;
"İzgi!" Evden çıkmak üzereyken arkamdan Rüya'nın seslenmesi üzerine attığım adımım havada kaldı. Merdivenlerden koşarak inen Rüya elinde beyaz yuvarlak bir zarfı sallıyordu. "Bunu alman gerekiyor." Karşımda durup beyaz yuvarlak zarfı bana uzattığında içerisindekinin bir CD olduğunu o zaman anladım. CD'yi alırken istemsizce kaşlarım çatılmıştı. "Bu nedir?"
"Gece boyunca Baran uyumayıp Semih'in evinde ki kameralara ve Hande'nin o zamanlar tutsak tutulduğu evin kameralarına sızmış. Sizin olduğunuz görüntülere kadar ulaşmayı başarmış." Gözlerim şaşkınlıkla ardına kadar açıldı. "Ciddi olamazsın." Rüya gururlu bi anne edasıyla ellerini beline koyarak kocaman gülümsedi. "Hayır, oldukça ciddiyim. Bunu hemen avukata ulaştırmamız gerekiyor." Dudaklarımın arasından uzun zaman sonra ilk defa sevinç çığlıkları çıkarken dayanamayıp Rüya'ya sarıldım. "İyi ki varsınız!"
Rüya bu heyecanlı tavrıma karşılık samimiyetle karşılık verdi. Kollarımızı çözüp birbirimizden ayrıldığımızda hızla yuvarlak zarfı çantama sokuşturdum. "Bu yaptıklarınızı asla unutmayacağım." Rüya göz kırparak ellerime uzandı. "Hadi git, dışarıda seni bekleyen bir beyaz atlı prens var. Onu bekletmek istemezsin."
Gözlerimi devirerek yüzümü ekşittim. Yüz ifademi görmesiyle Rüya'nın kahkaha atmaya başlaması bir olmuştu. "Bizde son olarak konuşmaların üzerinden geçtikten sonra arkandan gelmiş olacağız tamam mı?" Bütün ciddiyetimle başımı salladım. Geri geri kapıya doğru yürürken işaret parmağımı ona doğrulttum. "Adliyeye gelince haber etmeyi unutma ama." Baş parmaklarını havaya kaldırarak sessiz bir onay vermesinin ardından hızlı adımlarla evden ayrıldım.
Evin bahçesinden çıktığım anda Ilgaz'ın siyah arabasıyla karşılaşmam bir olmuştu. Rüya haklıydı. Galiba dakikalardan beni bekliyor olmalıydı. Arabanın kapısını açınca irkilerek başını elinde ki telefondan kaldırıp bana çevirdi. Beni gördüğü anda yüzünde ki o sert ifade anında yumuşadım. Koltuğa yerleşerek emniyet kemerimi takındım. "Merhaba, çok mu beklettim?"
Gözlerini sol bileğinde takılı olan saatine çevirdi, birkaç saniye sonrasında alayla kısılmış olan ela gözlerini kahvelerime dikti. "Çok değil, bir yarım saat kadar." Gözlerim ve dudaklarım hayretle açıldı. "Şaka yapıyorsun, neden bu kadar erken geldin? Neden geldiğini haber etmedin?" Yüzünde ki o alaylı ifade yerini korurken bedenini koltuğun üzerinden bana doğru çevirdi. "Neden?"
"Ne demek neden Ilgaz? Boşu boşuna beklemişsin bu kadar zaman." Cümlelerimin ardından dudaklarının arasından dökülen kıkırtılarına karşılık burun kıvırdım. "Tamam kızma hemen."
Saniyeler sonra Ilgaz arabayı çalıştırıp Baran'ın evinden ayrıldık. Ormanlık yolda sessizce ilerliyorduk. Gerginlikle arkama yaslanmış, mahkeme de olabilecek her türlü ihtimali gözden geçiriyor ve sonucunda ne yapabileceğimi düşünüyordum. "Demek burada saklanıyordun." Ilgaz'ın konuşması üzerine yolda olan gözlerimi ona çevirdim. Ona baktığımı fark edince bana kısa bir bakış attı. "Evet."
"Baran ile nasıl tanıştınız İzgi?" Aklıma gelen muzipliklerle beraber gözlerim parladı. Dudaklarıma bir sırıtıp yayılırken bedenimi Ilgaz'a doğru çevirdim. Bu sayede onu görmek daha da kolaylaşmıştı. "Neden bu kadar merak ettin ki? Aşk hayatımla bu kadar ilgilendiğini bilmiyordum?" Direksiyonu tutan elleri sıkılaştı. Parmak boğumları yavaş yavaş beyazlaşırken boynunda sinirlendiğinde orataya çıkan o damar belirdi. "Doğru. İlgilenmiyorum."
Dudaklarımın ucuna kadar gelen kahkahamı engellemek adına sertçe birbirine bastırdım. Gözlerini anlık olarak yoldan çekip bana çevirince gülüşümü fark etmemeli için parmaklarımı dudağımın üzerine kapattım. Gözleri yeniden yola döndüğünde kaşları çatıktı. "Gül sen gül."
Dirseğimi iki koltuğun arasında bulunan kısma dayayarak ona doğru eğildim. "Kıskandın mı sen? Sanki bir kıskandın gibi ha?" Çatık olan kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Ela gözleri yavaş yavaş arabaya vuran gün ışığı ile yeşile dönmeye başlarken gözlerini gözlerime kilitledi. "Kıskandım." Bu itirafı beklemediğinden yüzümede ki o aptal gülümseme ile donakaldım. Ilgaz'dan başka herhangi bir karşılık alamayınca ne diyeceğimi bilemeyerek ondan uzaklaştım, sırtımı koltuğa yasladım, başımı yola çevirerek gözlerimi yola kilitledim.
Araba tanıdık olan o binanın önünde durunca emniyet kemeri çözmeye koyuldum. Arabadan iner inmez Ilgaz ile yan yana girişe yürümeye başladık. İkimizden de herhangi bir ses çıkmıyordu. O küçük itirafının sonrasında aramıza saçma bir sessizlik girmişti. "İzgi!" Sağ tarafımdan gelen sesle birlikte Ilgaz ile olduğumuz yerde kalmıştık. Birkaç adım ilerimizde Açelya arabasından inmiş bize doğru yürüyordu. Bir elinde dosya çantası ve cübbesi varken diğer elinde de gündelik çantası vardı. Olduğum yerden hareket etmeden Açelya'nın yanımıza kadar gelmesini beklemeye başladım. "İyi seçim." Ilgaz'ın mırıldanışı ile başımı kaldırıp önce ona baktım.
Elleri takım elbisesinin pantolonunun cebinden, ela gözleri ise tüm dikkatiyle bize doğru gelmekte olan Açelya'daydı. Ona baktığımı fark edince gözleri üzerime düştü. Anında suçluluk hissi ve anlamsız sinirle önüme döndüm. İyi bire seçim olduğunu bende biliyordum elbette. "Yetiştim!" Açelya kendine has gülümseme ile karşımızda durduğunda ona gülümsedim. Gülümsedim ama gülümsememin içten olmadığını fark edince yüzüm düştü. "Merhaba," Ilgaz'ın arkamdan çıkıp elini Açelya'ya uzatması ile ondan bir adım uzaklaştım. Açelya yüzünde ki gülümsemesi ile ellerini havaya kaldırdı. "Saygısızlık olarak düşünmeyin lütfen, ellerim çok dolu. Kusura bakmayın."
Kollarımı göğsümde bağlayarak Ilgaz'a ters ters baktım. Açelya'ya uzattığı elini indirdi, dişlerini gösterecek şekilde kocaman gülümsedi. "Sorun değil, anlıyorum sizi de. Başarılı bir avukat olmak çok zor olmalı." Ilgaz'dan gelen bu beklenmedik iltifat üzerine benim kaşlarım çatılırken Açelya'nın yanakları saniyeler içerisinde kızarmıştı. "Dava hakkında sana göstermem gereken bir şey vardı!" Bir anda bağırmam üzerine sadece Ilgaz ile Açelya'nın değil bahçede bulunan çoğu gözün üzerime dönmesine sebep olmuştum.
Dudaklarımı zorlukla yukarıya doğru kıvırarak gülümsedim. Baran'ın evinden ayrılmadan hemen önce Rüya'nın elime sıkıştırdığı beyaz yuvarlak zarfı çantamdan çıkartarak Açelya'ya uzattım. Açelya zarfı açarak içerisinde ki CD'ye kısa bir bakış attıktan sonra açıklamam için geri bana döndü. "Bunun içinde Semih'in Hande'yi zorla alı koyduğuna dair kanıtlar bulunuyor," sıkıntılı bir nefes vererek elimle beyaz yuvarlak zarfı işaret ettim. "Aynı zamanda benimde."
Açelya'nın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Bana elinde böyle bir kanıt olduğundan bahsetmemiştin?" Başımı aşağı-yukarı hafifçe sallayarak onayladım. "Evet, yoktu. Bu sabah elime ulaştı." Açelya zarfı elinde bulunan dosya çantasına dikkatle yerleştirdikleri sonra bütün ciddiyetiyle döndü. "Daha mahkemeye saatler var. O zamana kadar izlenmiş olurum." Göz kırparak karşılık verdim. "Güveniyorum sana."
"O zaman ben gidiyorum," hemen bir adım uzağımda duran Ilgaz'a mesafeli bir şekilde baş selamı verdi. "İyi günler Savcım."
Açelya yanımızdan ayrıldıktan sonra Ilgaz'ı beklemeden adliyeye girdim. Arkamda ki varlığını hissedebiliyordum. Ama dönüp bakmadım. "O zarfın içerisinde ne vardı?" Ona dönmeden yürümeye edebim ettim. "CD."
Adımlarını hızlandırarak önüme geçti, yolumu keserek ona bakmamı sağladı. "Nasıl buldun?" Bir anda neden üstüme. Bu kadar gelmeye başlamıştı? Ya da bana mı öyle geliyordu? "Baran bulmuş." Baran'ın ismini duyunca önceki kadar olmasa da huzursuzca kıpırdandı. Hala Baran'ın evinde olmamadan rahatsız olduğunun farkındaydım ama sırf Rüya da orada olduğu için bir şey diyemiyordu. Yanından geçerek hemen arkasında kalan odamın kapısını açtım ve içeri girdim.
Çantamı koltuklardan birisine fırlattığım esnada masamın üzerinde duran siyah zarf dikkatimi çekti. Adımlarım hızlanırken zarfa uzandım. Ancak o an masamda sadece zarf olmadığını fark ettim. "İzgi?" Ilgaz kapıda durmuş bana bakıyordu. Hemen ardımdan odasına gittiğini düşünmüştüm.
Ona bakmak yerine bir elimde siyah zarf ile masanın üzerinde duran küçük siyah kutuya baktığımı fark edince kapıda durmaktan vazgeçip odaya adımını attı. Sadece birkaç büyük adımla saniyeler içerisinde yanıma kadar gelmişti. Önce elimde ki siyah zarfın üzerini yırttım. Elimi içerisine daldırdım ve ortaya bir sürü fotoğraf çıkarttım. Ilgaz merakla elimdeki fotoğraflara eğildi. Bunların hepsinde Semih vardı. Her birisinde de kaçakçılık yaparken çekilmiş fotoğrafları vardı. "Bunlar daha net." Ilgaz fotoğraflardan birisini elimden alarak iyice gözüne yaklaştırdı. "Bu," durdu. Başımı diğer fotoğraflardan kaldırıp ona yaklaştım.
Elinde ki fotoğrafa iyice eğildim. Semih ve karşısında takım elbiseli bir adam vardı. İkisi de oldukça ciddi bir ifadeyle birbirlerine bakıyorlardı. "Hatırlıyorum, o gece operasyon düzenlenmişti. Bir şekilde kaçmayı başarmışlardı." İşaret parmağımı Semih'in karşısında duran adamın üzerine koydum. "Bu adamı tanıyor musun?" Başını fotoğraftan kaldırıp gözlerimin içerisine baktı. "Evet, daha öncesinde birkaç kez karşılaşmıştım. Ama bu tarz ilerle uğraştığınız bilmiyordum. Daha önce fark etmedim."
Düşünceli bir şekilde ellerimi belime koydum. "Adama karşı elinde herhangi bir koz falan var mı?" Kaşları sorumla birlikte merakla havalandı. "Aklından geçen şeyi unut." Elinde ki fotoğrafı sertçe masanın üzerine fırlattı. "Aklımdan geçen şeyi bilmiyorsun ki." Diye hızlıca atıldım. "Bilmiyor muyum? Dur bir bakalım, eğer elimde adama karşı bir koz var ise ona karşı kullanacağız. Adam da korkacak ve mahkemeye çıkıp Semih'in aleyhinde şahitlik yapacak."sertçe dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Evet, bunu düşünmüştüm.
"Sen bu adamları tanımıyorsun İzgi. O adamla sadece birkaç kez karşılaşmam ne tür bir adam olduğunu anlamama yetti de arttı da. Eğer onların ayağına gidip onları tehdit edersen bu senin sonun olur. Sen daha o kapıdan dışarı adımını atamadan nefesini keserler."
Haklıydı. Yine haklıydı. Hep haklı olmak zorunda mıydı? Evet, bu küçük detayı anlık olarak atlamıştım. Ama bunu Ilgaz'ın yüzüme vurması kırmıştı. "Haklısın." Sinirle parmaklarını saçlarının arasına daldırarak karıştırdı. Gözleri küçük siyah kutuya takıldı. "Onda ne var?" Kutuya uzanırken omuz silktim. "Açmadım,"
Kutunun kadifesi kapağını kaldırınca önce siyah bir kaput üzerinde beyaz mürekkeple yazılmış bir not çıktı. Bir taşla iki kuş.
"Bu da ne demek oluyor?" Kağıdı Ilgaz'a uzatmak için kaldırdığımda Ilgaz'ın dudaklarının arasından bir küfür çıktığını işittim. Bu bir mermiydi. Ama normal bir mermi değildi. Bu mermi, aylar öncesinde Ilgaz'ın evinde saldırıya uğradığımda bulduğumuz merminin aynısıydı. Mermin,n hemen üst tarafında bulunan kan damlası şeklinde olan simge parladı. "Bu..."
Başımı kaldırıp baktım. Bilmiyordum. Ne anlama geldiğini bilmiyordum. Ama bunun da arkasından beni üzecek bir şey,n çıkacağını çok net hissediyordum. Ben tekrardan konuşmaya başlamadan önce Ilgaz davrandı. "O, benim. O mermi beni temsil ediyor."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top