vi

Giyuu sırtındaki çantasıyla yorgun adımlarla eve doğru ilerlerken gününü gözden geçiriyordu, Sensei ile görüşmüştü ve kulübe daha sık geleceğini ona iletmişti. Ustası her zamanki anlayışı ve hoşgörüsüyle onu karşılamıştı, İblisler'le yaşadığı olay hakkında da oğlana destek olup onun içini rahatlatmıştı. Daha sonra klasik bir şekilde derslere girip çıkmış, defterine bir şeyler karalamış ve sessizce Sanemi'yi izlemişti.

Bugün kulüpte konuştuktan sonra pek görüşme şansları olmamıştı, dersler oldukça yoğundu. Haftaya vizeler başlıyordu ve Giyuu'nun fizik çalışması gerekiyordu.

"Giyuu?" Yanında yürüyen arkadaşının sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp Shinobu'ya döndü. "Sanemi'yle nasıl gidiyor? Son zamanlarda hiçbir şeyden bahsetmiyorsun."

Giyuu derin bir nefes aldı ve her şeyi anlatıp anlatmama konusunda kararsızlıkla düşündü. Shinobu bu konuda onun her zaman destekçisi olmuştu.

"Um... Aslında durum fena değil. Son birkaç gündür daha yakınız diyebilirim ama biliyorsun o Sanemi... Sıcak soğuk oynamaya bayılıyor." Giyuu gözlerini kızdan ayırıp kaldırım taşlarına odakladı. Dediklerinde son derece haklı oluğuna inanıyordu.

"Belki de sen de bir adım atmalısın. Senden bir hamle gelmediği için ilgisinin karşılıksız olduğunu düşünüyor olabilir." Tabii ki bu da bir ihtimaldi, yine de Giyuu bardağın boş tarafından bakmayı tercih ederdi.

"Boş yere umutlanmak istemiyorum."

"Boş yere olup olmadığını denemeden bilemezsin." Shinobu ısrarcı tavrını sürdürürken Giyuu oflayarak nefesini hızla dışarı üfledi, o an bir kez olsun düşünmeden haraket etmek istemişti. Risk almak ve olacakları görmek sadece kısa bir anlığına aklından geçti. Ani bir hareketle yolun ortasında durdu, cebinden telefonunu çıkarttı ve mesaj yazmaya başladı.

"Ne yapıyorsun?" Siyah saçlı kız arkadaşına şaşkın bir tavırla bakarken yavaş adımlarla yanına ilerledi ve elindeki telefonun ekranına göz ucuyla baktı. Ekranın üst kısmında gördüğü isimle gözleri yerinden çıkacakmışcasına açılmıştı.

"Hala bana fizik çalıştırma konusunda kararlı mısın?" Giyuu yazdığı mesajı son bir kez kontrol ettikten sonra gönderdi ve ekranı kilitleyip telefonu cebine attı. Az önce cesaret patlaması yaşayıp Sanemi'ye mesaj atmamış gibi sakin adımlarla yoluna devam etti.

"Giyuu!" Şaşkın bir şekilde olduğu yerde kalan kız arkasından koşar adımlarla gelirken siyah saçlı oğlan tepkisiz kalmayı tercih etti, risk almıştı ve sonuçlarını görmek istiyordu. Ya şimdiydi ya da hiç, eğer Sanemi ona ders çalıştırmak isterse Shinobu'ya hak verecekti. Ama aksi olur ve red yerse bu konuyu bir daha açmayacaktı.

"Bu çok aniydi, hiç senlik değil. İyi misin?" Evet, kesinlikle çok ani ve ondan beklenmeyecek bir davranıştı. Ama Giyuu bıkmıştı, sanki her şey çok yolundaymış gibi bir de aralarındaki bu bilinmezlik onu fazlasıyla yoruyordu. Cebindeki telefonun titrediğini hissettiğinde kızın sorusunu pas geçti ve titreyen elleriyle telefonu çıkarttı. Az önceki soğukkanlı tavırları yok olmak üzereydi ve ne yaptığının farkına yeni yeni varıyordu.

Büyük bir panikle kilidi açtıktan sonra gelen mesaja bakakaldı. "Tabii ki de Tomioka, bir anlaşma yaptık. Karşılığında yine beni çizeceksen sana fizik çalıştıracağım."

"Kabul." Derin bir nefes verdi ve az önce yapmış olduğu deliliğin gerçekliğiyle yüzleşti, bu seferlik oynadığı kumarı kazanmıştı. Telefon tekrar titrediğinde gözlerini elindeki telefonun ekranına çevirdi.

"O zaman saat dörtte, benim evimde." Bir anlığına onun evine gideceği düşüncesiyle kalbi son hız atmaya başlamıştı.

"Pekala." Mesajı yazıp başını telefonundan kaldırdıktan sonra gözlerini yanındaki siyah saçlı kıza çevirdi, Shinobu ağzı açık ona bakıyordu.

"Belki de haklısındır, Kocho."

Giyuu elindeki kitapları sıkıca kavradı ve gergin bir şekilde yutkundu. Sanemi, dairesinden iki cadde ötedeki ufak sayılabilecek bir apartmanda yaşıyordu. Bunu bilse de daha önce evine hiç girmemişti, birazdan eve atacağı adım ikisi için de önemli bir adım olacaktı.

Cesaretini toplayıp zile bastı ve midesinde büyüyen gerginlik yumağına aldırış etmemeye çalıştı. Kısa süre sonra kapı açıldı fakat Sanemi ona sadece kapıyı aralamıştı. Yaklaşık bir karışlık aralıktan oğlana şaşkınlıkla baktı.

"Oh, bir saniye..." Kapı yüzüne kapandıktan sonra Giyuu kafası karışmış bir şekilde 10 ya da 15 saniye kadar kapıda bekledi. Ardından çevirilen kilidin sesi tekrar duyuldu ve Sanemi kucağındaki siyah şişko kediyi sıkıca tutarken kapıyı ardına kadar araladı.

"Hoş geldin, içeri gir." Siyah saçlı oğlan şaşkın bir ifadeyle bir Sanemi'ye bir de kucağındaki kediye bakarken denileni yaptı ve ayakkabılarını çıkartıp içeriye girdi. Beyaz saçlı oğlan kapıyı kapatıp kucağındaki kediyi yere bırakırken Giyuu kahverengi ve bejin hakim olduğu evi incelemekle meşguldü. Ev beklenmeyecek şekilde sade, düzenli ve ferah gözüküyordu. Etrafa ufak bitkiler yerleştirilmişti.

"Kapıyı yüzüne kapattığım için üzgünüm." Oğlan mavi gözlerini karşısındaki salondan ayırıp Sanemi'ye çevirdi. Oğlan gergin bir şekilde kabarık beyaz saçlarını karıştırıyordu.

"Sorun değil, demek bir kedin var ha?" Giyuu gözleriyle salona doğru ağır adımlarla ilerleyen siyah kabarık tüylü kediyi takip etti, Sanemi de onun peşinden yürüdü ve eliyle Giyuu'ya içeriye geçmesini işaret etti.

"Evet, Itachi sokakta yaşayamayacak kadar hanım evladı ama evden kaçmaya çalışacak kadar da isyankar." Giyuu salonun ortasına konumlandırılmış pofuduk bej koltuğa yerleşirken kıkırdadı.

"Üstelik adını Naruto'dan alıyor, vay canına." Sanemi onun söylediklerine gülümserken oğlanın çaprazındaki tekli koltuğa oturdu ve ayaklarını ortadaki ahşap kahve sehpasına uzattı.

"Eee, Tomioka? Fizikte hala bıraktığım yerde misin?" Meydan okuyan bir ses tonuyla oğlana baktı ama Giyuu buna karşı hazırlıklı sayılırdı.

"Tabii ki de hayır, çalıştım."

"Ah, demek öyle! Öyleyse vizelerde iyi bir performans ortaya koyacağını tahmin ediyorum." İddalı cümlelerin üzerine Giyuu gerginlikle parmaklarıyla oynamaya başladı ve gözlerini oğlanın parlak cüretkar gözlerinden kaçırdı.

"Şey, hala takıldığım birkaç nokta var tabii..." Aslında birkaçtan biraz fazla nokta vardı ama Giyuu çalışarak bunların üstesinden gelebileceğini düşünüyordu. Arkadaşlarından bazıları Sanemi'nin onu çalıştırdığını biliyordu ve sadece onu rezil etmemek için bile çalışacaktı.

"Anladım, öyleyse başlamadan önce sana sıcak içecek ikram edebilirim. Yeşil çay sever misin?" Oğlan kalkıp arkadaki kemerli kapıdan geçti ve amerikan mutfağa doğru ilerledi. Giyuu, arkasını dönen oğlanı rahatça inceleme fırsatı bulmuştu. Evin içi sıcak olduğu için kalın askılı siyah spor bir atletle üşümeden dolaşabiliyordu ve tabii bu durum ders çalışırken dikkatini toplaması için Giyuu'nun işini zorlaştıracaktı. Altında uzun ve salaş lacivert bir eşofman vardı, açıkçası oğlanı ilk defa bu kadar rahat giyinirken görüyordu.

"Fark etmez." Şu an ne içeceğine karar vermek için ekstra çaba sarf edememişti, gözleri evi ve beyaz saçlı çocuğu izlemekle meşguldü. Sanemi dolaptan çıkarttığı iki büyük kupaya dumanı tüten demlikten bitki çayı doldururken metal dış kapının açılma sesi evin sessizliğinde yankılandı.

"Ben geldim, Nemi!" Kapı kapandıktan sonra uzun boylu siyah saçlı çocuk sırtındaki siyah sırt çantası ve okul üniformasıyla içeri girdi. Salondaki koltukta oturan Giyuu'yu gördüğüne şaşırmış gibiydi. "Oh! Sen o gün dayak yiyen oğlansın!"

"GENYA!" Sanemi salonun öteki ucundaki mutfaktan sinirle çıkıştığında çocuk gergin bir şekilde gülümsedi.

"Şey, öyle demek istememiştim. O gün için teşekkürler Tomioka-san." Giyuu ne yapacağını bilemez bir şekilde yutkundu ve mahçup bir şekilde gülümsedi, belki de kendisi çocuğa teşekkür etmeliydi.

"Önemli değil." Sessizce parmaklarıyla oynamaya devam ederken siyah kabarık tüylü kedinin çocuğun bacaklarına dolanmasını izledi.

"Ben odama geçiyorum, akşam Tanjiro ve Zenitsu takılmak için gelecekler." Kafasını mutfağa doğru çevirip abisine seslenmişti.

"İkisini de kovalayacağım..." Sanemi huysuzca söylenirken oğlan kıkırdayarak salondan çıktı ve koridorun diğer tarafına ilerleyerek gözden kayboldu. Çocuğun ardından Sanemi içeri elindeki ufak tepsiyle içeri girdi ve çaylarını masaya bıraktı.

"Pekala, artık başlayabiliriz." Giyuu çayını eline aldı ve bitkilerin yumuşak aromasını yavaşça içine çekti. Sanemi'den ne kadar hoşlanıyorsa fizikten de o derece nefret edecekti.

Giyuu tükenmişti, hayatının buraya kadar olduğunu düşündü. Beyni infilak etmek üzereydi, biraz daha ders çalışırsa bir avuç formül ve latince harfleri kusabilirdi.

"Shinazugawa, ölmeme ramak kaldı. Lütfen..." Kafasını masaya yaslarken en acındırıcı bakışlarını oğlana yolladı. Sanemi onun yıkık haline göz attıktan sonra derin bir nefes verdi ve gözlerini bıkkınlıkla devirdi. 

"Amma nazlısın." Giyuu kazandığı zaferle burukça gülümserken beyaz saçlı oğlan masadaki boş kupaları aldı ve mutfağa ilerledi. Sanemi yanlarından ayrıldığında Giyuu masada uyuklayan kedi ile yalnız kalmıştı. Tereddütle elini hayvanın başına uzattı ve yavaşça okşadı, kedi rahatsız olmuş gibi durmuyordu.

Sanemi yerine geri döndüğünde yüzünde garip bir gülümseme vardı, siyah saçlı oğlan gülümsemesini göz ucuyla bakarken yakalayabilmişti. Bu adam kesinlikle daha fazla gülümsemeliydi. Giyuu ellerini mırlayarak yatan hayvanın üzerinden çekip oğlana döndü. "Teşekkür ederim."

"Teşekkür etmene gerek olmadığını kaç defa daha söyleyeceğim, sonuçta bu karşılıklı bir anlaşma."

"Haklısın." Giyuu koltuğun diğer ucundaki çantasına uzandı ve içinden çizim defterini çıkarttı. Daha önceden belirlediği sayfayı açtı ve dikkatlice koparttı. "Bu çizim detaylardan dolayı biraz uzun sürecekti, o yüzden önceden hazırlamıştım."

Elindeki sayfayı Sanemi'ye uzattı, beyaz saçlı oğlan gülümseyerek kağıt parçasını eline aldı. Yüzündeki gülümseme büyürken gözleri bir önceki sefer olduğu gibi büyülenmiş bir şekilde parlıyordu.

"Sen... Sen cidden bu konuda çok yeteneklisin, bu çizim sanki bir mangadan fırlamış gibi." Giyuu'nun yüzü alışkın olmadığı övgüler karşısında bir kirazı andıracak şekilde tatlı bir kırmızılıkla parlıyordu.

"Teşekkürler." Oğlan bir süre daha elindeki çizimi detaylıca inceledi ve daha sonra önündeki defterin arasına koydu. Gözleri siyah saçlı oğlanın önündeki defter ve Giyuu arasında mekik dokurken konuşup konuşmamakta kararsız kaldı.

"Giyuu..." Siyah saçlı oğlan, ismini onun ağzından bu kadar nazik bir şekilde ve yumuşak bir tonda duymaya hazırlıklı değildi. Kalbinin umutsuz çırpıntıları göğsünün ortasında bir kuş kanat çarpıyormuş gibi hissettirmişti. Gözlerini oğlanın lavanta rengi gözleriyle buluştuğunda gördüğü şefkatle sersemledi. "Neden bu yeteneğini yok sayıp nefret ettiğin halde mühendislik okumaya çalışıyorsun?"

"Ben..." Giyuu derin bir nefes aldı ve kafasındaki karmakarışık düşünceleri toparlamaya çalıştı. Bunu kendine defalarca kez sormuştu elbette. O an henüz kendine bile dürüst olamamışken karşısındaki oğlana kafasındaki fırtınaların nedenlerini söylemeye hazır hissetmedi. "Biliyorsun ablamı geçen sene kaybettim ve bu bölümü okumak onun hayaliydi, sadece dileğini yerine getirmek istiyorum."

"Anladım." Sanemi cümlesini bitirdiğinde ortama derin bir sessizlik hakim oldu, beyaz saçlı oğlan ne diyeceğini bilemiyordu.

Giyuu tekrar şiddetle parmaklarıyla oynamaya başladığında Sanemi beklenmedik bir hareketle masanın üzerinden uzandı ve hızlıca oğlanın sol elini tutarak anksiyete kaynaklı hareketlerini durdurdu. Dikkatle, sanki çok narin bir şeye dokunuyormuş gibi oğlanın işaret parmağındaki ekleme dokundu. Eklemin etrafı arkası kesilmek bilmeyen parmak hareketleri nedeniyle kıpkırmızı olmuştu ve sızlıyordu.

Giyuu nefes bile almadan sadece izliyordu, eğer hayal görmüyorsa neredeyse 10-15 saniyedir el ele duruyorlardı. Sızlayan ellerini umursamadan bakışlarını korkak bir tavırla beyaz saçlı oğlana çevirdiğinde göz göze gelmişlerdi. Giyuu bir an oğlanın yoğun bakışlarının altında eziliyormuş gibi hissetti, o an Sanemi'ye karşı hissettiği duygunun hoşlantıdan çok daha fazlası olduğu gerçeğiyle yutkundu. Giyuu, oğlana düpedüz aşıktı. Tüm varlığı ile ona adanmış durumdaydı.

İkisinin de tek kelime etmeye cesaret edemediği ortamın sessizliğini Sanemi bozmak üzereydi ki kapı zilinin sesiyle ikisi de ellerini hızlıca kendilerine doğru çekmişti. Anın bozulmasıyla Sanemi'nin yüz ifadesi hızla değişirken kalktı ve kapıya ilerlerken içinden küfür etmeyi ihmal etmedi.

"Aptal veletler..." Kapıyı açar açmaz söylediği şey karşısında misafirleri rahatsız olmuş gözükmüyordu.

"Size de merhaba Shinazugawa-san!" Giyuu duyduğu tanıdık sesle başını kapıya çevirdiğinde o gün Genya'nın yanında gördüğü kızıl saçlı oğlanla göz göze gelmişti. Çocuk onu gördüğünde sevinçle gülümsedi ve Sanemi'yi umursamadan yanından hızlıca ayrılıp içeri ilerledi. "Merhaba Tomioka-san, iyi görünmemize çok sevindim! Ama yüzünüz biraz kızarmış, hasta mısınız?"

Giyuu az önce yaşananların şokundan çıkabilmiş değildi ve bulanık zihninden sıyrılmaya çalışarak yüzüne dokundu. Kızarmış olduğunun farkında değildi. Karşısında ona büyük parlak gözlerle bakan çocuğa ne cevap vereceğini düşünürken Sanemi yardımına yetişti.

"Oi! Kamado velet, neden onu rahat bırakıp bir an önce odaya defolmuyorsunuz?" Sanemi yüzündeki korkutucu bakışla arkada bekleyen sarışın çocuğun omzuna elini koyduğunda Giyuu çocuğun titrediğine yemin edebilirdi.

"Ağabey... Zenitsu'yu ağlatacaksın, lütfen arkadaşlarımı rahat bırak." Giyuu, siyah saçlı çocuğun odasından çıktığını fark etmemişti bile.

"Onları eve aldığıma şükret." Sanemi elini çocuğun omzundan çekti ve sıkılmış bir ifadeyle yerine geri oturdu. Genya söylenerek arkadaşlarıyla odasına geçtiğinde Giyuu burada daha fazla oğlanla baş başa kalamayacağını fark etti. Hızlıca çantasını topladı ve masadaki telefonunu cebine attı. Boğulacakmış gibi hissetmişti ve sanki duvarlar üzerine geliyordu. Bir an önce kendini sokağa atıp temiz hava almak istiyordu. Çantasını omzuna alıp ayağa kalktığında Sanemi ona şaşkın şaşkın baktı.

"Artık gitsem iyi olacak, çalıştırdığın için tekrar teşekkürler." Hızlı adımlarla kapıya ilerledi ve ayakkabılarını giymeye başladı.

"Bırakabilirdim..."

"Sağ ol ama biraz temiz hava almak istiyorum." Beyaz saçlı oğlan yüzünde memnuniyetsiz bir ifade olmasına rağmen onu başıyla onayladı ve ikilinin vedalaşmasının ardından Giyuu hızla apartmandan çıktı.

Temiz hava yüzüne çarparken derin bir nefes aldı ve sakinleşmek için vücudunun soğuk havayla temas etmesine izin verdi. Yaşadıkları an hala gözünün önünden gitmezken kulaklığını taktı ve evine doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.

El ele tutuşmuşlardı, Sanemi onun elini tutmuştu. Beyni bunu oğlanın parmaklarını yara yapmaması için refleks olarak yaptığını söylerken kalbi tam aksini idda ediyor ve Giyuu'yu içsel bir çatışmaya sürüklüyordu.

Aslında son derece sade ve basit bir olaydı, eğer bunu Shinobu'ya anlatsa ona bunun bir işaret olduğunu ve Sanemi'nin ondan hoşlandığını söylerdi. Ama Giyuu toz pembe bir moda girmek istemiyordu, realist yaklaşmaya çalışıyordu. Başının ağrımaya başlamasıyla iç çekti ve bir süreliğine düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı, fakat bu isteği bir süre pek de mümkün olmayacaktı.

~

güzelliklerinden ötürü baygınlık geçirdim...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top