i

Büyük sınıfın ücra köşelerinden birinde oturmuş, önündeki eskiz defterine rastgele çizimler yapıyordu. Biraz sonra başlayacak olan fizik dersinin çok da umrunda olduğu söylenemezdi haliyle. Yine de onunla ortak iki dersten biri olduğu için sınıfta yerini almıştı.

Sınıfın öteki ucundan kahkaha sesleri yükseldiğinde gözlerini hafifçe kaldırıp arkadaşlarının oturduğu tarafa baktı. Sanemi ve Tengen, Obanai'nin söylediklerine gülüyor olmalıydı. Sınıfa hızlıca göz gezdirdiğinde kalabalık olduğuna karar verdi ve sol elini çenesine yaslayarak beyaz saçlı çocuğu izlemeye başladı. Yumuşak olduğu uzaktan bile belli olan dağınık saçları gülmesiyle eş zamanlı sallanırken bir eliyle de yanında oturan Tengen'i dürtüyordu. Giyuu, ona gülmenin ne kadar yakıştığını düşünmeden edemedi.

Fark edilmeyeceğini düşündüğü için gözlerini ondan ayırmak istemiyordu. Bir süre çocuğun çekik gözlerini, açık pembe dudaklarını, yüzündeki ve -beyaz gömleğinin açıkta bıraktığı kadarıyla gördüğü- göğsündeki yara izlerini inceledi. Giyuu onu her incelediğinde olduğu gibi nasıl bu kadar yakışıklı olabildiğini düşündü ve iç geçirdi.

"Tomioka?"

Hemen arkasından duyduğu tanıdık sesle olduğu yerde sıçradı. Daha sonra derin bir nefes aldı ve toparlanarak oturduğu sırada arkasına döndü.

"Beni korkutmayı başardın, Shinobu." Donuk bakışlarını arkadaşına yolladı, fakat o bundan etkilenmişe benzemiyordu. Sevimli gülümsemesini takınıp Giyuu'nun yanındaki boş sandalyeye oturdu.

"Nereye dalmıştın böyle?" İmalı ses tonu, Giyuu'yu sıkıştırmaya başlayacağının bir habercisi gibiydi. Kafasını ilerideki küçük arkadaş grubuna döndürdükten sonra imalı bakışlarıyla yanındaki oğlana döndü.

"Hiçbir yere." Giyuu kollarını göğsünde birleştirip arkaya yaslandı, kızı inandıramayacağını bilse de kendini savunma ihtiyacı hissediyordu.

"Tabii, eminim öyledir." Shinobu gözleriyle oğlanın önündeki defteri işaret etti. Giyuu anlamamış bir şekilde defterine baktığında gördüğü çizimle sessiz bir küfür savurdu. Çizdiği şeyin Sanemi olduğunu onu bir kör bile fark edebilirdi.

Sinirle defter yaprağını koparttı ve buruşturdu. Onu tanıyabilirdi, onunla arkadaş olabilirdi, onu yakışıklı bulabilirdi ve hatta onu çizebilirdi de; ama ona aşık olmak zorunda değildi. Sanemi, Giyuu'yu bir arkadaştan fazlası olarak görmezdi ve ona aşık olduğu gerçeğiyle yaşamak siyah saçlı oğlana zor geliyordu. Onu başkasıyla gördüğünü, başkasının elini tuttuğunu ya da bir başkasını öptüğünü hayal etmek bile kalbini paramparça ederken nefes alamıyormuş gibi hissediyordu.

"Muhtemelen bir sevgilisi vardır." Giyuu onun kadar çekici bir erkeğin yalnız olmayacağından neredeyse emindi.

"Sanmıyorum..." Shinobu kolunu sıraya yaslayıp tamamen ona doğru döndü ve sesini alçaltmayı ihmal etmedi. "Obanai bir süredir Mitsuri ile flörtleşiyor, Tengen ise bir tahtadan bile daha düz. Kyojuro kadar popüler biri olsaydı da kesinlikle haberimiz olurdu. Yani-"

"Lütfen... Lütfen bana daha fazla umut verme, Kocho." Oğlan cümlesini bitirdikten sonra Shinobu tekrar konuşmak için ağzını aralamıştı ki sınıfta oluşan sessizlikle vazgeçti. Fizik profesörü içeri girmişti.

"Pekala, bunu daha sonra konuşacağız."

•••

İki saatlik blok dersin ardından kimseye gözükmeden hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Beyni patlayacakmış gibi zonkluyordu, bu haldeyken Kocho'yla hoşuna gitmeyen konular hakkında tartışmak istememişti. Uzun koridorda çıkışa doğru yürürken bir sonraki dersinin kaçta olduğunu hatırlamak adına telefonunu kontrol etti. Yaklaşık iki saatlik bir boşluk olduğunu görünce rahat bir nefes aldı.

Binadan çıktıktan sonra hızlı adımlarla merdivenleri indi ve kampüsteki favori yerine doğru yürümeye başladı. Kısa süre sonra çam ağaçların arasına ulaştığında omzundaki çantayı çıkartıp kalın gövdeli bir ağaca yaslanarak oturdu. Burası pek kalabalık olmayan huzurlu bir köşeydi ve Giyuu genelde kafa dinlemek için burayı tercih ediyordu.

Çantasındaki paketli sandviçi yedikten sonra çok daha iyi hissetti. Ayaklarını uzattı ve kafasını ağaca yasladı. Baharın ılık rüzgarında sallanan ağaç yapraklarının sesiyle gülümsedi. Huzurla gözlerini kapattığında kendini istemsizce hayal dünyasında buldu. Hayal dünyası Giyuu için çocukluğundan beri bir kaçış noktasıydı. Gerçekliğin yorucu ve can acıtıcı olduğu zamanlarda kendini küçük kurgular yarattığı hayallerine kaptırıyordu.

Son zamanlarda çoğunlukla iblislerin olduğu ve kılıç ustaları tarafından öldürüldüğü bir evren hayal ediyordu, zamanını bu dünyanın detaylarını düşünmekle harcıyordu. Aklında canlananlarla birlikte gözlerini açtı. Çantasından defterini ve kalemliğini çıkardı, kesinlikle çizmek istiyordu.

Kaleminin kağıtta çıkarttığı ses bir süre yaprak hışırtılarına eşlik etti. Giyuu tüm dikkatini yaptığı çizime vermişti, neredeyse nefes bile almadan aklındakini kağıda dökmeye uğraşıyordu. Sonunda tatmin olduğunda durdu ve çizimini incelemek için kollarını ileri uzatarak defteri kendinden uzaklaştırdı.

Defter yaprağındaki Shinazugawa, tehlikeli sırıtışıyla ona bakıyordu. Beyaz gömleği, siyah ceketi ve botlarına elindeki katana eşlik ediyordu. Kesinlikle detaylandırılmayı ve renklendirilmeyi hak eden bir çizim olmuştu.

"Cidden fena değil." Sessizce mırıldandığı cümlesi karşılık bulduğunda panikle defterini kapattı, bugün yakalanmaktan bıkmış usanmıştı.

"Ne fena değil?" Defteri aşağı indirdiğinde tam karşısında duran Sanemi'yi gördü. Daha korkunç bir tesadüf olabileceğini sanmıyordu.

"Hiç, hiçbir şey." Normal bir yüz ifadesi ve ses tonu takınmaya çalışırken rahatsız bir şekilde yerinde doğruldu. Sanemi'nin gözleri hala üzerinde geziniyordu.

"Oturabilir miyim?" Beyaz saçlı çocuğun sesindeki sakin ton, midesindeki kelebekleri hareketlendirmeye yetmişti. Onun görünenin aksine, aslında ne kadar kibar biri olduğunu biliyordu ve en az sinirli yönü kadar bu yönü de hoşuna gidiyordu.

Hafifçe kenara kaydı ve böylece Sanemi, parfümünün kokusunu alabileceği ve hatta sıcaklığını hissedebileceği kadar yakınına oturmuştu. Giyuu, hızlanan kalp atışlarıyla birlikte adeta 40 derece ateşi varmış gibi hissetmişti.

"İyi misin? Çok yorgun gözüküyorsun." Beyaz saçlı çocuk dizlerini kendine doğru çektikten sonra ona doğru dönmüştü. Giyuu, bu yakınlıktayken her ne kadar dikkati dağılsa da sakin kalmaya çalışıyordu.

"İyiyim. Sadece... Bilirsin, fizik. Aram pek iyi değil."

"Anladım." Bu sessiz yanıtın ardından Giyuu ikili arasındaki konuşmanın bittiğini düşündü. Fakat Sanemi'nin tekrar konuşmasıyla yanılacağını bilmiyordu. "İstersen seni çalıştırabilirim, biliyorsun ki vize haftasına yalnızca bir ay kaldı."

Tomioka Giyuu, aldığı teklif karşısında gergin bir şekilde yutkundu. Sanemi'nin bu iyi yönü de nerden çıkmıştı şimdi? Üstelik niye onunla ilgilenmek istediğini anlamıyordu.

"Teşekkür ederim ama bunun karşılığını verebileceğimi sanmıyorum." Siyah saçlı çocuk utangaç bir tavırla elini ensesine götürdü. Şu an liseli ergen bir kız gibi davrandığı için kendinden nefret ediyordu.

"Belki benim de resmimi çizersin, böylece ödeşmiş oluruz." Sanemi cümlesini bitirdikten sonra gülümsedi, o her gülümsediğinde Giyuu kalp krizi geçirecekmiş gibi hissediyordu. Üstelik Sanemi onun çizim yaptığı fark etmişti. Bu gerçekle bir an yutkunamadı, ne ara fark etmişti? Çizerken onu görmediğine emindi, yoksa sınıfta mı fark etmişti?

"Öyleyse Cumartesi akşam yedi, Tomioka. Geçen hafta topluca gittiğimiz kafede." Giyuu, düşüncelerinin arasında ona cevap vermeyi unuttuğunu ancak fark etmişti. Beyaz saçlı çocuk, cümlesi bittikten sonra oturduğu yerden kalktı ve arkasında hayranlıkla onu izleyen birini bırakarak yavaş adımlarla oradan uzaklaştı.

~
selam, bu yazdığım ilk sanegiyuu kurgusu. ve aslında bu yazdığım ilk manga/anime karakterleri barındıran kurgu.. biraz endişeliyim, umarım başarabilmişimdir. görüşmek üzere.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top