İlk
Yazardan
Vakit akşama yaklaşırken üç arkadaş otobüste ikisi oturmuş biri ayakta vaziyette gidiyorlardı. Namjoon'un içi telefon konuşmasından sonra rahat etmemiş, ne olur ne olmaz diye arkadaşını şirkete uğramaya ikna etmişti. Taehyung'a kalsa inat edip gitmezdi. Yani merakına yenik düşmediği takdirde.
İnecekleri durağa geldiklerinde ayaklanıp indiler otobüsten.
"Bombok herifsin Namjo. Yeminle bombok herifsin. Huysuz herifin teki diyorum illa git illa git."
Otobüse bindikleri andan itibaren süren sessizliği Taehyung bozmuştu. Kendine bile söyleyemese de korkuyordu. Patronunu yeniden anlayışla karşılayıp,kaba tavrını yine görmezden gelebileceğinden korkuyordu.
"Stajyersin oğlum sen salak salak konuşma gidiyoruz işte. Baktın bir sorun yok döneriz. İşinden her an olabilirsin böyle şirketlerde."
Namjoon grubun beyni olarak yine arkadaşının düşünmediği detayları düşünerek hareket etmişti. Maddi durumu iyi olan ailelerin çocukları olsalar dahi özellikle Taehyung'un şirketinin verdiği deneyimi belki hiçbir zaman kazanamayacaklarının bilincindeydi.
Birlikte mi çıkmalılar yoksa Taehyung kendisi çıkıp geri dönmeli mi konusunda ufak bir tartıştıktan sonra birlikte kata çıkıp Jungkook ve Namjoon'un kapıda beklemesine karar verdiler.
Kata çıkana, asistan hanıma haber vermesini söyleyene kadar her şey çok hızlı ilerlemişti. Taehyung içerdeki adamın tavrının nasıl olacağını hesaplamaya çalışıyor, aklı hep boşluğa düşüyordu.
"Stajyer Kim ve iki arkadaşı geldiler efendim."
"~~~~~~~~~~"
"Evet efendim öyle."
"~~~~~~~"
"Tamam efendim geliyor."
Asistan hanım, telefonu kapatır kapatmaz Taehyung'a eliyle girmesi için işaret etmişti.
****
Seokjin telefon konuşmasından sonra üzerindeki gergin havayı dağıtamamış tüm günü o sinirle geçirmişti. Zihnine gelen düşünceleri bir türlü dağıtamadığını anladığı zaman tüm enerjisini işi üzerine yoğunlaştırmaya çalışmış, şirketlerinin üstlendiği dizayn işlerini tekrar tekrar inceleyip kusur bulduğu noktaları değiştirmişti.
Saatler ilerledikçe işle olan ilgisi onu rahatlatmaya başlamış, içindeki gerginliği biraz olsun dindirebilmişti. Ta ki asistan hanım telefon edene kadar...
Telefonda Stajyer Kim'in arkadaşlarıyla birlikte şirkette olduklarını duyduğunda gayriihtiyarı aynı yaşlarda çocuklar olup olmadıklarını sormuştu.
Belli ki içlerinden birisi telefonu açandı,diye düşündü. Sinir tekrar bedenini ele geçirirken sakin olması gerektiğini adı gibi biliyordu.
Nedendir bilinmez telefonu Taehyung'un değil de başka birinin açması ona dokunmuştu.
Asistanına çocuğun gelmesini söyledikten birkaç dakika sonra kapının çalındığını işitti. Tam da şimdi sinirli halinin yanına mide krampları da eklenmişti.
Taehyung içeri girdiğinde başıyla masasındaki Seokjin'i selamladı. Saygı, diye geçirdi içinden. Saygılı duracaktı patronuna karşı.
Karşısında gördüğü yüz yorgundu. Gözleri günlerdir uyumamış gibi yorgunluğunu haykırıyor, kaymış gömlek yakası dağınık bir görüntü sunuyordu.
Gözleri Seokjin'in açılan boynundan omzuna kadar olan kısma kaydı birden. Birkaç saniye içinde gördüğü o güzel kısım yutkunmasına sebep olmuştu.
"Öhm! Stajyer Kim, neden geldin?"
Taehyung'un gözleri adamın konuşmasıyla yukarı doğru çıkıp Seokjin'in gözlerini bulmuştu. Dalga mı geçiyordu?
"Yönetici Kim, beni aramıştınız. Arkadaşım açtı. Gerek yok demişsiniz ama ne olur ne olmaz diye uğramak istedim."
"Evet, arkadaşınla konuştuk. Ve sanırım onu da getirmişsin. Gerek yok dediğimi anlamadınız mı?"
Taehyung'un, Seokjin'in gözlerinde gördüğü öfke 'arkadaşın' derken daha da koyu hali almıştı. Neden bu kadar tepkili olduğunu anlamayan Taehyung'un soğuk bakan gözleri şimdi şaşkınlığa ev sahipliği yapıyordu.
Şaşkınlığı ikinci plana atan ise içine dolan öfkesi olmuştu.
"Ne zaman beni aşağılamayı bırakacaksınız? İnsan yerine bile koymuyor musunuz gerçekten? Elimden geleni yapıyorum. İşinizde çok iyisiniz, hatta en iyisi sizsiniz bunu asla inkar edemem. Ama, ama gerçekten en iyi patron da siz misiniz?"
Günlerin patlamasının bu şekilde olacağını ikisi de beklemiyordu. Karşısında konuşan çocuğun söylediği sözlerle çenesi kasılan Seokjin ayağa kalkıp çocuğun yanına ilerledi.
İki kolundan tuttuğu gibi karşıdaki duvarla kendi arasına sıkıştırdı. İkisi de öfkeyle solurken nefesleri birbirlerine karışıyordu.
Seokjin çocuğun dibindeyken tehlikeli bir ses tonuyla sözü alan taraf oldu.
"Nereye baksam orada bitiyorsun. Sözlerin... Davranışların... Beni neden kışkırtıyorsun Kim Taehyung?"
Taehyung'un içindeki çocuklar koşturuyor, yanlarına birkaç çocuk daha ekliyorlardı şimdi. Duyduğu sözler sanki basit bir soru değildi. Sanki... Adını koyamadığı hisler uçuşuyor, ruhları dans ediyordu.
Gözlerini yere indirdi. Cesareti kırılmış, bedenlerinin yakınlığı onun heyecanlanmasına sebep olmuştu.
"Be-benim sizi kışkırttığım falan yok. N-ne yapıyorsunuz bırakır mısınız?"
Karşısında titreyen çocuğun haline sinirle bir gülümseme gönderdi Seokjin. Az önce karşısında kaplan kesilen çocuk şimdi küçük bir kedi gibiydi.
Taehyung yakınlıktan dolayı kafasını yana çevirirken Seokjin diğer taraftaki duvara alnını yaslamıştı. Şimdiki durumlarından hem ölesiye nefret ediyor, hem de bedenini bu tesirden alamıyordu. Midesi zorluyor olsa da duruşunu bozmadı. Çocuğun kulağına doğru eğildi.
"Her şeyin en iyisi olduğumu teyit etmene ihtiyacım yok çocuk. Ama ağlamak istiyorsan Yönetici Yardımcısı Ahn veya arkadaşın sana omuz olacaktır."
Duyduğu isim, hissettiği ima öyle dokunmuştu ki ruhuna çocuğun, öyle çok kırılmış hissediyordu ki. Hep sanki daha fazlası mümkünmüş gibi kırıp döküyordu bu adam.
Kollarını sabit tutulduğu yerden kımıldatmaya çalışıp yerinde huzursuzca kıpırdadı.
Tüm bedenini etki altına alan bu yakınlığı istemiyordu artık. Ruhu yoruluyor, gencecik kalbi dayanmıyordu.
"Neyi ima ettiğinizi az çok anlıyorum. Ama size Yönetici Yardımcısı Ahn'a ne cevap verdiğimi söyledim. Neden her sinirlendiğiniz anda bana böyle davranıyorsunuz?"
Istemsizce akan gözyaşları yüzünden burnunu çektiğinde Seokjin'in de bakışları yüzünde dolanıyordu çocuğun.
Elinin tersiyle gözyaşlarını silip devam etmeye çalışsa da gücünü toplayamıyordu.
"Ağlama çocuk."
Seokjin Taehyung'un kollarındaki ellerini gevşetip yüzünü geriye çekti ve daha dikkatle baktı çocuğun yüzüne. Seneler önce o sokakta ağladığı zaman herkes kulağını tıkamıştı. O, bunu yapanlardan olmayacaktı. Karşısında titreyerek ağlayan çocuğa baktı. Konuşmuyorlardı, konuşunca mutlaka birileri kırılıp dökülüyordu, daha çok Taehyung.
"Ağlama, çünkü sen ağladığın zaman ruhuma dolan pişmanlıkla baş edemiyorum."
Odada yankılanan sözler mide ağrısından yüzünü buruşturmuş adamla, bu adama karşı hissettiği kırgınlığı kaldıramayıp günler sonra karşısında ağlayan çocuğun gözlerini birbirine denk getirmişti.
Insan nasıl olur da bu kadar kısa zamanda birbirine böyle çekilirdi? Bu kadar zamandır tanıdığı insanın kendini böyle hissettirmesine izin verirdi?
Şüphesiz insan kurar, kader gülerdi.
"N-neden tiksiniyor gibi bakıyorsunuz hep?"
Saniyeler sonra gelen konuyla bağımsız soru Seokjin için beklenmedik olmuştu. Çocuktan tiksinmiyordu. Aralarındaki bu inişli çıkışlı durumun tam karşılığı neydi bilmiyordu ama tiksinmek kesinlikle olamazdı.
Böyle mi düşünüyordu gerçekten? Midesine giren krampların nedenini az çok bilse de bunu çocuğa anlatmayı istemediğini farketti. Ne diyecekti? Bir erkekle böylesine yakın olduğum için, mi? Çocukluğumdan tiksindiğim için mi derdi yoksa?
"Sen güzel bir çocuksun Kim Taehyung ve emin ol senden kimse tiksinmez. Ah, sanırım şimdi gitme vaktin. İçerideki lavaboda elini yüzünü yıka, arkadaşların merak etmesin."
Söylediği sözlerden sonra çocuğun önünden çekildi Seokjin. Taehyung boşluğa düşmüş gibi hissetse de rahat kalan kollarıyla duvardan destek alıp lavaboya doğru ilerledi.
Az önce duyduğu sözlerin güzelliğini tartacak kadar açık hissetmiyordu zihnini. Belki sonra gecelerce düşünecekti ama şimdi tek idrak edebildiği sinir boşalması yaşamış, boşluğa düşmüş haliydi.
Taehyung lavaboya girdiğinde arkasından bakan Seokjin ise söylediği sözlerinden ötürü garip hissediyordu. Daha önce hiç böyle bir etki altında kalmamış, böyle bir enerjiyle sarmalanmamıştı.
Kendinden küçük, erkek ve stajyeri olan birine karşı böyle şeyler hissetmesi onun içinde fırtınalar kopmasına sebepti. Bu derin hisler onu sardıkça sinirlenip ufak detaylardan büyük patlamalar yaşadığının farkında bile değildi.
Çocuk ağladığı zaman ona sarılmak istemişti. Hasta olduğu zaman başında beklemiş, dahası hiç gitmeden gece boyu onunla kalmış birisiydi Taehyung.
"İlk kez," dedi.
"İlk kez böyle bir şeye şahit oluyor ruhum."
Onları kader denk getirmişti. Nasıl oldu ne oldu bilinmez, bu yolda sürüklenip gitmişlerdi çoktan.
O gün kendileriyle olan sessiz hesaplaşmalarında en çok dikkat çeken Seokjin'in evinde yankılanan şu sözler oluyordu.
"Tanrım, eğer varsan, ben o iğrenç adamlar gibi birisi olmak hiç istemiyorum."
******BÖLÜM SONU******
Merhaba arkadaşlar 💜 Kısa ve çok uykulu halde yazdığım bir bölüm oldu, bunun için özür diliyorum. Güzel yorumlarınız için hepinize teker teker teşekkür ederim. Çok yoğun günlerden geçerken bulduğum 2 saatlik arada bölümü yazmaya çalıştım. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur.
Seokjin çok yaralı bir karakter arkadaşlar. Umarım onu anlamaya çalışırsınız. Sizi seviyorum 💜💜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top