WGM (FİNAL)
Taehyung'dan
Ben Kim Taehyung,
Dünyadaki tüm aşıkların ruhuyum. 'Çocuk' adımlarımla yürüdüm Kim Seokjin'in bahçelerinde.
Ayaklarıma dikenler battı bazen, bazen ise güller kokladım bu bahçede.
Tanrı şahit ki, asla pişman olmadım.
Rüyalar sundu bana Seokjin. Rüyaydı tüm bu yaşanılanlar, rüyaydı çünkü hem gerçek olamayacak kadar güzel hem de kabullenilmeyecek kadar ayrıydık dünyadan.
İnsanlar eğreti bakardı bize, ülkemizde kabul etmezlerdi bizi.
Yine de, bir gün bana sorarlarsa eğer tüm aşık ruhlar üzerine yemin ederim ki onu sevdiğimden asla pişman olduğumu duyamayacaklar benden.
****
"Rüyadan uyanma vakti, Kim Taehyung..."
Sevdiğim adamın kulaklarıma ulaşan sesiyle içim ürperirken, gözlerim bahçenin içindeki cam mekandan çıkıp bana doğru gelen bedende kilitlenmişti.
Titrekçe nefes verip elimi Seokjin'den çekmeye çalışsam da, o buna izin vermedi.
Telaş hakimdi bedenime, korkuyla iş birliği yapmış bir telaş...
Adımları iyice yakınıma ulaşan kadınla birlikte gözlerimi kapattım. Beni böyle görmesini istemiyordum.
Beni bir erkeğin elini tutarken görürse,kızardı. Çekerdi kendini benden, onsuzluğu tattırırdı.
"O-oğlum?"
Her zaman olduğu gibi sıcak olan elleriyle boşta kalan elimi kavradığında şaşkınca bakıyordum. Gözlerim ellerimizden, bal rengi gözlerine çıkarken senelerin yorgunluğunu hala güzel taşıyan kadına baktım.
Anneme...
"Anne bak, be-ben yani biz..."
Yalvarırcasına Seokjin'e baktım. Şimdi inatla kavradığı elimi bırakması gerekiyordu,yeri değildi. Benim aksime kendinden emin olan bakışlarıyla onaylamadı isteğimi.
Dahası uyarırca sıktı elimi.
Dolan gözlerimi göz kapaklarımın altına gizledim. Nasıl olduğunu anlamasam da, annem buradaydı.
Seokjin'den önceki hayatımın tek değerli hazinesi olan, kadın...
O an, pişman değildim elini tutmaktan.
Pişman değildim sevgimden.
Sadece korkuyordum, annemin beni bırakmasından korkuyordum.
"Benim güzel yavrum... Kendi gibi güzel birini seven oğlum..."
Titreyen dudaklarımı ısırıp gözlerimi açtım. Sözleri şefkat doluydu, kızgınlık değil. Ruhumdaki kuşlar bu sözlere karşılık kanat çırparken eli yanağımı bulmuştu. Akan yaşlara aldırmadan gülümsedim yüzüne. Yanımdaki sevgilim ise, az öncenin aksine elimi bırakmış bizi izliyordu.
"Ben içeri gidiyorum. Birazdan gelirsiniz."
Onay beklemeden ayrıldı yanımızdan Seokjin. Bizi yalnız bırakmak istediği aşikardı.
"Anne sen nasıl, yani ah neden geldin?"
Her zaman ondan aldığımı düşündüğüm gülümsemesiyle baktı yüzüme. Gözleri kısılmış, dudakları kare şeklini almıştı.
"Seokjin oğlum getirdi." gözlerim cam mekandaki dikkatli bakışlarla bizi izleyen adama kaydı.
"Birkaç gün önce bizim eve geldi. Başta sadece iş yerindeki büyük patronun olarak benimle konuşmak istediğini sandım. Ama öyle olmadı. Seni ne kadar sevdiğinden bahsetti. Kızdım önce, ama..." onun da yanakları yaşlarla ıslanmaya başlamıştı. Kafasını bir an arkaya çevirip gülümsedikten sonra bana döndü.
"Evden kovsam da gitmedi, hatta sabaha kadar kapının önünde yatmış. İşe giderken onu o halde görünce kıyamayıp aldım içeri. Saatlerce konuştuk. Öyle güzel seviyordu ki sözlerinde seni..." dudaklarını yanağıma bastırıp geri çekildi. Şok içerisinde anlattıklarını dinliyordum.
"Sözün kısası, benim artık iki oğlum var. Canımdan öte sevdiğim iki oğlum oldu benim o gün. Ve bugün de anladım ki, sen dünyadaki sana en çok yakışan insanı seçmişsin yavrum. Kızmadım sana, aksine gurur duydum."
Kurduğu her bir cümle içimdeki hayat damarlarına yenisini ekliyorken, mümkünmüş gibi daha da çok sevdim Seokjin'i. Öyle çok sevdim ki, dünya dolardı sevgimle.
Savaşları bitirecek gücü arkama almış gibiydim. Sanki insanlığın yüzyıllardır aradığı sevginin tamamı içimde toplanmıştı.
Annemin kısa bir şekilde beni kucaklamasından sonra elimden tutup mekana doğru ilerlemesiyle adeta sürüklendim. Boşlukta süzülüyor gibiydim.
Kapıdan girdiğimiz an annem, elimi bırakıp kenara çekti bedenini. Elimin sıcaklığının bile değişmesine fırsat vermeyen ise şekilli parmakları ile elimi kavrayan adam olmuştu.
Tebessümle bizi izlediklerini anladığım insanlara kısa bir bakış atıp tüm ilgimi Seokjin'e verdim.
"Dünya yıkılsa, cehennem tam şu orta yere kurulsa, ben yine de mutlu giderdim ateşlere Seokjin. Ben seni sevdim ya, ölsem sevda karışır topraklara..."
Gözleri yüzündeki tebessümü ile aydınlanmıştı. Kafasını yana yatırıp baktı bir süre. Dünyanın merkezinde gibi hissediyordum şimdi.
"Kim Seokjin ve Kim Taehyung sizler misiniz beyler?"
Kafalarımız aynı anda gelen sese dönerken Seokjin benim aksime şaşırmış gibi durmuyordu.
"Evet,buyrun şöyle lütfen..."
Adamı ilerdeki bir masaya yönlendirdiğinde, etrafı inceledim bir süre. Öyle özenle hazırlanmış bir ortamdı ki. Mor ve beyaz renklerin muhteşem uyumu gözlerimi alıyordu adeta.
Çok geçmemişti ki, Seokjin'in sesiyle onurlandı kulaklarım.
"Rüyadan uyanma vakti sevgilim. Bugün bizim gerçek olacağımız gün... Bugün, tüm dünyaya karşı artık tek bir beden olacağımız gün. Bugün,"
Gözleri dolmuştu, yemin ediyorum gözleri dolmuştu.
"benimle sonsuz olmaya söz vermeye ne dersin?"
Bir dakika...
Bir dakika hayır durun...
Tam şu an, bizim burada evleneceğimizi mi ima ediyordu?
Kafamı çevirip az önce giden adama baktım. Üzerindeki kıyafet, Seokjin'in sözlerini teyit ederken bacaklarımın titrediğini hissediyordum.
Sonra etrafta bulunan insanlara döndü gözlerim. Çoğunun gözleri dolu doluydu. Ben şaşkınlıkla onları izlerken birkaçı elleri ağzında benden duyacakları sözleri bekliyordu.
Son olarak gözlerim Jungkook'u bulduğunda ağladığını görmemle tebessüm edip sevgilime döndüm.
Her ne kadar ülkemde bunun yasak olduğunu bilsem de, formaliteden de olsa olmasını istedim.
"Onca insan var burada sevgilim, biliyor musun sende gördüklerimi görecekler diye ödüm kopuyor." elimi yanağına götürüp okşadım.
"Rüyadan uyandığımda, karşımda rüya gibi duran sen olacaksan ben her şeye varım."
Dudakları dudaklarımı bulmuş, alkışlar adeta kulağımı sağır etmişti.
***
"Siz Kim Taehyung, Kim Seokjin'i eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Ellerimi tutan adama baktım. Onca dikenli yoldan geçmiştik birlikte, onca zorluğa göğüs germeye çalışıp da düşmüştük. Yine de sevmiştik işte, sevdanın ötesinde.
"E-evet..."
Aynı soru Seokjin'e sorulduğunda, benimle aynı şekilde cevaplandırdı soruyu. Titremekten tek kelimeyi bile zorla söylüyorduk.
Formalite olduğunu bildiğim bu organizasyonun böylesine profesyonelce olması beni şaşırtırken gözüm annemi ve arkadaşlarımı arıyordu.
O an tenime değen kağıt dokusuyla irkildim.
"Evlilik cüzdanınız..."
Adamın ısrarla elime tutuşturmaya çalıştığı cüzdanı şaşkınlıktan alamadığım için Seokjin alıp kalabalığa döndü. Cüzdan ellerimizin arasında yükseliyordu şimdi.
Alkışlar mekanı inletirken kulağıma dolan, sevdiğim adamın sözleriydi.
"Biraz haber takip etmelisin sevgilim... Artık ülkemize göre bizim evlenmemiz yasak değil. " dudaklarını kulağıma sürttü.
"Tüm dünyaya karşı dimdik duracağız derken şaka yapmıyordum."
****
"Neydi bu şarkının ismi?"
"Tonight..."
Gözlerimi kapatıp dinledim şarkıyı. Bizim şarkımız olarak seçmiştim aylar önce.
Onca insan bize odaklanmışken ben ellerimi Seokjin'in beline dolamış huzuru kokluyordum.
"Bir şair var... Tam da sana okumam için bir şiir yazmış. İster misin okuyayım?"
"Hıhm."
Tepkime kıkırdadıktan sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırıp güzel sesini duyurdu.
"Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi
Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi”
****
Ertesi gün
"Seokjin... Hadi kalk sevgilim kahvaltı yapalım."
Mırıldanarak arkasına döndü. Bugün evliliğimizin ilk günüydü ve ona kahvaltı hazırlayıp yatağa getirmiştim. Yorgun düşmüştük akşamdan sonra.
Hayır düğünden bahsetmiyorum.
"Seokjin, aşkım lütfen kalk artık."
"Bir daha desene..."
"Hı?"
Boğuk sesine şaşkınca cevap vermiştim.
"Aşkım desene."
Kaç dakikadır uyanması için çağırıyordum, aşkım dememe mi uyanmıştı sahi?
Gülüp çıplak göğsüne vurdum.
"Bu arada, aşkın sonunu evlilik getirir derler ne diyorsun?"
Kısık gözlerinin daha da kısılmasına neden olan gülüşüydü.
"Bizim sonumuzu yalnızca Tanrı getirebilir sevgilim, ki..." başımı hızla çekip dudaklarımı öptükten sonra çekildi.
"... Onun da varlığına hala tam inanmış değilim."
****
Yazardan
Söz bitmişti.
Onların aşkını da hikayesini de bitirecek bir güç yoktu ancak onların hikayesinin anlatıldığı kitap burada bitiyordu işte.
Dünyaya haykıracak kadar büyük olaylara şahit olmayan bir hikayeleri de olsa, ruhları dünyayı şereflendirecek kadar sevgi doluydu.
Kim Seokjin, Kim Taehyung'u çok sevdi.
Kim Taehyung, Kim Seokjin'i çok sevdi.
Hikaye bitti, perde kapandı. Geriye ise sadece bu cümleler kaldı.
*******BÖLÜM SONU*******
Merhabalar💜
Sondayım şimdi. Sizin gibi insanları tanımaktan şeref duyduğum bir hikayenin sonuna geldim. Tüm destekleriniz için minnettarım.
Kendinize çokça iyi bakın.
Sizi çok sevdim, Taejin'i çok sevin...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top