Sessiz Sesler

Kahve dökülmesi olayının üstünden 1 haftaya yakın geçmişti. Taehyung her ne kadar konuyla ilgili kırgın hissetse de Bay Kim'in onun patronu olduğunun bilincindeydi. İş yerlerinde insanlar gergin bir hayat sürüyorlar, diye düşünüyordu artık. Bu ise yaşanan olayı sinesine çekmesine yardımcı olmuştu. Olay Seokjin cephesinde de farklı bir seyir izlemiyordu. İş yerinde yaşanmış bir olayı kindarlık yaparak haftalarca unutmayacak kadar tecrübesiz değildi. Üstelik Çocuk daha küçüktü, böyle hatalar yapması normaldi.
Olayı atlatmışlardı atlatmasına da hala birbirlerinin yüzlerini görmüyorlardı, Taehyung şirkette bulunduğu sabahlar kahveyi 18.kata getiriyor asistana rica minnet bırakıyor ve Yönetici Kim onu katta görmeden gidiyordu. Aralarında kırgınlık kızgınlık olmasa bile "Insan bazen bazı yerlerde durmamalı." düşüncesi Taehyung'u Yönetici Kim'den uzak durmaya itiyordu.
Bu sabah da yine aynı rutin yaşam devam edecek, Taehyung şirkete gelecekti. 3 gündür okuldaydı ve şimdi çalışmak için şirketin yolunu tuttu. Yönetici Kim'in kahvesini almak için 12.kata geldi önce,sonra 18.kata çıktı. Şimdiye kadar her şey normal ilerliyordu ta ki asistan hanımın bulunmadığı masayı görene kadar. Yönetici Kim'in gelmesine az kalmıştı, eğer onunla karşılaşmak istemiyorsa kadını aramak yerine odasına bırakıp çıkması en mantıklısı olurdu.
Usulca adım attı içeriye. Geçen seferki gibi oyalanmadı ve masaya koydu kahveyi. Odadan çıktı ve asansörü çağırdı. Asansör kata geldiğinde kapılar açılırken içerden çıkmaya hazırlanan tanıdık simayla gerildi Taehyung. Adamın inmesi için geri çekilirken nezaket gereği, "Günaydın efendim, iyi çalışmalar." diyerek attı kendini asansöre. Gerginliğinin birazdan son bulacağına dair olan inancı bir cümleyle uçtu gitti. Geri açılan kapıların önünde duran patronunun sesini günler sonra duymak garip gelecekti.

"Odama gel Çocuk, bana yardım edecek birilerine ihtiyaç var. Asistan hanım raporlu."

Kim Seokjin'den
Neden karşımda titrediğini anlamıyorum çocuğun. Kahve olayı beceriksizliğinden sonra bu kadar etkilenmiş olması normal gelmiyordu bana. Aramızda, staja alırken dosyasında gördüğümden hareketle, 7-8 yaş vardı. Tahmin ediyorum ki, bu kadar etkilenmesi de yaşı yüzündendi. Ben önde o arkamda odama geçtik. Asistanım 1 haftalık raporluydu. İşlerimi o olmadan da yola sokabilirdim elbette ama getir götür işlerinde, dosya düzeltme işlerinde kaybedecek kadar çok vakte sahip olmadığım bir haftaydı.
Elimle deri koltuğu işaret ettim. "Otur, çocuk."
"Efendim, bana çocuk demeseniz? 19 yaşıma girdim. Reşitim."
Koltuğuma doğru ilerlediğim için arkam dönüktü. Bu sözleri neden olduğunu anlamadığım şekilde tebessüm etmeme sebep olmuştu. Aniden yüzümü toparlayıp dönmeden önce eski surat ifademi geri kazandım. Bir çalışan ile gülüşerek sohbet edilmez, diye geçirdim içimden. Prensipler her durumdan ötede geliyordu.
"Tamam çocuk."
Elleriyle oynarken bir anda bana çıkardı bakışlarını. Sinirli olduğu her halinden belli oluyordu kendini yatıştırmak için derin bir nefes aldı ve bakışlarını indirdi. Eğer sokakta böyle birisiyle karşılaşmış olsaydım, onun için şunu düşünürdüm: Sevimli. Ama şimdi karşımda duran bir stajyerdi ve burası da sokak değildi.
Elime aldığım dosyaları önüne koydum. "Üstlerinde tarih yazıyor, ona göre kağıtları sıraya koyarsın. Şu mavi kapaklı dosyada Bay Johann'ın şirketimizle yapmış olduğu anlaşmayla alakalı bir kağıt olacak. Bulduğunda bana getir."
"Peki Kimçi, ay özür dilerim efendim Kim-shi demek istemiştim. İyi çalışmalar sevgiler saygılar. Ne diyorum ben görüşürüz."
Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamla onayladım. Şu bir haftada farkettiğim bir şey vardı. Dürüst olmak gerekirse, o şirketteki en farklı kişiydi.
....
3 Saat sonra

Taehyung'dan
"Ya Kim Taehyung sen ne tür bir yaratıksın olm. Adama kimçi demek ne kimçi ne! Aha al odasına gidiyorsun şimdi zaten adam sinirli, gergin, psikonat yok neydi o kelime ya psikko muydu ahabsjdhdjdhjd"
Artık düşüncelerimde bile random atmaya başlamıştım keşbişolsun. Yönetici Kim'in söylediği kağıdı bulmuş, işlerimi de bitirmiş şekilde asansöre doğru ilerliyordum. Tam binecekken birisi ismimle seslendi.
"Taehyuuung!"
"Hooop!" (Ismail Abi ses efekti)
Arkamı dönmemle Chayeong Hanım olduğunu gördüm. Geçen gün asansörde ismimi sormasıyla tanışmıştık. Ve şimdi kadına Hooop! demiştim. Alışkanlığa bak anasını satayım.
"Nasılsın? Bugün havalı gözüküyorsun."

       (Stajyer Kim)

Ay bu ses tonu bu hareketler... Yani bir ihtimal bir seçenek olarak bu kadın şu an bana fazla mı ilgili davranıyor, bana mı öyle geliyor? Gitmem gerektiği de bir gerçekken şimdi durup onunla sohbet edecek de değilim üstelik.
"Teşekkür ediyorum, siz de öyle. Ya şimdi gitmem gerekiyor Yönetici Kim bir kağıt bekliyor. Üzgünüm görüşürüz."
Tam ağzını açacakken koşar adımlarla yanından ayrıldım. Hiçbir kadının bu tarz samimi ve ilgili halleri beni etkilemiyordu. Neden olduğu henüz anlamamıştım ama doğduğum günden bu güne kadar hiçbir karşı cinse karşı bir şey hissettiğimi hatırlamıyorum.
Kat 18 e vardığımda hızla odaya ulaştım kapıyı nazikçe tıklatıp içeri adım attığımda çok farklı bir manzara beni bekliyordu. Uyuyan bir Yönetici Kim.
Gündelik hayatında, yani en azından şirkette gördüğüm kadarıyla, kibir abidesi bir adamdı Kim Seokjin. Kimsenin duygularına hatta kendi duygularına bile önem verdiğine inanmıyordum. Tabi bu kadar kısa zamanda tanıdığım insan için yanlış çıkarımlar yapıyor da olabilirdim. Şimdi ise... Şimdi karşımda duran insan bir tabloyu andırıyordu. Kibirden duygusuzluktan uzak masum bir şekilde uyuyan adama baktım. Dev sayılacak cüssesi savunmasız duruyordu. Kafamı iki yana sallayıp olayın büyüsünden çıkmaya çalıştım. Evet büyüsünden.
Elimdeki dosyaları yavaşça masaya bırakıp Yönetici Kim'e seslenip seslenmemek arasında gidip geldikten sonra getirdiğim kağıt belki önemlidir diye düşünerek seslenmeyi tercih ettim.
"Yönetici Kim, lütfen uyanın efendim."
Sabahları ateşe basmış kargalar gibi çığrına çığrına beni uyandıran kadının oğlu olarak inanılmaz kibar şekilde insan uyandırıyordum baksanıza.
Seslenmemle birlikte hızla gözleri açıldı karşımdaki adamın. Yanlış bir şey yapmış ve yakalanmış gibi bakıyordu. Doğruldu. Kendine gelmeye çalışıyordu sanırım. İlk defa onu bitkin ve uykuya muhtaç halde görüyordum.
"Ne zamandır buradasın? "
Kalın bir sesle sorduğunda bir anlığına ses tonuna düşecek gibi oldum. 3 salise falan.
"Şimdi geldim efendim. Dosyaları ve Johann Bey'le ilgili istediğiniz kağıdı getirdim. Seslenmek istemezdim ama belki önemli ola..."
"Çok konuşuyorsun küçük. Bu kadar açıklamaya gerek yok. Hadi git."
Lafımı keserek ayağa kalktı. Tabi ben de paniklemiş gibi aniden tüm sülaleme kadar açıklama yapma durumuna düşersem adam da susturur. Çıktım odadan.
Küçük neyse artık bir de o çıktı, diye düşündüm. Yok çocuk yok küçük. Sanki adam 50 yaşında. Var mıdır lan o kadar? Oha Tae yuh saçmalama. Yoktur yoktur.
....

Akşama kadar Kim Seokjin beni çağırdı ben dosya getir götür yaptım. Neden uykuya ihtiyaç duyduğunu daha iyi anlıyordum. O çok çalışan bir adamdı. Ondan nefret bile etseniz iş ahlakını, işine olan düşkünlüğünü görünce saygı duyardınız. Deli gibi çalışıyordu. Tam anlamıyla delirmiş gibi. Yemek yemek için dışarı çıktığında bile yanında dosya götürdüğünü görürdünüz. Ne manyaklık ama!
Şimdiye kadar şirkette onu seven birisine hiç rastlamamıştım. Ancak şu bir gerçek ki ona güvenmeyen kimse de yoktu. İşler zora girdiğinde kesinlikle halleder diye düşünüyoruz demişti birkaç gün önce muhasebedeki hanım. Kesinlikle, demiştim içimden, ne büyük güven.

Yazardan
Taehyung o gün çok yorgun düşmüştü. Arkadaşlarının buluşma teklifini dahi reddedip eve geçti. Uykuya dalmadan önce aklına bir görüntü düştü.

((Arka planı yatak olarak düşünmeyiniz.))

Bu görüntü öyle bir görüntüydü ki Stajyer Kim'in belki de asla kendine itiraf edemeyeceği bir şeyi bangır bangır haykırıyordu.

Taehyung doğduğu andan itibaren hiçbir karşı cinsten bu görüntüyü gördüğü andaki kadar etkilenmemişti.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top