Özlem

(1 AY SONRA)

Taehyung'dan

"Lan Jungkook! Hani "Kinkim bin sini kildiririm ilirm kirmi." diyordun lan habeş maymunu suratlı! Sıçrayarak uyanmasam işe gidemeyeceğim."

Jungkookların evinde tek elimde giyeceğim çorap, diğer elimle pantolonumu çekiştirirken bir yandan da Jungkook'a sövmekle meşguldüm. Şerefsiz adi beni uyandırmamıştı, az daha işime geç gidecektim kendim uyanmasam.

"Auma kankouui ne bileyoom kalkamaidodim."

"Önce bi ağzını kapatarak esne lan şerefsiz. Senden medet umanda kabahat."

Jungkook odada hala uyku mahmurluğu ile esnerken ben giyinmeyi bitirmiştim. Alelacele saçıma da şekil verdikten sonra işe giderken taktığım çantamı sırtlayıp evden çıktım. Tek tesellim Jungkookların evinin iş yerime yakın olmasıydı. Bu yüzden zaten ailesi tatil için başka bir şehre gittiklerinde bir iki haftalığına onlara kalmaya gelmiştim.
Kendi düzenimden uzak kalmak istemem de etkiliydi bu durumda.
Kendimi toparlamıştım biraz. Şirketten ayrılmamın başlangıçta olduğu kadar etkisi kalmamıştı üzerimde.
Şimdiki çalıştığım insanlar daha rahat, daha az hırsları olduğu göze çarpan ve daha ılımlı diğer şirkete göre. Ama bu kadar olumlu durumun içinde Yönetici Kim'i özlediğimi hissediyorum. Beynim onun odasındaki yakınlaşmayı defalarca kez önüme sunuyor.
Kendi içimde neredeyse her gün hissediyorum ordaki hissettiğim duyguları. Bu geçen bir ayda defalarca kez canlanan görüntüler bana Yönetici Kim'den sadece etkilenmediğimi, talihsiz bir platonik durumuna düşmüş olabileceğimi düşündürüyordu. Çünkü daha önce hiç bu duyguları yaşamamış olsam da sadece etkilenme olan duyguların, üzerimde etkisinin bu kadar yoğun olabileceğini sanmıyordum.
Neyse ki her şeye rağmen Yönetici Kim ile aramızda olan tüm iletişim sona ermişti ve üzerimde oluşan etkisi de geçmeye mahkum olacaktı zamanla. Yani umarım.

Düşüncelerle- her gün olduğu gibi- boğuşma seansım bittiğinde şirkete gelmiştim bile. Her gün olan sakinliğe nazaran şimdi hareketli bir şirket ortamı karşılıyordu beni. Herkes ordan oraya koşuşturuyor, bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyor gibiydi.

"Taehyuuung! Ah, nerdesin ama? Kızlarla sana soracak şeylerimiz vaaar!"

Kulağımda hissettiğim tiz, çığlığı andıran sesle yüzümü buruşturup sesin geldiği yöne doğru döndüm. Şirketteki tek işleri köşede toplanıp dedikodu yapmakmış gibi davranan kız grubunun, yine şirketteki kaosa aldırış etmeden konumlarını koruduklarını gördüğümde istemsizce gözlerimi devirdim. İçlerinden birisi bana seslenmişti.

" A-evet buyrun bir şey mi isteyecektiniz?"

Bana seslenen kadın, şirin gözükmeye çalıştığı anlaşılan tavrıyla yanlarında bulunan bana yaklaştı.

"Sen büyük şirketten buraya transfer olmuşsun. Duyduğumuza göre de 1.5 ay boyunca süper mükemmel yakışıklı olduğu anlatılan Yönetici Kim'in yanında staj yapmışsın. Bak şimdi..."

Yönetici Kim'in adını duymamla afallasam da istifimi bozmadan konuya odaklanmaya çalıştım.

"Yönetici Kim senede birçok kez yapılan teftişlerin sadece birine katılıyor ve birkaç gün de şirkette işlerin düzenini yerinde kontrol için kalıyormuş. Ben ve burdaki birkaç arkadaşım 8-9 aylık çalışanlarız ve onunla ilgili bilgiyi en iyi senden alırız diye düşündük. Taehyung-ah, Hadi bize bugün teftişe gelecek patronumuzdan bahset!"

Duyduğum sözlerle kalbim istemsizce deli gibi atmaya başlamıştı. Yönetici Kim'i bu birkaç günlük süreçte görebilecektim ve bu durum beni deli gibi heyecanlandırmıştı.
Sulu hareketlerine karşılık düz bakışımı sunduğum kadının yanından birkaç bahaneyle ayrıldıktan sonra odama koşup her şeyi düzenlemeye,yarım kalan işlerimi bitirmeye çabaladım.
Odama da gelir miydi?
Dosyalar, peki dosyaları hangi renk sırasına göre dizmeliydim?

Al ışte kafam şimdiden yüzlerce soru üretmeye başlamıştı. Delirecek gibi hissediyordum. 1 aydır hiç görmediğim, hislerimin yoğunluğu dolayısıyla az biraz çok minicik platoniği olduğumu düşündüğüm patronumla, bugün resmen yeniden karşı karşıya gelecektim.

Geçirdiğim bu bir ay bana bazı şeyleri sorgulama, içimdeki bazı durumların ismini belirleme konusunda yardımcı olmuştu. Gerçi belki de sürekli adım attığım patronumdan veto yemiş olmam onu takıntı halinde sürekli düşünmeme sebep oluyordu, bilemezdim bunu.
Kare gülüşümü buruk bir tebessüme döndüren sondaki düşüncem olmuştu.
Beni görmemek için başka bir şirkete gönderen, defalarca kez beni başka durumlarla itham eden bir adamdan bahsediyorduk.
İçimdeki çocukların nasıl hala onun için koşuşturmaya can attığını anlamıyordum ama sanırım platonik olmak bu demekti. Ben ondan hoşlanıyorum diye onun bana mükemmel davranmasını bekleyemezdim ya sonuçta.

Oflayarak son dosyaya doğru hamle yaptım. İşlerimi bitirmeli, öyle karşısında durmalıydım.

******

Yazardan

Taehyung'un heyecanla dosya düzelttiği sıralarda Seokjin'in ve teftiş grubundaki insanların arabası ilçeye doğru yola çıkmıştı.
Seokjin şimdi ruhunda büyük bir heyecan hissediyordu. Taehyung'un şirketten ayrılmasının üstünden bir ay geçmişti. Bu süreçte Seokjin'in düzgün bir uyku çektiği gece hiç olmamıştı. Defalarca kez çocuğun karşısında durduğu masum halini düşündü durdu. Içinden gelen hislerle bazen durumdan haberi olmadığını çocuğa anlatmak dahi istedi.
Onu çocuğa neyin bu kadar çektiğini bilmiyordu. Büyük bir etki vardı sanki aralarında. Odasında çocukla olan yakınlaşmış hallerinin bugün bile aklına gelmesi içinin kıpır kıpır olmasını sağlıyordu.
Biliyordu ki çocuk kendisinin hissettiği gibi etkilenmiyordu ondan. Onunkisi sadece bir büyüğüne duyduğu saygıydı. Sevgiydi belki de ama asla etkilenme değildi.
Geçen bir ayda işlerinin iyice üstüne düşmüştü düşüncelerinden sıyrılmak için. Ama gündüz olmasa gece hatırlatıyordu kendini çocuk. Yalnız yaşayan, kimsesiz olan bu adamın düşünecek kimi vardı ki zaten?

Şirkete vardıkları an valeye arabayı teslim etmeden önce derin bir nefes alıp bekledi Seokjin. İçindeki tüm heyecana rağmen, sakin kalmayı başarması gerekiyordu.
Daha önce hiç böyle uç şekilde heyecanlandığını hatırlamıyordu. Stajyer çocuk için içinde biriken bu duygu yoğunluğu, yanlış anlaşılmış olmakla da harlanmıştı. Bu hisler kendinden utanmasına ve midesine kramp girmesine sebep oluyor olsa da en azından önündeki şu birkaç gün için hiçbir şeyi düşünmeden, içindeki hislerin götürdüğü yere gitmeyi istedi.
Zaten eylül ayı geldiğinde çocuğun şirketleriyle olan tüm bağı kesilecekti.

Camının tıklanmasıyla daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Vale bir süredir arabasında oturmakta olan Seokjin'e bir sorun olup olmadığını sormak istemişti.
Seokjin şirketle ilgili dosyaları ve evrak çantasını aldıktan sonra arabadan inerek anahtarı verdi. Yanında getirdiği heyet denilebilecek grup onu bekliyordu. İçerdeki dizilmiş tüm çalışanlarla birlikte.
Göğsünü öne çıkartıp omuzlarını dik tuttu ve gözündeki gözlüklerini içerdeki kadınların içlerini titretecek şekilde çıkarttı.

Gördüğü insanla birlikte içi titreyen, hatta iç organları titreyen birisi daha vardı içeride. İçine elleri ve ayakları eşlik edercesine titriyorlar, istemsizce birbirine dolanıyorlardı.
Taehyung, vücudunun verdiği tepkileri kontrol edemediğini anladığı anda zaten çok da göze çarpmadığını düşündüğü yerinden ayrılarak lavaboya doğru ilerledi. Planı,stresten gelen tuvaletini yapmak ve sonra eline yüzüne su çarpıp kendine gelmeye çalışmaktı.

Seokjin içeri girer girmez etrafındaki insanları tek tek inceledi ;yeni gelenler, kıdemli olanlar, stajyerler...
Ancak görmek istediği simayı bir türlü bulamıyordu. Daha sonra saklanarak erkek tuvaletine ilerleyen birisi dikkatini çekti. Kim olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Yüzünde oluşan buruk gülümsemesine engel olamayarak yanındaki adama döndü.

"Birazdan dönerim, siz yeni gelenlerin bilgilerini isteyin."

Kurduğu cümlelerden sonra sakinlikle az önce gördüğü çocuğun peşinden ilerledi.
Çocuğun ondan kaçıyor olduğunu düşünüyordu. Bir kez, dedi, bir kez içimden gelerek durdurabileyim.

Taehyung tuvalet kabininde işini hallederken dışarıdan gelen sesle erkek tuvaletine birisinin daha girdiğini anladı. Demek ki onun gibi ortamdan kaçan birisi daha vardı. Tuvaletten çıkarken gelen kişinin elini yıkıyor olduğunu gördü.

Seokjin arkasından gelen sesle doğrulup aynadan arkadaki çocuğa baktı. Özensiz görünen saçları, kilo kaybetmiş olduğu göze çarpan bedeniyle çocuk, karşısındaydı işte.
İçinde kopan heyecan fırtınasına rağmen yüzünde koruduğu sakinliğiyle peçete almak için yandaki makineye uzandı.

"Benden kaçıyor musun Kim Taehyung?"

Taehyung arkası dönük adamın sorduğu soruyla birlikte afalladı. Adamı gördüğü an bedeninde oluşan titremeler şimdi daha da artmıştı. Üstüne, adamın onunla konuşması delirmiş gibi hissetmesine neden oluyordu.

"N-ne dediğinizi anlamıyorum efendim. Ho-hoşgeldiniz."

Konuşmaya devam etmemek için kapıya doğru hamle yapmışken, Seokjin'in kapının önüne doğru geçmesiyle durdu.

"Çekilir misiniz efendim?"

Çekilmezse ağlarım, diye düşündü. Öyle yoğun hissediyordu ki, bu yoğunluk bir yerde taşıp gözyaşı olacak diye korkuyordu.

"Kilo vermişsin?"

Ama hala çok güzelsin çocuk, dedi içinden Seokjin.

"Bazen yemek yemeyi unutuyorum efendim. "

Sizden aldığım bir özellik, diye düşündü Taehyung.

Seokjin tam karşısında duran çocuğa kafasını sallayarak karşılık verdi. İçeri geçmesi gerektiğini biliyordu ama bu anın bozulmasını istemiyordu.

"Çok yoğun mu çalışıyorsun? Sert mi davranıyorlar?"

Taehyung duyduğu soruyla birlikte alaylı bir gülüşü göndermişti karşı tarafa. Istemsiz oluşan bu gülüş bedeninin tepkilerini kontrol edemiyor olmasından kaynaklıydı.
Seokjin'in gözleri kıvrılan dudaklarda takılı kalırken Taehyung gözlerini dakikalardır ilk defa Seokjin'in gözlerine çıkartmıştı.

"Hayır efendim. Sadece elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken aklımdan uçup gidiyor."

Sözlerinden sonra gülüşü yerini dolmaya başlayan gözlerine bırakmış, karşısındaki adamın içinin gitmesine sebep olmuştu.

"Eğer... Eğer elimden geleni yapmazsam transfer olabileceğim başka bir şube olmadığından, kovulurum diye korkuyorum."

Seokjin duyduğu sözlerle uykudan aniden uyanmış gibi irkildi. Kanının çekildiğini hissediyordu. Karşısında kırgın bir çocuk vardı. Seneler önce yaşadığı gibi o da bir çocuğa karşı gaddar mı olmuştu yoksa? İstemeden de olsa oluşan bu durum onun kalbini yerinden adeta söküyordu.
Karşısında sessizce gözyaşı döken çocuğu kolundan nazikçe çekip az önce kendisinin yaslandığı kapıya yasladı.
Karşısında üzgünce dururken bir aydır hiç görmediği yüzünü izledi çocuğun.
İkisi de bu durumu geçmişin tekrarlanması gibi görüyorlardı. Tatlı bir dejavu okşuyordu şimdi tenlerini. Taehyung karşısında duran mükemmel yüze bakarken, akan damlaların tek sebebinin hissettiği kırgınlık olmadığını biliyordu. Özlem vardı, ilk kez hissetmiş olduğu duyguların yoğunluğu vardı.

"N-neden gönderdiniz beni Y-Yönetici Kim? Ben çok zorland..."

"Şştt! Ağlama çocuk... Ağlama ki ruhum bir cellat gibi tepeme binmesin..."

Seokjin eliyle Taehyung'un gözyaşlarını silerken söylemişti bunları. Bu an gerçek olamayacak kadar güzeldi. İkisinin de hayatlarında olabileceğine inanmadıkları kadar gerçekti.
Taehyung bedeninden eksildiğini hissettiği güçle birlikte kafasını usulca adamın dimdik duran omzuna koydu.

Bilmiyordu ki bu temas karşısındaki adama tarifi imkansız mide krampları sunuyordu. Seokjin hissettiği acıya rağmen istifini bozmadı.

Çocuk ağladı, adam bekledi.

"Gitmeliyiz... Teftiş için bekleyen bir heyet var dışarıda."

Midesinde hissettiği acı katlanılmaz bir hal almasaydı,Seokjin bu hallerini bozmayacağını biliyordu. Çocuk, ona işi bile unutturmuştu. Taehyung güçsüzce kafasını kaldırdığında Seokjin çocuğu aynanın önüne doğru götürüp suyla çocuğun yüzünü yıkamaya başladı. Ellerinin altında bebek varmış gibi ellerini nazikçe yüzüne değdiriyor, adeta incitmekten korkuyordu. Her ne kadar midesi onu çokça zorluyorsa da, çocuğu o halde bırakmaya gönlü razı gelmediği için biraz daha katlanmaya çalışıyordu.
Yeterli olduğunu düşündüğü anda suyu kapatıp yandan peçete aldı ve aynı özenli hareketlerle çocuğun yüzünü sildi.
İçten bir gülüş sunuyordu şimdi karşısındaki çocuğa. Taehyung'un içinin nasıl titrediğini bilmeden gülümsedi.

"Iyisin değil mi?"

Çocuk başını titrekçe sallayınca konuşmaya devam etti.

"Ben çıkıyorum. Sen de fazla durma burada. Odana da teftiş için geleceğim. Orada olursun."

Taehyung çıkan adamın arkasından bakarken, yüzünde aptal bir sırıtış belirmişti. Gördüğü gülümseme, tenine değen parmaklar, huzurla ağladığı bir omuz... Hepsi birer rüya gibiydi şimdi.
Seokjin ise arkasında bıraktığı çiçek bahçesini düşünemeyecek kadar acı çekiyordu aynı dakikalarda. Çıkar çıkmaz kapının yanındaki duvara yaslanmış, hissettiği acıdan dolayı dolmuş gözlerini karşıya dikmişti. Bedenine bu acının geçmesi için yalvaracaktı neredeyse. Çocuk görmeden geçmesi için...

*****

"Taehyung, sizin şirketten transfer olan bir stajyerimiz efendim. Çok özverili bir çalışan. Her daim üstüne düşenin fazlasını yapmak için çabalar."

Seokjin odada gözlerini gezdirirken bir yandan da şube müdürünü dinliyordu.

"Hı-hım. Biliyorum bunların hepsini, öyledir. Bilmediğim şeylerden bahset Müdür Kang."

Taehyung duyduğu destekleyici cümlelerden sonra tebessüm ederek kızaran yüzünü ellerine çevirdi. Kalbi göğüs kafesi olmasaydı uçar giderdi belki de.
Odadaki teftiş bitmiş, dosyalar ve biten işler incelenmişti. Odadaki grup çıkacağı sırada Seokjin Taehyung'a döndü.
"Tam da beklenildiği gibi Stajyer Kim Taehyung. Kendini çok iyi geliştirmişsin dosyalar ve bitmiş işlerden anlaşıldığı üzere. Tebrik ederim."
Konuşması odada büyük bir şaşkınlık dalgası yaratırken herkes birbirine bakıp anlam vermeye çalışıyordu. Yönetici Kim övgü dolu sözlerden asla haz etmez, iyi olan bir işin sadece olması gerektiği gibi olduğunu söylerdi.

Aynı şaşkınlık Taehyung üzerinde de oluşmuştu. Odasından çıkan adamlara selam verirken neyin nasıl neden ne zaman ve ne şekilde böyle olduğunu anlamaya çalışıyordu.

*****

Gün boyu süren teftişler sırasında birkaç kez denk gelmeleri dışında bir etkileşime geçememişti Taehyung ve Seokjin. Tabii Seokjin sürekli gözleriyle gözetiyordu küçüğünü. Gözleri denk gelirse de tebessüm sunmaktan hiç çekinmiyordu.
Hassas bir insandı özünde. Sevgiyle büyümemiş olmasının verdiği eksikliği kapatmaya çalışırken kendinden vazgeçmişti. İşini hayatı haline getirmiş, kendisi adeta bir figüran olmuştu.
Şimdi ise ruhuna yeni duygular ekleyen çocuğa karşı duyduğu özlemi dışavuruyordu. Çocuk sevgi doluydu. Taehyung'un güzel bir hayat yaşıyor olduğunu düşünüyordu Seokjin. En azından sevgiyle büyüdüğü gözlerinden anlaşılıyordu.
Yine uzaktan da olsa gördüğü çocuğa tebessüm sunmaya hazırlanırken çocuğun yanına yaklaşan genç kızı farketmesiyle duraksadı.
Bu yaşta, bir çocuğu kıskanacak elbette değildi ama kızın samimi gözüken tavırları sinirlerini bozuyordu. Taehyung'un sevgilisi olması ihtimali geçti zihninden. Kırıldığını hissetti, anlam veremediği duygular vardı şimdi içinde.
Anlatmaya çalışsa geç kalmışlık hissi derdi. Tam o sırada çocuğun gözleri çatık kaşlı adamın gözlerini buldu.
Yanında konuşan kız umrunda değildi o an işte. Saatlerdir denk gelmeye çalıştığı gözleri görmüştü. Kare gülüşünü adama gönderirken başıyla da selam verdi.
Yaptığı bu hareket Seokjin'in çatık kaşlarının gevşemesine sebep olmuştu. Güzel küçüğü ona bakıyordu. Bakmakla kalmıyor, gülüyordu.

******

"Yani şimdi sen diyorsun ki adam geldi ve omzunda ağladın ve yüzünü yıkadı ve seni övdü?"

Taehyung, 58.kez aynı soruyu soran Namjoon'a bakıp göz devirdi.

"Evet anasını satayım evet. Ne büyüttünüz anaa."

Mutfaktaki iki çift göz de 'ne diyorsun sen' dercesine Taehyung'un gözlerini buldu.
Jungkook yemek yapıyor, -yani en azından yapmaya çalışıyor- ve Namjoon elinde bulunan kırılmış cezve ve kulpuylayken Taehyung'un anlattığı şeyleri dinleyip tepki veriyorlardı.

"Karşo acaba yani bir ihtimal sen bu adamdan etkileniyor olabilir misin?"

Bu sefer konuşan Jungkook olmuştu. Elindeki bıçakla dönüp konuşması komik bir görüntü oluştursa da sorusunu çok ciddi bir şekilde sormuştu.
Taehyung içinde kabul etmiş olsa da sordukları an söylemek istememişti.

"Yok la ne alakası var adam patronum, benden 7-8 yaş büyük bir de. Saçmalama Jungo."

"Valla bilader afedersin de hassiktir ordan derler adama. Adamla konuşurken ağlamaya başlamışsın, omzuna kafanı koymuşsun ve seni övmesini dakikalarca anlattın burda ve hala saçmalayan Jungkook mu oluyor?"

Taehyung, Namjoon'un sözlerinden sonra masada oynadığı elleriyle yüzünü sertçe sıvazladı. Anlamış olduklarını biliyordu. Ama bir erkeğe, patronu olan bir erkeğe, 26 yaşındaki patronu olan bir erkeğe olan hislerini nasıl bir anda söylemesini bekliyorlardı ki?

"Her ne haltsa kapatalım şu konuyu. Konuşuruz yine."

Taehyung ayaklanıp dolabın kapağını açtı. Meyvesuyunu eline alırken sadece kendi duyacağı ses tonuyla mırıldandı.

"Platonik olan bu şey, elbet sona erecek."

********BÖLÜM SONU********

Merhabalar, açıkçası yazarken zorlandığım bir bölüm oldu. Tamamen içime sindi diyemem ama inşallah beğenirsiniz. Zorluklar yaşadığım bu günlerde anlayış göstereceğinize inanıyorum 💜

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top