Milat

Taehyung'dan

Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla gözlerimi açtığımda kendimi yüzyıllar boyunca uyumuş gibi hissediyordum.
Uyandığım oda dün yaşadıklarımın hayalden ibaret olmadığını gözlerime sunarken tebessüm edip yana çevirdim bakışlarımı.

Ancak tebessümüm çok da uzun sürmemişti. Boş olan sağ taraf yüzümün buruşmasına neden oldu.
Fazla beklemeden yataktan kalkıp giyinme odasına ilerledim.
Seokjin dün gece ben uykuya dalmadan önce bavulumdakileri buraya yerleştirmişti.
Basit gibi görünen bu hareket, bu eve olan aidiyet duygumu tamamen arttırmıştı.

"Güzelim, uyandın mı?"

Aşağı kattan gelen sesine tebessüm edip aynı şekilde bağırarak onayladım.
Daha sonra banyoya geçip dünün yorgunluğunu atmak istercesine bir duş alıp çıktım.
Gerçi dün Seokjin beni yıkamıştı ama... Olsun.

Mutfakta olduğunu kokulardan anladığım sevgilimi görmek için hızlandırdım adımlarımı. Ondan ayrı kaldığım tek bir an bile kalbimin boşluğa düşmüş hissetmesine sebep oluyordu.

"Sana, ne istiyorsun sana tapmamızı mı derken şaka yapıyordum... Ama sen gerçekten istiyorsun sanırım."

Tavadan çıkarttığı patatesleri tabaklara koyarken güldü. Dünyanın en huzurlu anlarından birindeydik sanırım.

"Çok erken uyandım. Biraz seni izledim..." onunlayken eksik olmayan tebessümüm yerini alırken masaya ilerleyen Seokjin'i takip etti bakışlarım. "sonra bunun sonsuza dek sürebileceğini hissedip kahvaltı hazırlamak için indim aşağı."

Tabakları masaya koyacağı sırada hızla yanına ilerleyip arkasından sarıldım. Onunla yaşadığımız herhangi bir anda bile bana böylesine sevgiyle davranması çok mutlu ediyordu.
Tabakları bıraktıktan sonra bedenini çevirip başıma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Uyuşuk sevgilim benim." eliyle saçlarımı sevdikten sonra alnıma da öpücük kondurup çekildi. "Bana böyle sarılırsan kahvaltı yapamayız..."

Umursamazcasına omuz silktim.

"Inan sikimde değil."

Romantik anı bozan cümleme karşılık gülüp, onaylamazca kafasını salladı ve tezgaha doğru ilerledi.

Dakikalar sonra ben tabağıma doldurduğu yiyeceklerle nasıl baş edeceğimi düşünürken sesini duymamla kafamı ona çevirdim.

"Birkaç günlüğüne şehir dışına gitmem gerekiyor. Senin için burada kalmak sorun olur mu?"

"Daha yeni bir araya gelmişken mi?" sıkıntıyla nefesimi dışarıya verdiğimde bakışlarının dikkatle üzerimde gezdiğini görüyordum.

"Gerçekten önemli olmasa biliyorsun, seni bırakıp hiçbir yere gitmem."

Gözlerimi kaçırıp gülümsedim. Gitmesini istemesem de engellemem onu zor durumda bırakabilirdi.

"Tek bir şartım var..." elimi yanağına götürüp okşadım. "6 Ay sürmesin."

***

Seokjin arabasıyla evin önünden uzaklaştığında, arkasında dolu gözlerle kalan beni bırakmıştı. Bir saat dahi olsa onsuz olmayı kendime yediremezken, birkaç günlük ayrılık beni oldukça etkilemişti.
Omuzlarımı düşürüp arkamı döndüm.

Tüm güzelliğini Seokjin'den alan bu evdeki yalnız günlerim başlıyordu.

***

2 gün sonra

Çalınan kapının sesiyle gözlerimi araladığımda içime dolan korkuya engel olamamıştım. Komodinimdeki telefonu alıp saate baktım.
4.46

Bu saatte çalan kapının güzel şeyler getireceğine dair hiç inancım olmasa da içimden dualar ederek kalktım.
Günlerdir Seokjin'den haber alamıyordum ve kapıya doğru attığım her adımda onunla ilgili alabileceğim kötü haberin korkusunu taşıyordum.

"Kim o?"

Seslenmeme rağmen karşıdan herhangi bir ses duymayışım çatık kaşlarımın ortasındaki çizgiye derinlik katılmasına neden oldu.
Buna rağmen araladım kapıyı.
Kötü ya da iyi, delirmeden önce bir habere muhtaçtım.

"Nasıl özledim..."

Tanıdık sesle yüzüm aydınlandı. Elindeki çantasını yere bırakıp kollarıyla beni sarmaladığında tüm endişelerim yerini huzura bırakmıştı.

"Kalbin çok hızlı atıyor, korktun mu yoksa? Saat de geç oldu tabi."

Omzuna gelen başımı iki yana sallayıp boynuna bir öpücük bıraktım.

"Bencil herifin tekisin, insan bir haber verir."

Uykulu olduğum için sesim oldukça boğuk çıkmıştı. Bedenlerimizi ayırıp elini yanağıma koydu.

"Uykun var. Hadi güzelim,odamıza gidelim çok yoruldum."

Kafamla onayladım cümlelerini. Günlerdir doğru düzgün uyuduğum söylenemezdi. Birkaç saat önce yorgunluktan sızmıştım ve kapı sesi yine uykumu benden almıştı.
Bir elinde elim diğer elinde çantası üst kata çıktık.
Kapının önüne çantasını koyduktan sonra bedenini bana çevirip gülümsedi.

"Banyo yapalım birlikte. Daha rahat uyuruz."

Şehvetten uzak, şefkate yakın sözlerine itiraz edecek halde değildim. Yaptığım tek şey ona ayak uydurmak olmuştu.

"Seokjin..."

"Hım?"

Elinde kıyafet odasından aldığı eşyalarla dönen adamı inceledim bir süre. İsmini söylediğimde onun cevap vermesini çok özlemiştim.

"Hiç."

Parmaklarıyla bileğimi nazikçe tutup okşadı. Sırf gözlerime baktığı şu an bile onun için deli olmama neden oluyordu.

***
Birkaç dakika sonra banyoya girdiğimizde içim gıdıklanıyordu. Daha önce banyoya her birlikte girişimizde sevişmiştik. Bedenlerimizin tamamen çıplak olduğu anlarda birbirimize karşı koyabilmemiz oldukça zorlaşıyordu.

Önümde, duşakabinin içinde dar gömleği ile suyu ayarlamaya çalışan sevgilimi izlerken uykumun yavaş yavaş bedenimi terkettiğini hissediyordum. Yaramaz bir çocuk gelip tam da ruhumun orta yerine kurulmuştu.

(+18 sahneler barındıran kısım. Rahatsız olanlar *** kısmından devam edebilir.)

Banyonun kapısındaki sabit pozisyonumu bozup duşakabine, Seokjin'in yanına ilerledim. Tam suyu ayarlamış çıkmaya hazırlanıyordu ki, izin vermeden ben de kabine girdim.
Şaşkın gözlerinden bunu beklemediği anlaşılıyordu.

"Beni özlemedin mi?"

Uykulu olmamdan bağımsız şekilde boğuk çıkan sesime koyulaşan gözleri eşlik ediyordu. Gözlerimi gözlerinden çekmeden yandaki düğmeyi kaldırıp suyu büyük duş başlığına yönlendirdim.
Damlalar saçlarımızdan bedenimize doğru bir yol izlerken Seokjin bedenimi duvara yaslamış, dudaklarımızı bir nefes boşluk kalacak şekilde yakınlaştırmıştı.

"Delirecektim sensizlikten."

Sözleri suyun sesinden zorla seçilse de beni gülümsetmeye yetmişti.
İsteyerek telefonunu kapalı tutmadığını biliyordum. Eminim ki, işiyle ilgili bir durum onun iletişimini kesmesine neden olmuştu.

Ya da tamamen öyle sanıyordum.

Dudaklarının kelimelerle daha da ilgilenmesini istemeyerek dudaklarımla kapattım.
Yüzyıllardır bu anı beklemişçesine karşılık vermişti.
Saniyeler içinde öpüşmemiz derinleşmiş, birbirimizin bedeninde gezinen parmaklarımız sayesinde inlemelerimiz banyoda yankılanmaya başlamıştı.
Seokjin bedenini ayırmadan eliyle suya uzanıp kapattı. Daha sonra ise ıslanmış olan kıyafetlerimi özenle soydu.

Islak siyah saçları ve bedenimde kurduğu hakimiyet adeta cenneti müjdeler güzellikteydi.

Kendi kıyafetleri de bedeninden uzaklaşınca üzerimizde kalan sadece iki baksırdı. Son olarak baksırımı çıkartmak için eli hareketlendiğinde durup çarpıkça gülümsedi.

"Canım ne istiyor biliyor musun?" gözlerim dudaklarını ıslatan diline, oradan da önümde yavaşça diz çöken bedenine kaymıştı. "Dondurma."

Güçlü elleriyle adeta parçalayarak çıkarttığı baksırım bedenimden ayrılırken, kastettiği şeyin gerçekleşmesi ihtimali bile tüm bedenimi uyarmaya yetiyordu.

Ki erkekliğimde gezinen diliyle tüm kaslarım gerilmiş, ellerim düşmemek için duvardan tutunur hale gelmişti.
Kafamı arkaya atıp gözlerimi kapattım.
Sulu bir darbe daha erkekliğimi bulduğu anda oyalanmasını daha da sertleştirmek için başına elimle bastırdım. Bu onun adına tetikleyici olurken haykıracak düzeyde inliyordum.

"Aah! Ah-Seokj-jjin! Daha hızlı yap şunu!"

Gülüp boştaki eliyle kalçalarımı sıktı. Saniyeler beni boşalma yoluna iterken sarsılarak hala erkekliğimi emen ağzına boşalmıştım. Yaptığım şey beni delicesine utandırdığından, tepkisini ölçmek üzere kafamı ona çevirdim.
Siktir!
Gayet iştahlı duruyordu!

İşini bitirdikten sonra bedenini yukarı taşımak yerine yere oturmayı tercih etmişti. Dizlerine vurup beni de üstüne çağırınca hevesle bacaklarına oturdum. Aramızdaki erkekliği varlığını hissettiriyordu.

Birkaç gün önce banyoda yaptığımız sevişmemizden sonra duş malzemelerinin yanında bulunmaya hak kazanan yağı alıp eline döktü ve elini bacak aramdan deliğime uzattı. Parmakları haz almamı sağlarken, kucağında aşağı yukarı sürtündüm.

"Kalk bakalım, daha güzel pozisyonlarda oturabilirsin diye düşünüyorum."

Üzerinde pozisyon alıp git gel yapmaya başladığımda bedenim yoğun bir haz duygusuyla kaplanmıştı. Erkekliğini bu pozisyonda adeta ciğerlerime kadar hissediyordum.

"Kulaklarım patlayacak bu nasıl inleme be sevgilim..."

Seokjin'in nefes nefese söylediği cümleye karşılık kızarcasına söylendim.

"Bu kocaman şey sana girmiyor tabi!"

Haksız değildim kesinlikle.

***

Yol yorgunluğunu üzerinde taşıdığı belli olan Seokjin'e eşlik eden ikinci yorgunluk da banyoda yaşadıklarımız olmuştu. İşlerimizi halledip, ki bu hiç de kısa sürmemişti, banyodan çıktığımızda gün ağarıyordu.

Üzerindeki tişörtüne saçından damlayan damlaları engellemek için çekmecesinden bir havlu çıkartıp yatağa uzanır şekilde oturmuş olan Seokjin'in yanına gittim.
Ellerimdeki havluyu saçlarında incitmek istemezcesine gezdirmeye başlayınca duyduğum esneme sesleri tebessüm ettirmişti.

"Saç kurutma makinelerinden artık nefret ediyorum."

"Neden?"

Bileğimden tutup havluyu indirmemi sağladı ve elime bir öpücük kondurdu.

"Senin ellerini gördü ya bu saçlar, bundan sonra tüm saç kurutma makineleri düşmanım..."

Gülümsedim.

Seokjin böyleydi. Ona karşı gösterdiğim en ufak şefkat dolu harekette minnetle bakar, bunu sözcükleriyle bana anlatırdı. Kelimelerinde duyduklarım ruhumu şenlendirirdi hep. Sevgi kisvesi altında kısıtlamazdı, sözlerini esirgemezdi.

Sevgi görmemişti insanlardan belki ancak ruhuna Tanrı mükemmel bir sevgi işlemişti.

***

"Yakışmayacak bir şey seçerim, söyleyeyim."

"Mümkün mü peki?"

Alayla söylediği sözlerine göz devirdim. Değildi. Lanet olsun ki, evrensel bir yakışıklılığa sahipti. Şükürler olsun ki, ben de ona sahiptim.

Mağazanın önünde durduğumuzda gördüğüm takımlarla gerildim. Dejavu etkisi bedenimi etkisi altına almıştı. O gece söylediğim tüm sözler zihnime uğrarken titrekçe nefes verdim.

"Güzelim?"

Dolan gözlerimi tüm pişmanlığımla ona çevirdiğimde gülüşü donmuştu.

"Ne oldu?"

"Özür dilerim Seokjin."

Kollarımı omuzlarına nazaran oldukça ince kalan beline sardım. Birkaç saniye sonra başımı omzundan ayırmamı sağlamış, tavrımı sorgularcasına bakmıştı.

"Aklına o gün mü geldi?"

Utanarak bakışlarımı kaçırıp onayladım. Pişman olacağım şeyler söylemiştim, onu savunmasız hissettirmiştim ve daha nicesi.

"Senin ince fikrine kurban olurum ben..." bu sefer bedenimi saran onun kollarıydı. "Aylar önce o gün ne sen suçluydun ne de ben. Ama, sonrasında sen cesurdun bense korkak. Birisi özür dileyecekse bırak da ben yapayım."

Anın yoğunluğu bizi çepeçevre sararken mağaza önünde durduğumuzu hatırlamamızı sağlayan görevliyle kendimize gelmiştik.
Seokjin'in dün geldiği vakitten sonra geceye kadar uyumuş, bir ara uyanıp yemek yiyip sabaha kadar da bazı işlerle uğraşmıştık.

Son pozisyonu zorlu bir işti...

Sabahına da daha nefes nefeseyken Seokjin aydınlanmış gibi bir anda davet vermek istediğini, Jungkook ve Namjoon'u da çağıracağını söylemişti.

Buradaki saatler sürecek takım elbise arayışımızın tüm hikayesi buydu. Üstelik sadece ona değil, bana da birkaç takım elbise almıştık.

***

Kıyafetleri eve bırakmamızın üstünden çok geçmemişti ki gece yürüyüşü yapmak adına el ele dışarı çıkmıştık. Bu ülkeyi ve şehri sevmiştim. Kimin kimi sevdiğine insanlar karışmıyordu. Aksine, sevginin olduğu bir durum gördüklerinde tüm samimiyetleriyle gülüyorlardı.

"Taehyung?"

"Hım?"

"Bana babandan bahseder misin?"

Ani sorusu afallamama sebep olmuştu. Ben kendime bile senelerdir babamı hatırlatmazken, Seokjin'in bu sorusu beni geçmişin çukuruna attı.
Fazla kalmadan çıktım o çukurdan. Çünkü ellerimde hissettiğim o koca destek tüm saflığıyla yanımdaydı.

Derin bir nefes verdikten sonra konuşmaya başladım.

"Terketti bizi. Yani hayal meyal hatırlıyorum gidişini de sözlerini de. "

Elimi bırakıp, kolunu attı omzuma ve beni kendine çekip sarıldı.

"Desene şanssız bir adammış ki, yarın bizim miladımızı görme şerefine eremeyecek."

O an anlamamıştım ancak, babamı davetli listesinden çıkarttığını söylemişti.
Düğün davetlileri listesinden.

******BÖLÜM SONU******

Merhabalar 💗💜

Geciktiğim için özür dilerim kızlarım. Yurt-üniversite işleri bitmek bilmedi. Ben de en sonunda sizi daha da bekletmemek için uyumamaya karar verdim 😂

Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.

Bu arada, birkaç bölüme final yapacak kitabım. Bunu söylemek zor çünkü çocuğumdan ayrılıyor gibi hissediyorum.

3k için teşekkür ederim.
Sizi çok seviyorum, Taejin'i çok sevin 💗💜

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top