Dokunuş
Taehyung'dan
Kafamı cama doğru çevirmiş daha önce hiç gelmediğim ülkeyi az da olsa tanımaya çalışıyordum ki, elimin üstüne değen öpücükle kafamı yan koltuğa döndürdüm.
Eğer tasarrufumda olan bir konu olmuş olsaydı, günleri çokça uzatmak isterdim. Onu sevmeme bir ömür nasıl yetecekti ki?
Öptüğü elimi usulca yerine bıraktığında çok normal bir şeyi yerine getirmiş gibi davranması hoşuma gitmişti.
Beni özümseyerek seviyordu.
Birkaç dakika öncesine kadar ilgimi çeken şehir çoktan önemini kaybetmişti.
Aylar öncesinde de defalarca yaptığım şeyi yapıp ayaklarımı koltuğa çıkartıp, sırtımı kapıya yasladım. Onu izlemek, dünyanın tüm manzaralarını izlemeyi geride bırakırdı.
"Seokjin?"
"Hım?"
Kafasını anlık bana çevirdikten sonra yola bakmaya devam etti.
"Bu ülkede benimle değilken... Yani işte ne bileyim," derin bir nefes verdim. Az sonra soracağım sorunun cevabı beni korkutuyordu.
"Hayatında birisi oldu mu?"
Sorumun bitmesinden sonra gözlerimi ellerime dikmiş, olumlu oluşuna asla hazır olmadığım cevabı bekliyordum ki arabanın yavaşça durmasıyla Seokjin' e baktım.
Gülümseyip ellerini bacaklarına vurdu. Ne söylemek istediğini anlamamıştım.
"Buraya gel Taehyung..."
Sesi oldukça şefkatli ve kendinden emin geliyordu.
Fazla beklemeden geçtim yana. Kafamı hafiften arabanın tavanına değdiğinden eğmiştim. Bu da yüzlerimizi çokça yakınlaştırmıştı.
Seokjin elinin birini belime birini ise ensemdeki saçlarıma atmıştı. Kucağına küçük bir bebeği almış gibiydi davranışları.
Ensemdeki elini biraz kafama bastırıp, omzuna kafamı yaslamamı sağladı.
Öyle huzurlu bir yerdi ki kucağı...
"Elini koy şimdi şuraya."
Elimi tutup kalbinin olduğu kısma koydu. Hızlı kalp atışlarını hissedince tebessüm ettim.
"Benim kalbim, ilk kez birisi için böylesine düzensiz attı. Böylesine nefessiz kaldım ilk kez. " boynuma yüzünü gömdü. "Ve böylesine değerli nefesler aldım ilk kez."
Dolgun dudaklarının boynuma değmesi içime ılık ılık suların akmasını sağlarken elimi ensesine taşıyıp nazikçe okşadım.
"Sence ben tüm bu hislere ihanet edip başkasıyla olabilir miyim?"
Kafamı omzundan kaldırıp gülümseyerek gözlerine baktım ve başımı iki yana salladım.
Merakıma yenik düşerek sorduğum soruya aldığım cevap öylesine güzeldi ki... Sıkıca sarıldım boynuna. Sonsuzluğa kavuşmak istercesine bütün oldu bedenimiz.
O an farkettim; Seokjin yasak meyve olsaydı, ben Adem olup onun uğruna cennetten kovulmayı göze alırdım.
****
Dakikalar sonra geldiğimiz evine girdiğim anda açık kalan ağzım, gördüğüm her bir detayla daha da mümkünmüş gibi açılıyordu. Müstakil, iki katlı ve oldukça modern döşenmiş olan bu evin en güzel detayı ise tamamen Seokjin kokmasıydı.
"Sana göstermek istediğim bir oda var."
İtiraz etmeden heyecanla elimi kavrayan Seokjin'in peşinden merdivenlere ilerledim. Merdivenlerin bittiği yerin sağında kalan kapının önünde durduğumuzda bir an kapıyı açmak için tereddüt ettiğini gördüm.
"Bir sorun mu var Seokjin?"
"Sadece..." boş olan eli ensesini buldu. "deli olduğumu düşünmeni istemiyorum."
Sözlerine alayla gülüp elini bıraktım ve kapıya ilerleyip beklemeden açtım.
İçerideki detaylar daha az önce kapanmış olan ağzımı sonuna kadar açmama neden olurken omzumun üstünden Seokjin'e bir bakış attım.
Oda tamamen ben gibi kokuyordu.
Sevdiğim gruplara ait çokça poster vardı.
Komodinin üzerindeki kutulara bakmak için elimi attığımda içlerinde takmaktan hoşlandığım aksesuarların
bulunduğunu gördüm.
Daha fazla odayı incelemeden Seokjin'e döndüm.
"Seokjin..."
"Bak, korkma tamam mı? Sadece böyle devam edebili-"
Hızla konuşmasına göz devirip yanına ulaştım.
"Seokjin..."
"Taehyung bak-"
Bu sefer konuşmasını bölen ismini söylemem değil dudaklarına kapanan dudaklarım olmuştu. Bana uzun uzadıya açıklama yapmasını istemiyordum.
Beni binlerce kilometre ötede, bu odada yaşatmak istemesinin güzelliği karşısında daha neyin açıklamasını duymak isteyebilirdim ki?
Başta nazikçe olan öpüşümü derinleştirmek adına elimi ensesine götürdüm. Şaşkınlığından olsa gerek, Seokjin karşılık vermiyordu.
Uyarı amacıyla alt dudağını ısırıp ensesindeki saçlarını çekiştirdiğimde dudaklarıyla dudaklarımda hakimiyet kurmaya başlamıştı. İlişkideki baskın taraf olduğunu kanıtlarcasına ellerini bacaklarıma atıp beni kucağına aldığında onun olmak için hazırdım.
(+18 sahneler barındıran kısım. Rahatsız olanlar ** kısmından devam edebilir.)
"Cesur sevgilim benim..."
Nefes nefese şekilde başını geriye çektiğinde kurduğu cümle beni daha da istekli kılarken omuzlarından tutunup kendimi ona daha da bastırdım.
Fazla zaman geçmeden sırtım odadaki yatakla buluşmuştu. Geçen seferin aksine onu daha da tatmin etmek istiyordum. Üzerimden yana düşmesini sağlayıp bedenimi üstüne taşıdım.
"Biliyor musun Seokjin..." boğuk çıkan sesimle konuştuktan sonra yüzüne bakıp sinsice güldüm. "bu gömleğin düğmelerini sevmemiştim."
İki yanından tuttuğum gömleği bir çırpıda yırttım. Yere düşen düğme sesleri kulaklarıma hoş bir tınıyla ulaşıyordu. Gömleğinin kollarını da çıkartmasını sağlayıp bedeninden ayırdım. Ilahların yansıması olan bedeni karşımda kaldığında fazla beklemeden boynunu öpüp yalamaya başladım.
Dil darbelerim boynundan çenesine uzanırken ellerimle erkekliğine küçük dokunuşlar sunuyordum.
"Siktir! Deli oluyorum sana..."
Boynundaki dudaklarım kıvrılmıştı.
Bedenimi sürterek aşağı doğru kayıp dilimi göğüs uçlarına değdirdim.
Seokjin'in eli başıma gitmiş göğsüne beni daha da yapıştırmıştı.
"Immmh..."
Dişimle göğüs ucunu çekiştirip yaladım.
İki göğüs ucu da zevkten hafifçe şiştiğinde dilimle kasıklarına doğru bir çizgi çizdim. Seokjin'in bedeni yay gibi gerilmişti bu hareketimle.
"Gözlerime bak sevgilim."
Zevkten kapanmış olan gözlerini gözlerimle buluşturduğunda yavaş hareketlerle kemerini çözüp pantolonunu bedeninden ayırdım.
Sadece baksırla kaldığında bedenimi daha da aşağıya taşıyıp üzerindeki gömlek ve pantolondan kurtulduktan sonra yüzümü erkekliğine yasladım.
Seokjin inlemeler içinde ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi.
Dişimle baksırını sıyırdığımda erkekliği yüzüme çarpmıştı. Dil darbelerimi erkekliğine de sunduğumda Seokjin titremeye başlamıştı.
"S-ikeyim nasıl böyle şeyleri bilebilirsin-aaağh!"
Seokjin'in sarsılan bedenini büyük bir zevkle izledikten sonra bedenimi yukarı çıkartıp dudaklarına kapandım. Aramızda tek bez parçası üzerimdeki baksırımdı. O da Seokjin'in erkekliğine sürtünmekten menileriyle ıslanmıştı.
Seokjin dudaklarını ayırıp koyulaşmış gözleriyle bana baktı.
"İleriki saatler için benden kork Taehyung."
Sözlerinden sonra bedenimi yatakla buluşturup sert bir şekilde yüz üstü dönmemi sağladı. Daha sonra bacaklarımı kaldırıp sadece yüzüm yastığa yapışık kalacak şekilde olmamı sağladı.
Uzun parmağını kalçamının çizgisinde hissettiğimde tüm bedenim gerilmişti. Baksırımın üstünden kalça çizgimi okşadıktan sonra erkekliğini kalçama bastırıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Biliyor musun Taehyung..." kulak mememde dilini gezdirdi. "baksırının dokusunu sevmemiştim."
Sesini kulağımda hissetmemden saniyeler sonra baksırımın yırtılma sesi tüm odayı doldurmuştu. Baksır bedenimden ayrılırken bedeni de benden uzaklaşmıştı.
Daha sonra deliğimde hissettiğim diliyle kafamı yastığa daha da bastırıp yatak örtüsünü tırnakladım.
Çok geçmeden dili yerini erkekliğine bırakmış, girmese de kendini orada hissettirmeye başlamıştı.
"Yeter artık! S-sok şunu!!"
Bağırmamla birlikte Seokjin de bunu bekliyormuşçasına erkekliğini içeri itmişti. Çığlık atıp başımı kaldırmaya çalıştığımda eliyle engelleyip hızlandı.
Daha sonra eli erkekliğimi bulunca dayanacak halim kalmamıştı.
Acı kendini çok yoğun bir hazza bırakmış, tüm vücudum alev alev olmuştu.
"Konuş benimle Taehyung!"
Komutuyla birlikte tüm kirli sözcüklerim odaya doluşmuştu.
***
Seokjin kendini yana bıraktığında saatin kaç olduğundan haberim yoktu ancak belli ki saatlerdir buradaydık.
Bedenlerimiz hazzın en doruk noktasını görüp oradan atlamıştı.
İlkine kıyasla daha da cesur olan sevişmemiz tüm gücümü yitirmeme neden olmuştu.
Nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken kafamı Seokjin'e çevirdim. Gözleri yüzümdeydi.
"Canını çok yaktım değil mi?"
Çatık kaşlarına karşılık yorgunca gülümseyip dudaklarına minik bir buse kondurdum. Az önceki sert tavırlarından eser yoktu.
"Fena kışkırtmıştım."
"Çok iyiydi..."
Kahkaha atıp karnına vurdum. Kendimden beklemediğim şekilde bir cesaretle başlatmıştım sevişmemizi ve bu şu an utanmama neden olmuştu.
***
"Et sote yapıyorum?"
"Köpek gibi özledim!"
Tavrım gülmesini sağlarken deli gibi aç olduğumu farkettim. Hele ki onun yaptığı yemeklerin midem için onur konuğu sayıldığını düşünürsek yapacağı yemeğin beni delirtmemesi mümkün değildi. Malzemeleri eline alıp tezgaha yürüdü ve bıraktı. Bundan sonraki adımları bildiğimden yanına yanaşıp bileğini elimle kavradım.
Saatini çıkartıp üst rafa koyduktan sonra yanağına öpücük kondurup çekildim.
"Bu saatin yatakta da bizimle kalması sinirlerimi bozdu şimdi!"
Sahte sinirime aldırış etmeden eti doğramaya başlamıştı. Ben de mutfağın dolaplarını inceliyordum.
Nedendir bilinmez kendime böyle bir misyon edinmiştim anında.
Yaklaşık bir saat sonra Seokjin'in hazırladığı her şey hazır olmuş, ben de onları masaya taşıma işini layıkıyla yapmıştım. Evet layıkıyla.
Masadaki yerlerimize yerleştiğimizde saat akşam 9 a geliyordu. Sahte bir mahçubiyetle söylendim.
"Bir gün ben de sana yemek yapacağım. Bu ilişkideki her şey senin sırtında resmen."
"Yani güzelim tabi," parmağıyla burnuma dokundu. "Hem çalışıp para getirmek,hem yemek yapmak hem de yataktaki aktif olan olmak zor gelmiyor değil."
"Terbiyesiz seni!"
Ellerini açıp iki yana kaldırdı. Ne kadar yakışıklı durduğunun farkında mıydı acaba?
Yemekler bittiğinde Seokjin'in tavsiyesiyle üst kattaki balkona çıkmıştık. Havalar soğuk olduğundan bahçede oturamazdık bu yüzden battaniyelerimizi alıp, üst kattaki balkona çıkıp sandalyelerimizi de oraya çıkarttık.
"5 dakikaya geliyorum sevgilim."
Seokjin balkondan çıktığında dışarıyı izledim. O varken başka manzaraları izlemek mümkün olmuyordu çünkü.
Montlarına bürünmüş insanlar, çocuğunun atkısını düzelten anneler...
Anne demişken, gelmeden önce bir iki haftalığına kış tatiline gideceğimi anneme söylemiş olmama şükrettim. Aksi takdirde meraktan delirebilirdi.
"Kuşburnu çayı."
Yüzümün önünde aniden var olan bardağı alıp Seokjin'e sırıttım. Her şeyin mükemmel olmasını istemesi burada bile kendini belli ediyordu.
"Şeker ata-"
"Ben attım."
Güzelliğine bir tebessüm gönderdim. Varlığına, sevgisine...
Ne kadar oldu bilmem, bir süre izledik öylece geçen insanları.
Müthiş bir huzur sarmıştı ruhumu.
Seokjin'in bedenini aniden bana doğru çevirdiğini hissetmemle ben de döndüm ona.
"Taehyung, ben evimde televizyon bulunmasını sevmem biliyorsun değil mi?" kafamı salladım. Hiç sevmiyordu.
"Ama sen bir televizyonumuz olsun dersen sesimi çıkartmam. Sonra, mesela her gün kitap okurum sana. En sevdiğim yazarları tanıtırım.
Ne kadar yorgun olursam olayım bir ömür sana yemek yapmaktan gocunmam. Anlıyorsun değil mi?"
Kafamı sallasam da, anlamıyordum.
"İçtiğin sıcak meşrubatlara formaliteden attığın o bir tane küp şekeri ben koyarım bardağa. En iyi iç mimardan ders alman için, ki bu ben oluyorum, elimden geleni yaparım. Tüm dünyaya karşı, belki de Tanrılara karşı seninle dimdik durabilirim. Var mısın?"
Sözleri göz pınarlarıma damlaların akın etmesine neden olurken hızla salladım başımı.
O an bilmiyordum ancak, bu sevdiğim adamdan aldığım bir evlilik teklifiydi.
******BÖLÜM SONU******
Merhabalar 💜
Verdiğim ara için üzgünüm.
Olumlu ve sevdiğim bir bölüm oldu açıkçası. Siz ne düşünüyorsunuz?
Sizi seviyorum, Taejin'i sevin 💜💜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top