Alışveriş (+18)

Taehyung'dan

"Ne istiyorsun anlamadım ki hepimiz sana mı tapalım?"

Sinirle bir bakış atıp yürümeye devam etti. Şirinlik yapmaktan başka şansım olmadığından yavaştan yanına yanaştım.

"Seni yanımda alışveriş yapmak için getirdiğime inanamıyorum Taehyung. Gerçekten inanamıyorum."

Kirpiklerimi hızlı şekilde kırpıp sırıttım. Bakışları yumuşamaya başlamış gibiydi şükürler olsun ki.

"Bakma şöyle. Kızgın olduğumu unutturacaksın."

"İşime gelir."

Başka bir takım elbise mağazasının içine girdiğimizde son olduğunu umuyordum. Dakikalardır Seokjin gideceği davet için takım elbise deniyor ben ise giydiklerini bir türlü kabul etmiyordum.
Tanrım, istediğim çok bir şey yok, sadece biraz daha az yakışıklı göründüğü bir takım elbise satın almasını istiyorum o kadar.

"Buyrun efendim, nasıl bir şey bakıyorsunuz?"

Seokjin yetkilinin konuşmasından sonra kafasını çevirip beni işaret etti.

"Giydiğimde onun onaylayacağı bir şey bakıyoruz."

Yetkilinin bakışları bu sefer de bana odaklanmıştı. Yüzündeki tebessümde samimiyetten çok alışılmışlık vardı. Gülümsemeye alışmıştı belli ki.

"Sizin beğenmeniz önemli olan yani? Nasıl bir şey istediğinizi söyleyebilir misiniz küçük bey?"

Umursamazca omuz silktim.

"Hayır ben zaten onun giydiklerini hep beğeniyorum." gözlerimi mağazada gezdirdim. "Benim istediğim daha sade, göze batmasını engelleyecek bir şey."

Adam sözümü bitirmemden sonra saniyeler içinde mağazada isteğime uygun kıyafet arayışına çıkmıştı.
Birkaç dakika sonunda elinde bir takımla geldiğinde bana doğru tuttu. Seokjin olayın cansız mankeni gibiydi.

"Sade ama şık bir takım getirdim efendim. Beyefendinin denemesini isterim. Özel üretim, tek bir tane üretildi."

Seokjin adamın laflarıyla birlikte takımı incelemeye başlamıştı. Biraz geçtikten sonra ise kabinlere ilerlemişti.

"Nasıl olmuş?"

Gözlerimi seslenmesiyle birlikte ona çevirdiğimde gördüğüm görüntü iç çekmeme neden olmuştu.
Tepkim onu güldürürken karşısındaki aynada yakalarını düzeltti.
Şu halini atıp twitterda 'neyim ben twitterın en yakışıklı erkeği mi?' yazsan linç yemezsin gelmiş nasıl olmuş diyor bir de.

"Seokjin bu çok şey olmuş..."

"Taehyung, lütfen alıp gidelim artık." sıkılmışlığı her halinden belliydi. "Sadece alalım ve gidelim."

Oflayarak salladım başımı. Bundan bir önceki bile onu daha az yakışıklı göstermişti. Ve ben o mağazadan sürükleyerek çıkartmıştım.

Yaklaşık 15 dakika sonra takımı alıp mağazadan çıkarken hiç mutlu değildim. Onu hep takımla görüyordum ama böyle birlikte alışveriş yaparken ona delice yakışan şeyleri almak resmen Çin işkencesi gibi bir şeydi.

"Gün boyu böyle memnuniyetsiz mi gezeceksin acaba? 8 mağaza gezdik ve yüz şeklin hiç değişmedi."

Sözleri gülümsememe sebep olurken omzumu silktim.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Düşünelim bakalım..." parmakları çenesinin altında gezerken onun bundan önceki yaşantısında bir çiçek olduğunu düşündüm. "Bowling oynayalım mı?"

Onunla yalnızken her aktiviteyi yapmaya hazır olsam da Tanrı aşkına iki kişi ve bowling mi?

"İki kişiyiz. Pek iyi bir fikir gibi gelmedi."

Dudaklarını büzüp bana baktı.

"Gidelim o zaman. Başka bir zaman çocuklara da haber verip geliriz."

Bir elinde poşetler diğer eli belimde şekilde alışveriş merkezinden çıkıp arabasına ilerledik. Uzun zamandır evli olan bir çift gibi takılıyorduk.
  Önce kapımı açıp geçmemi bekledi daha sonra ise kendi kapısına doğru ilerledi. Tüm dünya insanlarının şansı benim üzerimde toplanmış olabilir miydi?
Sürücü koltuğuna yerleştiğinde her seferinde yaptığım gibi ayakkabılarımı çıkarıp sırtımı kilitlediği kapıya yasladım. Kafam da koltuğa yaslanırken onu izliyordum.

Onun evinde kalıp dizi izlediğimiz günün üstünden yaklaşık üç hafta geçmişti. Bu süreçte neredeyse her gün birlikte bir şeyler yapmıştık. En yorgun olduğu günlerde bile birkaç saatliğine kapının önüne gelip beni görüyor ve sonra gidiyordu.
Ben ise hala Jungkooklarda kalıyordum çünkü Jungkook gibi Türkiye hayranı olan ailesi Türkiye tatilini uzatma kararı almıştı. 
Şimdi düşündüğümde Seokjin'le birlikte yaptığımız her şey mükemmeldi. Yapılan şeyin bir önemi yoktu, birlikte olmamız yeterliydi mükemmel olması için.

"Nasıl bir davet olacak bu? Önemli insanlar mı gelecek?"

Onaylarcasına salladı kafasını. Birkaç gündür sürekli yarının öneminden bahsedip duruyor, tüm hazırlıklarını kusursuz yapmaya çalışıyordu.

"Çok önemli."

"Heyecanından belli zaten Seokjin." gözlerimi devirdim. "Günlerdir yarın için hazırlanıyorsun."

"Kıskanmış gibisin, güzelim?"

Ses tonu ve kullandığı kelimeden sonra içim gıdıklanmış ve yüz hatlarım gevşemişti. Tuhaf bir rahatlatıcı etkisi vardı bu kelimenin.
Alt dudağımı sarkıttım.

"Sadece seni bu denli heyecanlandıran daveti merak ediyorum."

Ve içindeki sana bakışları değebilecek herkesi.
Gülerek yoldan gözlerini çekip bana baktı.

"Asıl merak ettiğin şeyi biliyorum, küçüğüm." Sağ elinin tersiyle yanağımı okşadı.
"Kimsenin bakışları seninkiler kadar etkileyemez beni,nerede olursa olsun. Giyilen kıyafetler umrumda bile olmayacak, içinde sen yoksan. Ve küçüğüm, benim gözlerim kimsenin gözlerine sana değdiği gibi değmeyecek."

Yanağımda olan elini elimle yanağımda tutup, öptüm. O bana hiç tatmadığım baba şefkatini sadece birkaç cümlesinde sunabiliyordu.
Dipsiz bir kuyu olduğunu bilsem yine de içine atlamaktan çekinmeyeceğim gözleri aşk vaadediyordu.

Birkaç dakika sonra eli yeniden direksiyonla buluşurken cennet bahçelerini izler gibi izledim yüzünü. Çünkü sadece Tanrı'nın bahçesi böylesine güzel olabilirdi.

****

"Tanrı'ya şükürler olsun ki geldik!"

Kapının şifresini girip kendimi Seokjin'in evine attığımda söylediğim bu sözler yorulan bedenimin feryadıydı adeta. Bu eve kaçıncı seferdir geldiğimi artık sayamıyordum. Artık tüm bu eşyalar alışıldık geliyordu.
Evin şifresi bile benim bilgilerimin içindeydi.

"Senin yüzünden 8 mağaza gezdiğimizi şimdi mi belirteyim yoksa daha sonra kahvenin yanında mı alırsın bebeğim?"

Arkamdan söylenen adama göremeyeceğini bilsem de devrilen gözlerimi armağan ettim.

"İyi be bir şey de söylenmiyor."

Ceketini askıya asarken benim üstümdeki kot ceketi de alıp yanına astı. Daha sonra cebindeki cüzdan, anahtar ve telefonu elime uzattı.

"Duşa gireceğim." tam ilerlerken dönüp muzipçe gülümsedi. "Gelmek ister misin?"

Dalga geçtiğini biliyordum, bu yüzden onun tavrını takınarak elimdekileri vestiyere bırakıp yanına yaklaştım. Dibinde durduğumda dudaklarımızın arasında nefeslerimiz dans ediyordu.

"Bilmem," sesimin tamamen şehvet dolu çıktığına emindim. "Gelmeli miyim?"

"Ateşle oynuyorsun Taehyung..."
İsmimi söyleme şekli dahi etkilenmem için yeterliydi.
Şu an öyle yakındık ki konuştuğunda dudaklarımız birbirine değmişti.

"Sana dokunmayı seviyorum."

"Hmm..."
Sert bir şekilde yerlerimizi değiştirip beni duvara yasladı. Aramızda sadece birkaç santim boy farkı olmasına rağmen küçücük hissediyordum iri bedeni karşısında.

(Bundan sonrası +18 kısımlar içeriyor. Okumak istemeyenler belirttiğim kısımdan devam edebilir.)

Daha fazla bu yakınlığa dayanamayıp dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Hamlemden sonra dudaklarını açlıkla araladı.
Dudakları ağzının içine sızan dilimi emmeye başlamıştı. Mümkünmüş gibi daha da bastırdı bedenini bedenime. Pantolonunun altındaki erkekliği hissedilecek şekilde sertleşmişti.
Bugün dünyadaki son günümüzmüş gibi öpüyordu dudaklarımı.
Nefessiz kaldığımı hissettiğimde kafamı biraz uzaklaştırıp nefes almaya çalıştım. O ise yüzüme sulu öpücüklerini bırakıyordu.
Eli rahat durmuyor ve alttan erkekliğimi adeta keşfe çıkıyordu.

"Aahhh, Seokjin..."

Inlemelerimi koridora sunarken etkilenmiş olacak ki üzerimdeki hakimiyetini daha da arttırıp beni kolayca kucağına aldı. Kafam kafasının biraz üstünde kalmış, dudakları boynumu ve daha aşağısını öpmeye başlamıştı.
Daha sonra sırtım duvardan uzaklaştı ve beni kucağında şekilde banyoya taşımaya başladı.
Bir yandan da kulağıma kirli konuşmaları doluyordu.

"Deli ediyorsun beni Taehyung..."

Gülümseyip saçlarını çekiştirdim. Boğazından hırıltıya benzer sesler çıkarttı. Onu etkiliyordum.
Banyoya girdiğimizde beni lavabonun tezgahına oturtup küvete ilerledi. Daha sonra suyu açtı ve istediği ayar olana kadar biraz uğraştı.
Önündeki şişkinlik gözümü meşgul ediyordu.

İşini bitirdiğinde karşıma geçip birkaç saniye koyulaşmış gözleriyle gözlerime baktı. Onu ilk defa böyle bakarken görüyordum.
Sonra ise üstündeki gömleği gözlerimizi ayırmadan çıkarttı bedeninden. Tapılası bir vücudu vardı.
Belli belirsiz karın kasları, geniş omuzları ve kuvvetli kollarıyla tamamen Yunan tanrılarının heykellerine benziyordu.

"Dokun bedenime..."

Ellerimi yavaşça bedeninde gezdirdim. Aramızdaki mesafe ona dokunmamı engelliyordu bu yüzden bacaklarımı beline sarıp onu da tezgaha yapıştırdım.
Önce çıplak belini okşadım, sonra kaslı sırtını ve en sonunda ensesine çıktı ellerim. Bu, dudaklarıma yapışmasına neden olurken kesik inlemelerle öpüşlerine karşılık vermeye çalışıyordum.

Nefessiz kalana kadar sürdü öpüşmemiz, sonrasında ise dudaklarını ayırıp alnını alnıma yasladı.

"Benim..." hızlı nefes alıp vermeleri konuşmasına engel oluyordu. "benim olmanı istiyorum."

Bu raddeye gelmişken cevabım belliydi. Bunu sözle belirtmek yerine alınlarımızı ayırıp boynunu öpmeye başladım. Sesli inlemeleri kulaklarıma ulaşırken dil darbeleri atmayı da ihmal etmiyordum.

Sonrasında her şey hızlı ilerlemişti. Tişörtümü çıkartıp atması, beni ayağa kaldırıp pantolonumu çıkartmamı sağlaması, kendi pantolonunu gözlerimin ta içine bakarak çıkartması ve küvete girmemiz... Hepsi saniyeler içinde olmuş gibiydi.

Küvete girdiğimizde tıpayı gidere takmadığı için su birikmiyordu. Duş başlığından akan su bedenlerimizi ıslatırken aramızdaki tek engel boxerlarımızdı.
Hafifçe boş küvete uzanmamı sağlayıp üstümdeki yerini aldı. Eli boxerımın içine girmiş, sertleşen erkekliğimi okşarken dudaklarıyla göğüslerimi öpüyor, hatta yalıyordu.
Boşalacağımı hissetmemle sırtındaki ellerimle tutundum bedenine.
Titremelerim artarken şiddetle eline boşalmıştım.
Bu durum dakikalardır asla gün yüzüne çıkmayan bir duyguyu ortaya çıkartmıştı; utanç.

"Bana bak, bebeğim..."

Ona baktığımda... Ona baktığımda elini erkekliğimden çekmiş parmaklarını yalıyor olduğunu görmem erkekliğimin tekrar uyarılmasını sağlamıştı.

"Bırak sana engelsiz dokunayım. Bırak birbirimizin olalım, tamamen..."

Hızla salladım başımı, söyledim işte burdan dönüş yoktu. Önce kendi, sonra benim boxerımı çekip çıkarttı. Hareketleri daha arzu dolu olsa da biraz önceye nazaran yavaştı.
Her şeyi tek tek ezberlemek istiyor gibiydi.

"Bana dokunmanı seviyorum..."

Çarpık şekilde güldü. Gözlerim aramızdan çekilen çamaşırlarımızın serbest bıraktığı erkekliğine değerken istemsizce ağzım O şeklini almıştı.
Çok büyüktü.

"Eğer durmamı istersen dururum biliyorsun değil mi?"

Şefkatle çıkan sesine karşılık elimle erkekliğini okşadım. Bu akşam sözler değil, dokunuşlar anlatacaktı derdimizi.
Dokunuşumla kafası arkaya doğru gitmiş, gözleri kısılmıştı.

"Siktir, sen çok tehlikelisin Taehyung..."

Ağzından ilk kez küfür duyuyor olmamın şaşkınlığı ve aldığım hazla kıkırdadım.
Çok fazla benim hakimiyet kurmama mahal vermeden bedenime yeniden hükmetmeye başlamıştı.
Kasıklarımı yalıyor, öpüyor, erkekliğimi bir şeker gibi ağzında döndürüyordu. Poziyonumuz benim bağıra bağıra inlememe sebep olurken ağzımdan küfürler, kirli sözler eksik olmuyordu. Delirecek gibiydim, bedenim hazzın zirvesine çıkmış,atlamak üzereydi.
Çok geçmeden titreyerek boşaldığımda dikkatle beni izliyor, diğer yandan tüm sıvıyı eliyle kalçama doğru yayıyordu.
Tüm bedenim rahatlayarak küvette kaydığında belimden tutarak sabit kalmamı sağladı.

"Bekle beni güzelim, geliyorum."

Birkaç dakikaya toparlanmış bedenimin üstünde yerini almıştı. Elinde yağa benzer bir şey tutuyordu.

"Bacaklarım ağrıdığında kullandığım masaj yağının görebileceği en üst rütbe bu sanırım..."

Keyifle güldü. Az sonra içimde onu hissedecektim ve bu bana garip duygular vermeye başlamıştı.
Bir bebeği tutar gibi önce beni kaldırdı, daha sonra arkamı dönmemi sağladı.
Çok geçmeden deliğimde dilini hissettiğimde bedenimi alev almış gibiydi. Başımı kaldırarak nefes almaya çalışsam da inlemelerim nefesimi bitirmeye yetiyordu.

"İlk başta acıyabilir. Bana söylediğin an bitiririz bu şeyi tamam mı?"

"Hı-hmm..."

Ona bu kadar inlemenin içinden verebileceğim tek cevap buydu. Sonra dili yerini erkekliğine bıraktı,önce birazına sonra daha fazlasına...
Yavaş yavaş içimde hareket ettiğinde eli de erkekliğimde geziniyordu.
Vücudumda binlerce yara açılır gibi bir acı hissetsem de zamanla zevk aldığımı hissetmem acıyı yoksaymama neden olmuştu.
Hızlanmasıyla birlikte seslerimiz banyoyu üstümüze yıkacak kadar kuvvetliydi.
Gözlerim zevkten kararmaya başlarken onun da son demlerinde olduğunu hissediyordum.

Titremelerim arttığında boşalacağımı anlamıştım. Defalarca kez olduğu gibi.

"Ah- Taehyung s-seni seviyorum!"

Bu onun boşalmadan önceki son sözleriydi. Sonra bedenlerimiz rahatlayarak çökmüş,suyun altındaki küvette toparlanmaya çalışmıştık.

(+18 SAHNE SONU)
****

Bana vermiş olduğu bornozu giyerek banyodan çıktığımda kalçamda hissettiğim inanılmaz ağrı yürümeme engel oluyordu. Yorgunluktan tükendiğimiz zaman beni nazikçe yıkamış, bornozu giydirdikten sonra da kendisi yıkanmak için küvete dönmüştü. Ha bir de şey demişti:

"Git artık bebeğim. Kendime hakim olamayıp bayılana kadar burada kalmaktan korkuyorum."

Terbiyesiz adam! 

Yorgunluğum ve ağrılarım canımın acımasına neden olsa da açlığım ağır bastığından mutfağa doğru yavaş şekilde ilerlemeye başladım. Yüzümde engel olamadığım gülümsemem, defalarca kez bedenlerimizin bir olduğunu hissetmemden kaynaklıydı.
Bedenim onun olmuştu, onun bedeni de benim.
Aramızdaki tüm sınırları aşmış,hazzın doruklarına birlikte tırmanıp ordan birlikte atlamıştık.

Onu seviyordum,onun bana hissettirdiklerini seviyordum.

Mutfağa adım atacağım sırada vestiyerden gelen bildirim sesi o tarafa dönmeme sebep olmuş, ani hareketimle birlikte gelen acıyla yüzümü buruşturmuştum.

Normalde insanların telefonunu kurcalamaktan hoşlanan birisi değildim. Ama o Seokjin'di, az önce bedenlerimizi birbirimize sunduğumuz adam. Bana karşı şeffaf olduğuna tüm kalbimle inandığımdan bakmamın sorun olmayacağını düşündüm.
Açtığımda şifresiz olduğunu görmem yüzümü gülümsetirken bunun nelere gebe olduğunu bilmiyordum.

Kelebek etkisini bilir misiniz? Bir kelebek;doğru zamanda, doğru yerde kanat çırparsa dünyanın diğer ucunda kasırgaya sebep olabilir derler.
O an bir kelebek kanat çırptı. O kelebeğin yanlış yerde, yanlış zamanda kanat çırpmış olması için her şeyimi verebilirdim.
Ama, kelebek her şeyi kusursuz ayarlamıştı.

****
Gönderen: Sarah
Yarın için heyecanlı mısın? Ben çok heyecanlıyım. (23.42)

****

********** BÖLÜM SONU***********

Merhabalar 💜
Resmen +18 sahneler döşediğim bir bölüm oldu xjdnxj Aniden oldu aklımda yoktu birlikte olmaları xjsndjxns
Umarım seversiniz, yorumlarınızı bekliyorum.
Sizi seviyorum, Taejin'i sevin 💜

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top