KİM BİLİR?

"Aman-aman sinirlenirmiş hemen de " dedi Ezel.

"Kızım sen benimle alay mı ediyorsun?daha fazla üstüme gelme,tamam mı?".

"Acı gerçeklere gelemedim desene sen şuna.Tamam-tamam öyle bakma,ama, şaka yapıyorum yahu sen şakadanda mı anlamıyorsun?seni çok seviyorum,senin için ölürüm ben be"  dedi Ezel.

"Bende sizi çok seviyorum, bu ara biraz fazla sinirliyim kusura bakmayın"  dedi Asu.Yaşlılık işte diye eklemeyi de ihmal etmedi.

"Ne yaşlılığı ya 43 yaşlı mı?"dedi Ezel.

"Evet yaşlı.Otuz yaşındasın, ve bunun değerini bil,"diyerek karşılık verdi, Asu.

"Otuz iki"  diyerek düzeltti,Ezel.

"Kendimi 40 yaşında gibi hissetmiyorum,ruhum daha genç,ve bende gencim"  dedi Beyza.

"Kızım sen 40 olsan ne olacak?27 yaşında gibi gösteriyorsun "dedi, Asu.

"Haklı"  diyerek karşılık verdi, Ezel'de.

"İlişkinde en çok üzüldüğüm noktalardan birisi çocuklar.Yani düşünsene babalarının, annelerini aldattığını öğrendiklerinde ne kadar da yıkılırlar".

"Ah yapma.Çocuklardan biri henüz dört,diğeriyse sekiz yaşında"  dedi Ezel.

"Diyelim ki,boşandı,onlara bakar mıydın?"diye sordu,Beyza.

"Tabi ki kendi çocuklarımmış gibi bakarım" diyerek yanıt verdi,Ezel.Bundan adı kadar emindi.

"Gene de her türlü senden nefret edecekler,kendi öz annelerinin yanında olacaklar,ve seni de asla desteklemeyecekler"  dedi Asu. "Senin onları sevmene izin vermeyecekler.Hatta boşandıklarında annelerine dönmeleri için babalarına yalvaracaklar,seni düşman olarak görüp,anneleriyle,babalarının barışmaları için sürekli olarak dua edecekler.Ve sen onların gözünde hep araya giren kötü kadın olarak kalacaksın".

"Bir kez olsun olumlu düşünemez misin?"diye sordu,Ezel.

"Üzgünüm,tatlım,ama, ben hayalperest değil,gerçekçiyim".

"Woody Allen,eğer mutlu olmak istiyorsan kendine yalanlar söyle ve kendini bunlara inandır diye boşuna dememiş nede olsa" dedi Beyza.

"Ah senin şu Woody Allen,hayranlığın diyen Asu'ya,ona aşığım ondaki seksilik kimsede yok bence diyerek karşılık verdi" Beyza.O bir sapyoseksüeldi.

"Dostlar aşkı bulabilir miyiz dersiniz?"diye sordu,Beyza.

"Belki bir gün"diyerek karşılık verdi Ezel'de.

Belki Bir Gün.

Kim Bilir?

"Ben eve gidip,biraz uyuyacağım,dostlar,bu güzel gün için teşekkürler" dedi  Asu.O aşka inanmayanlardandı.Belki onun da bu düşüncesi bir gün yaşadığı bir olay sayesinde değişirdi.

Belki de.

Ya  da  değil.

Kim Bilir?

"Bende eve gideceğim duşumu alacağım,ve Sex And The City'i,izleyeceğim" dedi Ezel.

"Kızım kaç kere daha izleyeceksin aynı diziyi?bininci defadır aynı diziyi izliyorsun" diyen Beyza'ya,   "binlerce  kez daha izleyeceğim"  diyerek karşılık verdi,Ezel.Bunun üzerine Beyza,tebessüm etti.

"Bende Çi'ye başladım".

"Çİ ne?".

"Azra Kohen'in,çok satan kitaplardan uyarlanma Türk dizisi.Fi sezonu bitti,yeni sezon yeni başladı.Çok heyecanlı".

"Hım sana keyifli seyirler, dedi" Ezel.

"Sana da, aynı şekilde hayatım" diyerek karşılık verdi,Beyza.Asu,ise bu esnada çoktan evine gitmek üzere yola koyulmuştu,bile.Güzel bir İzmir,akşamıydı.Hafif rüzgar esiyor,Alsancak,trafiği ince birer şerit halinde yavaş-yavaş ilerliyordu.Asla pes etme diye düşündü,Aysu,çünkü hayat her şeye rağmen güzel.

Tüm zorluklara rağmen...

Zaten ölümlü olan bu dünyada insanların birbirlerini yaşıyorken öldürmeleri ne acı diye düşündü Aysu.

Gerçektende öyleydi.Aysu,bu tarz düşünceler içerisindeyken Ezel'de, eve gidip porno izleyip,mastürbasyon yapmak için sabırsızlanıyordu.Erdem'i,düşünecekti.Yasak aşkını.Ve hayalinde şimdiden Erdem'in,yüzüne oturmuştu,bile.Erdem,onun vajinasını yalarken oda elleriyle göğüslerini okşuyordu ve adeta zevkten kuduruyordu.Fanteziler iyidir diye düşündü.Sıcak basmıştı,basmasına hem de nasıl?

Ezel,ayrıca gurup sekse bayılıyordu.Buda onun fantezilerinin bir parçasıydı,ve olmaması içinde hiçbir sebep yoktu.Toplumun kurallarını siktir et,eğlenmeye,içmeye,gezmeye bak derdi hep.Bu hayatta en çok nefret ettikleriyse ahlak bekçileriydi.Aman beden uzak dursunlar dedi içinden.O benim diye düşündü,Ezel.Sadece benim.Ve ne yapıp edip,onu karısından boşatacaktı.Çocuklarına annelik yapıp,onlara bakabilirdi.Sevgilerini bir şekilde kazanırdı,tabi o salak kendi öz ve öz annelerinin yerini tutamazdı, alamazdı,ama,bir şekilde hallederdi.Zaten beni bilse kocasını boşar diye düşündü.Adam dört yıldır benimle yatıyor.Ben ateşliyim ve onlarda aynı evde yaşayan birer dost dedi içinden.Sevişmiyorlardı bile.Ben kazanacağım o ise kaybetmeye mahkum dedi içinden.Böyle olacaktı bunu hissediyordu.

Hissetmek kelimesi bile hafif kalıyordu,çünkü bunun böyle olacağını zaten biliyordu.

İnanmak istiyorum dedi içinden.Sadece inanmak,inanabilmek....asla pes etme diye düşündü,içinden.

Asla.

Ezel,şu anda yatağında Behzat'ı,düşünüyordu.Sanki ayrılmışlardı.Kendisini o kadar üzgün hissediyordu ki,ağlamamak için zor tuttu.Şu anda dışından değil de içinden ağlıyordu resmen.Behzat'ı,ne yapıp edip unutmalıydı.Arkadaşları haklıydı.O evliydi.Dertleşmek için Beyza'yı,aradı.O kendisini Asu'dan,daha iyi anlıyordu.İkisi de birbirlerine imkansız aşklarını anlatmışlardı.Beyza,Daver'den bahsetmiş,Ezel'de,ona detaylarıyla Behzat'ı,anlatmıştı.Bayza, belki bir gün aşkıyla iletişime geçerdi,oysa onun evli bir adamla bir geleceği olamazdı.Bunca yıl boşanmadıysa,bundan sonra da boşanmaz diye düşündü.Hem Asu'nun da dediği gibi çocukları onu istemeyeceklerdi.Herkes bu gibi durumlarda gerçek öz annesini tercih ederdi.Asu,bu konuda haklıydı.Aslında içlerinde en aklı başında olan oydu.Aşka kapısını kapatmış,acı çekmiyordu.Boş zamanlarını da yurt dışına çıkarak değerlendiriyordu.Kesinlikle en iyisini yapıyor diye düşündü,Ezel.Bugün Azel'in, canı oldukça sıkkındı.Öyle ki,mastürbasyon bile yapmıyordu.Behzat'dan ayrılınca bir,iki hafta zor geçer,sonra alışırım,herhalde ne olacak sonunda ölüm yok ya dedi içinden.Etrafta bu kadar bekar erkek varken gönlünü evli birine kaptırmak ve bir gelecek ummak gerçekten de salakçaydı.Ben bir salağım diye düşündü.Belki bir gün yeniden aşık olurdu.

Sahiden mümkün olabilir miydi bu?

Kim Bilir?

Belki  de.

Ya da değil.

Bir Gün...Neyse şimdilik Behzat'dan, ayrılmayı düşünmüyordu.Hayatına düzgün biri girerse onu terk edebilirdi,ancak.Buda yeniden aşık olmasına bağlıydı.Aklına birden Can Yücel'in, bir sözü geldi."Senden ayrılınca anımsadım dünyanın bu kadar kalabalık olduğunu".Bir söz ayrılığa bu denli yakışabilir diye düşündü.Fakat bazen ayrılıklar da aşkın bir parçasıydı.Ve hayatında olmazsa olmazıydı.Hem Ezel arada bir kuralları yıkmanın kötü olmadığını düşünüyordu.Bu onun hayatıydı, istediğini yapardı.Kimseyi de ilgilendirmezdi.Woody Allen, boşuna "Hayatta sevdiğim her şey ya ahlak dışı ya yasadışı ya da şişmanlatıyor" dememişti.Tabi bu gene onun kendi fikriydi.Bu tarz şeyler göreceli ve kişiden kişiye göre değişirdi.Çoğu kişi katılmayıp , sevmeyebilirdi.Onlara da saygı duyuyordu.Herkes her şeyi beğenmek zorunda değildi.Katılması da gerekmiyordu.O şu anda kendi hissettiklerini,ve de sevdiklerini paylaşıyordu.Bu onun özel düşünceleriydi,ve şu anda da hepsi kalbinde gizliydi.Bir gün yazarsa günlüğünün de elbet haberi olurdu.Hayatımız yaşadığımız anıların toplamından ibaret değil de nedir?diye düşündü,Ezel.Bunu düşünürken yüzünde sıcak bir tebessüm vardı.Hayalleri bitmek bilmeyen bir tür okyanus gibiydi.Sevgiydi ihtiyacımız olan dedi içinden.Ve bu gene aklına Victor Hugo'nun," Sevmek veya sevilmek,bu kadarı yeterli.Fazlasını isteme.Hayatın karanlık katmanları arasında bundan başka inci yoktur" sözünü getirdi.Söz Victor Hugo'nun, Sefiller adlı romanına aitti.Bazen de olmaz diye düşündü.Ne yaparsan yap olmaz işte.Bayza'nın,aşka dair sevdiği sözlerden birisi sözü ise şuydu "Aşk,hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan o hayale bir saniye bile olsa inanmaktı".Söz Önder Deniz Çavuşlar 'a, aitti.Beyza'da,tıpkı Ezel gibi bu tarz sözlere bayılıyordu.Hayat bir yolculuktu belki de, ve onlar da bu yolculukta kendilerini nelerin beklediğini görmek için sabırsızlanıyorlardı.Asu,gezmek gibisi yok derdi, hep.Ona göre Yol,özgürlüktü.En sevdiği şehirlerin başında da Buenos Aires,geliyordu.Asu, orada oturup Tango, izlemenin keyfinin bambaşka olduğunu söylerdi.Asu,geçenlerde arkadaşlarına en kısa zamanda tekrardan Buenos Aires'e, gedeceğini söylemişti.Asu, müzeleri özellikle de sergileri gezmekten oldukça hoşlanırdı.Pablo Picasso'nun, "Çıplak,Yeşil Topraklar, ve Büst" resmine bayılıyordu.Aynı şekilde Norveç'li, ressam Edward Munch'un, "Çığlık" adlı eserini de oldukça beğeniyordu.Bu saydıkları zaten dünya çapında kabul görmüş olan resimlerdi.Leonardo Da Vinci'nin,"Salvador Mundi"(dünyanın kurtarıcısı) adlı eserinden etkilenmemek mümkün değil derdi,Asu.Asu'nun, tek hayali uzun süreliğine gidip, Yeni Zellanda'da kalmaktı.Neden bilmiyordu,ama, o uzak diyarın doğasına,ve sahillerine bayılıyordu.Avustralya ve Kanada'dan sonra en sevdiği ülkelerden birisiydi,Yeni Zellanda.İçinden bunlar geçerken kafasını balkondan dışarıya doğru çıkardı, ve ellerinde torbalar,topal,yürümekte olan çok fakir bir kadın gördü.Henüz umudunu kaybetmemiş,yaşamaya devam ediyor,diye düşündü,Asu.Kim bilir kadının içinden neler geçiyordu.Ve acaba nasıl bir hayatı vardı?

Kim Bilir?

Asu'nun bazen hayalleri oldukça uç olabiliyordu.Mesela gökyüzünde ayın üstünde çayını içerek oturan bir adam hayal ediyordu.Bunu niçin yaptığını ya da hayal ettiğini bilmiyordu,ama,arada sırada bu tarz değişik hayaller kurduğu oluyordu.Yıldızları görüyor,onları ziyaret ederek adeta bulutların üstünde dans ediyordu.Uçabiliyor,Avustralya'nın, kıyı şehirlerinden birinde oturmuş denizi izliyordu.Diğer yandan da eline kitabını alıp okumayı ihmal etmiyordu.Asu'nun,rüyaları da oldukça değişikti.Tuhaf şeyler görmekte üstüne yoktu.Gerçi gördükten sonra bunları unutuyordu,ama, bir rüya ancak bu denli tuhaf olabilir diye düşünmekten de kendisini alıkoyamıyordu.Eğer yazmaya azda olsa yeteneği olabilseydi hiç düşünmeden hayatını ve gördüğü gizemli rüyaları yazardı.Evet bunu hiç düşünmeden yapardı.Aslında Asu'nun, bu ara canı oldukça sıkkındı.Çünkü kuzeninin bir arkadaşının oğlunun başına korkunç bir olay gelmişti.Çocuğun adı Tuna,idi.Henüz sekiz yaşındaydı.Ve trafik kazası geçirmişti.Çok şükür hayattaydı,ama,çocuk bacaklarını kazada kaybetmişti.Artık yürüyemiyordu,tekerlekli sandalyeye bağlıydı,ve bu o yaşta bir çocuk için tam bir travmaydı. Durumun vehametinin ölümden aşağı kalır yani yoktu.Çocukta,ailesi de şu anda perişandılar.Üstelik çocuğun hayali iyi bir futbolcu olmaktı.Çocuğun hayalleri tam anlamıyla yıkılmıştı,ve psikoloji de aynı şekilde inanılmaz bozuktu.Asu,çocuğu daha önce görmüştü,zekiydi ve futbola inanılmaz yeteneği vardı.Çocuk Beşiktaşlıydı,bu ailesinden geliyordu.Tuna'nın,en sevdiği takım Barcelona,idi, ve sıkı bir Lionel Messi,hayranıydı.Oysa şu anda tekerlekli sandalyeye mahkumdu.Kurduğu hayaller mümkün olabilecekken, şu anda imkansız hale dönüşmüşlerdi.O yüzden her şeyin başı sağlık diye düşündü,Aysu,içinden.Sağlık yoksa gerisi yalandı.Birde şaka gibi dedi içinden.Biri kafana vursa yere düşüp,ölüp gideceksin,hayat aynı zamanda bu kadarda basitti,işte.

Bu kadar basit.

Kulağa ne kadar da sıradan geliyor öyle değil mi?

Asu'nun,gözü bir kez daha dışarı kaydı ve bu kara kışta karnını doyurmak için yerleri koklamakta olan siyah bir köpek gördü.İçten içe onun bu haline üzüldü.Daha sonra gözü yatağında kıvrılmış yatmakta olan köpeğine takıldı.Bir kez daha acımasız hayat dedi içinden.Bir yanda soğuktan donmakta olan aç bir köpek vardı,diğer yanda sıcacık evinde koltuğun üzerinde kıvrılmış yatmakta olan uyuyan bir köpek.Acımasız ve adaletsiz hayat dedikleri de tam olarak buydu,işte.Hayat ölmekte olan birisinin,yerini yeni doğan bir bebeğe bırakmasıydı.Ve ne denli uzak görünürse görünsün aslında bir o kadar da kısaydı.Ayrıca öldükten sonra kimse seni hatırlamıyordu,insanlar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlardı, ne kadar da acı dedi içinden.

Kaldıkları yerden yaşamaya devam ediyorlar ne acı ama,çok acı çoooook dedi içinden.

Çooooook.Asu, bu düşünceler içerisindeyken Bayza,ise imkansız aşklar konusunda neredeyse mastar yapmıştı.Çok fazla şey istemiyordu.Yani George Cloney, gibi bir adamı hayal dahi etmiyordu.Tek istediği kendisini sevecek olan bir adamdı, o kadar.Ne paraya, ne de tipe önem veriyordu.Hadi zeki de olmasın şart değil dedi içinden.Entelektüel de aramıyordu.O halde niçin doğru kişiyi bulamıyordu?

Niçin?

 İş yerinde sadece merhabalaştığı kişiye duyduğu platonik , imkansız aşk başına ilk defa gelmiyordu.Bayza,dört sene önce ,internette sanal bir aşk da yaşamıştı.O kişiye sanki gerçek hayatta tanışacaklarmış gibi güvenmiş kamera açmıştı.Hatta ona birkaç tane çıplak resmini bile göndermişti.Ne bekliyordu ki?Portekizli esmer,genç,yakışıklı adam onu engellemişti.Beyza'da,ona o engelden sonra hiç ulaşamamıştı.Onu kaybetmişti.O günden beri de erkeklere güvenmiyordu.Ve kolay-kolay bağlanamıyordu.Onları günübirlik- eğlencelik birer araç olarak görüyordu,artık. Roberto, gerçek hayatta bulaşacaklarına dair kendisine söz vermiş olmasına rağmen onu engellemişti.Muhtemelen hayatına başka birisi girmişti.Halen daha nasıl oldu da ona inandığını bir türlü anlayamıyordu.Avrupa'nın,bir ucundaki adama nasıl ulaşabilirdi ki? hem belki de evliydi, ve kendisini oyalamıştı.Sanal aleme güven olmuyordu.

Belki de resimleri hatta adı bile sahteydi.Çünkü internet ortamında onun kadar yakışıklı birisine rastlayacağını sanmıyordu.

Kim Bilir? onu  kaybetmişti  işte.

Belki de oydu ya da değildi.

Olabilir miydi?

Bu ancak bir mucize olabilirdi.

Ve mucizeler de asla gerçeğe dönüşmezlerdi.

Kim  Bilir?

Onlar sadece filmlerde,masallarda ve kitaplarda olabilirdi.Ve bu tarz kitaplar da yazarlar tarafından yazılmayı sürdürecekti.Belki de iyi olduğu için kaybediyordu.Bu devirde artık iyilerin şansı yoktu,devir sanki kötülerin devriydi.Ya da ona öyle geliyordu,bilmiyordu.İyi olduğu için kaybediyor olabilir miydi sahiden?gördüğü kadarıyla kötüler daha şanslıydı,ve ilişkilerinde de gayet mutluydular.O fazla iyiydi, ve kimse de onu hak etmiyordu.Ya da tam tersiydi.Belki de hata ondaydı.Tamamen kendindeydi.

Kim  Bilir?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top