ŞUBAT
Bu ay, benim en güzel ayımdı.
Sen New York'a dönmeden önce son kez görüşmek için beni aradığında, ben Osmanlı Tarihi'nde bilmem kaçıncı testimi çözüyordum. Telefonda ismini görür görmez artan kalp atışım neredeyse bilincimi kaybetmeme neden olacakken zırlayan telefonu açtığımda, utangaç bir "Alo?" çıkıverdi ağzımdan.
07.02.2015 - İlk telefonda görüşme.
"Merhaba!" dediğinde kalbimin yerinden çıkıp kollarına koşacak gibi attığını hissettim. Nasılsın, iyi misin gibi olan konuşmaları bir an önce sorup yanıt aldığında, "Yarın, eğer işin yoksa, New York'a dönmeden seni görmek isterim." dedin. Sanki görebilecekmişsin gibi heyecanla başımı salladım. "Alo? Gece?" dediğinde sana yanıt vermediğim kafama dank etmişti.
Kekeleyerek, "Evet... Neden... Olmasın..." dediğimde gülümsemeni telefonun öbür ucundan bile duyabiliyordum. Seninle her konuştuğumda böyle oluyordum, kendi gözlerinle bile görmüştün.
"Yarın akşam altıda seni alır, saat dokuzda tek parça halinde evine bırakırım."
Bizimkilerin kurduğu WhatsApp grubuna seni de almışlardı, fakat sen çok nadir sohbete dahil olurdun.
Ertesi gün olduğunda akşam üzerini beklemek o kadar zor oldu ki, tahmin bile edemezsin. Hatırlıyorum, o akşam ikimiz de kırmızı kazak, kot pantolon giymiştik. Bir çift gibi.
Beni evimden almaya geldin. Adresi Damla vermiş olmalıydı, bu ayrıntıya çok takılmadım. Kapımın önünde bir araba görmeyi beklerken gözlerim iki tekerlekli motorunla karşılaştı.
Güldüm.
Güldün.
Motorun arkasında oturduğumda, kitaplardan okuduğum veya dizilerden gördüğüm şeyi yaptım; beline sarıldım.
Bana bakışından hislerimizin karşılıklı olduğunu anlamıştım. Şanslıydım. Bu yaşıma kadar her zaman beni teğet geçmiş olan şans tomurcukları, o günden sonra bizim üzerimize serpilmeye başlamıştı.
08.02.2015 - Baş başa ilk buluşma.
Beni ilk tanıştığımız sahile götürdün. Bir restorana girdiğimizde, buluşmak için neden bu yeri veya bu saati seçtiğini sormadım. Umursamadım. Çünkü içimde daha önce hissetmediğim kadar huzur birikintisi hissediyordum. Bir çocuk o birikintinin üstünde zıplayıp etrafa huzur ve mutluluk saçıyormuş gibi.
Beni değiştirdin, Deniz.
Yemeklerimizi söyledik, yedik. Hayatlarımızdan bahsettik. Sonra sen bir kutu çıkardın. Kalbim her bir hareketinde olduğu gibi daha hızlı atmaya başlamıştı. Beceriksiz hareketlerle elindeki kutuyu evirip çevirerek, "Bu tarz şeyleri hiç beceremem," dedin.
Güldün.
Güldüm.
"Arkadaşlarım nasıl yapıyorlar, anlamıyorum." Sadede gelmeni bekliyordum. Ardından bilinçaltımda çok büyük etki yaratan kelimeler döküldü ağzından
"Ben... Bunu çok düşündüm. Hatta Damla ile de konuştum. Eğer sana söylersem ve sen de kabul edersen araya mesafeler girecek. Nasıl olacak falan filan derken işte buradayız. Gece... Ben... Sana âşık oldum. İlk gördüğümde!" Bunu fark etmemem için sarhoş olmam gerekirdi! Devam ettin. "Ve hayatımın geri kalan kısmını seninle geçirmek istiyorum. Araya kaç kilometre girerse girsin, seninle olmak istiyorum. Ağladığında omzumda ağlamanı, güldüğünde yanımda gülmeni istiyorum. Bunlar şu an olacak şeyler değil tabii ki ama üç ay sonra temelli Türkiye'ye yerleşeceğim ve o zaman her zaman yanında olacağım. Kısacası... Benimle çıkar mısın, Gece?"
08.02.2015 - Birbirimize kenetlendiğimiz tarih.
Tam olarak bunları söyledin, sevdiğim. Hiçbirini unutmadım. Unutmayacağım.
O geceden sonra bir bütün olduk. Üç ay sonra temelli kollarımda olacağını biliyordum. Bunun için mücadele ediyordum.
Bunu gruba anlattığımda çok sevindiler. Onlara sahilde çekildiğimiz, bizim ilk beraber çekildiğimiz fotoğrafımızı gösterdim. Görmen gerekiyordu, kuzeninin ağzının suyu akıyordu!
Hepsi bizi sonuna kadar destekleyeceklerini ve neye ihtiyacımız olursa -tavsiye falan- her zaman yanımızda olacaklarını söylediler.
İlk 14 Şubat'ımızı yalnız geçireceğimizi düşündüğüm sırada babanın buradaki işlerinin birkaç gün daha uzadığını söyledin. Sevinçten havalara uçuyordum!
6. günümüzdü.
14 Şubat'ımızı beraber Lunapark'da geçirdik. Binmedik oyuncak kalmayana dek eğlendik. Sabahtan akşama kadar. Elimi tuttun. Sahilde gezdik. Omzuna yaslandım ve huzuru içime çektim.
Ertesi günün sabahı erkenden uçağa binerek New York'a döndün. Ben de gelişinle aklımdan tamamen çıkan derslerimle boğuşmaya devam ettim.
İlk FaceTime konuşmamızı yaptığımız gün.
19.02.2015 - İlk görüntülü konuşma.
Binlerce kilometre uzağımdaydın, ama yanımdaydın. Bana sürekli beni sevdiğini söyleyip duruyordun. Ben de sana seni sevdiğimi söylüyordum.
Sınavlarıma çalıştığım zamanlarda aramamaya özen gösteriyordun. Ben genelde her gün ders çalışıyordum ama en uzun konuşmalarımız pazar günleri oluyordu.
İyi geceler ve günaydın mesajlarını unutmayalım.
○HuzurAdam❤ çevrimiçi.
21 Şubat
Günaydın, ballı çörek! İyi bir gün geçir. (07.34)
İyi geceler, yıldızları kovalayan rüzgâr! Rüyanda beni gör. (00.00)
22 Şubat
Günaydın, zeytinli poğaçam! İyi bir gün geçir. (07.30)
İyi geceler, Gece'm. Rüyanda beni gör. (00.00)
23 Şubat
Günaydın, peynirli böreğim! İyi bir gün geçir. (07.36)
İyi geceler, ışıldayan dolunay. Rüyanda beni gör. (00.00)
24 Şubat
Günaydın, fıstık ezmem! İyi bir gün geçir. (07.32)
İyi geceler, siyahın peşindeki beyaz. Rüyanda beni gör. (00.00)
Her gün bunlara benzeyen mesajlar atıyordun. Sabahları attığın mesajların açlıktan olduğunu biliyorum! İnkâr edemezsin...
Şubat ayı varlığının beni gülümsettiği ilk ay. Bu yüzden özel ve seninle güzel.
Her gün grup konuşmalarında adın geçiyor. Herhangi bir tatil günü buraya gelmeni ve beraber vakit geçirmeyi çok istiyorum. Seni özlüyorum.
Seni seviyorum, Panda!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top