MAYIS

Baharı uğurlayıp yazı karşılayacağımız ayda, ben yine harıl harıl ders çalışıyordum.

Okul sınavlarımızın sonuncularını oluyorduk. Yalnızca beş sınavımız kalmıştı.

Ben yorulmuştum, senin yanında olamamaktan, elini tutamamaktan ve kokunu içime çekememekten. Başından beri biliyordum sana uzak olacağımı ama kalbime yenik düşüyordum işte...

Mayıs ayının ilk iki haftasında bütün sınavlarımız tamamlanmıştı. Ama LYS çalışmalarım devam ediyordu. Çalışmaktan yorulduğum günlerden birinde seni aramak için telefonumdan ismini bulup arama tuşuna bastım.

HuzurAdam aranıyor...

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."

Bu iki cümleyi seni her aradığımda duymaya başlamıştım. En başlarda şarjının bittiğini düşünmüştüm ama üst üste üç gün sana ulaşamayınca çileden çıkacak duruma gelmiştim.

HuzurAdam arıyor...

En başta sen sandım; ama arayan sen değil, babandı.

"Gece, ben Nevzat amcan. Deniz'in babası."

Ve korktuğum şey başıma gelmişti. Baban kendini tanıtır tanıtmaz olaya girdi ve sen... Sen trafik kazası geçirmiştin...

"Durumu nasıl?" Her bir kelimem ağzımdan kekeleyerek çıkıyordu. Durumun kritikti. Biz o sırada konuşurken sen ameliyattaydın. Sen orada yaşam mücadelesi verirken benim yapabildiğim tek şey evin içinde dört dönmekti.

Nevzat amcayla yaptığım uzun konuşma sonucu öğrendiğim tek şey motor kazası yaptığın ve durumunun kritik olduğuydu. Doktorlar ameliyatta oldukları için henüz bilgi verememişlerdi.

O hafta yüreğim ağzımda nasıl yaşadım bilemezsin... Sürekli sana bir şey olacak kaygısı, sürekli acaba canı çok yanıyor mudur diye düşünmekten kendimi işlerime odaklayamıyordum.

3 gün sonra yoğun bakımdan çıktığında, seninle görüntülü konuştuğumuzda göz yaşlarım sel olmuştu. Yanında olup elini tutamadığım için o kadar kötü hissediyordum ki, sanki bir daha asla görüşemeyecekmişiz gibi geliyordu.

Telefonu açtığımda bana ilk dediğin şey "Gece Yarısı," olmuştu.

Bense sana sadece, "Seni çok seviyorum." diyebilmiştim. Ağlamaktan konuşamamıştım bile.

"Göz yaşlarını sil. Ben iyiyim." dediğinde kendimi toparlamaya çalışıp dediğini yaptım. O akşam uzun uzun konuştuk. Seninle konuşmadığım, senden haber alamadığım onca günün acısını o görüntülü konuşmada çıkarmıştık. Sonra bana bir müjde verdin;

"Temelli yanına geliyorum. İyileşir iyileşmez eşyalarımı hazırlayacağım. Artık ayrı olmayacağız, Gece Yarısı. En kötü günümde de, en mutlu günümde de benimle beraber olacaksın. Birbirimizin yanında olacağız. Seni çok seviyorum."

Bu haber o hafta içinde duyup duyabileceğim en güzel şeydi. Bir an önce iyi olmanı ve en kısa zamanda kavuşabilmeyi o kadar çok istiyordum ki, o kadar göz yaşından sonra ağzım kulaklarımda konuşuyordum artık.

O günden sonra her gün konuştuk. Fizik tedavilerini hiç aksatmadan devam ettirdin. 3 hafta boyunca hastanede kaldın ve en sonunda doktor taburcu olabileceğini söyledi. Fakat ben yanıma gelmek için acele etmeni istemiyordum. Her ne kadar hastanede olmasan da, bir yanım kendine acı çektirip zorlanmanı istemiyordu. Bu yüzden en az 1 hafta evde istirahat etmeni istedim senden. Neyse ki beni kırmadın ve valiz hazırlıklarına 1 hafta sonra başladın.

Baban seninle birlikte gelemeyecekti, ama sen buraya alışana kadar o New York'da işlerini yoluna koyacak ve o da bir an önce senin yanına gelecekti.

Kalmak için ev arayışında olduğun hafta okula gidip geldiğim yol boyunca sürekli kiralık ev aradım senin için, hiç durmadan. Sokak sokak, cadde cadde dolaştım ve aradığım ev hiç ummadığım anda karşıma çıktı. Ev sahibini arayıp konuştum, zor da olsa birkaç gün içinde gelip kaporayı ödeyeceğin ve evin ilanını kaldırması konusunda onu ikna etmiştim.

Benim için yeni bir hayata başlayacaktın. Bundan güzel hiçbir şey olamazdı.

Şimdiden birlikte geçireceğimiz onca güzel anıyı tahmin bile edemiyordum. Seni o kadar çok özlemiştim ki, o an tek istediğim sadece sana sarılmaktı.

Gel, Gece'nin Şövalyesi. Gel de artık birleşsin ellerimiz.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top