HAZİRAN
6 Haziran. Uzun zaman sonra ilk defa kollarında olduğum tarih.
Havaalanında seni beklerken kalbimin atışını dün gibi hatırlıyorum. Sanki yerinden çıkacak gibiydi. Öylesine hızlıydı ki her an düşüp bayılabilirim gibi geliyordu.
Uzun zaman sonra, atlattığın o kazaya rağmen benim için o kadar kilometreyi aşarak yanıma geliyordun, hem de temelli!
Yanımda Damla vardı: kuzenin. Yolda gelirken beni sorguya çekip durdu. "Heyecanlı mısın bakalım, prenses?" diyordu. Nasıl heyecanlanmazdım? Aylar sonra kanlı canlı karşımda olacaktın!
İstanbul aktarmalı geliyordun, bu yüzden seni karşılamak için hızlı adımlarla iç hatlar terminaline koşuyorduk. X-ray cihazından apar topar geçtikten sonra hızlı adımlarla oradan oraya ilerlerken duyduğum tek şey Damla'nın "Yavaş be kızım, gören de uçağa yetişmeye çalışıyorsun sanacak!" sözleriydi.
Sonra seni gördüm.
Etrafına bakınarak geliyordun.
Beni arayan gözlerin, zaten sana odaklanmış olan gözlerimle buluştu.
Güldün.
Güldüm.
Elindeki kocaman bavula rağmen adımlarını hızlandırarak bana doğru koştun. O kadar çok sırıtıyordum ki, bir an dudaklarım yırtılacak sanmıştım.
Kısa süre sonra aramızda mesafe kalmamıştı artık. Kollarını boynuma doladın. Kokunu içime çekerken gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Bu anı o kadar uzun zamandır düşlüyordum ki...
Sarılmayı bırakıp yüzüme baktıktan sonra, "Ağlayacaksan geri dönüyorum," diye şakalaştın benimle. "Bunca yolu gözlerinden süzülen yaşları görmek için gelmedim."
O gün hala dün gibi aklımda, hatırladıkça o günkü gibi içim pırpır eder. Özlemini ancak hatıralarında yitirebiliyorum.
Benim sıram geçtikten sonra Damla ile de kucaklaştın. Ardından yemek yemeye gitmiştik. Grubumuzun diğer üyeleri bugünlük aramızda olamasalar da LYS geçtikten sonra büyük bir buluşma düzenleyeceğimize karşı anlaşmıştık.
Yemekten sonra seni kalacağın eve götürmüştük. Anahtarı teslim alıp borcunu ödedikten sonra eve çıktık. Gözlerin, sanki eve aşık olmuş gibi bakıyorlardı. Elimi sıkı sıkı tutuyordun, her fırsatta da öpüyordun. O kadar özlemiştik ki birbirimizi...
Damla evi görüp bizden ayrıldıktan sonra ikimiz başbaşa akşam yemeğine çıkmıştık. Birbirimizin yanında olmadığımız süre boyunca hayatımızda nelerin olup bittiğini konuştuğumuz bir akşamdı. Artık ayrı olmayacağımız için çok mutluyduk.
Haziran ayı bir açıdan daha önemliydi. Çünkü benim için zorlu bekleyişin bittiği bir aydı; LYS'ye giriyordum. Sınav günü hep yanımdaydın. Beni sürekli sakinleştirmeye çalışıyordun. Ben sınav salonuna girene kadar yanıbaşımdaydın.
"Şimdi gidecek, elinden gelenin en iyisini yapacaksın." dedin. Öyle de yaptım.
Sınav zamanı gelip çattığında, iki veya üç sorudan sonra kağıdıma odaklanmayı başarabilmiştim. Sonrasında zaman su gibi akıp geçmişti bile.
Çıkışta ise seni bulmak biraz zor olsa da kalabalıktan hep uzak duracağını biliyordum. Bunun için okul kapısının dışında bekliyordun. Kaldırıma oturmuş, birisiyle görüşüyordun. Bana sırtın dönük olduğu için ise arkanda olduğumun farkında değildin.
"Hayır, daha söylemedim. Bunu bugün söylemek zorunda değilim, ona söz verdim!"
"Neyi söylemedin?" dediğimde yerde oturmuş, üzgün suratını bana doğru çevirdin. Gözlerinde çaresizliği görüyordum.
Bana söylediğin tek şey, "Hiçbir şey, canım." oldu. İnanmamıştım. Bir şeyler vardı.
Bana üniversite sınavına girmeyeceğini, bir an önce iş bulup çalışman gerektiğini söyledin. Tek başına yaşam için bir yerden başlaman gerekiyordu. Bunu kendimden biliyordum, ama ben okurken yarı zamanlı çalışıyordum.
Bir süre sonra ikna olmuştum. En başta sana bunu bana neden daha önce söylemedin diye kırılmıştım ama, o ay beni o kadar çok mutlu etmiştin ki her şeyi unutmuştum.
Bütün ay boyunca fırsat bulduğumuz her anı birlikte geçirmeye başladık. Bazen baş başa, bazen ise Damla ile birlikte.
Her anımıza binlerce kez şükrettim. Yanımdaydın, artık tüm zorlukların üstesinden birlikte gelecektik.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top