21. Bölüm

Gün aydınlanalı daha iki saat olmuştu. Yine de bütün şehir çoktan uyanmıştı. Gökyüzünü saran güneş ışınları, çocukları sokağa atmıştı. Kedileri buldukları ilk gölgelik yerde uyutmayı başarmıştı.

Yıldız, adımlarını siyah bir arabaya doğru savuruyordu. Az kalmıştı. İşleri yoluna sokmak için uğraşıyordu. Sona yaklaştığını hissediyordu.

Aldığı tanıdık kokuyla birlikte içinde minik bir gülücük açmıştı. En azından birisinin hayatta olduğunu hatırlamıştı. Bu durum kısa bir süreliğine de olsa mutlu olmasını sağlamıştı. Aynı mutluluğu kendi torunu için de yaşamayı umuyordu.

Arabanın kapısını açıp koltuğa oturdu. Dikiz aynasından kendisine baktı. Genç yüzünün arkasındaki yorgunluğa baktı. Aracın kapısını kendisine doğru çekerken içindeki garip hissiyatı anlamaya çalışıyordu. Ne mutluydu ne üzgündü. Bir tutam umut, bir tutam karamsarlık, biraz cesaret ve çokça yok oluş eklenmiş bir çorba gibiydi duyguları. Kendisini ilk defa bir hapishanenin içindeymiş gibi hissediyordu. İlk defa asırların yorgunluğunu bu kadar omuzlarında hissediyordu. Belki de kendi kanından olanın öldürülme düşüncesi canını yakıyordu.

Gözlerini aynadan çekemiyordu. Bir anlığına kendisine güldü. Herkesi canından bezdiren Yıldız, şu an korkuyor muydu? Oysa hayatı boyunca yaptığını yapacaktı. Vampirleri kızdıracaktı. Bir insanı kurtaracaktı.

Eli, arabanın anahtarında kilitlenmişti. Arabayı çalıştıracak gücü kendisinde bulamıyordu. Derin bir nefes aldı. İçindeki yokluğa rağmen büyüyen umutlarının çürümesine izin veremezdi. Şimdi o anahtarı çevirip arabayı çalıştırmalıydı. Hiç durmadan gaza basmalıydı. Hareket etmeden bitişe gidemezdi. Başlamadan bitiremezdi. Torunu için endişeliydi ama onu kurtaracak olan kendisiydi. Ruhunu yok etmeye çalışan düşüncelere izin veremezdi. Bitiyordu, az kalmıştı. İşleri düzeltmesine, torununu kurtarmasına az kalmıştı.

Boynunu bir sağa bir sola eğdikten sonra ellerini direksiyona kenetledi. Birazdan tozu dumana katacaktı. O vakit kendisi için eğlence başlayacaktı. En azından öyle olmasını umut ediyordu.

Parmaklarıyla piyanonun tuşlarına basar gibi birkaç hareket yaptı. Hazırdı. Öyle hissetmese bile hazır olmak zorundaydı. Arkasına doğru dönüp konuşmaya başladı. "Doğan sıkı tutun! Anneannen birazcık kuralları çiğneyecek! Her zaman olduğu gibi."

Arabayı çalıştırdığı gibi gaza yüklendi. Hız limitini aşmaya başladığı an da camı açtı. Elini dışarıya çıkardı. Parmaklarının arasından akan rüzgara dokundu. Tenine değen her hava parçacığı, ruhuna özgür olduğunu hissettiriyordu.

***

Uymadığı trafik kuralları sebebiyle defalarca kırmızı ışıkta geçmişti. Kazaya neden olacak birkaç hareketi ustalıkla atlatmıştı. İstediği yere yaklaşıyordu. Peşine düşen polislerle birlikte ortalık şimdiden eğlence panayırına dönmüştü. Koşuşturma içinde kendisine, "Salak!" diye bağıran birisini duymuştu. Ardından kendi kendisine söylenmeye başlamıştı. "Salak ha! Ben sana salağı gösterirdim de dua et torunumu kurtarmaya çalışıyorum."

***

İlerledikçe yolun etrafına dizili evlerin sayısı da aynı oranda azalıyordu. Yıldız'ın kullandığı arabanın plakası polislerin telsizinde dolaşıp duruyordu. Henüz hiç kimse onun yörüngesine girememişti.

Yolun ilerisindeki çevirmeyi görmüştü Yıldız. Başındaki nefret ettiği peruğu eline aldı. Birisini boğarcasına parmaklarının arasında tuttu saçları. Burnuna gelen kokunun etkisiyle bütün ciddiyetini topladı. Polislerin hepsi insan değildi. Olmasını beklediği ne varsa oluyordu.

Çevirmedeki polisler arabayı durdurmaya çalışıyordu ama işe yaramamıştı. O sırada Yıldız peruğu camdan dışarıya attı. Polislerden birisi telefonunun cebinden çıkarıp mesaj yazmaya başladı: İkisi de arabada. Ardından telefonu cebine koydu. Ürkütücü bir gülümsemeyle mırıldanmaya başladı. "Şimdi işiniz bitti!"

Birkaç dakika geçmişti sadece. Yıldız'ın peşine beş büyük araç takılmıştı bile. Yıldız araçtaki yan aynadan arkadaki arabaları izliyordu. "Ne çok sevenim varmış," diye söylendi kendi kendisine.

Yollar tekrardan yarış pistine dönüşmek üzereydi. Dikiz aynasını biraz yana çevirdi. Başını sağa sola sallayıp saçlarını düzeltti. Tekrardan gözlerini yola dikti. Muzip bir gülüşün ardından konuşmaya başladı. "Doğan emniyet kemerine sıkı tutun! Halletmem gereken birkaç vampir var. Umarım sıcağı seviyorsundur. Birazdan burası cehennem kadar sıcak olacak!"

Yıldız oldukça rahat bir pozisyonda kendisini esnetti. Bir şarkı açtı. Şarkı ortama fazlasıyla uyum sağlamıştı. Müziğin ritmiyle arabalar arasındaki gerilim daha da eğlenceli bir hal alıyordu.

Arabalar Yıldız'ı kenara sıkıştırmaya çalışıyordu. Yıldız bağırarak şarkıya eşlik ediyordu. Arabanın camları siyah filmler kaplı olduğundan vampirler Yıldız'ı net olarak göremiyordu. Yine de Yıldız'ın arabayı kullanış şekli onlarla eğlendiğini gösteriyordu. Vampirlerin sinir katsayıları sürekli olarak misliyle çarpılıyordu. İstediği de buydu aslında. Onları kızdırmak ve biraz daha oyalamak. Bütün dikkatleri üstüne çekmek istiyordu. Böylece hedefine yaklaşmasında önünde hiçbir engel kalmayacaktı.

Mimiklerine yerleştirdiği anlamlardan ziyade ruhu her geçen saniye acı çekmeye başlıyordu. Sona doğru yaklaştıkça ruhu daralıyordu. Her şey yolunda gidiyordu ama bir şeylerin ters gideceğini hissediyordu. Dikiz aynasında görmüştü yeniden gözlerini. Gözlerinin arkasına sakladığı stresten kaçmak için gaza bastı bu sefer. Kendi varlığından kaçmak istercesine asıldı gaza. Kendisinden kaçamayacağını bilse bile.

Kovalamaca uzadıkça uzuyordu. Güneş gökyüzündeki kontrolü tamamıyla eline almıştı. Asfalt yumurta koysan kızaracak kadar ısınmıştı. Yıldız araba kullanma konusundaki marifetini fazlasıyla konuşturmuştu. Arabalar Yıldız'ın yanına yaklaştığı anda aralarındaki mesafe tekrar açılıyordu. Bu gidişat kuralları çiğneyen kızın yaptığı bir hatayla bozulmuştu. Aslında ortada yapılan bir yanlış yoktu. Sadece onların öyle düşünmesini istiyordu. İşin eğlenceli tarafı burasıydı çünkü.

Ön taraftan bir araba yolunu kesmeye çalışıyordu. Arabayı atlatmak için bir anlığa frene basmıştı. Sağ tarafındaki araç, Yıldız'ın arabasına çarpıp arabayı yoldan çıkardı. Araç, birkaç takla attıktan sonra anca durabilmişti. Vampirlerin yüzünde "sonunda" dermişçesine bir ifade yer almıştı. İşlerin uzamasından oldukça sıkılmışlardı.

Yüzlerindeki kızgın ifadeyle vampirler araçlarından indi. Bir yay şeklini andırırcasına hizalandılar. Gözlerindeki ateş her saniye alevleniyordu. Yıldız, tepe taklak olan araçtan dışarıya çıkmaya çalışıyordu. Siyah tişörtlü bir vampir, arabaya yaklaştı. Arka koltukta duran Doğan'ı, kafasından tek eliyle tutarak araçtan çıkardı. Oğlanı herkesin görebileceği bir açıda yere atıp kafasını ayağıyla ezdi. Kafatasına ait plastik parçalar asfalta yayılırken bütün gözler Yıldız'a dikilmişti. Hepsi onu elleriyle öldürmek istiyordu.

Yıldız "Ne bakıyorsunuz?" der gibi mavi gözleriyle etrafı süzüyordu. Yüzünde hiçbir şeyden haberi olmayan bir çocuğun masumluğu vardı.

Vampirlerden kısa saçlı, üstünde kırmızı ceket olan kadın yerdeki plastik mankene bakıyordu. Mankenin üzerindeki kıyafetler, peruk ve kafatasının içinden çıkan kanlı sargı bezleri Doğan'ın kokusunu taşıyordu. Öfkesinden deliye dönmek üzereydi. Gözlerini Yıldız'a çevirip konuşmaya başladı. "Nerede?"

"Kim nerede?" diye cevap verdi Yıldız.

"Kafası parçalanan mankenin yerinde olması gereken kişi! Nerede o?"

"Biraz daha açıklayıcı konuşursan sevinirim."

Yıldız'ın gereksiz konuşmaları, kırmızı ceketlinin sinirlerini altüst ediyordu. Ceketli ellerini beline koydu. Kafasını aşağıya eğip derin bir nefes aldı. Sonrasında gözlerini tekrar sinir bozucu kıza dikti. "Oyunu bırak ve cevap ver! Doğan nerede?

"Oyun oynamıyorum. Eğer oynasaydım hala tek parça durabileceğini mi sanıyorsun?"

İşte bu kurulan cümle, kırmızı ceketliyi fazlasıyla sinirlendirmişti. Kafasını arkasına çevirip vampirlerden birisine işaret verdi. Vampir, araçlardan en büyüğünün arkasını açtı. İçeriden demirden yapılma, her tarafı uzun kazıklarla kaplı sandalyeyi çıkardı.

Ceketli, sinsi bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti. "Doğan sadece ufak bir detay. Sen yanında yokken onun işini bitirmek çocuk oyuncağı. Şimdi kendine daha fazla sorun çıkartmadan bizimle geliyorsun!"

"Öncesinde unuttuğunuz bir şey var. Aslında sadece ufak bir detay. Adım gibi parlamadan hiçbir yere gitmiyorum!" Yıldız o sırada arkasında tutuğu el bombasının pimini çekti. "Vampirlerin ölümsüz olmasına bayılıyorum!"

Yıldız son sözünü söylediğinde el bombası sıcak asfaltla buluşmuştu. Var olan sıcaklık daha da artıyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top