18. Bölüm
Güneşin bütün büyüleyiciliğiyle en tepede olduğu saatlerdi. Doğan dondurmacıya parayı uzatıp iki külah dondurma almıştı. Onca yaşanılandan sonra serin bir dondurma yemekten ayrı bir keyif alacaktı. Karışık lezzetlerdeki dondurmaya eşlik eden çikolata sosu ve fıstık, birkaç saniyelik cenneti müjdeliyordu.
Beş altı adım geriye doğru gidip dondurmalardan birisini anneannesine uzattı. Yıldız, suratındaki korkutucu ama sevinçli gülümsemeyle dondurmasını yemeye başladı. Yüzündeki ifadeye engel olmaya çalışıyordu. Çalışıyordu ama işe yaramıyordu. Etrafındaki vampirlerin kokusunu almıştı bile. Bütün mimiklerine yerleştirdiği gülücük, mutlu olduğundan değildi. Sadece ruhunu her saniye saran karalığı saklamak için filizlenmişti.
Kuğuların ve ördeklerin yüzdüğü gölün kenarına gelinceye kadar yürümüşlerdi. Güneş ışınları gölün üzerinde ahenkle dans ediyordu. Çocuklar bağırarak etrafta koşuşturuyordu. İnsanlar mutluydu. Yüzlerinde ki gülücükler gökkuşağı misali etrafı renklendiriyordu. Oysa gerçekleri bilseler kaçacak delik ararlardı.
Sadece bir anlığına hayal edin. Etrafınızdaki insanların hepsi sizin düşündüğünüz kadar masum değil. Çünkü hepsi insan değil. Belki de yanlışlıkla çarpıştığınız kişi asla tahmin edemeyeceğiniz bir varlıktır. Belki de kanınızı son damlasına kadar içine çekmek isteyen bir vampirdir, kim bilir?
***
Göle doğru bakan gökdelenin en tepesinde gizleniyordu. Rüzgarın etkisiyle yaşam bulan kirpiklerinin arasından tüfeğin dürbünüyle etrafa bakıyordu. İki taraflı örgüsüyle şirin bir kıza benzese de tebessümü içindeki yaratığı ele veriyordu. Gözleri Yıldız ve Doğan'a kitlenmişti. Kadının eli namluya basmak istiyordu ama yapamazdı. Dürbünden Yıldız'ın suratındaki gülümsemeyi görebiliyordu. O gülümsemeyi silmek için elinden ne geliyorsa yapmaya hazırdı. Üstelik böyle düşünen bir tek kendisi değildi.
İnce ama korkucu ses tonuyla kulağındaki kulaklığa konuşmaya başladı. "Ateş etmeyeceksem neden hala onları izliyorum?"
Kulaklıktaki erkeğe ait tok ses cevap verdi. "Ne olacağı belli olmaz tetikte kalmaya devam et. Yıldızı aradan çıkartmadan çocuğa dokunmak yok. Zaten çocuğun bir sıkımlık canı var."
"Başkalarını vurayım mı? Birazcık kaos eğlenceli olurdu."
Bu söze içten bir kahkaha patlatmıştı adam. "Hayır. Evet demeyi çok isterdim ama olmaz! Bu çağda olmaz!"
"Çok sıkıcısınız!"
***
Doğan dondurmasını bitirmişti. Suyun üzerinden kıyıya yanaşan ördekleri izliyordu. Karnının guruldamaya başlamasıyla kafasını anneannesine çevirdi. O an aklında yeni bir soru çaktı. Yıldız bir vampirdi yani kanla besleniyordu. Peki ya kimin kanını içiyordu? Duyacaklarına hazır olduğundan emin değildi. Gerçi merak insanı en derin uçurumların bile içine çekebiliyordu. "Hayvan kanı mı insan kanı mı içiyorsun?"
Yıldız aniden böyle bir soru duymayı beklemiyordu. Yine de şaşırmamıştı. Bir ara bu soruyu duyacağını tahmin ediyordu. "İnsan. Hayvan kanının işe yaradığını söyleyemem." Cevap verdiğinde bir seri katil kadar soğuktu gözlerinin içi.
"Kanı nereden buluyorsun?" Doğan, ağzından sorununun çıkmasıyla ne kadar saçma olduğunun farkına vardı. İnsan kanı musluktan akacak değildi ya! Asıl sormak istediği şey farklıydı ama öğrenmemesi gereken bir bilgiyi duymaktan korkuyordu.
"Bağışlanan kanlar, yeni ölen insanların kanları," diye cevap verdi Yıldız.
"Yani?" Doğan aklındaki soruyu beyninde devir ediyordu. Bir türlü diline dökmeyi başaramamıştı.
"Yani ne? Birisini öldürüp öldürmediğimi mi soracaksın?"
"Evet."
"Sayamayacağım kadar çok kişiyi öldürdüm."
Doğan'ın suratı buz kadar soğumuştu. Böyle bir cevap duymayı beklemiyordu. Anneannesine içi ısınmıştı oysa. Onun bir katil olduğunu bilmekse yüreğini fazlasıyla acıtmıştı. Biraz da ürpermişti.
"Öldüreceğim kişileri seçerim. Önüme gelen herkesin kanını içmem. Kötü işlerle uğraşanları hedef alırım. Dışarıdan bakınca katil gibi gözükebilirim ama bunu bir temizlik olarak gör. Hem onların kanıyla ihtiyacımı karşılıyorum hem de pislikleri dünya üzerinden temizliyorum. Bir taşla iki kuş," diye devam etti sözcüklerine Yıldız.
Anneannesinin söyledikleri, Doğan'ın düşüncelerini pek değiştirmemişti. Her ne kadar bu temizlik fikrine katılmasa bile yanı başında oturan kişi bir vampirdi. İster istemez ona hak vermek durumundaydı. Sonuçta herkes kendi karnını doyurmak zorundaydı.
Yıldız bu zamana kadar savunmasız ve suçsuz olan kimseyi öldürmemişti, bir kişi hariç. O kişi, hayatında öldürdüğü ilk insandı. Ne zaman hatırlasa yüreğinin var olan her dokusu yanıyordu. Bilinci yerinde değilken onu öldürdüğünü defalarca kalbine söylüyordu. Yine de kendisini asla affedememişti. Asla affedemeyecekti.
Öldürdüğü kişi son nefesini verirken Yıldız'ın ruhunu da yanına almıştı. Yıldız ilk defa siyah gözyaşlarını o kişi için akıtmıştı. Yüreğinin gece kadar karardığını hissetmişti. O vakitte yaşadığı saniyeler bile vampir olmaktan nefret etmesi için yeterliydi.
***
Doğan ile Yıldız, bir alışveriş merkezinin içinde turluyorlardı. Yıldız arada sırada torunun terini mendille siliyordu. Kendi boynuna da bastırdığı mendilleri alışveriş merkezinde belirli yerlere bırakıyordu. Bazen de insanların çantalarına ya da ceplerine gizlice yerleştiriyordu. Sonuçta vampirlerin koku duyusu oldukça güçlüydü. İkisine ait olan en ufak bir koku zerresinin dahi peşinden gideceklerdi. Bu da Yıldız'ın istediği şeydi.
Alışveriş merkezinde kozmetik mağazasına girdiler. Doğan pek de haz etmemişti. İlgisini çeken bir yer değildi burası. Makyaj malzemeleriyle arasının olduğu söylenemezdi. Yine de anneannesinin peşine takılmak zorundaydı.
Yıldız'ın alması gereken şey tam da burada satılıyordu. Elinde tuttuğu sepetin tamamını deodorant ve parfümlerle doldurmaya başladı. Neredeyse kırktan fazla parfüm şişesini sepete koyması dikkat çekmişti. Etraftaki insanların bakışları üzerinde toplanıyordu. Olanları fark ettiğinde umursamadı. Sonuçta herkes bir başkasının ne yaptığıyla ilgilenirdi hayatta. Başkalarının işine burunlarını sokarlardı. Aslında insanlar kendi yaptıklarına bakmalı ve kendilerini yargılamalıydılar. Kendi hatalarını düzeltmeye çalışmalılardı. O zaman dünya daha yaşanılası bir yer olabilirdi.
Doğan, anneannesinin aksine bakışlardan rahatsız olmuştu. "Bunları ne yapacaksın?"
"Ne kadar fazla koku olursa o kadar yoldan saparlar. Üstelik vampirler yapay kokulardan pek hoşlanmaz." Yıldız yüzünde ufak bir gülümsemeyle torununa döndü. "Ben de vampirim ya o yüzden biliyorum."
Doğan sesini kıstı ve konuşmayı devam ettirdi. "Vampirler hakkındaki konuşmalarını birilerinin duyması sorun olmaz mı?"
"Vampir olduğumu söylesem bile kim bana inanacak ki?" Sesine ciddiyet yerleştirip sözlerine devam etti. "Tabi onlara bir kanıt sunmazsam."
***
Aradan saatler geçmişti. Hava, güneşin gökyüzünden çekilmesiyle büyülü renklere savrulmuştu. Hafifçe esen rüzgar, bulutların arasından akıp gidiyordu. Şehir, serinlemeye başlayan havanın etkisiyle daha da kalabalıklaşıyordu. Anneanne ve torun kalabalığın peşinde sürükleniyordu.
Önlerine çıkan başka bir alışveriş merkezine girmişlerdi. Yıldız elini sürebildiği her yere dokunuyordu. Kendi kokusunu bırakabildiği her noktaya bırakıyordu. Sol omzuna taktığı deodorant dolu çanta, arada sırada bir yerlere çarpıyordu.
Doğan etraftan duyduğu birkaç kelimenin etkisine kapılmıştı. Anneannesinin yanından sadece birkaç adım kadar uzaklaştı. Onun yanından bir an olsun ayrılmaması gerektiğinin farkındaydı. Hayatta kalmasının buna bağlı olduğunu biliyordu ama gitmişti. Duyduklarının esiri olmuştu. İçini saran merak duygusuna engel olamamıştı.
***
Alışveriş merkezinin yanına beyaz renkte bir minibüs yaklaştı. Minibüsün içinden üç vampir indi. Korku salan adımlarıyla mağazaya doğru yürümeye başladılar. Kulaklarındaki kulaklıktan gelen ses, onlara son kez talimatları fısıldıyordu. "Size işaret verdiğimde AVM'deki güvenlik kameralarını kapatacağım."
İçlerinden ince sakallı olan konuşmaya başladı. "Telefon sinyallerini kesemez misin?"
Kulaklıktaki ses gülmeye başladı. Bu iş onun için çocuk oyuncağıydı ama yapamazdı. "Yapmam kısa sürer ama sonunda başımıza bela alırız. İnsanları peşimize takmayalım. İşinizi hemen halletseniz iyi olur."
***
Yıldız, torununun yanından ayrıldığını fark etmemişti. Gözleri çocuklu bir çifte takılmıştı çünkü. Sadece bir an için onların yerinde kendisinin olduğunu hayal etti. Bütün hücreleriyle tamamen insan bir anne olduğunu düşledi. Çocuğunu kendi elleriyle büyüttüğü uzak bir anıyı kucakladı. Sanki bütün umutları hiç gerçekleşmeyeceğini bildiği bir hayale bağlıydı. Bu yüzden düşleri, gerçekliğin içinde can çekiyordu.
Mağazaya giren vampirlerden birisi Doğan'ın diğer ikisi Yıldız'ın peşine takıldı. Otomatik kapının açılmasıyla birlikte Yıldız gerçek dünyaya iniş yapmıştı. Yüzünde değişik bir gülümseme oluştu. Gülümseyişi hem iç karartıcıydı hem de tanıdık ama sevmedik birisiyle karşılaşmayı simgeliyordu.
Yönünü birkaç adım öteye çevirdi. Çeşitli kesici aletlerin olduğu bölüme doğru gidiyordu. Gözlerini bıçakların arasında gezdirirken iki tarafından vampirler gelince sessizliğini bozdu. "Sizce hangi bıçak daha iyi vampir keser? İnsanlara güzel bir şov yapmaya ne dersiniz?"
Yıldız'ın sağ tarafındaki vampir konuşmaya başladı. "Oyun bitti ve kaybettin. Daha fazla zorluk çıkarma!"
Yıldız gözüne kestirdiği satırı eline aldı. Satırı yüzüne doğru götürüp sağ tarafına döndü. "Oyunu başlatan benim ve ben bitti demeden hiçbir şey bitmez! Şimdi ya buradan ben ve Doğan birlikte çıkarız ya da vampir kanı akıtmaktan memnuniyet duyarım. Bunca kameranın ve insanın arasında eğlenceli bir gösteri olur." Suratına bir çocuğun masumluğunda ama şımarık bir ifade yerleştirdi. Kan emicilerle alay etmeye bayılıyordu.
***
Doğan, raflardan bir şeylere bakıyormuş gibi yapıp konuşulanlara kulak misafiri oluyordu. Hastaneden birisini kaçıran ve doktora ateş eden bir kişiden bahsediyorlardı. Birilerinin gizlice dinlenmesinden nefret ederdi. Şu ansa kendisi söylenenlere kulak misafiri oluyordu. Yaptığının doğru olduğunu savunmuyordu ama sonuçta kendisiyle ilgili söylentileri dinliyordu. Kaçırılmasının ardından neler olduğunu, ailesinin neler yaşadığını merak ediyordu. Konu kendisi olunca söylentileri dinlemekten geri duramıyordu.
Konuşmalara o kadar çok kendisini kaptırmıştı ki kendisine doğru yaklaşan ayak seslerini duymamıştı. Sağ omzuna dokunan elle birden irkildi. İçindeki ses, gelenin Yıldız olmadığını söylüyordu. Aldığı tırsak nefesin ardından omzuna dokunan kişiye baktı. Karanlığı ardında saklayan gülüşün sahibini tanımıyordu. Karşısında duranın insan olmadığından emindi. Sakince kaçmayı deneyecekken omzuna dokunan elin, omzunu acıtmasıyla olduğu yerde durdu. Ne yapacağına karar veremezken ince ama ürkütücü sesiyle vampir konuşmaya başladı. "Uslu durmazsan seni hemen burada öldürürüm!"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top