MASUM BÖLÜM: 7
'Yayınlarda Kaçamak hakkında bir şeyler var mı diye telsizi kontrol ediyorum, diye yalan söyledi Mick, o kadar anlık vemakul bir biçimdeydi ki kendinden etkilendi.Adam bir an ona baktı. Karanlıkta yüz ifadesini okumak zordu ama Mick onun hiç de ikna olmadığı hissine kapıldı.İyi fikir. Sesi sıradandı. Başını eğip elinde tuttuğu mikrofona baktı. Mikrofonu telsize bağlayan kıvrımlı gri kablo, Mick'in omzundan geçip uzanıyordu. Birileriyle konuşmayı mı planlıyordun?Mick omuzlarını silkti. Telsiz kullanırken mikrofonu kaldırmak otomatik bir hareket sayılır. Göstermek için tekrar kadranı çevirdi, konuşmanın gidişatından anladığı üzere,iki mavna mürettebatının kendi halinde biraz gevezelik edişine odaklandı. Farklı koşullarda, onlara pizza almak için iyibir yer önerebilirler mi diye sorabilirdim mesela.Bak, mesele şu ki, bizi arayanlar gölden gelen telsiz sinyallerini de takip edecektir. Onların yerinde olsam, ben öyle yapardım.Ne var biliyor musun? Galiba haklısın, dedi Mick, kulağa öyle kurnazca geliyordu ki, içinden kendini takdir etti.Bunu hiç düşünmemiş miydin? Adamın sorusu aşırı derecede içtendi. Hemen ardından, Mick'in üzerinden uzanıp telsizi konsoldan çekti. Sonra, Mick'in ağzı şaşkınlıktanbir karış açılırken küpeşteye yürüdü ve telsizi göle attı.Bu da neydi böyle? diye sordu Mick, merkezle en iyi bağlantısının sulara gömülürken çıkardığı sese öfkelenmişti.O
Mick'in arama
listesinde en başta olacaktı. Sonuçta yılbaşıydı, insanlar telefonlara cevap vermeyebilirdi. Ancak Mick birisi cevap verenekadar onları aramaya devam edecekti.Bu konuşmayı yapmıştık, dedi adam.Bu tekneyi terk etmemiz gerekiyor ve şüphesiz ki şehre geri yürüyemeyiz. Fark etmediysen belirteyim, hava buz gibi.Ayrıca kar yağıyor. Doğruydu: Gökyüzünden yine billur halindeki kar taneleri dökülmeye başlamıştı. Mick, adamın telefonunu almak için elini emredercesine uzattı. Bizi alması için bir arkadaşımı arayacağım, tamam mı? Polis değil, yeminederim. Bu sadece küçücük bir yalandı. Ama sorun şuyduki, çoğu arkadaşı polisti. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıyız ve bence otostop çekmek bir seçecek olmayacak.Sorunumuz ne biliyor musun? Sana güvenmiyorum.Evdeyken senin hayatını kurtardım.Evet, şimdi de hapse tıkmak istiyorsun.Bu o kadar doğruydu ki Mick cevap vermeden önce tereddüt etti. Şu an tek istediğim bir arabaya binip şehre dönmek.Bizi şu kahrolası tekneden inebileceğimiz bir yere bırak yeter. Sonra nereyi arayıp aramayacağımızı konuşuruz.Bu aptalca. Zaman kaybı. Şimdi arayacak olsam bile, onlarla buluşmamız yarım saat, hatta daha fazla sürebilir çünkü yürümek zorunda kalacağız. Burası tam olarak otobanın dibinde değil.Asıl telefonu sana vermem ve istediğin kişiyi aramana müsaade etmem aptalca olur. Büyük ihtimalle arayacağın kişiler polistir. Telefonunu çıkarıp başparmağıyla açtı ve sonrakaşlarını çattı.
O zaman sen ara birilerini, dedi Mick.
Kötü haber tatlım. Telefon çekmiyor.Mick görmek için onun etrafında döndü. Ne?Adam, ekranda parıldayan mesajı açık biçimde görebilsin diye telefonu havaya kaldırdı: Şu anda kapsama alanı dışında.Mick ona ters ters baktı. Yaptığını beğendin mi?Ne yapmışım? Issızlığın ortasına doğru yola çıkan senDiğer seçenek, kıyıda dikilen herhangi birinin bizi takip edebileceği şehir merkezine doğru yol almaktı. Ve iskeleyeçıktığımız için yapılanhoş geldin partisine katılmak. Bir deseni alıp götürmeleri ve öldürmeleri...Sence, Marino senin salına salına günbatımına doğru çekip gitmene izin mi verecek? Belli ki öyle düşünmüyorsun, yoksa bana yardım ediyor olmazdın.Kendim için endişelenmeyi bana bırak.Adam öfkeyle söylendi. Tartışmak mı istersin yoksa tekneyi kıyıya yanaştırmak mı? Şu spot lambaları her taramada biraz daha yaklaşıyor.Kahretsin. Adamın söyledikleri doğru olduğu için, iskeleye yanaşabileceği en iyi yeri bulmak adına tartışmayı bıraktı. Karanlığı göz önüne alarak kıyıya cesaret edebildiği kadar yaklaşmalı ve kıyı şeridini takip etmeliydi. Olası bir iskele,tekne rampası ya da iş o noktaya gelirse tekneyi karaya oturtacağı bir yer görebilmenin tek yol buydu. Enkaz tehlikesinihesaba katarak gazı bir hayli kesmeliydi ki bu hiç iyi değildi.Kıyıya daha yakın oldukları için, helikopter uzakta kalmıştıama arkalarından kıyı şeridini takip eden jet ski, kuşkusuz kiher geçen saniye yaklaşıyordu. Hızlı hareket
etmezlerse ele
geçirileceklerini anladığında Mick'in kalbi küt küt attı.Bu tarafta bir yerlerde hiç iskele yok. Görmezden gelmeye çalıştığı panik, sesine sertlik katıyordu. Karaya oturtmak zorunda kalacağım.Yap o zaman.Mick yüzünü buruşturdu. Burada iki problem var: Birincisi, gövde bizi kıyıya tamamen yanaştırmayacak kadar derin, yani kalan mesafe her neyse, bata çıka yürüyerek geçmemiz gerekecek ve su tehlikeli olacak derecede soğuk. İkincisi, tekneyi bulur bulmaz karaya çıktığımızı anlayacaklar. Yayaolduğumuz ve kar yağdığı için, bizi bulmaları çok zor olmayacak. Ayak izlerimizi takip etmeleri yeter.Bu şeyi bir yerlere götürebilir misin?Evet, amaAdam, onun koltuğunun arkasında parlak kırmızı renkte kapüşonlu bir çocuk giysisiyle uğraşmaya başlayınca Mickaniden sustu. İstemsizce uyum gösterip öne doğru eğilerekkaşlarını çattı.Ne yapıyorsun?Senin sahte modelini. Yapacağımız şey, tekneyi terk etmek, sonra kumandayı sabitleyeceğiz ki tekne bizsiz gitmeye devam etsin. Helikopter veya jet skilerdeki herifler onu farkettiğinde ki edeceklertekneyi kullanan biri var sanacaklar.Onlar yetişip tekneye çıkıncaya ve bizim çoktan gitmiş olduğumuzu anlayıncaya kadar, nereye gittiğimizle ilgili hiçbirfikirleri olmayacak.Mick düşünüp taşındı, giderek artan bir saygıyla adama baktı. Doğrusu neredeyse bu mükemmel plan.
Teşekkür ederim. Kapüşonlu ceket dik dursun diye
içini mayolarla dolduruyordu.Tabii tekneden inip buz gibi soğuğun, ıssızlığın ortasında kaldığımızda ne yapacağımız hâlâ meçhul.Akışına bırakırız.Harika. Duymak istediğim şey tam da buydu. Bizi daha en başında bu tekneye bindiren, çok iyi tasarlanmış planlaaynı.Daha iyisini düşünebiliyorsan can kulağıyla dinlerim. Tıka basa doldurulmuş kapüşonluyu başlığının tepesinden tutup bıraktı. Giysi gevşekçe geriye doğru düşüverdi.Hmm. Alnını kırıştırdı, sonra iyi bir plan düşünemediği için sessizce duran Mick'e baktı. Sadece acele et ve bizi yanaştırabileceğin bir yer bul, olur mu? Silahlı çatışma olasılığımızdan hoşlanmıyorum.Sonra, alt kata yöneldi. Mick de silahlı çatışma olasılığından hoşlanmadığı için, hafızasını zorladı ve aynı anda, tekneden inebilecekleri en iyi yeri düşünmeye çabalayarak kıyıyı gözünde canlandırdı.Doğru hatırlıyorsa tam önlerinde Çamurlu Düzlükler diye bilinen taşlık sahil vardı. Angela ve bir grup arkadaşlarıyla beraber tekneyle açıldıkları zaman burada birkaç keredurmuşlardı, on sekizinci yaşlarından evvel, en unutulmazyazdı. Erkekler balık tutmuş ve kendileriyle flört edip güneşlenen kızlara gösteriş yapmışlardı. Ama asıl önemli kısım,Çamurlu Düzlükler'in yakınında bir yerde, çakıl yol kenarında olta takımı ve malzemeleri satan bir dükkân aslındabir büfevardı. Elbette tamamıyla sezonluk bir işti ve şimdikışın tam ortası, üstelik yeni yılın ilk gününde saat
neredeyse
sabahın üçü olduğundan, orayı açık bulma ihtimali sıfıra olabildiğince yakındı. Yine de, kapıyı kırarak içeri girebilirlerdi.Sabit hatlı bir telefon olmalıydı. Yoksa bile, ya da kesilmişse,en azından sığınacakları bir yer olacaktı. Eğer dükkân hâlâ duruyorsa ve eğer Mick onu bulabilirse.İki büyük soru işareti.Çamurlu Düzlükler neredeydi? Yakınlarda olduğunu biliyordu ama orayı karanlıkta bulmak ve bütün işaretlerigizleyen karlı hava, kâbus olup çıkmıştı. Tek şansı, erkeklersahilde kendi âlemindeyken Angela ve diğer kızlarla birlikteuzanmış oldukları büyük kayanın yerini tespit etmekti. Yüksekliği bir buçuk metre kadar ve üst kısmı düz olan kayalık,küçük bir araba boyutundaydı. Sahilin güney uçundaydı. Bugece karla kaplanmış olmalıydı...Kıyıya yanaşmalıyız, hemen. Adamın kamaradan çıkarken kısa ve öz cümlesi, Mick'in kan basıncını aniden yükseltti. Takipçilerinin konumlarını kontrol etmek için kıyı şeridini taramayı derhal bıraktı. Helikopter, peşinden gelenjet ski ve botla birlikte, kesinlikle daha da yakma gelmişkenkıyıdaki jet ski de sadece birkaç koy arkalarındaydı ve hızlaonlara doğru yaklaşıyordu. Grup olarak, içlerinden kurtulmanın zor olacağı sıkı bir üçgen oluşturuyorlardı.Kayalığı arıyoMick fark ettiği gibi durdu. İşte, orada! Eliyle işaret ederken yüzündeki hoşnutsuzluk rahatlamayla silindi.Güzel. Adam çok ciddiydi. Götür bizi. Hadi. Ah, ayağa kalkıp kullanabilir misin? Bu işimi kolaylaştırır.İş dediği şey, kapüşonlu ceketi doldurarak sahte sürücüyü hazırlamasıydı. Mick koltuğundan kayarak kalktı,
kumandayı ustalıkla yönlendirirken soğuk güverteden
korunmak içinaşırı büyük çizmeleri ayaklarına geçirdi. Aynı anda gözucuylaadamın kapüşonluyu neredeyse gerçekten insan gibi görünene kadar dolduruşunu izledi, tabii bu sahte insanın doğasına aykırı bir şekilde kafasını geriye doğru düşürüp duranbir boynu vardı. Adamın uğraşları ve peşlerindeki adamlarınilerleyişi yüzünden Mick'in dikkati dağılmıştı ve bu şekildetekneyi kendi etrafında döndürmek hiç de kolay değildi amabaşardı; pervaneler sert bir şeylere, tahminen kıyıdaki kumlara sürtmeye başlamadan, tekneyi sahile olabilecek en yakın mesafeye dikkatle yerleştirdi. Karaya çıkmak için hâlâ üçmetre kadar bir mesafe vardı ama bunun için yapacak bir şeyyoktu. Biraz daha iterse Kaçamak kuma saplanıp kalırdı. Kumandaları ancak çalışır durumda tutmaya yetecek güce getirdi ve etrafına bakındığında hırsızı teknenin kıç tarafında, kimbilir ne yapmak için suya eğilmiş halde buldu.Eğer burada kalacaksak, demir atmalıyız, diye seslendi Mick; peşlerindeki adamların onu duyabilme ihtimalininneredeyse sıfır olduğunu bilse de, içgüdüsel olarak sesinielinden geldiğince kısmıştı. Aşağıda, yanında. Köşede. Göleat onu.Konuşurken adamı görmezden gelerek arkalarındaki jetskinin, arama yaptığı koyun onlara yakın köşesinden döndüğünü gördü ki bu tahminen iki koy geride olduğu anlamınageliyordu. Eğer hesaplamaları biraz olsun doğruysa, jet skibulundukları koya gelmeden önce belki on dakikaları vardı. Gölün daha ötesinde, helikopter ve peşindekiler gittikçedaha yakınları tarar olmuştu, pervanenin ritmik
vuruşlan artık kusursuz biçimde duyulabildiği için, Mick ne
dinlediğinibiliyordu. Kalp atışları hızlanmış, dudakları kurumuştu.Hey! Ali! Beni duydun mu? Çapayı göle at. Yüzme platformunun yanından olsun ki tekneyi gitmesi için bırakmaya hazır olduğumuzda halatı kesebilelim.Duydum. Adam doğruldu ve Mick onun elinde saplı bir süpürge tuttuğunu gördü. Püsküllerinin olduğu kısımdan sular süzülüyordu. Arka taraftaki su yaklaşık bir metrederinliğinde.Harika. Bu demek oluyordu ki Mick hemen hemen göğsünün yarısına kadar ıslanacaktı. Düşününce ürperdi.Ama başka seçenek yoktu: Teknede kalmak onu, buzlu suyadalmaktan daha kısa sürede öldürürdü. Adam, Mick'in parmağıyla işaret ettiği yönü takip ederek, çapayı buldu sağlam bir halata tutturulmuş, ağır, gümüş kaplama metaldenyapılmış bir klasikve teknenin kıç tarafından aşağı savurdu.Sonra su damlatmakta olan süpürgeyi aldı ve Mick'e doğruyürüdü.Onu ne yapacaksın? diyesordu Mick. Demir attıkları için motoru boşta çalıştırabiliyor ve tekne sürüklenecek diyeendişe duymuyordu.Sürücümüze bir omurga armağan edeceğim.Mick'in yanına geldi, süpürgeyi dizine koyup ikiye böldü, sonra püsküllü kısmı yukarı bakacak şekilde sahte sürücüsünün sırtına soktu. Sürücünün kafası anında dikleşmişti.Bu işe yaradı doğrusu. Mick şaşırmıştı.
Şu kolu dümene bağla. Boynuyla Mick'in sağındaki
kolu işaret edip kendisi de diğer kolu bağladı. Bitirdiklerinde, kapüşonlu, Mick'in olabileceğini düşündüğünden çokdaha fazla bir insana benziyordu. Tabii, yaptıkları eseri takdiredecek zamanı yoktu. Geriye doğru hafif bir bakış, jet skininartık bir yandaki koyda olduğunu haber verdi.Gitmeliyiz, dedi. Bak.Adam da dönüp baktı, Mick'in gördüklerini gördü ve montunun fermuarını açmaya başladı.Dümeni hazır duruma getir. Muhtemelen teknenin gölde çaprazlama gitmesini isteriz. Bu onu uzunca bir sürekaraya oturmaktan korur. Montunu çıkarıp ikinci kaptankoltuğuna bıraktı, sonra, bir yandan konuşurken üstündekikapüşonluyu başından çekerek çıkardı. Giysileri tutmasıiçin süpürgenin bu kısmına geçirebilir miyim bir bakalım.Ne yapıyorsun? İşin aslı, adam siyah tişörtünü de başından çekip çıkararak ikinci kaptan koltuğuna bırakıyordu. Mick dümeni hazırladığı sırada, gözlerini kırpıştırarak adamabaktı. O sırada adam beline kadar soyunmuştu.Ne yapıyor gibi görünüyorum? Bir ayağının üzerinde zıplayarak botunun ve sonra çorabının tekini çıkardı. Mickonu baştan ayağa süzmeye engel olamadı. Tam tahmin ettiğigibi, adam yapılıydı: geniş omuzlar, güçlü kollar, etkileyicigöğüs kasları, altılı karın kası. Adam diğer botunu ve çorabınıda çıkarmayı başarıp koltuğun üzerinde yükselen yığına eklediğinde Mick onun göğsünün sadece bir tutam siyah tüylepürüzsüz olduğunu düşünüyordu.
Soyunuyorum, dedi adam. Sonra, kemerini çözmeye
başladı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top