GERÇEKLER BÖLÜM: 27
Her şeyden önce, Jason elbette Mick'in sesini duymuştu. O andan itibaren, daha kapıyı açıp odaya bile girmeden birşeyler olduğunu anlamıştı.Jelly ve Tina, onunla arabayı park ederken dışarıda karşılaşmışlar ve evden daha yeni çıkmış olmalarına rağmen, Jason'ın peşinden içeri girmişlerdi. Jason, bankadaki günlükişlerini halledip Tradewinds'e uğramanın yanı sıra, Mick'ebirkaç parça eşya aldığı George Town'dan döndükten sonra,evinin arka kapısından içeri girerken daha önce hiç olmadığıkadar mutluydu. Dün gece ah, dün gece. Bu konuyaduygusal yaklaşacak durumu olmamıştı ama yaşananlar çok özeldi. Tıpkı Mick'in de özel biri olduğu gibi.Onu kucaklayıp kumsaldan geri getirdiğinde Mick derin uykudaydı. Jason sabah evden çıkarken de hâlâ derin uykudaydı. Geceyi nasıl geçirdikleri düşünülecek olursa, bu pekde şaşırtıcı değildi. Ama onu tamamen uyanmış halde görmeyi dört gözle bekliyordu.Jason onun utanıp kızarmayacağına bahse girerdi, Mick utanacak tiplerden değildi. Aralarında hiçbir şey yaşanmamışgibi de davranmazdı çünkü Mick en azından açıksözlüydü.Ne yapacağına gelince Jason bunu öğrenmek istiyordu.Belki de Jelly ve Tina'yı evinden kovalamaya çalışırken aptal aptal sırıtmasının Jelly tiksinerek böyle göründüğünüsöylemiştisebebi de buydu.İşte o an belli belirsiz Mick'in sesini duymuştu. İkici yatak odasındaydı, kesin biriyle konuşuyordu. Jelly ve Tina da onuduymuşlar ve hepsi birden afallayarak birbirlerine bakmışlardı. Iggy verandada güneş banyosu yapıyordu, üçü oradabirlikte dikiliyorlardı ve evde başka kimse olamazdı.O halde Mick kiminle konuşuyordu?Jason arkasını dönüp odaya doğru ilerledi. Jelly, İçimde kötü bir his var, deyip, Tina onu, Hişşt, diye susturanakadar, Jason onların peşinden geldiklerini fark etmemişti.Kapı kolunu çevirip içeri girdiğinde ve Mick'i yatağın kenarında otururken bulduğunda, sesinin üzgün olduğunuyeni yeni algılamaya başlamıştı. Üzerinde, belinin etrafınasıkı sıkı bağladığı, Jason'ın bornozu vardı ve saçlarımuazzamrenklerle bir omzundan aşağı dalga dalga dökülüyordu. Yüzünde hiç makyaj yoktu ve ölü gibi soluk görünüyordu amayine de o kadar güzeldi ki, Jason'ın nefesi kesildi.Tek kullanımlık bir cep telefonuyla konuşuyordu. Jason bunu gördüğünde; ne olduğunu ve Mick'in neler yapmış olduğunu fark ettiğinde; bakışları buluşunca Mick'in gözlerinin korkudan irileştiğini ve önceki gece aptalca öptüğü geniş,yumuşacık ağzının titrediğini gördüğünde aldatılmış olduğunu anladı. Ve o an bunun önemsiz olduğunu da biliyorduçünkü Mick, Jason'ı sırtından bıçaklarken yakalandığındaböyle kötü görünmezdi. Onun bu denli kötü görünmesi içinkorkunç bir şeyle karşılaşmış olması lazımdı.Orada olacağım. Mick, yine o polis sesine bürünmüştü, soğuk ve sert. Sonra bir şeyler tonunu değiştirmesine sebepoldu ve Mick yoğun bir öfkeyle konuştu. Seni adi pislik,sakın onlara bir şey yapayım deme. Onların bu işle hiçbiralakası yok. Laurenve Kate henüz birerAncak bitirmek yerine cümlesini yarıda kesti, telefonu kulağından çekti ve büsbütün korkuyla eline bakakaldı. Jason, karşıdaki her kimse, Mick konuşmasını bitiremeden telefonu kapattığı izlenimine kapıldı.Neler oluyor? Jason telefon için kızmıştı. Mick'in kimi aradığı konusunda gergindi. Ama her şeyden öte, göz gözegeldiklerinde onun yüzünde gördüğü acı dolu ifade içinendişeliydi. İki adımda onun üzerine çullandı. Jason telefonu onun elinden alırken Mick hiçbir tepki göstermedi. Bu,ucuz, kullanat tipi bir telefondu. Hiçbir şey söylemesinegerek yoktu: Başından beri yapmak istediği şeyi yapmış ve lanetolası polisleri aramıştı.Eve dönmeliyim, dedi Mick. Sesi cılız ve gergindi. Gözüne ışık tutulmuş geyik gibi korkudan kalakalmıştı ve bu ifade hiç de Mick'e uygun değildi.Jelly, Jason'ın arkasından seslendi. Kimi aramış? Sesi, Mick'in gözle görülür sıkıntısı olmasa, Jason'ın da olabileceği kadar öfke doluydu. Jason, yanında Tina ile birkaç adımötede duran ve Mick'e öldürücü bakışlar atan arkadaşına susmasını işaret etti ve Mick'in önüne çömeldi.Konuş benimle, dedi, gözleri kararlı bir şekilde onun yüzüne kilitlenmişti. Mick onlara ihanet mi etmişti? Telefon,öyle olduğunun kahrolası kanıtıydı, ama Jason bilhassa şu anbunun bir anlamı olup olmadığından emin değildi. Görünenden daha fazlası vardı. Mick'in ifadesi her şeyi anlatıyordu.Mick ağzını sıkıca kapadı, yutkundu, burnundan derin derin nefes aldı.Nicco'nun adamları kız kardeşimi ve iki kızını rehin almışlar. Sesidaha güçlü çıkıyordu ve Jason onun artık Marino'dan Nicco Amca diye bahsetmediğini fark etti. Eğer bu gece tam on birde oraya, Wick Sokak'tâki Michelangelo'nunRestoranı'na tek başıma gitmezsem, Lauren'ı vuracaklar.Gece yarısına kadar gitmezsem, Kate'i vuracaklar. Bire kadargitmezsem, Jenny'yi vuracaklar. Kucağına sarkmış olan ellerini yumruk yaptı. Ağzı büzüldü. Aşağılık Iacono. TelefondaJenny'yle birlikteydi. Duyabilmem için telefonun yanındaolduğu sırada Jenny'ye çığlık attıracak şeyler yaptı. Ve Curci.Dün Georgia Havaalanından amirimStan Curci'yi aradım.Ona fotoğrafları, cinayetleri ve hikâyeyi anlattım. Jelly öfkeden kudurmuş gibi bir ses çıkardı ancak Jason bir hareketiyle onu tekrar susturdu. Mick, yaşadığı sarsıntı sonrasıkafası karışmış gibi Jason'a bakıyor; onun, anlattıkları karşısında çılgına dönebileceğini umursamaz gibi sırlarını ortayadöküyordu. Ya Curci de işin içinde ya da onun telefonunudinliyorlardı ve beni duydular. Bilmiyorum. Kime güvenebileceğimi bilmiyorum.Jelly, acı acı, Aramıza hoş geldin, dostum, dediği sırada Tina, Tanrım, Jelly, bir dakika sessiz olamaz mısın? diyesöylendi.Bana güvenebileceğini biliyorsun, dedi Jason. Pekâlâ, şu anda Mick'in boynunu koparmak istiyor olması gerekirdi.Çileden çıkmış, ihanete uğramış hissetmesi gerekirdi. Fakatakrebinin hâlâ bir akrep olduğunu öğrenmek çok da şaşırtıcıdeğildi, ayrıca ona karşı hissettiklerinin o kadar kolay bastırılamayacağını keşfediyordu. Şu an önemli olan, Mick'in çaresizce ona ihtiyaç duymasıydı. Binlerce kere lanet ettiği telefonu yatağın üstüne koydu, Mick'in sımsıkı yumruk olmuşellerini avucuna aldı ve parmaklarını gevşetti: Teni buz gibisoğuktu. Jason, Jelly'nin çıkardığı bezgin ses olmadan, hattaaslında hiç seyircisi olmadan da yapabilirdi, ama bu konudaelinden gelen bir şey yoktu. Dikkatini tamamen Mick'e vermişti. Ona dokunduğunda, Mick'in gözleri onu odaya girdiğinden beri ilk kez gerçekten görüyormuş gibi baktı. Jason'mellerini tuttu, derin bir nefes aldı.Jason, dedi. Bunu yapmak zorundaydım. Dün Curci'yi aramak zorundaydım. Öylece çekip gidemezdim.'Yapamazdın, biliyorum. Jason'ın sesi buruktu. Başından beri yapamayacağını biliyordum. Şaşırmamın tek nedeni, telefon görüşmesi yapmak için imkânının olduğunu düşünmememdi.Benim sorum şu; onlara yerimizi söylemiş mi? Jelly ayak parmaklarının üzerinde endişeyle yukarı aşağı sekiyordu.Jellydiye uyardı onu Tina.Hayır söylemedim. Onlara yalnız olduğumu, Jason'la depodan kaçar kaçmaz ayrıldığımızı söyledim. Sadece birarama yaptım ve hemen ardından telefonu kapattım, ayrıcabu tek kullanımlık bir telefon. Takip edilmesi imkânsız. Jason'ın başının üzerinden, doğruca Jelly'ye hitaben konuştu.Sonra tekrar Jason'a baktı. Kimseye bu yerden bahsetmem.Yapmayacağımı biliyorsun. Ama bütün o cinayetlere arkamıdönüp gidemem. Eve dönmeliyim.Aniden ayaklandı ve biraz daha yavaş olsa da, Jason da ayağa kalktı. Alt dudağını ısırıyordu, gözleri endişeyle irileşmişti. Mick o kadar acınası görünüyor ve aynı zamanda o kadar bariz bir şekilde bütün metanetini toplayıp cesur olmayaçalışıyordu ki, Jason onu kollarına alıp kendine doğru çekti,kucakladı ve sımsıkı tuttu. Mick, onun kollarında bir süre kıpırdamadan kaldı. Sonra gerginliğin bir kısmı vücudunu terketti ve düzensiz bir nefesle, başını Jason'ın omzuna yaslayıpkollarını da beline doğru kaydırarak kendini bıraktı.Seni evine götüreceğim, dedi Jason. Yalnız değilsin. Bunu birlikte çözeceğiz.Iacono dedi ki, eğer yine merkezden arkadaşlarımı aramaya kalkarsam ya da başka birine söz edersem veya yalnız gitmezsem, Jenny'yi ve kızları öldürecekmiş. Jason onunhızlainip kalkan göğsünü kendi göğsünde hissedebiliyordu. Mick başını kaldırdı, gözlerinde öfke ve korkunun yürekburkan bir karışımıyla ona baktı. Jason genel olarak sakin yapılı biri olduğunudüşünse de, kendini Mick'e bunu yapan oaşağılık herifi öldürmek isterken buldu. Kız kardeşim hayatta kimseyi incitmez. O öğretmen. Ve Lauren dokuz, Kateise henüz yedi yaşında.Bu insanlar gerçekten de çocukları öldürür mü? diye sordu Tina, sesi dehşete kapılmış gibiydi.Edward Lightfoot'un iki kızı vardı. Onlan ve karısını öldürdüler, diye cevapladı Mick. Eğer gitmezsem, Jenny'yi ve kızları gerçekten vururlar mı bilmiyorum ama yapabilirlersanırım. İşi şansa bırakamam. Jason'm kollarından ayrıldı,elleriyle yüzünü ovuşturdu. En yüksek rütbeden en alttakine kadar koca merkezdeki herkesi arayabilirim ve belki debana inanmazlar. Hepsi de bu cinayetlerle bir bağlantım olduğunu ciddi olarak düşünebilirler. Hem düşünmeseler bile,Curci'yi aradığımda ne olduğuna baksana.Detroit Polis Merkezi'ni unut. FBI'da birkaç arkadaşım var. Jason, kovulduktan sonra ki Büro'da birlikte çalıştığıpek çok kişi buna razı olmamıştıbağlarını koparmamış, zaman zaman bazıları için birkaç iyilik yapmıştı. Bu iyiliklerinkarşılığını isteyeceği bir gün varsa, o gün bugündü. Orayatek başına gitmek intihar olur. Silah gücüne ihtiyacımız var.Bir de yanımızda olduğuna güvenebileceğimiz emniyet güçlerine.Tamam, dedi Mick. Jason, onun kendi birimi lehine en ufak bir tartışmaya girmeyişinden, kız kardeşi ve yeğenleriiçin duyduğu korkunun büyüklüğünü hesap
edebiliyordu.
Mick omuzlarını dikleştirerek Jason'ın kollarından çekildi.Jason onun koltuğun üzerinden bir şeyler alışını izlerken,FBI'da arayabileceği insanlar olduğunu öğrenince neden şaşırmadığını merak ederek bir iki saniye geçirdi.Kahretsin, dedi Jelly. O FBI pisliklerinden nefret ediyorum. Belki unutmuşsundur, vurulsaydım o adamların umurunda bile olmazdı. Peşimden gelmeseydin, ayaklarımaçoktan çimento dökülmüş olurdu.İyi haber şu ki onları görmek zorunda değilsin, diye tersledi Jason. Burada kalıp golf oynamaya devam edebilirsin. Her şey bittikten sonra sana anbean olanları aktarırım.Evet, tabii. Jelly ona bezgin bir bakış attı. Sanki yalnız gitmene izin veririm de. Hem de onunla. Hadi oradan, bende varım.Ben de, dedi Tina. Bensiz hiçbir yere gidemezsiniz.Koluna attığı kıyafetlerle, muhtemelen giyinmek için banyoya doğru gitmekte olan Mick, omzunun üzerindendönüp onlara baktı.Teşekkürler çocuklar, dedi ve gülümsedi. Bu gülümsemedeki ürkeklik Mick'e o kadar ait değildi ki, Jason kalbinin alabora olduğunu hissetti. İşte tam o anda, en azından kendiadına, Mick ile aralarındaki şeyin düşündüğünden bile dahaciddi olduğu gerçeğiyle yüzleşti:Aşk ilişkisi.Mick çok geçmeden Jason'a dönüp öfkeyle konuşmaya devam ederek bütün o ürkeklik durumunu ortadan kaldırdı.Silaha ihtiyacım olacak. Bay Paul Iacono yanlış birhamleyaparsa, onu cehenneme geri göndermekten büyük zevk duyacağım.İşte bu, Mick'ti.Sig uyar mı? diye sordu Jason. Silahlar söz konusu olduğunda, Jason'ın tercihi buydu.Mükemmel.Jason, Mick'in gözlerinin (kan dökmek için) arzuyla parladığına emin olunca, hafif alaycı bir şekilde gülümsemek zorunda kaldı. Neydi bu, edepsiz konuşmaların kendi aralarındaki bir dengi mi?Jason, Tina'nın Mick'le tam olarak aynı beden olmadıkları ve bu nedenle ona verdiklerinin resmen işe yaramaz olduğu bilgisini paylaşması üzerine George Town'dan satın aldığışeyleri hatırlayana kadar, Mick gözden kaybolmuştu. Tamam,seçtiği iç çamaşırlarının biraz seksi olduğunu kabul ediyorduama narin, küçük külotlar ve sutyenler, göze hitap ettiği kadar giyilmeye de müsaitti, ayrıca Jason, Mick'in belirgin birçamaşır yokluğu çektiğinin çoktan beri farkındaydı. Eşyaların kalanının çoğu adaya uygun seçimlerdi, ancak onun içinbir kot pantolon ve bir çift spor ayakkabı da satın almıştı vebunlar, etrafa saçılmış kış eşyalarıyla birlikte, bir diğer soğukDetroit gecesinde Mick'in işini görürdü.Jelly ile oturma alanınadöndükleri zaman, Cessna'yı hazırla, dedi Jason. Tina'yı, George Town'dan aldığı şeyleriMick'e vermesi için çoktan yatak odasına geri göndermişti.Bonanza'dan daha hızlı olur. O randevu saatine yetişeceksek, fazla zamanımız yok ve benim birkaç görüşme yapmamgerekiyor.Jelly ona bakarak ağır ağır, Marino'nun adamlarının çaldığımız parayı geri isteyeceklerini biliyorsun, dedi. Ve seni de en az onun kadar istiyorlardır çünkü o cinayet fotoğraflarını sen de gördün. Ayrıca o kadar fazla olmasa da, Tina ilebeni de istiyorlardır. Biz ikimiz, hiçbir şey görmedik. Kaşlarını çattı. Mick'i gözlerine kestirdikleri an vurmamaları içinbir engel var mı merak ediyorum.Bunu ben de düşündüm. Ama bence, özellikle bizi istedikleri için onu vurmayacaklar. Mick'in yanında olacağımızı hiçbir şekilde bilmiyorlar. Kim olduğumuza dair hiçbir fikirleri yok ve bu da bizi ortaya çıkarmak için kullanacakları birgüçleri olmadığı anlamına geliyor, ayrıca Mick'i ele geçirirgeçirmez, büyük ihtimalle paranın yanı sıra bizim de neredeolduğumuzu söyletmek için işkence yapmayı planlıyorlardı.Evet. Jelly aynı fikirdeydi. Hemen sonra Jason'ın gözlerinin içine baktı. Onun oradan canlı çıkmasına asla izin vermeyeceklerini sen de benim kadar iyi biliyorsun.Evet, biliyordu. Bu bilgi, Marino'dan başlayarak bütün kilit isimleri, çıplak elleriyle teker teker boğma isteği uyandırıyordu. Fakat Jelly'yi, Mick hakkında neler hissettiğini bukadar çok açık eden herhangi bir şeye dahil etmesinin imkânıyoktu.Tek söylediği, İşte bu yüzden onunla gidiyoruz, oldu.Jelly, O kadını Marino'nun çalışma odasındayken öldürmek istediğimde izin vermiş olsaydın, hayatlarımız ne kadar kolay olurdu bir düşün, diye homurdanarak uzaklaştıFBI'daki arkadaşlarıyla tekrar bağlantı kurmak biraz emek gerektirdi çünkü kimse büroda oturmuş, Jason'ın telefonunubekliyor değildi ama Jason nihayet ihtiyaç duyduğu insanlara ulaşıp neler olduğunu her yönüyle açıkladığında (Marino'nun kötü yoldan elde edilmiş nakit parasını çaldığındanve bütün fiyaskoyu harekete geçiren şeyin bu olduğundanözellikle bahsetmedi; gerçi Jason bir dolandırıcının yasadışıkazandığı paraları boşalttı diye hiçbirinin resmi bir yetkiyedayanarak itiraz edeceğini düşünmüyordu) hepsi büyük birhevesle dahil oldular. Cinayet, adam kaçırma,rüşvetçi polisler bu, aç bir köpeğin önüne biftek atmak gibiydi. Jasontelefonu kapattığında, Detroit'e indiklerinde onları bekliyorolmasını isteyeceği bütün silah gücüne ve emniyet kuvvetlerine sahip olduğu konusunda kendinden emindi.Mick'in tek kullanımlık telefonu sıkı sıkı elinde tuttuğunu gördüğü sırada, tam teçhizatlı bir şekilde, birlikte Cessna'ya doğru ilerliyorlardı. Jason telefonu kuşkuyla süzdü.Hâlâ görüşme mi yapıyorsun? diye sordu.Sadece bir tane, dedi. Babamı aradım. Curci'ye olanlar yüzünden onu evden ya da cep telefonundan aramaya korktum, bu yüzden vakit geçirmeyi sevdiği spor salonunu aradım. Tabii ki oradaydı. Jenny'ye olanları bilmesi gerekiyorduve belki yardım etmek için yapabileceği bir şeyler vardır diyedüşündüm çünkü babam ve Nicco Ababam ve Nicco çokyakınlar. Nicco'nun tatilini yarıda kestiğini ve şehre döndüğünü duyduğunu söyledi, gerçi bunun benimle bir ilgisi olduğunu bilmiyordu. Onu bulup parçalayacağını söyledi. Bende ona öyle bir şey yapamayacağını, kimseye bir şeyanlatmamam gerektiğini ve anlatırsam Jenny ile kızları öldüreceklerini söylemek zorunda kaldım. Öfkeden kontrolünü kaybettiama onu sakinleştirdim. Michelangelo'da olmam gereken saatten yirmi dakika önce onunla 29. Cadde ve Kennedy Caddesi'nin kesiştiği yerde buluşacağım.Tanrım, Mick. Ona güvenebilir misin?O benim babam.Detroit'e dönüş gergin ama olaysız geçti. Jason'ın irtibata geçtiği eski dostlarından birisi ve artık Şikago Bürosu'ndansorumlu, özel ajan olan Zach Wheeler, Marino'nun adamlarının havaalanlarını gözetim altında tutma ihtimaline karşı,onlar için Detroit yakınlarındaki bir Ulusal Muhafız Üssüolan Selfridge'e iniş ayarlamıştı. Yere indiklerinde gece olmuştu ve kar yağıyordu.Pistte ilerledikleri sırada, Kışlıklarınızı giyseniz iyi olur çocuklar, dedi Tina, uçağın arka tarafından.Dakikalar sonra uçak durduğunda ve Jason asfalt yola inebilmeleri için kapıyı açmak üzere ayaklandığında, kendisi hariç bir süredir uçağı indirmekle meşguldüherkesinTina'nın önerisine uyduğunu gördü: Günlük ada kıyafetleriyerini Eskimo şıklığına bırakmıştı.Görünüşe göre bize bir karşılama partisi hazırlanmış. Jelly merdivenlerden inmeden hemen önce açık kapıdan dışarı bakıyordu. Jelly'nin sıkıntılı ses tonuna istinaden Jason,bir minibüsten inip uçağa doğru ilerleyen ve sivil kıyafetlergiymiş olmalarına rağmen hiç zorlanmadan FBI ajanı olaraktanımlayabildiği yarım düzine insanı gördüğüne şaşırmadıJason umursamaz bir tavırla, En kötü günümüz böyle olsun, diye yanıt verdi ve Jelly başını sallayıp merdivenlerden indi. Arkasında Tina vardı ve Mick de, Jason'ın aldığı gereğinden fazla dar kot pantolonun üstüne Tina'nın siyah kayakmontuna sarınmış halde tam onun arkasından gidecekti kiJason onu kolundan tutup durdurdu.Sig'i, söz verdiği üzere, birkaç ekstra şarjörle birlikte ona doğru uzatarak, İşte, dedi.Teşekkürler. Mick silahı aldı, pantolonun sırtının alt kısmına denk gelen bel bandına yerleştirdi ve sonra cephaneyi cebine doldurdu. Tam polis tarzına geri dönmüştü; yüksekrandımanlı ve çakı gibi sağlam.Mick. Mick sorgulayan bir ifadeyle ona bakarken, Jason bir elini onun boynunun arkasına kaydırdı ve bulunduklarıkoşullara rağmen kan akışını hızlandırmayı başaran, ani vesert bir öpücükle öptü. Dudakları ayrıldığında, hissettiği şeyin bir yansımasının Mick'in acımasız gözlerinden parlayıpgeçtiğini gördü. Gereksiz risk alma.Almam, dedi Mick ve arkasını dönüp merdivenlerden aşağı indi.Havaalanından iki minibüsle çıktılar. Jason'la Mick, Wheeler ve operasyonu yönetmek için Şikago Bürosu'ndan gelen bir başka ajan ve iki yerel ajanla birlikte ilkindeydiler. Jelly'yle Tina ise dört yerel ajanla birlikte ikinci minibüsteydiler. Wheeler, harekat tamamen bitene kadar Jelly ve Tina'yıgüvenli bir otelde saklamaktan yanaydı ama Jellykarşı çıktı,hem zaten vakit daralıyordu. Halihazırda saat onu biraz geçmişti.Şimdi, planımız şöyle. Wheeler bir kolunu koltuğunun arkasına atıp Jason ve Mick'e bakmak için arkasına döndü.Koyu renk saçlı, köşeli çeneli ve Jason'dan birkaç yaş büyüktü,ön yolcu koltuğunda oturuyordu, yanındaki şoför koltuğunda ise yerel bir ajan vardı: Bilmem Ne Rice, Jason adınıtam anlayamamıştı. Jason ve Mick orta sıradaydılar ve arkalarındaki koltuklarda iki ajan daha vardı. Mick'in üzerine dinleme cihazı yerleştireceğiz. Görüyor musun? Elimizde tamkadınlara göre bir şey var. Kadınların saçlarını toplamak içinkullandığı pens gibi bir şeye benzeyen nesneyi havaya kaldırdı. Klipsli bir saç tokası. Eğer üst baş araması yaparsa, bunubulamazlar. Mick, sen restorana doğru yürü. Sanırım ortayaçıktıklarında sana araca binmeni söyleyeceklerdir ki biz deöyle yapmanı istiyoruz. Seni illaki kız kardeşini ve çocuklarıtuttukları yere götüreceklerdir. Biz sizi takip ederiz ve olurbiter. İyi adamların hanesine bir puan daha!Ya beni Jenny ile kızlan tuttukları yere götürmezlerse? diye sordu Mick.Seni alıkoyanlar her kimse, onları yakalar ve konuşturana kadar baskı yapanz. Biraz daha karışık olur ama işi o şekildede halledebiliriz.Sonraki birkaç dakika takip cihazını güvenli bir şekilde Mick'in saçma yerleştirmek ve çalıştığını kontrol etmeklegeçti. İnce ince serpiştiren kar dışında pek bir yağış yoktuama otoyolun kenarındaki gri renkli çamurumsu karlar hâlâduruyordu. Şehrin parlak ışıkları göründü ve Jason gerilmeye başladığım hissetti. Sonra, konvoy otobandan çıkıp restorana giden ara sokaklara doğru ilerlemeye başladığında Mickbabasını hatırlattıWheeler itiraz etmeye çalıştıysa da Mick hiçbir şekilde kabul etmiyordu ve konvoy birkaç dakika sonra, 29. Caddeve Kennedy'nin kesiştiği noktadaki bir park yerinde yavaşçadurdu.Egzozu tüten, mavi renkte bir Chrysler Sebring, Dumpster'a yakın karanlık bir köşede bekliyordu. Mick minibüsten inip ona doğru yürüdü; saçları, soğuk ama daha önceki gecekadar dondurucu olmayan rüzgârda uçuşuyordu. Jason onutakip etti. Mick edebileceğini söylememişti, keza Jason dasormamıştı. Ancak Jason, Mick'i tek başına gönderecek değildi. Bu aşamada, Mick'in babası olsun ya da olmasın, kimseye güvenme gafletine düşmeyecekti.Mick başını çevirip baktığında onun varlığını fark etti ama hiçbir şey söylemedi.Arabanın yanına varmasıyla, Sebring'in camı açıldı. Mick öne doğru eğilip sürücüyle konuşmaya başladı. Birkaç metregerisinde duran Jason, bulunduğu yerden ne konuştuklarınıduyamıyordu ama Mick'e göre biraz daha kızıl ve çok dahaince saçlı, kanlı canlı bir yüzü ve iri gövdesi olan altmışlarında bir adam gördü. Eski bir futbolcu ya da tohuma kaçmış birboksör gibisinden yakışıklıydı. Jason, onun Mick'in babasıolduğunu hemen anlayamazdı ama bildiği için aralarındakibenzerliği görebiliyordu.Mick tekrar doğrulup arabadan uzaklaşırken yüzünde sert bir ifade vardı.Jason meraklı gözlerle baktı.kalanını babamla gideceğim. Oluşturduğumuz araba konvoyu fazla dikkat çekiyor. İzin istemiyordu, sadecene yapacağını söylüyordu ve daha konuşması bitmeden, kararınıWheeler'a bildirmek için minibüse doğru yürümeyebaşlamıştı bile. Jason bir kez daha onun bir polis olduğunuhatırladı. Minibüse kadar onun peşinden gitti, aynı açıklamayı yaptığı sırada Wheeler'ın yüzünü izledi.Adamın itirazı üzerine, Restoranın yakınlarına park etmiş, birbirinin aynısı iki panelvanı fark etmeyeceklerini mi düşünüyorsun? diye sordu Mick.Wheeler bir şey söylemek için ağzını açtı, vazgeçmiş göründü ve Rice'a döndü. Birkaç araca ihtiyacımız var.Jason adamın cevabını duyamadı ama Wheeler'in tekrar Mick'e dönmeden önce eliyle alnına vuruşundan, bununtam anlamıyla olumlu bir şey olmadığını varsaydı.Wheeler, sanki az önce o küçük anı yaşamamış gibi, Gözetleme minibüsü çoktan yerini aldı, dedi Mick'e. Seni oradan takip edebiliriz ve ayrıca yanımızda bir tane de gezicibirlik var. Bu iş için seferber ettiğimiz tonlarca ajanımız var.Sen varış noktana ulaşır ulaşmaz kapıya dayanmış olacağız.Kısa bir an gülümsedi. Ya da kapıyı kırmış olacağız, artıkdurum ne gerektirirse.Mick başıyla onayladı ve dönüp Sebring'e doğru ilerledi.Jason, Onunla gideceğim, dedi Wheeler'a ve adam kabul etti. Sonra, tam Mick'in arkasından yola koyulmuştu ki, Wheeler seslendi. Davis!Jason dönüp baktı. Wheeler bir el telsizini yavaşça ona doğru attı. Resmi iletişim aracı. Bunu kullanacağız. Birajandan, diğerine.Jason cihazı yakaladı, başıyla teşekkür ederek Mick'in arkasından koştururken cebine koydu.Ben de geliyorum, dedi, arabanın yanında ona yetiştiğinde. Mick çoktan ön yolcu kapısını açmış, araca binmeye hazırlanıyordu.Hiç tartışmadı ve Jason arkaya atladı.Mick'in babası dikiz aynasından bakarak sordu. Sen kimsin?Jason Davis, diye tanıştırdı Mick. Babam, Charlie Lange. Sür hadi baba.Lange, park yerinden acele etmeden çıktı, 29. Cadde'den sola döndü. Sokaktan uzaklaştıklarında, minibüsler de peşlerinden hareket etti. Makul derecede araç trafiği vardı vegüvenli bir mesafede gidiyorlardı fakat Jason, biraz dikkatçektiklerini kabul ediyordu.Lange gözucuyla Mick'e bakıp sordu. FBI'dan mı? Hayır, diye cevap verdi Mick.Polis?Hayır.CIA? DOD? ATF?Hayır.O zaman ne?Bir arkadaş.Hadi canım!Jason, mevcut duruma rağmen tatlı tatlı eğlenerek, Silahlıyım, diye araya girdi.Yeter ki arkamdan ateş etme, dedi Lange, dikiz aynasına tekrar göz atarak.Nicco Amca ile iletişime geçmemen konusunda söylediklerimi unutmadın, değil mi? diye sordu Mick. Onu aradığına dair etrafa haber de salmadın?Lange, Bir kişiyi bile aramadım, diye dürüstçe cevapladı. Dalga mı geçiyorsun? Kızlarımın ve torunlarımın hayatı söz konusuyken? O şişko pisliğin hayalarını keseceğim, amadaha sonra, hepiniz güvende olunca. Duydum ki sadece zararsız birkaç yere soruşturarak!şehre dönmüş.Döneceğine emindim. Baba, burası yeterince yakın. Kenara çek. Son sokağı yürüyerek geçeceğim.MickArabayı kenara çekerken, Lange ve Jason aynı anda seslendiler ve sonra, dikiz aynasından birbirlerine baktılar.Silahın var mı? diye sordu Lange.Evet.Üzerini arayacaklardır. Onu bulacaklar, dedi Jason.Bir şey bulmuş olurlar, diye yanıtladı Mick. Jason buna itiraz edemezdi. Herhangi bir aramada, takip cihazı gibi saklamak istediğin bir şey varsa, üzerinde dikkat dağıtıcı başkabirşey bulmaları her zaman için iyiydi.Peki ya cep telefonu? Cep telefonun yanında mı? diye üsteledi Lange.Kullanat telefonum var, ama kontörü bitmek üzere.Lange telefonunu uzattı. Benimkini al.Nereye koyacağım bunu?Ayakkabının içine sokuştur. Bağcıkları gevşet, dilin üst kısmına koy ve sonra yine sıkıca bağla. Bir keresinde bu şekilde silah taşıyan birisini yakaladım. Oldukça etkileyici. Hapiste üstündekileri çıkarttırıp arama yapılana kadar bulamadık.Mick burun kıvırsa da söyleneni yaptı.İşte, oldu mu?Dikkatli ol, dedi Jason, Mick kapıyı açarken.
Olurum, endişelenme, dedi ve arabadan indi.Mick'in karlı kaldırımdan yürüyerek uzaklaşmasını izleyen Jason, Lange'ın de aynı şeyi yaptığını fark etti.O bir polis, dedi Lange, Mick'e gerçekten bir şey olmayacağı konusunda kendini rahatlatır gibi.Biliyorum.Neden öne geçmiyorsun? Sen öyle arkada otururken tam bir şoför gibi görünüyorum.Jason hızla dışarı çıkıp ön tarafa geçti.Lange, Onu gözden kaybetmemek için nereye gideceğimizi biliyorum, dedi.Mick'i cadde boyunca izlemek yerine, dar bir ara yola saptı. Jason başlangıçta biraz endişe duysa da, bu şekilde turlayarak Mick'i takip etmenin gerçekten de mümkün olduğunu fark etti. Neredeyse Mick arabadan indiğinden beri kalbi hızla çarpıyordu. Mick'in uzak köşedeki sokak lambasının çokaz, sadece saçlarını aydınlatacak kadar vuran ışığında, çoğunlukla kapalı işyerlerinin önünden uzun adımlarla geçişini izlerken, Jason kendini köpek kulübesine girmiş bir kedi kadarsinirli hissetti. Elinde değildi. Bu şekilde olması gerektiğini,Mick'in kendi başına halledebileceğini biliyordu, ama...Saat kaçta demişlerdi? diye sordu Lange.On bir. Altı dakikası var.Pek sanmam. O aracı tanıyorum. OSiyah bir SUV, Mick'e yanaşıp görüş alanlannı kapattığında, Mick'in babası ansızın sustu.Araç tekrar hareket ettiğinde, Mick gitmişti. Jason soğuk terler döktüKim olduğunu bilmedikleri bir ajanın sesi, telsizde cızırdadı. Onu aldılar. Lange, SUV'u gözden kaybetmemek için U dönüşü yaptı.Jason gözetleme minibüsüne bakındı: Budaha iyi bir seçimdi. Minibüs, hiç şüphesiz, 29. Cadde'denaşağı ilerliyordu.Jason, İşte, orada! diye aracı gösterdi ve Lange hızla takibe geçti.Geri çekilin! Geri çekilin! diye seslendi Wheeler, askerlerine emir veren bir general gibiydi.Lange, minibüsün arkasına yanaştı. Caddeden aşağı peş peşe ilerleyen iki minibüs, adeta bir tören alayı gibi apaçık ortadaydı. Jason, çeşitli paralel sokaklardan aynı yöne akın edenaraç sayısından, destek sorunu olmayacağını anladı. Ancakgizlilik konusunda emin değildi.Kirby'nin doğusundalar, dedi telsizdeki ses.Mick kız kardeşini kurtaracak, dedi Lange. Jason'la konuşmaktan ziyade kendini rahatlatıyor gibiydi.Evet, diye yanıtladı Jason, başka bir şey söyleyerek yaşça büyük bu adamı kaygılandırmanın anlamı yoktu. Kendisinegelince, SUVu gözden kaybetmiş olmaktan hoşnutsuzdu.Araba hızla uzaklaşmıştı, takip araçları ise Wheeler'in komutuyla geride bekliyorlardı. Oyunu ancak bu şekilde oynayabileceklerini bilse de, sabırsızlığına bir türlü engel olamadı.Cass Caddesi, Kuzey yönü, diye anons etti telsiz.Otobana gidiyorlar gibi görünüyor, dedi Lange. Eğer o serseriler kızlarımdan birine zarar verirlerse...Gizliden gizliye aklına hücum eden düşüncelerin Lange tarafından dile getirilmesi, Jason'ın damarlarının buz gibi birkorkuyla kaplanmasına neden oldu.Jason, böyle bir operasyonda, ters gidebilecek bin bir şey olduğunu her şeyden iyi biliyordu.Ford Caddesi, Kuzey yönü, dedi telsiz. Hemen sonra bir parazit oluştu, bir ses, belli belirsiz, Kahretsin, dedi veaynı ses, onlan kaybettik. Sinyal alamıyoruz. Tekrar ediyorum, takip sinyalimizi kaybettik, diye duyururken, Jasonnabzının hızla yükseldiğini hissetti.Bütün birimlerin dikkatine, görsel teyide ihtiyacımız var. Wheeler telsizden bağırdığı sırada, Jason'ın korkudankanı dondu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top