Zehirli Gül

*** Selam Pıtırcıklar ! İyi Bayramlar dilerim önce ! Bu bölümde Marcus geldi. Sizce nasıl biri ve neler yapacak ? Tahmin alabilir miyiz ? Ayrıca Edward-Bella mı yoksa Ja-ru çifti mi ? :D Sofia'yı dövmek isteyen var mı ? Marcus, multimedyada :)  Neyse bölüm şarkısı ile iyi okumalr ! :* ***

Üstümü değiştirmiştim. Mor, sade bir elbise giymiştim. Dizlerime kadar geliyordu. Sonra üçümüz dışarı çıktık.

" Luis ! Ne oldu ? Neden söylemiyorsun ? Yoksa Delilah'a bir şey mi oldu ? Ah, lütfen hayır de ! " dedim.

Haru " Heyecanlanmana gerek yok ! "

Luis " Konu Jack. "

" Ne ? Ne yapmış ? Lütfen intihar etmediğini söyle yoksa, şuracıkta vicdanım yüzünden ölürüm. " dedim.

" Ah, intihar girişimi bilmiyorum ama salak gibi zehirli bir gülü koklamış. Zehirli olduğunu ona demiştim ama unutmuş olmalı. Sonra Sofia'nın yanına gitmiş ve gülü kokladığını söylemiş. "

" Bu kadar salaklık olmaz ki ! "

Haru " Bence intihar etmek istedi ama pişman oldu. Çünkü Sofia'ya olan sevgisi vardı. Yazık, oldu."

Luis " Şu an gereken müdahaleyi, şifacılar yapıyor zaten. Bence de intihar etti. "

" Hepsi benim yüzümden." dedim.

Haru " Senin yüzünden değil, bebeğim. Onun aptallığı yüzünden. Seni kaybetti ve acısını bizden çıkartıyor." dedi ve ona ayrılan odaya girdik.

Odada Sofia, Irene ve Orlando vardı. Sofia yatakta oturmuş, ağlıyordu. Irene ise, Sofia'nın yanına oturmuştu. Orlando ise pencereden dışarıya bakıyordu. Sofia buz gibi bakmıştı. Bir an bu bakışlar karşısında donacağımı hissettim. Evet, donacaktım. Luis, hemen ablasının yanına oturdu.

Sofia " Pişman oldum dedi ! Bunu koklamaktan pişman oldum dedi. "

Irene " Ağlama, bak. Yanlışlıkla, bilmeden koklamış işte. "

" Aptallık etti. Neden yaptığı apaçık.Ah, zavallım. Ona diyorum. O, artık imkansız ! Seni unuttu diyorum ama dinlemedi."

" Korkma, iyileşecek." dedim.

Sofia bana baktı. Beni öldürmek istiyormuş gibi bir hali vardı.

Sofia " Senin yüzünden oldu, pis fahişe ! Aramıza kara bir kedi gibi giriyorsun. Ne istedin ondan ? "

" Ben bir şey yapmadım ! Bana fahişe diyemezsin. İntihar etmedi ! " dedim.

" Kendini böyle mi kandıracaksın, Aptal ? Vicdanını böyle mi rahatlatacaksın ? "

" Ben bir şey yapmadım ! "

" Doğru, Jade masum. Çünkü o bir melek. İnanmıyorum senin masum olduğuna. Sen herkesi kandıran, küçük bir fahişesin ! "

" Bana fahişe deme ! Benim aşık olduğum kişi belli . Jack, intihar etmedi. Ben masumum. Eğer suçlayacak birini arıyorsan, o sensin. Çünkü Jack'i bu hale sen kendin getirdin. " dedim.

Bana baktı ve ayağa kalktı. Yüzüme tokat attıktan sonra, yere düştüm. Bu tokat karşısında bir şey yapmalıydım. Evet, yapmalıydım. Mesela onu ait olduğu cehenneme göndermeliydim.

Sofia " Bu tokadı hakkettin, Küçük Fahişe ! " diye tısladı.

Ayağa kalktığım gibi, saçlarından tuttuğum gibi  yere yapıştırdım. Vampir güçlerini, sihirle engelledim. Yumruğumu, onun o parçalanması suratına yapıştırdım. En sonunda dudağı kanamıştı. Sonra tokat patlattım. Bir tokat daha patlatacakken, Haru beni tuttu ve sımsıkı kollarıyla sarıldı. Fakat Sofia'nın karnına doğru tekmemi savurdum.  

Haru " Sakin ol, Vahşi Kızım. Sakin ! Birlikte dersini vereceğiz, korkma !  " diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Luis ise, ablasına koşmuştu ve onu ayağa kaldırdı. Sofia bana bakıyordu ve kedi gibi gözlerini kısmıştı. Dudağı kanıyordu ve yüzünde parmak izlerim vardı.

Sofia " Bu yaptıkların bedelini ödeyeceksin ! "

" Ödet de, görelim ! Hak ettin bunu ! Seni cehennemin en alt yerlerine yollayacağım. Sonuçta cehennem, benim krallığım ! " dedim.

" Kim kimi yollayacak, göreceğiz ! " dedi ve dışarı çıktı.

Peşinden Orlando gitmişti. Onlar odadan çıkınca, Haru beni bıraktı.

Haru " Onu pataklamana izin verecektim fakat, şu vampirler yüzünden durdum. İyi dövüşçüymüşsün de haberim yokmuş."

Luis " Çok hoşuna gitti galiba."

" Evet, Lui-chan. Çok zevk aldım. "

" Sofia'yı bir dahakinde öldüreceğim, merak etmeyin ! " dedim ve içeri şifacı girdi.

Şifacı " Bayan Sofia yok mu ? "

" Hayır. Bize anlatın, lütfen. " dedim.

" Şu an durumu gayet iyi. Tam zamanında yanımıza gelindi. Gelmeseydi, işi bitmişti. Ciğerleri patlayacakmış. "

" Peki, ne zaman konuşabilirim ? "

" Yarın sabah. Şu an kendisi uyuyor."

" Peki, Hadi Haru uyuyalım." dedim.

Haru, beni kucağına aldı ve odamıza götürdü. Hemen geceliğimi giydim.

Haru " Bu geceliğin çok güzel ama seni siyahlar içinde görmek isterim. "

" Bana her renk yakışıyor ki ! Siyah da güzel ama, cıvıl cıvıl olmak lazım. " dedim cilveli bir şekilde.

" Bana cilvemi yapıyorsun ! " dedi ve elleri belime geldi.

Haru " Biz o Alacakaranlık çiftinden daha uyumluyuz. Neydi ? Edward ve  Bella. "

" Çok komiksin. Onlar gerçek değil ki. "

" Gerçek olsunlar veya olmasınlar. Biz onlara göre daha iyi vampir çiftiyiz. Ölümsüz ve ölümlü ilişkimiz daha iyi. "

" Seni seviyorum ve asla senden vazgeçmeyeceğim."

" Eğer vazgeçersen, seni öldürürüm."

" Eğer senden vazgeçersem, cehennem buz tutmuş ve kıyamet kopacak demektir."

" Cehennemi benimsemişsin."

" Sen cehennem kralı isen, bende kraliçesiyim demektir. Cennette olup sensiz kalacaksam, cehennemde seninle birlikte olurum daha iyi."

"Benim için, cennetten vazgeçiyorsun. Beni gerçekten seviyorsun."

" Evet, gerçekten seviyorum. Hiçbir erkek, kalbimde bu kadar büyük bir yangın çıkaramamıştı. " dedim ve elini kalbimin üstüne koydum.

" Bu ses, bu ritim senin için, Haru-chan. " dedim.

Haru " Bu ritmi, bu sesi, seviyorum." dedi ve öpüşmeye başladık.

Öpüşü derinleşti ve yatağa sarmaş dolaş düştük. Dudaklarının değdiği yerler ateş gibiydi benim için. Benim belamdı. Haklıydı. Biz Edward ve Bella gibi değildik. Asla olamazdık. O Edward gibi beni incitmekten korkmuyordu, ne de ben Bella gibiydim. Haru, vampir bile olsa, beni seks yaparken ısırmaya kalkmadı. Edward, yapmaya kalkmıştı ve yastıklar darmadağındı. Açıkçası Haru kendini nasıl tutuyordu, bilmiyordum. Kokum baştan çıkarıcıydı. En azından Luis öyle diyordu. Bende Bella gibi, Haru'yu baştan çıkarmaya çalışmıyordum. Karşımda Edward olsa bile, yapmazdım. Birden Haru'nun dudakları ayrıldı.

Haru " Lütfen şu Edward ve Bella ile bizi, karşılaştırmayı kes ! Biz onlardan üstünüz. " dedi nefes nefese.

" Peki." dedim ve kaldığımız yerden devam ettik.

~~

Şimdi balkonumda oturmuş ve kahvaltı sonrası kahvemi içiyordum. Haru ise yanımda, kan içiyordu. Bugünkü elbisemi o seçmişti ve saçlarımı kendisi yapmıştı. Siyah ve gümüş işlemeli bu elbise,  bana kraliçe havası veriyordu. Saçlarımı örmüş ve topuz yapmıştı. Tacımı ise, inci süslemeli seçmişti. Saçlarıma, siyah tül takmıştı.  Haru ise, siyahlar içindeydi. İkimizin asil olduğunu söylüyordu. Gerçek bir kraliyet çifti gibi görünüyormuşuz şu an. Kahvemi bitirmiştim. Artık Jack'in yanına gidebilirdim.

" Ben Jack'in yanına gidiyorum. Konuşmam lazım." dedim.

Haru " İyi moral ver. Bir daha saçma sapan, ölüm hareketleri yapmamasını sağla. Eğer yaparsa, Haru seni öldürürmüş de."

" Peki, söyleyeceğim." dedim ve yanağını öpüp, odamdan ayrıldım.

Koridor boyunca yürüdüm ve Jack'in kaldığı hasta odasına geldim. Kapıyı hafif araladım. İçeride Sofia vardı ve Jack'in elini yanağına dayamış olduğunu gördüm.

Sofia " İyileşmene çok sevindim. Çok korktum, Jake. Çok."

Jack " Korkma ! Artık buradayım. Ölmedim."

" Seni kaybetmekten tek korkan, benim ! Kimse benim kadar seni kaybetmekten korkamaz !"

" Buna inancım tam. Korkma, ben yanındayım. Bir aptallıkla o gülü kokladım."

" O zehirli gülü, Jade'ye benzetiyorum. Seni zehirledi ve benim sayemde kurtuldun."

" Bundan emin değilim. Zehirli bir gül olma konusunda. "

" Zehirliydi işte. Dün ona gerçekleri söylediğim için, bana el kaldırdı. Görüyorsun ne kadar çirkef ! Keşke Luis'de kurtulsa, ondan. Kurtulsa, ona nasıl kızlar göstereceğim."

" Komiksin. "

" Düğün tarihini öne alalım. Olur mu ?"

" Evet, bence de öne alalım. " dedi ve Sofia'yı öptü.

Kapı arkası konuşma dinlemem yeterdi. Kapıyı açtım ve Sofia bana gözlerini kıstı.

Sofia " Ne işin var burada ? Utanmadan nasıl gelirsin. "

" Gelirim çünkü bir şey olmadı. Hasta ziyareti. Lütfen odadan çıkar mısın ? "

" Peki." dedi ve odadan ayrıldı.

Jack'e baktım. Yattığı yerden, birazcık düzeldi. Sandalyeye oturdum ve ona baktım.

Jack " Çok güzelsin her zamanki gibi. Böyle kombin yapmazsın. Siyahlara bürünmek, sana göre değildi. En azından benim tanıdığıma göre."

Ben hala tanıdığın gibiyim, Jack. Belki sen bunu göremiyorsundur, sarı saçlardan."

" O sarı saçlar Sofia'nın saçları değil mi ?  "

" Evet."

" O zaman sende, kara özlerin etkisinden bir şey göremiyorsundur. "

" Haru, benim kararlarımı etkilemiyor. "

" Peki o zaman, Sofi'de benim kararlarımı etkilemiyor. "

" O zaman neden salakça,  intihar girişimine girdin ? "

" İntihar girişimi olmadı. "

" Beni kandıramazsın ! O gülün, zehirli olduğunu biliyordun."

" Biliyordum ve kokladım. Fakat sonra pişman oldum. Çünkü, seni severek yaşayabilirdim. Lanet olsun ki İntihar edilecek kadar güzel bir kadınsın."

" Lütfen yaşamaya devam et ! "

" Edeceğim, seni severek yaşamaya devam edeceğim. "

" Teşekkür ederim. Bende seni unutmayacağım." dedim ve içeri Luis ve Haru girdi.

İkisi gayet dostça görünüyordu. Onların iki iyi dost olmasına seviniyordum. Çünkü kavga etselerdi, ben çok üzülecektim. İkisi de değerlimdi.

Luis " Jade hasta ziyareti bu kadar uzun sürmemeli."

Haru " Katılıyorum. Adam hasta ! Bedenen hasta, fakat aklen hasta mı şüpheli bir durum."

" Ne için geldiniz ? " dedim.

Haru " Sevgili baban, seni çağırıyor.  Birisiyle tanışacakmışız. Senin kuzeninmiş." dedi ve ayağa kalktım.

" O zaman yanına gidelim. Kuzenlerimi pek tanımıyorum açıkçası." dedim.

Luis " Zaten kayıp kuzeninmiş, Jade. " dedi ve bende Haru'nun koluna girdim.

Onlara gülümsedim ve koridor boyunca sessizce yürüdük. Kraliyet odasına girdiğimizde, yabancı bir adam gördüm. Çıkık elmacık kemikleri, kahverengi gözleri ve çekici bir adamdı. Bana soğukça bakmış sonradan gülümsemiştim. Bu adam, General Hugo'nun yanında olması beni rahatsız ediyordu. Babam bize gülümsedi.

Babam " Bak Marcus, sevgili kuzenin Prenses Jade geldi. Yanındaki beyefendilerden birisi Luis. Jade'nin vampir-peri bağı ile bağlandığı çocuk, koluna girdiği ise Büyük Usta Haru. Karanlık büyücü ve vampir. Ne kadar bu ilişkiyi desteklemesem de, kızım onu seviyor. "

Marcus " Prenses Jade, anlatılandan daha fazla güzelmişsiniz. Güzelliğiniz bir destan gibi. Haru, çok şanslısın. Merhaba Kuzen Jade. Ben Marcus ! " dedi ve elimi öptü.

" Merhaba, Kuzen ! " dedim.

Bu Marcus'da beni rahatsız eden bir şey vardı. Nedenini bilmiyorum ama, bakışları bana karşı sinsiceydi. Haru'ya baktığımda, o da benimle aynı şeyi düşündüğü kesindi. Marcus'a karşı, dikkatli olmalıydım.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top