Saklanılan

*** Omg ! Yeşim bitti ve şimdi Uyanış var karşımızda ! :D Öncelikle şunu belirteyim. Haftasonları yayınlayacağım çünkü bir ayağım YGS ve haftaiçi bilgisayara giremem. Ayrıca bu sefer bölümlerim hazır değil :D Daha 2. bölümün yarısındağım :D Of of :D Evet, umarım ilk bölüm iyi vote toplar ! :D Ay, ay ! :D Neyse bölüm şarkısı ile  iyi okumalar ! ***

Kapkaranlık bir alandaydım.Üzerimde bembeyaz bir elbise vardı. Bu elbise straplez ve dantellerden oluşuyordu.

"Kimse yok mu?" diye bağırdım ve cevap gelmedi.

 Genelde rüyalarımda mutlaka birileri olurdu ama bu sefer kimse yoktu. Yürümeye başladığım an, karşıma gümüş büyük boy aynası çıktı. Aynaya baktığım zaman, karşımda kendimi gördüm. Fakat farklı bir bendi. Karşımdaki kız, bana bakıyordu fakat çok farklıydı. Elbisesi siyahtı ve gümüş süslemesi vardı. Makyajı, siyahla yapılmıştı ve başında siyah bir taç duruyordu. Aynamdaki ben bana gülümsedi. Bu gülümse, şeytani bir gülümsemeydi. En sonunda sordum.

"Sen kimsin?" dedim.

Karanlık ben " Ben senin bilmediğin ve uyandırılmış olan tarafınım, Jade. Yakında beni çok göreceksin, pardon ben seni çok göreceğim ve sonra yok olacaksın. Yerine de ben geçeceğim."

 "Bunu yapamazsın!"

"Beni tek bir kişi evcilleştirebilir ve onu da söylemeyeceğim. Bu kişiyi  nasıl bulacaksın? Yugin denilen seksi sarı mı ? Hayır!" dedi ve kahkahalara boğuldu.

 Bu karanlık Jade, beni korkutuyordu. Birden aynadan çıktı ve boğazımı sıktı.

Karanlık Jade " Sonunda hak ettiğim bedene, kavuşacağım. " dedi ve ben çığlık atarak kan ter içinde uyandım.

 Gördüğüm rüya yüzünden terden sırılsıklamdım. Evet, şu an Yeraltı Dünya'sındaki odamdaydım. Jack'in uyumasının 65. günüydü. Galaya Luis'i illüzyon sayesinde Jack'in kılığına girdirip, gitmiştik. Hiç de bir farkları anlaşılmamıştı. Luis'e rüşvet olarak, kanımı ve öpücüğümü vermiştim. Neyse, bu düşünceleri zihnimden uzaklaştırdım ve yatağımdan doğrulup, üstümü değiştirdim. Siyah ve gümüş işlemeli elbiselerimden birisini giydim. Saçlarımı topuz yaptıktan sonra tacımı yerleştirdim ve balkonuma çıktım. Karşımda Yeraltı'nın manzarası vardı. Koltuğuma çöktüm ve kabusumu düşünmeye başladım. Saatime baktım. Sabahtı. Haru sayesinde, zaman sistemimiz Dünya ile aynı şekilde işliyordu.

"Beni mi çağırdın, Jade-chan?" diyen sesi duydum ve karşımda Haru'yu gördüm.

Bu 65 gün boyunca, sırlarımın tamamını öğrenmişti. Sırlarımı bir şekilde zihnimden okumuştu ve peşime takılmıştı. Ayrıca, tüm sıkıntılarımı dinleyen bir psikologdu. Fakat hiç konuşmayan, sadece gülümseyerek karşılık veren Japon, şimdi konuşuyordu.  İlk başta onu kovalamaya çalışsam da, sonradan alışmak zorunda kalmıştım. Kimseye açamadığım sıkıntıları dinlemişti.

" Sen hani konuşmuyordun ? Salak kafam. " dedim.

" Merak etme, sadece sana görünebiliyorum. Ruhumu serbest bırakmadan yaptığım gizli bir büyü sayesindeydi, sanırsam. "

" Şu an çok korkuyorum. Kendimi kimsesiz hissediyorum, Haru ! "

" Kimsesiz değilsin. Luis var, Delilah var, Yugin var, Sam var ve yaşadığı belli olmayan Jack var. "

" Hayır, onlara sahibim fakat yine de kimsesizim. "

" Neden böyle düşünüyorsun ki ? En büyük düşmanını yani beni, bile yendin. Kendini kanıtladın."

" Ya en büyük düşmanım, ben isem ? Sana kabusumu anlatayım, istersen veya vaktin varsa. "

" Vaktim fazlasıyla var, sayende. " dedi ve anlatmaya başladım.

Anlattığım süre boyunca yüz ifadesi hiç değişmemişti.

" İşte bu kadar, Karanlık Çocuk. Sence gerçekleşebilir mi ? Lütfen, bir şey söyle. " dedim.

" Peri Kızı, korkma. Saçma sapan bir şey. Yaşadığın son zamanlardaki ağır yük. " dedi fakat yalan söylediği belliydi.

" Bana yalan söyleme ! " dedim ve içeri Luis geldi.

Haru bana gülümsedi. Luis ise şaşkınlıkla bana bakıyordu. Luis, yanıma geldi ve oturdu.

Lui " Tatlım, iyi misin ? Kendi kendine neden konuşuyorsun ? " dedi ve ben Luis'e sarıldım.

" Korkuyorum, Luis ! Hem de çok korkuyorum ! En çok da kendimden ve yapabileceklerimden korkuyorum ! "

" Korkmamalısın, sevgilim. Kendini kanıtlamış bir peri neden kendinden korksun ki ? Bu arada hemen Jack'in odasına gidelim. "  dedi ve beni kaldırdığı gibi Jack'in odasına götürdü.

Kapıdan içeri girdiğim zaman o saçma sapan makinelere bağlı, yüzü solgun adam yoktu. Karşımda yaşama yeniden başlayan, solgun fakat umutla bana gülümseyen Jack vardı. Koşarak gittim ve ona sımsıkı sarıldım. Delicesine özlediğim, aşık olduğum bu insan şimdi karşıma geçmiş bana gülümsüyordu.

Jack " Beni öldürmek niyetinde misin, Jade ? " dedi ve ona sarılmayı bıraktım.

" Aptal aşık ! Ben seni kaç gün, kaç saat, kaç dakika uyanmanı bekledim! Sürekli uyanmaman ve ölmenden korktum. Bırak da seni, gözlerin açıkken doya doya sarılayım ve kokunu içime çekeyim." dedim ve gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzüldü.

Jack "Ağlama.Yalvarırım, ağlama. Bak o kötü, uğursuz günler geride kaldı. Gelecek, bizi parlak bir şekilde bekliyor. " dedi ve bu sefer bana o sarıldı.

Kokusunu içime çektim. Sarılmayı kestikten sonra, bana gülümsedi.

Jack " Şu an ayın kaçı aşkım ? "

" 2 Eylül, sevgilim. Galaya Luis gitti. İllüzyon sayesinde oldu. Açıkçası hiç bir fark olmadı. "

" Ne komik ama. Peki neler yaptın ? "

" Her gün yanı başındaydım, Lui arada bir beni dışarı çıkartıyordu. Bu arada sana bir sürprizim var. Yürüyebileceğine göre, sen üstünü değiştir de beraber sürpriz olan yerde kahvaltı edelim. Hadi Lui, peşimden gel ! " dedim ve odadan ayrıldık.

Luis " Artık bu kara yas elbiselerinde kurtulur, sana yakışan cıvıl cıvıl renklerdeki elbiselerini giyersin. "

" Evet, giyeceğim. Giyeceğim ilk renk, koyu pembe olacak ! Ah, şu an içimdeki mutluluğu sana anlatamam. Luis, sen Yugin ve Del'i çağır bahçeye. Orada ortaklaşa kahvaltı edelim. " dedim ve kendi odama doğru yürüdüm.

Odama geldiğimde dolabımı açtım ve koyu pembe elbisemi giydim. Saçlarımı ise özgürce uçuşmaları için açtım. Saçlarımdaki tacı ise, değiştirdim ve sarmaşık gülleri anımsatan koyu pembe taşlarla süslü olan tacımı taktım. Gözlerime kalem çektim ve dudaklarıma buraya özgü boya tozlarını sürdüm. Böylece dudağım doğal görünecekti.

Haru " Çok güzelsin, Jade-chan. Bu arada bana bir teşekkür borçlusun. " dedi ve ona doğru baktım. Yatağımın üzerine yatmış ve tırnaklarına bakıyordu.  Ayağa kalktım.

" Nasıl sana borçluymuşum, peki ? " dedim.

" Boş ver. Kısacası Jack-chan ile minik uyanma konuşmam etkili oldu."

" Nasıl ?"  dedim ve içeriye Lui daldı.

Lui " Neden seni hep kendi kendine konuşurken, buluyorum ? "

" Hiç, Lui. " dedim ve boynuna sarıldım.

" Hadi, gel bana. " dedi ve koluna girdim.

Merdivenlerden inerken, düşünüyordum. Haru, değişmiş miydi yoksa bana mı öyle gelmeye başlamıştı ?

Luis " Ne oldu ? Neden Haru'yu düşünüyorsun ? Ve Haru seninle mi konuşuyor yoksa ?  Ölüler ile nasıl konuşulur ki ? "

" Ah, aptal olma ! Sadece aklımdan bir düşünce. Haru, hiç konuşmuyor merak etme ve şu an sadece düşüncelerim içindeyim. "

" Bana yalan söylemiyorsun, değil mi ? "

" Hayır." dedim ve bahçeye gelmiştik.

Jack, Yugin ve Delilah bize bakıyorlardı.

Hemen masanın baş köşesine oturdum ve kahvaltımıza başladık.

Del " Yarın nişan balosu var, unutmadın değil mi ? "

Jack " Ne balosu ? "

Luis " Ah, Jade hayatım. Şimdi zamanı geldi. Jack, sen uyuduğun zaman şey, Jade ile evlenme kararı aldık. Sadece senin uyanmanı bekliyorduk çünkü sen benim sağdıcım olacaksın."

Jack " Nasıl ? "

" Şaka yapıyor, bu aptal ! Yugin ve Delilah evlenecekler ve nişan onların nişanı. " dedim ve gülümdüm.

Luis " Ne kadar safsın, Jack. Jade, senin uyanmanı bekler mi? Sen uyanmadan, evleniriz. Aptal ölümlü."

Jack " Sen ciddi konuşunca, bende gerçek sandım Bay Yarasa."

" Bence ciddiye almalısın, Gereksiz canlı."

"Görüşürüz, Isırgan!"

" Yeter artık ! Hala kedi köpek gibi kavga ediyorsunuz. Bugün en mutlu günüm iken, neden bozuyorsunuz ? Herhalde beni kaybedecekken, iyi anlaşırsınız." dedim.

Jack " Öyle deme, Ja. "

 Luis " Gereksiz'e katılıyorum, nasıl bir kızma şekliydi öyle ? Bir daha kaybetme falan duymak istemiyorum."

Yugin " Kavganızı sonraya saklayın. Jade, düğünde baş nedime sen olacaksın değil mi?"

"Evet, ben olacağım. Beğenemedin mi?" dedim.

Yugin " Beyler, şu kızı agresifleştirmeyin lütfen. Size kızıyor, bana bağırıyor. Sadece konuyu değiştirmek istedim."

 "Sende değiştirecek konu bulmadın, galiba?" dedim.

Luis " Hayır, Jade'nin sabahtan kalma bir huysuzluğu var. "

" Nereden çıkartıyorsunuz bunu ? Ben huysuz veya agresif değilim ! Hiç de öyle olmadım ! " dedim.

Del " Kızma ama genelde bir şeyleri kimseye açıklayamadığın zaman, böylesin."

" Hiçte bile ! Ben odama gidiyorum, kimse gelmesin yanıma. Ben huysuz, agresif bir cadıyım ya ! " dedim ve ayağa kalkıp, koşarak odama gittim.

Evet, genelde bir şeyler sakladığımda huysuzlaşırdım. Evet, şu an ne saklıyordum ? En ufağı Haru. Haru'yu hala gördüğümü saklıyordum. başka ne saklıyordum ?  Bu geceki ve diğer gecelerdeki  kabuslarımı saklıyordum. Söylersem, ne yapacaklardı ? Büyük ihtimal Haru'yu uzaklaştıramazlardı fakat karanlık tarafım için araştırmaya başlanırdı. Lanet olsun ! Neden tüm sorunları hep ben çekiyordum ki ? Odama geldiğimde kapıları sertçe kapattım ve yatağıma oturup, hıçkıra hıçkıra ağladım.

Haru " Ağlama, Jade-chan ! Belki onlara minik sırrımızı açıklama zamanı gelmiştir. Beni kendine saklama. "

"  Senden daha önemli sorunlarım var, Haru ! Tek sorun sen olsan, keşke. "

" Kabusun büyük bir sorun değil. Hem o karanlık Jade'yi  görmüş olurlar. Sende benim yanımda olursun. "

" Ne demek istiyorsun ? "

" Eğer karanlık tarafın seni ele geçirse,  otomatikmen ruhun serbest kalır. Benim gibi olursun. Beraber takılırız, sana göstereceğim çok yer olur. "

" Ah, hayır. Ben, bunun olmasını istemiyorum. O tarafımı kontrol edebilirmişim ama bir kişi sayesindeymiş.  "

" Kim peki ? "

" Bilmiyorum." dedim ve  kendimi yatağımın üstüne yattım.

" Bu arada yakında beni göreceksin."

" Seni hep görüyorum, bu yüzden yakında Luis benim delirdiğimi düşünecek. "

" Merak etme, delirdiğini asla düşünmüyor. Canlı kanlı. Böyle nefes alan, yürüyen. "

" Bunu asla başaramazsın ! "

" Yaparsam, ne olur ? Jade, biz birlikte süper bir takım olabiliriz aynı zamanda süper bir çift. " dedi ve ben ona susarak cevap verdim.

~~

Akşamüstü odamda Jack ile oturmuş, balkonumda Yeraltı Dünyası'na özgü Calips Şarabını içiyorduk. Bu şarap sarhoş etmezdi ve amacı insana zevk vermekti. Jack'in bıçak yarası tamamen hızlıca iyileşmişti.

Jack " Ah, Jade. Bu şarap çok güzel. İnsanı sarhoş etmiyor fakat verdiği zevk bambaşka. "

" Bende çok sevmişimdir. Hatta bazen, Dünya'ya kaçırmayı düşündüğüm şaraptır ama bence en lezzetli şarap Lui'nin kanı. Hala tatmak istediğim bir şaraptır kendisi. "

" Bu sabah için üzgünüm, Jade. İnan ki Luis ile tartışmak istemedim fakat dayanamadım. Beni bilirsin. Benden bir şey saklamıyorsun değil mi, Jade ? "

" Aslında bir şey var ama nasıl söyleyeceğim, bilemiyorum. "

" Bana söyleyebilirsin. " dedi ve odaya General Hugo, Juman, endişeli Delilah ve Yugin daldı.

" Bu ne böyle ! Hangi cüretle odama, saygısızca dalabilirsiniz General ? En azından kapıdaki nedimelerden birine diyebilirdiniz." dedim.

Juman " Ekselansları. Durum şu an en acil durumda olduğu için böyle girmek zorunda kaldık."

" Ne var peki ? "

General Hugo " Karanlık Büyücülerin Efendisi ve vampir Haru, mezarında yok !  Tabutu açılmış ve sizin sapladığınız Yeşim Bıçak'ı çıkarılmış. Şu an, o serbest. Ruhu vücuduna geri döndü. Bu yüzden askeri korumalar artırıldı. Kendinize dikkat edin, Prenses. Büyük ihtimal, sizden intikam almak için geri dönecektir. " dedi ve elimdeki şarap bardağı düştü. Haru'nun dedikleri olmuştu ve ben onu ciddiye almayarak aptalık etmiştim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top