Lanet Olsun !
Selam ! İşte yeni bölüm ! Adım, adım finale yaklaşıyoruz. Luis anlattı. Sizce ne yapacak ? Marcus'un teklifini kabul eder mi ? Multimedyaya bakın ! Sizce Jadis çiftini, Riahnna - Diamonds anlatıyor mu ? Neyse fazla gevezelik yaptım. İyi okumalar !
( Luis )
İşte, her zamanki gibi yine kaybetmiştim. Ben, kaybetmeye mahkum birisiydim. Koklamaya kıyamadığım, solmaması için koparmadığım gülüm elimden alınmıştı. İçimi acıtan taraf ise bunu beyaz gülümün istemesiydi. Haru, Jade'mi elimden almıştı. Jade de ona seve seve gitmişti. Bana ne düşmüştü ? Sadece arkasından bakmak ve uçuşunu görmek. Düğününde hep mutlu görünmeye çalıştım fakat içim kan ağlıyordu. Nasıl bir aşktı bu ? İçinizi yakan ve sürekli sönmeyen ! Tanrı'nın bana verdiği bir lanetti bu. Jade'yi tekrardan elde edebilir miydim ? Bunu zor kullanarak yapardım. Ya da ruhumu şeytana satarak, onu elde edebilirdim. Umarım o kötü duruma düşmezdim fakat düşeceğimi sanıyordum. Şu an saat kaçtı ? Gece 9 idi. Peki Jade şu an neredeydi ? Balayındaydı. Muhtemelen Haru ile birlikte vakit geçiriyorlardı. Onların ikisini birlikte düşünemezken, şimdi evlilerdi. Aralarını bozmalı mıydım ? Bir yanım evet diyordu. Jade'nin benim hakkım olduğunu söylüyordu. Diğer yanım ise, Jade'nin mutluluğunu düşünmemi söylüyordu. Yataktan kalktım ve yüzümü yıkadım.Kendime gelmem lazımdı. Telefonuma baktım ve Sofia'nın aramış olduğunu gördüm. Ona çok kızıyordum. Onun yüzünden, Jade Haru'ya gitmişti. Salak sarı ! Onu aradım.
" Efendim, Sofia ? " dedim.
Sofia " Nasılsın, ufaklık ? "
" Sence nasıl olabilirim ? "
" Bence yastasındır. Sonuçta minik oyuncağını kaptırdın."
" Çeneni kapa ! "
" Zavallısın ! Ölümün bile o kızdan olacak. Demişti, diyeceksin. Hatta onu elde etmek için, öleceksin."
" Sus, dedim ! "
" Peki, sustum. Sadece ne yapıyorsun diye aramıştım. "
" Kapa şimdi ! "
" Peki, Luis. Görüşürüz." dedi ve sürtükçe kahkaha atarak kapattı.
Lanet , Sofia ! Onunla nasıl kardeştik ? Şaşırıyordum. Buzdolabındaki kan torbalarından birkaçını içtim. Taze kanı, Jade'den sonra tatmamıştım. Çünkü hala onu istiyordum. Bu yüzden, taze kan almıyordum. Hiçbir kan onun yerini tutmazdı veya hiç kimse onun yerini tutmazdı.
" Onun gibisi zaten bu Dünya'ya bir daha gelmez zaten, Luis." dedim.
Birden telefonum çaldı. Galiba Jade arıyordu. Sonunda beni aramak istemişti. Sonunda aklına gelniştim. Ekrana baktığımda Yugin yazıyordu.Hayal kırıklığı ile açtım.
Yugin " Selam, nasılsın ? "
" Bildiğin gibiyim." dedim.
" O zaman kötüsün. Şey, Fujioka Ailesi'nin evine şu gelin buketi, anı defteri ve dilek ağacı bırakacaktık. Anahtarlar bizde de. Gel, istersen."
" Biliyorum, o evi. Hemen yanımda zaten."
" Peki, biz geliyoruz. Fujioka Ailesi'nin evinin önünde bekle. "
" Peki, görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım.
Üstümü değiştirdim ve evden çıktım. Yan villadaki evin bahçe kapısından içeri girdim. Burası gayet iyiydi. 3 katlı ve havuzu, bahçesi olan bir villaydı. Kimbilir burada nasıl mutlu yaşayacaklardı. Bir an onların mutluluğunu kıskandığımı hissettim. Gerçekten kıskanıyor muydum ? Hadi, ama ! Ben Luis, o Haru'yu kıskanamazdım ! Hayır, olamazdı. Birden arkamdan bir el omzuma dokundu ve elin sahibinin Yugin olduğunu gördüm. Yanında, karnında ufak bir çıkıntı ile Delilah vardı. Ne sevimlilerdi !
Yugin " Merhaba, Luis. Del, hamile ! Hemde 5 aylık. İlginç değil mi ? "
" Nasıl, birden karnı ortaya çıktı ? " dedim.
Del " Asıl bunu geç fark etmiş olmam. Ah, bebişim bak ! Bu sersem Luis dayın veya amcan ! "
" Nasıl öğrendiniz ? " dedim.
Yugin " Açıkçası önceden belli olmuyordu fakat sonradan ortaya çıktı, ufaklık. Genelde böyle oluyor zaten."
" Cinsiyet ne ? "
Delilah " Kız olacak. Ay, çok şeker! "
" Hadi içeri girelim, cici anne." dedim ve kapıyı açtı.
İçerisi gayet güzeldi. Merdivenden yukarı çıktı ve salona geldik. Salon, tam onları yansıtıyordu. Siyahın asilliği ve beyazın masumluğu vardı. Yugin, elindeki dilek ağacını, anı defterini ve gelin buketini bıraktı. Birden Delilah çığlık atınca, Yugin karısına koştu ve onu kucakladığı gibi koltuğa oturttu. Delilah, bomboş bir yere gözlerini sabitlemişti. Sanırsam bir görüş görüyordu. Evet, görüyordu.
Delilah " Ruhunu şeytana satma, Luis ! " dedi.
" Sen ne dedin ? " dedim.
" Ruhunu şeytana satma çünkü, bu sonun olacak ! "
" Delilah, iyi misin ? "
" Ben sadece gördüğümü söylüyorum." dedi ve kendine geldi.
Yugin " Sen ne dedin ? Ne gördün ? "
Delilah " Şeytana satma dedim. Gördüklerim, hiç iyi şeyler değildi. Bir şey anlamıyordum. Sadece bir antlaşma yapılıyordu. Luis, sen vardın ve belirsiz birkaç kişi. Ah, belki hamileliktende olabilir. Bu aralar fazla rüya görüyorum."
Yugin " Bence ayaküstü bir rüya gördün. Luis, kadar sadık bir adam var mı ? "
" Sen ne demek istiyorsun ? " dedim.
" Çok sadıksın. Bir köpeğin sadıklığı sende var. Jade evlendi ama sen onun peşinde sürünüyorsun. Seni seçmedi, kabullen artık. Çık dışarı, başka kız bul."
" Ben bu halimle mutluğum ! Jade'nin peşinde olmaktanda, ona aşık olmaktanda mutluğum. Bir köpeğin sadıklığıymış ! Aptalsın ! "
Delilah " Bu kadar kızmana gerek yok, Yugin haklı. Jade, Haru'yu seçti ve sen kaybettin."
" Ben asla kaybetmedim ! Ben Luis, asla kaybetmem ! " dedim ve evi terk ettim.
Lanet olsun ! Böyle kadere, lanet olsun. Jade'yi tanıdığım güne, Haru'yu tanıdğım güne lanet olsun ! Onların tanıştıkları güne lanet olsun ! Onların evlendikleri güne lanet olsun ! Jade'yi üzdüğüm güne lanet olsun ! Ona aşık olduğum saate, dakikaya, saniyeye lanet olsun ! Ona olan aşkım lanet olsun !
Saate baktım. Saat gece 10 idi. İyi, şimdi bir bara gitmeliydim. Arabama atladım ve müzik çaları açtım. Rihanna - Diamonds çalmaya başladı. Evet, Jade ve bana uyan bir şarkıydı. İkimizde gökyüzündeki elmaslar gibiydik. Tabi, o kaymıştı. Kayan bir yıldız olmuş ve karanlık okyanusun kucağına düşmüştü. Arabamı park ettim ve bara ilk adımımı attım. İçerisi tıklım tıklımdı. Barmenin bulunduğu yere oturdum ve viski istedim. Dans eden kızlara baktım. Hepsi bana gülümsüyor ve çağırıyordu. Güzel kızlardı. Fakat hiçbiri benim Jade'm edemezdi. Onlara gülümsedim. Kızların birisi yanıma geldi. Siyah saçlı, güzel bir kızdı.
Kız " Selam, yakışıklı. Ben Afrodit."
" Afrodit mi ? " dedim.
" Evet, Afrodit. Sende benim Adonis'im olmalısın."
" Üzgünüm, aradığın Adonis değilim. Adım Luis. Tanıştığımıza memnun oldum, Afrodit."
" Luis, o zaman benimle dans eder misin ? Bir bakarsın, seni benim Adonis'im olduğuna ikna ederim."
" Üzgünüm, Aşk Tanrıçası."
" Peki, kendin bilirsin. Seni bekliyor olacağım." dedi ve gitti.
Salak kız ! Nasıl bu kadar aptal kadın olabilirdi ? Nerede üretiliyordu ? Böyle düşünürken, birden Marcus'u yanımda gördüm. Beyaz gömlek, kot pantolonuyla iyiydi. Kalkma zamanım gelmişti.
Marcus " Kalkma, otur lütfen ! "
" Benim senin gibi bir adiyle oturmam için bir sebep yok." dedim.
" Belki vardır, Luis."
" Saçmalama ! "
" Otur, bak ! Birkaç bardak içki içelim. İki dost gibi." dedi ve oturdum.
Lanet olsun ! Ne kadar iyi bir şekilde ikna edebiliyordu. Tıpkı Jade gibi. Doğru, kuzendiler ya.
Marcus " Ee nasılsın ? "
" İyi." dedim.
" Düğünden sonra iyi olamazsın."
" Kes, sesini ! "
" Bizim tarafta işler gayet iyi. Dün veliaht ilan edildim. İnanabiliyor musun ? Ben ve veliahtlık. "
" Yaptığın oyun sayesinde."
" Oyun değildi. Biz, Jade ile satranç oynadık ve onu mat ettim. Sonuç bu anlıyor musun ? "
" Satranç mı ? Acımasız bir satranç o zaman. Babayı, evlada düşman ettiren bir sarançtı."
" İnan bunu bende istemezdim. Amcamın bu hamlesini asla bilemezdim."
" Düzeltsene aptal ! Jade, ne kadar düğünde mutlu olsa da içi acıyordu. Çünkü öz ailesi yanında değildi."
" Umurım da değil, Luis. Yaşandı ve bitti. Ben istediğime kavuştum. "
" Bencilsin."
" Sende, bencilsin. Jade'yi, kendin için istiyorsun. Onun senle mutlu olmayacağını bile bile istiyorsun."
" Ben Jade'nin mutluluğunu düşünürüm."
" Kandırma beni. Sana bir teklifim var. "
" Ne peki bu teklif ? "
" Teklifim şu. Sen Jade'nin ne yaptığını, ne ettiğini bana anlatacaksın. Belli bir süreye kadar. O süreden sonra, Haru'yu yok edeceğim ve sende Jade'ye sahip olacaksın. Nasıl bir teklif ?"
" Neden kendimi şerefsiz durumuna düşüreyim ? "
" Çünkü iyi bir şey yapacaksın. Jade'yi sana vereceğim, Luis. Haru'yu da yok edeceğim. Jade ve sen birlikte olacaksınız. Mutluluğu tadacaksın, Luis. "
" Jade'yi mutsuz edeceğim."
" Onu nasıl mutlu etmesini biliyorsun ama. Onun yanında casus ol, demiyorum. Sadece her şeyini bana söyle. Bunu istiyorum. Karşılığıda Jade olacak. Onu deli gibi özleyen ve seven adam kabul eder."
" Haru'yu öldürecek misin ? "
" Evet, yapacağım." dedi ve sinsice gülümsedi.
Gerçekten de kabul edebilir miydim ? Yapar mıydım bunu ? Sırf, sevdiğim kadın için kabul eder miydim ? Ona deli gibi aşık olan ben, onu elde etmek için düşmanıyla işbirliği yapar mıydım ? Bir yanım durmadan kabul etmemi söylüyordu, diğer yanım ise yapmamı söylüyordu. Telefonuma mesaj geldi ve açtım. Mesaj Jade'den idi.
Jade " Seni çok özledim, Lui-chan ! Beni ara lütfen, koruyucum ! " diye yazmıştı.
Marcus " Şimdi kararın ne, Luis ? Burada söylemeni istiyorum. " dedi ve ona baktım.
Söyleyeceğim cevap, neleri değiştirebilecekti ? Neler olabilecekti hayatımızda ? Adım adım sona yaklaşıyorduk. Bunu hissediyordum.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top