Düğün Zamanı
Selam ! Öncelikle haftaya yazılılarım başlıyor, söyleyeyim. Duruma göre bölüm yayınlayabilirm. Bu arada multimedyaya bakın ! Haru'yu beyazlar içinde görün, hayal etmeyin ! Neyse, işte bakın düğün gerçekleşti ! Sizce nasıl oldu ? Balayı falan neresi olur. Çok mutluyuz değil mi? Neyse, ben sussayım ve upuzun yazdığım, bölümle başbaşa bırakıyayım. Bölüm şarkısıyla iyi okumalar ! :*
Evet, bu gece bekarlığa veda partim vardı. Delilah ile tüm her şeyi hazırlamıştık. Balayı bavulum bile hazırdı. İçinde rengarenk şeyler vardı. Umarım balayında, zor bir durumda kalmam. Örneğin Haru'yu baştan çıkarma gibi. Bu durumda başarısızlık örneği sergileyebilirdim. Bu konu üzerine Del, bir kaç cici bir şeyler aldı. Ama onları giymem ile, çıplak kalmam arasında fark yoktu. Utanç vericiydi. Fakat Del, bunlara alışmam gerektiğini söylüyordu. Ah, lanet olası evlilik şeysi. Haru'da bir partideydi. Bana söz verdiği gibi bir stiprizci veya geyşalar olmayacaktı. Eğer olursa, o da benim manyak tarafımı görebilirdi. Hadım edebilirdim. Komik bir fikirdi. Misafirlerimin hepsi sevinçlerinden Arap müzikleri açmışlardı ve Arap kızları gibi bellerini kıvırmaya çalışıyorlardı fakat olmuyordu. Misafirlerimiz Jane, Menolly, Kate, Amber, Maria ve arkadaşları, Sofia ve Irene idi. Bende oturmuş, mor elbisem ile onları izliyordum. Birden Del beni kaldırdı ve bu sefer PSY - Gangnam Style çalmaya başladı. Gülmekten öleceğim kesindi.
Del " Gülme ! Oppa Gangnam Style ! "
" Delisin ! " dedim.
" Ah, yanlış dedim. Oppa, Haru Style ! " dedi ve kahkahalarar boğulduk.
Maria " Bu gece bekarlığa veda, J. Tadını çıkar ! " dedi ve eğlendik.
Gece yarısından sonra misafirlerimiz gitti ve Del ile baş başa kaldım. Bu gece, bu evde kalacaktım. Misafir odasında yatağımın üstüne oturdum ve Haru'yu aradım.
Haru " Efendim, Jade ? "
" Ne yapıyorsun ?" dedim.
" Karşımda 5 kız soyunuyor ve bir geyşa da bana mesaj yapıyor. Hepsi o kadar rahatlatıcı ki, yarını düşünmüyorum ! Sen ne yapıyorsun ? "
" Eğer ciddi isen, o kızların saçlarını yollarım. Seni de daha beter bir hale sokarım."
" Şaka tabi ki ! Eğlencem bitti. Maalesef yanında değilim. Ne kadar saçma ! Luis'in evinde takılıyoruz işte."
" Yarın için çok heyecanlıyım."
" Ben heyecanlı değilim. Sadece ilk defa hissettiğim, tuhaf bir mutluluk var."
" Tuhaf bir mutluluk mu ? Neymiş sebebi ? "
" Yarın, benim kadınım oluyorsun. Evleniyorum. Asla evlenmeyeceğim düşündüğüm halde, delicisine taptığım birisiyle evleniyorum. "
" Kadınım mı ? "
" Evet, sevgili iken sadece sevgilimdin. Şimdi ise karım, kadınım, annem, kızım olacaksın."
" Bak, duygulandım şimdi."
" Her zaman duygusalsın, bebeğim. Biliyorsun."
" Yarın gece nerede oluruz ? "
" Muhtemelen, balayı yerinde. Şimdiden kızardın, hissedebiliyorum."
" Ah, Haru. "
" Evlilikteki en güçlü sihirli kelime ne biliyor musun ? "
" Ne ? "
" Karıcığım sözü. Aşkım, bebeğimden de öte bir kelime bu. Birbirimizi bağlayan bir kelime."
" Benim içinde kocacığım, kelimesi."
" Yarından itibaren bana öyle seslenebilirsin. Ah, kapatmam lazım. Yugin, delicisine beni çağırıyor. Anlaşılan bu gece bana huzur yok."
" İyi geceler."
" İyi geceler. Rüyanda bol bol beni gör." dedi ve kapattı.
Derin bir nefes aldım ve verdim. Yarın evli bir kadın olacaktım. Bu evliliği isteyerek kabul etmiştim. İlk aşkım değildi, fakat son aşkım olduğu kesindi. İlk hoşlandığım çocuk, lisedeydi. Okulun en havalısıydı. Beni ona çeken, havalı duruşuydu fakat sonra ondan soğumuştum. Beni güzel bulmamıştı ve gururumu kırmıştı. Ah, o salak şeyde düğünüme gelir miydi ? Davetiye aldı ise gelirdi. Ama yollamamıştım. Amber'da umarım söylemezdi yoksa, Haru düğün günümüzde cinayet işlerdi. O salaktan sonra, aşka küsmüştüm. Ta ki, Luis karşıma çıkana dek. O aniden çıkmıştı ve bende aniden onu terk etmiştim. Acı vericiydi. Luis'i, o tokatından sonra affetmiş miydim ? Kısmen. Hala içimde bir yer boşluktaydı. Boşluk ve kapanmayan. Delilah, içeri geldi ve karşımdaki sandalyeye oturdu.
Del " Ne düşünüyorsun bakalım ? "
" Geçmiştekileri, Del." dedim.
" Geçmiş, geride kaldı. Geleceğe ve Haru ile mutlu olmaya odaklanmalısın. "
" Geride kalsa da, canımı acıtan şeyler var."
" Onları unutmaya bak."
" Yarın yine de, bir yanım eksik olacak."
" Nasıl ? "
" Annem ve babam yanımda olmayacak, Delilah. Çocukluktan beri mahrum kaldığım insanlar , beni büyütemeyen ve sevgilerine muhtaç olduğum insanlar yanımda olmayacak. Bir yetimin, öksüzün, düğünü olacak."
" Öyle deme ! Evlatlık olduğun ailen, yanında olacak."
"Ama gerçek ailem yanımda değil. Keşke onlarda, yanımda olsalar. Olabilirdi ama her şey mahvoldu. " dedim ve gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.
Delilah bana sarıldı.
Del " Biliyorsun ki, yarın sende bir aile kuracaksın. Hem biz aileyiz, Jade."
" Biliyorum ama. Yetmiyor. Anlıyor musun ? Ben yetim bir kız olarak büyüdüm, Del. Yediğim yemeklerin, giydiğim giysiler hep başkası tarafından bana acınıldığı için verildi. John babam, Maria'yı sevdiğinde kıskanırdım ve kendimi kimsesiz hissederdim. Bu yüzden gerçek ailem önemli."
" İnanıyorum ki, Haru sana ihtiyaç duyduğun sevgiyi ve şefkati fazlasıya verecek."
" Evet, verecek. "
" Hadi uyku zamanı ! Yarın yorucu bir gün olacak." dedi ve odadan ayrıldı.
Bende yatağıma uzandım. Gözlerimi kapadığım zaman, yine idam edildiğim sahneyi gözlerimle görüyordum fakat tek farkla. Hamileydim ! Bebeğimle beraber öldürülüyordum.
~~~
Öğlen uyanmış ve Del tarafından acele bir şekilde kahvaltı ettirildikten sonra, Jack'in ormanlıktaki evindeydik. Bu evi kullanmam için, izin vermişti. Haru'nun hazırlıkları ise, bir şekilde benden uzakta olacaktı. Burada benimle birlikte hazırlananlar kimlerdi ? Del, Maria, Amber, Jane ve Irene. Tabi Lui'nin ricası ile, Sofia'da buradaydı. Kuaförüm geniş bir ekipten oluşuyordu. Haru sayesindeydi. Hemen gelinliğimi giymiştim. Kuaförümün yanına geldiğimde ilk başta saçımdan başlamıştı. İstediğim gibi, dağınık topuz yapılmış ve Sakura ağacının yapraklarıda saçlarıma yerleştirilmişti. Başımada, Haru'nun yolladığı minik taç takılmıştı. İnci küpelerim ve boynumu saran pırlanta tasmam. Hafif ve sade şeylerdi. Sıra makyajıma geldiğimde, sadeydi. Dudaklarıma da, hafif pembe sürülmüştü. Aynadaki bene baktıkça, farklı bir Jade görüyordum. Gelinliği ile masumiyetin simgesi olan bir kız vardı. Ayağa alktım ve terliklerimi çıkarıp, ayakkabılarımı giydim. Elime de siyah güllerden oluşan ve ortasında tek bir beyaz gül olan gelin buketimi aldım. Ne kadar fırlatacak olsam da, bende kalacaktı. Del'in de hazırlığı bitmişti. Gece mavisi, mini elbisesi ile müthişti. Saçlarını toplatmıştı. Ah, benim biricik baş nedimem.
Del " Muhteşem göründüğünün farkındasın değil mi ? "
" Muhteşem miyim ? Bence hayır." dedim.
" Delisin ! Tıpkı yeryüzüne düşmüş bir melek gibisin. Yüzündeki masum güzellik ortaya çıkmış." dedi ve Maria yanımıza geldi.
Benim cici küçük kız kardeşim, toz pembe elbisesi ve bukleli saçlarıyla güzeldi.
Maria " Çok heyecanlıyım. Bu arada tüm nedimelerin hazır."
" Bende çok heyecanlıyım." dedim.
Luis " Bu kadar güzel olur mu bir insan ? " dedi ve kapının başındaki Luis'i gördük.
Şık smokini ile muhteşemdi. Damat tarafında değil, gelin tarafında yer almayı tercih etmişti. Beni duygulandırtmıştı. Hızlca bana geldi ve beni kendi etrafında döndürdü.
" Luis ! Neden geldin ? " dedim.
Luis " Güzel, tatlı gelini görmeye geldim. Korkma, Haru yollamadı. Seni deli gibi merak ediyor."
" Çatlasın o zaman."
" Neyse, ben düğün alanına Haru'nun yanına gitmeliyim. Buraya gelmekteki diğer amacım, nedimeleri almaktı."
Sofia " Tamam, gidebiliriz."
Luis " Görüşürüz." dedi ve nedimelerimle beraber gitti.
Onlar gittikten sonra John babam geldi. O da smokini ile baya yakışıklıydı.
John babam " Benim sevimli, küçük kızım gelinliği ile beni bekliyormuş. Hadi, dışarıdaki at arabana binelim ve seni teslim edelim."
" Babacığım." dedim ve uzanan eli tuttum.
Dışarı çıktığımızda, bir at arabası vardı. Bindik ve geldik. Düğün yerinden 10 adımda indirdi. İlk babacığım inmişti ve benim elimden tutmuştum. At arabasından indim ve babamın koluna girdim. Düğün alanındaki herkes oturmuş ve beni bekliyorlardı. Beni görünce, ayağa kalktılar. En uzakta Haru vardı. Beyaz damatlığı ile çok yakışıklıydı ve yakasında siyah gül vardı. Bu damatlık benim isteğim üzerine seçilmişti. Saçları her zamanki gibi dalgalıydı ve dudakları gülümseyen bir şekilde beni bekliyordu. Gözleri büyülenmiş gibiydi. Bende büyülenmiştim. Beyaz, ona yakışıyordu. En sonunda onun yanına vardım ve John babam beni ona verdi. Sonra en baştaki yerine geçti. Bizde bir iki adım ilerledikten sonra rahibin karşısında durduk. Evlilik yeminindeki sözleri biraz değiştirmiştik ve rahibin işareti ile başlayacaktık. Herkes, rahibin işareti ile oturmuştu.
Rahip " Beyler ve Bayanlar ! Bugün buraya Yüce Tanrı'nın ve Yüce İsa'nın huzurunda, Haru Fujioka ve Jade Pamerson'ın evlilik yeminlerinin şahidi olacağız. Evet, başlayabiliriz."
Haru " Ben Haru Fujioka."
" Ben Jade Pamerson." dedim.
" İyi günde."
" Kötü günde."
" Hastalıkta."
" Sağlıkta."
" Her zaman."
" Her yerde."
" Yaşamamız boyunca."
" Birbirimizi seveceğimize." dedim ve Haru'nun yüzüğünü taktım.
" Birbirimizi koruyacağımıza." dedi ve sol elimin yüzük parmağına alyansımı taktı.
" Söz veriyoruz ! " dedik.
Haru " Daisuki Desu, Bao Bei. ( Seni Seviyorum, Sevgilim.)"
" Seni seviyorum." dedim ve dudaklarımızı birbirimize yakınlaştı ve sonra tutklu bir şekilde öpüşmeye başladık.
Rahibin onaylamasını duymuştuk fakat önemli değildi. Şu an evli bir çifttik. Birbirimize ait olduğumuzu haykıran bu anı, doyasıya çıkarıyorduk. Daha sonra kalabalık alkışlamasıyla dudaklarımız ayrıldı ve kalabalığa baktık. Hepsi ayakta ve coşkulu bir şekilde alkışlıyorlardı. Onlara gülümsedik ve ben gelin buketimi fırlattım. Buketim, Amber'ın kucağına düşmüştü. Amber'ın yanakları kızarınca, Sam yanağından öptü. Hızla yan taraftaki alana geçtik ve misafirlerimiz kendilerine ayrılan yerlere geçtiler ve bizde ilk dansımıza başladık. Şarkımız ' Christina Perri - A Thousand Years ' idi fakat piyano ve çello versiyonu çalınacaktı. Orta alanda elleri belimde, dans ediyorduk. Tabi, ilk başta beni havaya kaldırıp, döndürmüştü.
Haru " Bayan Fujioka ! Mutlu musunuz bakalım ? "
" Evet, çok mutluyum Bay Fujioka." dedim.
" Bende ilk defa hiç hissetmediğim bir mutluluğu hissediyorum."
" Yolun başındayız, biliyorsun değil mi ? "
" Biliyorum. Ama yine de hoş."
" Seni çok ama çok seviyorum."
" Bende." dedi ve dudaklarımdan öptü.
John babam yanımıza gelince, Haru ile olan dansımı bıraktım. Sonra sırayla dans ettim. Sam, Yugin, Nick, Jack, Kevin ve Luis. Luis ile olan dansım acı vericiydi. Ona acıyordum. Sevdiği kadının düğününde, evlendiği adamın sağdıcı olmak. En sonunda dans edeceğim kişiler bitmiş ve Haru'ma kavuşmuştum.
Haru " Şimdi masa masa dolaşalım ve misafirlerimize hoşgeldin diyelim."
" Haklısın. Etmezsek, büyük kabalık olur." dedim.
" Düğün pastası kesilip, dağıltılacak. Dilek ağacı şu an aktif. Anı defteri de yazılıyor. Yarın okuyacağız. Bakalım, bize nasıl sövmüşler." dedi ve sırayla masaları dolaştık.
İlk başta John babamın masasındaki misafirlere gittik. Sonra tek tek dolaştık. Haru'nun Japon dostları gelememişlerdi. Fakat en yakın zamanda ziyaret edeceğiz diye aramışlardı. Düğün hediyelerini yollamışlardı. Çok hoş bir Ying-Yang tablosuydu. En sonunda kendi arkadaş çevremizin masasına gelmiştik. Hepsi neşeliydi. Hüzünlü olan yoktu.
Yugin " Evet, nihayet evli çiftimiz bizim masamızın yolunu buldular."
Del " Kaybedeceksiniz sandık."
Sofia " Birbirlerini kaybetmesinler, o yeter onlara."
Haru " Sende aptallığını kaybetme, tamam mı ? Bundan sonra Jade'ye edeceğin hakeret dolu her kelimeyi, üstüme alıp cevap vereceğim. Ayağını denk al ! "
" İyi bakalım ! "
Luis " Jade, az önce bir kağıt geldi. Şu taraftaki karanlık alana gitmeniz gerekiyormuş. Nedenini bilmiyorum."
" Gidelim, Haru. Sürpriz yapmak isteyen birileri var, demek." dedim ve el ele tutuşarak o karanlık tarafa gittik.
Haru " Hiç iyi bir yer değil, burası."
" Bence de. Kim buraya çağırır ki ? " dedim.
Birden gölgelerin arasından Marcus'un tekinsiz suratı ortaya çıktı. Sinsi gülümsemesi ile bize gülümsüyordu. Marcus'un ardında Genaral vardı. Haru'nun elini, daha sımsıkı sıktım. Çünkü kendimi kaybecektim.
Marcus " Piç, Jade ! Tebrikler ! "
" Sen ne kadar utanmaz birisin ! Tahtı aldın, beni sildirmeyi başardın fakat yine de beni buluyorsun." dedim.
General " Her zaman gözleniyorsunuz bizim tarafımızdan. "
Haru " İyi o zaman ! Kralınız biliyor mu buraya geldiğinizi ? "
Marcus " Evet, hatta şu an düğünün olduğunu bile biliyor. Bir baba olarak içi ne kadar acısa da, bir kral olarak umursamıyor. Babalar ve krallar farklıdır."
" Neden geldin peki ? Mutluluğumu bozmak için mi ? " dedim.
General " Çok inatçısın. Oysa ki umutlanırdın sanırdım. Babam beni affet diye. "
Haru " Kısa kes ! Şimdi bizim alanımızdasınız. Bizim topraklarımızda. Çabuk söylemezseniz, sizin ikinizi şuracıkta şah damarlarınızı birbirinize bağlarım."
Marcus " Haklısın, Haru ! Dediğin gibi, sizin alanındayız. Jade, sana saraya dönemen için teklifim şu. Kabul edersen, saraya dönmeni ve itibarını almanı sağlarım. Teklifim, benim tahta geçmeme karışmaman ve benim üstünlüğümü kabul etmen. "
" O zaman bunu rüyanda gör, pislik ! Ben buraya yerleştirilmiş bir kadınım. Ailem tarafından reddedildim fakat gururum ölmedi ! Defol ! " dedim.
General " Düğün hediyesi olurdu. Seçimini yaptın o zaman."
Haru " Evet, yaptı. Şimdi defolun ! Siktir git, Marcus ve onun kıç yalayıcısı General bozuntusu ! "
Marcus " Hoşça kal Bayan Fujioka. Hoşça kal Bay Fujioka ! " dedi ve kayboldular.
Haru " Korkma, bebeğim. Hadi bizi merak etmeden, düğün alanına gidelim." dedi ve ışıklı bölgeye geldik.
Grup masamıza geldiğimizde, yüzümüzden anlamış olmalılardı.
Del " Onlar geldi değil mi ? Ah, ne rahatsız edici şeyler ! Neyse, boşverin bunu ! " dedi ve Sam, Maria ve Amber geldi.
Sam " Gelin ve damat, şampanya patlatıyor dediler, geldik."
Luis " Evet, patlatıyoruz Sam." dedi ve elindeki şampanya şişesini açtı.
Neşe içinde içmiştik ve kadeh kaldırmıştık. Böylece o tatsız anın etkisinden kurtulmuştum. Bay Clark yanımıza gelmişti.
Bay Clark " Bay Fujioka, dilek ağacının meyvelerini toplama zamanı ! İstediğiniz konuklar, ağaçtan bir kağıdı koparıp, okuyacak ve tahmin edilecek. Hadi, masanıza yürüyün." dedi ve onu takip ettik.
Masamıza oturduk ve ilk çekiliş için Luis, ağaçtan bir kağıdı kopardı ve mikrofonu alıp, okumaya başladı.
Luis " Yaşam boyunca hep pırıltılı gözlerle yaşama bakan Jade ve siyah gözleriyle, benim biricik, tatlı kız kardeşimin kalbini çalan Haru ! Kendimden bile koruduğum canımı, şimdi başka bir adama veriyorum ! Lütfen onu Japonya'ya götürme, olur mu ? Götürürsen, seni döverim ! "
" Sam ! O, yazdı ! " dedim.
Luis " Doğru ! Bu arada Jade, bu ağaca ne olacak ? Sormak istedim."
" Evimde, hatıra olarak kalacaklar. Kağıtlar asılı bir şekilde ! "
" Peki, Sam okuma sırası sende ! " dedi ve Sam geldi. Bir kağıdı aldı.
Sam " Bir melek ve bir şeytanın birleşmesi, imkansızdır insan gözünde ! Fakat bu imkansızlığı bize gösterenler, şu an evlendiler ! Umarım yakında şeytan ve melek birleşimi çocuklar nasılmış görürüz. Birde sakın Jade'mi üzme ! Sevgilerle ! "
Haru " Deliah denilen sevimli sarı ! " dedi gülerek.
Del " Sıra bende ! Bu son. Çünkü balayı için Jade, hazırlanacak ! Ve ağaç benim evime gelecek." dedi ve eline hemen bir kağıt aldı.
Del " Şimdi bu kağıdı karayalayacağım ve bir şeyler yazmam lazım. Neyse, Jade, sevgi dolu tanrıça ! Evlenmiş bir kadınsın! Çektiğin büyük acılara rağmen umarım hak ettiğin mutluluğu Haru ile bulursun. Seni en çok onun sevdiğine inanıyorsun. Umarım öyledir ! Umarım yaptığın şeyler, mantıklı veya mantıksız şeyler, Haru için değmiştir ! Her zaman güçlü, bilge ve aşk dolu olman dileğiyle ! "
" Jack." diye fısıldadım.
Del, bana onaylayan bakışlarla baktı. Kağıdı, yerine astıktan sonra Yugin onu götürdü.
Del " Hadi, balayı için hazırlanma vakti ! " dedi ve beni sürükleyerek arabaya bindirdi.
Haru'da gelecekti fakat Yugin'in arabsıyla, farklı bir odada giyinecekti. Ben ve Del, Maria eve geldiğimizde hemen benim hazırlandığım odadaydık. Hemen gelinliğimi çıkardım ve üstüme beyaz, belinde siyah bir kurdele olan elbisemi giydim. Saçlarımı, Delilah hemen açtı ve dalgalı bir şekilde omzuma düştüler. Ayakkabılarımı, babetlerimle değiştirdim. Makyajımı da sildim ve sadece kalem-parlatıcı şeklinde yaptım.
" Del, gelinliğimi yeni evimizdeki yatak odamın üstüne koy." dedim ve ayağa kalktım.
Del " Ah, ağlamayacağım. Jade, evlisin ve bir sadist ile balayına çıkacaksın. Kim bilir, belki seni cehenneme götürecek."
" Bunu ben istedim, biliyorsun. Hiçbir şey değiştiremez." dedim.
Maria " Evli bir kadın oldun. Bu arada neden balayı söylenmedi ? "
" Bilmiyorum ki. Ayrıca bana 24 saat ulaşamayacaksınız ! " dedim.
Del " Ah, saat farkı. Sen uyurken, biz uyanık olacağız, kötü bir şey." dedi ve Luis geldi.
Luis " Bayan Fujioka'nın bavulları alınacak ! "
" Luis ! " dedim ve boynuna atıldım.
O da bana sıkıca sarıldı.
Luis " Mutluluğun hiç bozulmasın." dedi ve beni bıraktı.
Gözleri hüzünlüydü, aynı zamanda benim mutlu olduğumu gördüğü için rahat. Ona gülümsedim. Bu Dünya'da ona çok işkence etsem de, yine beni seviyordu. Sadık bir gölgemdi. Kim bilir, şu an ne düşünüyordu ?
Luis " Neyse, bavullarımı alayım. Sizde arkamdan aşağı gelin." dedi ve 2 bavulumu aldı.
Luis aşağı indikten sonra bizde aşağı, dışarı çıktık. Tüm davetliler oradaydı ve arabanın başında, Haru siyah gömleği ve siyah pantolonuyla beni bekliyordu. Ona gülümsedim. Çünkü yine dayanamayıp, siyaha dönmüştü. John babama baktıımda, gözlerinin dolmuş olduğunu gördüm. Yanına gittim ve sarıldım. Sıkıcasına sarıldığım bu adam, bana babalık yapmıştı. Şimdi de, kendi öz babamın yapamadığı görevi, yerine getiriyordu.
John babam " Canımın içi. Şu an, bebekliğin gözümün önüne geliyor ve ne kadar masum baktığın. Hala o bakışlara sahipsin, biliyorsun değil mi ? Lütfen hep burada kal. "
" Kalacağım, biliyorsun." dedim.
" Haru, değerlime iyi bak ve sakın onu Japonya'ya yerleştirme ! "
Haru " Korkmayın, onu ömrüm boyunca koruyacağım. Japonya'yı bilemeyeceğim." dedi ve gülümsedi.
John babamdan sonra Sam'in yanına gittim. Benimle evlilik hayalleri kuran fakat asla gerçekleştiremeyen, Sam ! Ona gülümsedim ve sarıldım.
Sam " Sen her zaman, benim tatlı, küçük kız kardeşimsin. Biliyorsun değil mi ? "
" Evet, her zaman ! " dedim.
" O zaman sakın aramızdaki bağı soğutma." dedi.
Amber, Maria ve Kevin sarıldım. Onlardan sonra, Yugin vardı.
Yugin " İki zıt insan. Siyah ve beyaz. İyi ve kötü. Umarım hep uyumla sürdürürsünüz."
" Öyle olacak." dedim ve yanındaki ağlayan gözlerle Delilah'a sarıldım.
Delilah her zaman benim için, bir sottan öte olmuştu. Bir kız kardeş gibiydi. Tüm sıkıntımı, mutluluğumu ona rahatça açıklayabiliyordum.
Delilah " Umarım hakettiğin mutluluğu Haru ile bulursun. Umarım, cehennem de bile onunla mutlu olursun."
" Korkma ! Mutluluk, bir gün beni de ziyaret edecek. Ya şimdi ya da ölüm döşeğinde iken."
" Canım." dedi ve beni bıraktı.
Şimdi Luis'in karşısına geçmiş ve ona sarılmıştım. O, deniz kokusunu içime çektim. Beni rahatlatıyordu. Her zaman yanımda olmasını istiyordum.
Luis " Her daim, her yerde yanındayım."
" Biliyorum, sen benim sadık gölgemsin. Bir kraliçenin, sadık savaşçısı gibi." dedim ve bıraktım.
Luis, yaşlı gözlerle bana bakıyordu.
" Ağlıyorsun." dedim.
" Ağlamıyorum, gözüme toz falan kaçtı. "
" Delisin ! Ağladığını kabul etmeyen bir deli ! "
" Peki, deli de ilan edildim. Artık balayına gidebilirsin. " dedi ve beni Haru'ya verdi.
Etrafa baktığımda, Jack'in hızla eve gittiğini gördüm. Muhtemelen ağlıyordu. Kendi seçimiydi. Ben varken, Sofia'yı seçmişti. Beni istememiş, beni hissetmemişti. Benden sıkılmıştı. Tıpkı bir çocuğun, oyuncağını bırakması gibi bırakmıştı. Fakat onu terk ederken, canım acımamıştı tam tersine zincirlerimi kırmış gibiydim ve beni hak edene adama koşmuştum. Haru, belime sarıldı ve bende ona baktım. Bana gülümsemişti.
Haru " Bayan Fujioka, balayı için hazır mısınız ? "
" Evet, Bay Fukioka. Evet, sevgili kocacığım." dedim.
" Hoşça kalın." dedi ve etrafımızdakilere el sallayarak, siyah arabımıza bindik.
Şimdi nereye gideceğimizi bilmiyordum. Belki cehenneme bile gidebilirdik ki, muhtemel bir şeydi. Oradaki iblisler bizi nasıl karşılardı ? Bol ateşli olan VIP kısma mı alırdı ?
Haru " Korkma, cehenneme yolculuk yapmayacağız. "
" Nereye peki ? " dedim.
" Uçakla yolculuk yapamayacağımız bir yere gideceğiz. Bana güvenmen yeterli, karıcığım."
" Karıcığım. " dedim ve kıkırdadım.
Haru " Jade-chan ! Kıkırdama ! Ciddiyetimi bozuyorsun."
" Nasıl desem, tuhaf geliyor kulağa." dedim.
" Benim Jade'm ! Benimsin ! Kadınım ! "
" Delisin."
" Hadi, arabayı buraya bırakıyoruz." dedi ve ormanlık bir alanda durdu.
İkimizde arabadan indik. Haru, bavullarımızı çıkartıktan sonra arabayı görünmez hale getirdi.
Haru " Şimdi gözlerini bağlayacağım. Ve ben açasıya kadar açmayacaksın."
" Peki, sabırla bekliyor olacağım." dedim ve elindeki siyah ipek kumaşla gözlerimi bağladı.
Sürprizlerle dolu bu adam, yani benim kocam, beni nereye götürecekti balayı için ? Cehenneme mi ? Cehennem bile olsa seve seve gelirdim.
Haru " İşte gidiyoruz." dedi ve geldik.
Gözlerimi açmadım. Onun açmasını bekliyordum. Bakalım, beni nereye götürmüştü ? Aşkımızı, nerede doyasıya yaşayacaktık.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top