Ü87 🐾

Multi video ;Koray Avcı-Senin İçin Değer🎶

@sbshzwk bölüm ithafı sana 🌙

Multi Foto; (Tutunamayanlar kitabından bir kesit) Bir Küçük Olric Meselesi💎

Keyifli okumalar 🌸

▪️

"Nasıl da güzel olmuş." Yağmur ağzına tıktığı biberi yerken bir yandan da doldurması için bardağını Soner'e uzatıyordu.

"Sınav bitti iştahı açıldı bunun."

"Bırak kızımı. Ye kuzum, köfte de ye."

Yağmur annesine gülümsedi. "Ağlarsa anam ağlar diye boşuna dememişler."

"Ya he." diyen Soner'e gülümsedim. Hissetmiş gibi bakışları bana kaydı. Tam karşımda otururken ona bakmamak imkansızdı. "Denizde sana yüzmeyi öğretirken su yuttuğunda bir şey olacak sanıp ağlamadım mı?"

"Yoo. Yüzün ıslaktı, ağladın mı bilemem."

"Pes."

"Abi yedi yaşındaydım. Ağla bir zahmet."

Soner kardeşine ters bir bakış atıp içeceğini aldı ve masadan kalktı.

"Oğlum ipi çıkar da oynayın."

Soner'in annesine olan bakışına kahkaha atmak istedim.

"Ne oyunu? Liseyi bitirdi. Bitti o çağ."

"Eğlenmenin yaşı mı olurmuş?" diyen Melek Hanım sanırım bugün kızından yanaydı.

"18'ime girene kadar çocuk sayılırım." dedikten sonra arabaya giden Yağmur'un arkasından Soner de gülmüştü. Sert abiyi oynamak ona göre değildi.

"Hadi kızım sen de kalk." diyen Alihan Bey'e bakıp başımı iki yana salladım.

"Yok, ben pek sevmem."

"İp atlamayı kim sevmez? Yorgun olmasam ben de katılırdım."

Sonuç olarak daha fazla hayır diyemedim çünkü üç kişi olmak zorundaydık ve Yağmur çok istekliydi. Soner'in oynamam için ısrar bile etmeme tatlılığına değinmiyordum bile.

İpi çevirmeye başladığımızda ondan alamadığım bakışlarım yüzünden Yağmur doğru düzgün atlayamadı.

"Abi sen atlama. İpi kaldıramayız." diye sırıtan Yağmur elimden ipi aldı. "Ortaya."

Arkamı Soner'e dönüp ipin sağ tarafına geçtim. Boyum kısa olduğu için atlamam kolay olacaktı. Tabi hile yapmazlarsa.

İpi çevirmeye başladıklarında ben de iple birlikte zıplamaya başladım. Kapüşonumun önünü açtım. Hava çok sıcaktı ve terlemek istemiyordum. Zıplarken kendi etrafımda dönmeye başladım. Yapmasam olmazdı. Aslında biraz da Soner'i kesmek istemiştim.

Onunla göz göze geldiğimde yüzümdeki gülümseme kayboldu. Çünkü bana ciddi bir şekilde bakarken gülmek zordu. Bakışları üzerimde durunca başımı eğip istemsizce kendime baktım. Sanırım tişörtünü fark etmişti.

Ayağım ipe dolanınca arkaya doğru sendeledim. Yahu bir bakışı yüzünden yeri boylamıştım. Avuçlarımı yere koyup doğrulduğumda Yağmur'un güldüğünü duydum. Bok kafalı.

Önümdeki bacaklarla kesişirken başımı kaldırıp Soner'e baktım. Kaşlarını çatıp bana doğru eğildi.

"Bir şey oldu mu?"

"Olmadı."

Bana olan oldu.

"Kalk hadi." diyerek bileğimden tuttu ve beni yerden kaldırdı. Hala el uzatanım oydu.

"Büşra, iyi misin kızım?" Başımı arkaya çevirip Melek Hanım'a gülümsedim.

"İyiyim."

Tekrar Soner'e döndüğümde patika yola doğru yürüdüğünü gördüm. Adımlarım ona gitmek istiyordu.

"Gitsene peşinden." Yağmur'a baktım. Yerden ipi toplayıp eline sararken bana bakmıyordu. Hızlı adımlarla Soner'in arkasından gitmeye başladım. Uzaklaşmamıştı. Büyük bir ağacın altına oturduğunda tereddüt etsem de yanına gittim. Geldiğimi fark ettiği halde dönüp bakmadı. Karşısına geçip yere bağdaş kurdum.

"Sekiz yaşındayken babam bizi Muğla'da böyle bir yere getirmişti." dedim parmaklarımla oynadığım ellerime bakarken. "Çok sevinmiştim. Hatta dünyanın em mutlu insanı sanmıştım kendimi. Çünkü belki de, neyin ne olduğunu, kim olduğunu kavramaya başladığım zamandan beri en çok hayalini kurduğum şey ailecek bir şeyler yapabilmekti."

Yüzünü bana çevirdiğini fark ettim. Ama ona bakmadım. "O gün tek başıma, saatler boyunca taş topladım. Tek yaptığım buydu. Taş toplayıp göle fırlatmak. Köfte ekmek yemek için geldiğimiz yerde annem ve babam birbirini yiyordu çünkü. Ben de yalnız başıma oynadım oyunumu. Her zaman yaptığım gibi, kendim kurup yıktım kumdan kalemi." Bacağını sol tarafımdan uzattı. Beni dinlediğini biliyordum. "Şimdi sen öyle Yağmur ile çocuk olunca geldi aklıma. Keşke bir kardeşim olsaydı dedim. Korktuğumda sarılabileceğim, dertleşebileceğim bir kardeşim olsun istedim. Allah sanki dualarımı kabul etmişti. Annem ben dokuz yaşındayken hamile kaldı."

O günleri hatırlıyordum. Nasıl ağladığımı da. "Çok mutlu olmuştum. Benden mutlusu yoktu. Ben, kardeşimi kucağıma almak için gün sayarken, bir gece annemin çığlığı ile uyandım. Aralarında hep dolanan bir kelimeydi düşük riski, ama ne olduğunu o güne kadar hiç anlayamadım. Annemi, ambulans gelene kadar komşu doğurtmaya çalıştı. Babam istese belki araba bulurdu. Taksi çağırırdı. Ama sanki orda öyle dikilip, annemin acı çekişini izlerken hiçbir şey hissetmiyordu." Gözlerim dolmuştu. Burnumu çektim. Bir şey söylemeden beni dinlemeye devam etti. "Ondan ilk o zaman nefret ettim. O gece kardeşim erken doğum yüzünden öldü. Belki annemi de kaybedebilirdim. Annem hastaneden geldiğinde yanına uzandım. Bana sırtını çevirip ağlamaya başladı. Anne ben burdayım, kardeşim yok ama ben varım diyerek ona destek olmaya çalıştım. Ama o beni kovdu. Kardeşimin ölümünden sonra sanki her şeyin sorumlusu benmişim gibi uzaklaştı benden. Ben o günden sonra anneme hasret kaldım. Babamdan gizli cebinden sigara alıp bodrum katında içmiştim. Sırf benimle ilgilenmeleri için yaptım. Sigara içtiğimi fark edip bana kızsınlar, ama sırf benimle  konuşsunlar diye içtim. Ama sonra hep içmeye devam ettim. Daha on yaşındaydım. Kimse anlamadı içtiğimi. Çünkü annem ve babam o kadar sarılmazdı ki bana..." Gözümden akan yaşı sildim. Hatırlamanın canımı bu kadar yakacağını düşünmemiştim."Ben annemin kokusunu unuttum Soner. O da bana hiç çok güzel kokuyorsun kızım demedi. Sen bana çok güzel kokuyorsun demiştin ya, ben nasıl hissedeceğimi bile bilemedim. Ben canımın her istediğini ne zaman yapmaya başladım biliyor musun? Liseye bile başlamamıştım. Beni hem başı boş bırakıp hem de yaptıklarım yüzünden benimle kavga eden bir ailem vardı. Dikkatlerini çektiğimde saçlarımı pembeye boyamıştım. Sonra da vazgeçemedim. Onlar da benim umurumda olmadı."

Bir süre konuşamadım. Utanmasam hüngür hüngür ağlayabilirdim

"Neden sana bunları anlattığımı bilmiyorum. Ama seninle uzak kaldığımız zamanlarda aklıma hep bunlar geliyor. Ve kendimden nefret ediyorum. Her zaman yanımda olan, üzüldüğümde benden daha fazla üzülen, mesafeyi düşünmeden benim için çıkıp gelebilen bir adamın canını yaktım. Hem senin canını yaktım hem de kendiminkini."

Başımı kaldırıp da yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Tişörtün eteğiyle yüzümdeki yaşları sildim. Cebimdeki yüzüklere elim gitse de doğru bir karar olmadığını düşünüp vazgeçtim.

"Seni çok özledim. O günden beri canım yanıyor. Şükürler olsun ki hala yüzünü görüyorum, sesini duyabiliyorum. Ama sana sarılmadan yaşamak çok zor."

Bedenini bana doğru kaydırdı. Yüzümü kaldırıp yaşlı gözlerimi onun güzel maviler ile buluşturdum. Sol gözünden akan yaşın ıslattığı yanağını görünce elimi kaldırıp yanağındaki yaşı sildim.

"Sen ağlama. Benim yüzümden artık ağlama."

"Eğer bir daha sevginden şüphe ettirirsen bu sefer ben çeker giderim. Ne benim için döktüğün yaşlar umurumda olur, ne de abimin mezarından çıkardığın o yüzükler."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "Sen, nereden biliyorsun?"

Cevap vermek yerine beni kendine çekip sarıldı. Öylece kalakalmıştım. Bana sarılmıştı. Eskisi gibi, Üsame'm gibi. Kollarımı vakit kaybetmeden ona sardım.

"Söz veriyorum. Bir daha asla. Asla. Asla." dedim başımı omzuna gömüp. Burnunu saçlarıma yaslayıp kokladı. Ben çoktan kokusunu içime çekmiştim.

"Olmadığın değil, olduğun yerler cennet." diye fısıldadım. Sarılışı sıkılaştı.

"Peki bu gözlerimdeki yaşlar Olric?"

Tebessüm ettim. Ona ben daha Muğla'dayken attığım yazı aklıma gelmişti.

"Hepsini ellerimle sileceğim efendimiz."

🌙

Selam. 🙏🏻

Sanırım beklenen bölüm geldi. Umarım beğenmişsinizdir. 😌

Görüşmek üzere. 💙

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top