Ü118 🐾

Multi video ; Mabel Matiz-Ahu 🎶

Keyifli okumalar 🌸

▪️

"Ne kadar kaldı gelmelerine?"

Mutfaktaki sandalyeye çöküp telefonu elime aldım. Sabah Muğla'ya gelmiştik. Yağmur, annem ve ben sabahtan beri hazırlık yapıyorduk. Tatlılar, tuzlular, kırdığım takımlar derken akşamı yapabilmiştik.

Yağmur şimdi benim odamda hazırlanıyordu.

Ben
Neredesiniz?

Çift tik.

Okundu.

Üsame'm
Yoldayız.
Geliyoruz.

Ben
Tamam bekliyoruz.

Çıkıp gruba girdim. Tabi ki Eray ve Barlas da gelmişti.

Eray

Şu tatlılığa bakar mısın?
Evde kalırsan ilerde seni kızıma alabilirim.

Barlas
Hoşt aq.
Dışarı çık bekliyorum.

Eray
Geldim.

Yüzümde çocuksu bir sırıtışla fotoğrafı inceledim. Tatlım benim ya. Nasıl da mutlu.

Kapı çalınca telefonu masaya fırlattım ve ayaklandım. Kapıda Yağmur göründü.

"Ne yapacağız?"

Annem sanki küfretmişim gibi bir bakış attı ve beni arkamdan kapıya itekledi.

"İstersen kapıyı aç kızım."

"Bir saniye. Biraz beklesinler." dediğimde Yağmur bana gözlerini açarak baktı. Ne saçmalıyordum ben? Neden bekletiyordum? Derin bir nefes verip kapıyı açtım.

Ah o mavi gözleri...

En önde Alihan Bey ve Melek Hanım, arkalarında ise elinde kocaman bir buket çiçek ile bana bakan Soner vardı. Yarım ağız sırıtan Barlas ve Eray'dan bahsetmiyordum bile.

Yağmur arkadan beni dürttüğünde kendime geldim ve gülümseyip geçmeleri için geri çekildim.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk kızım." Alihan Bey'in elindeki kutuyu aldım. Sanırım tatlı getirmişlerdi.

Kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu?

"Çok güzelsin canım." Üzerimdeki mor elbiseye bakıp utangaç bir şekilde Melek Hanım'a gülümsedim.

"Teşekkür ederim"

Ve o görüş açıma girdi. Yavaşça yutkundum.

Ne güzel bakıyorsun öyle.

Ne güzel gülüyorsun.

Ne güzel utanıyorsun.

Elindeki çiçeği bana uzatırken parıldayan gözlerimiz kesişti. Annemin uzaklaştığını hissedince rahatladım. Soner de rahatlamış olacak ki ceketinin önünü açıp bana yaklaştı ve yanağıma tatlı bir buse bıraktı.

"Alnım çok temizmiş."

"O ne demek?" diye fısıldayarak sordum. Dudağının kenarı kıvrıldı.

"Çünkü sen benim alın yazımsın."

Kızardığıma emin olup geri çekildim. Burada söylenecek iltifat mıydı bu? Zaten kalbim pata küt atıyordu.

Soner içeri geçerken sırıtarak bana bakan Eray ve Barlas'a bakıp ciddileştim.

"Siz de hoşgeldiniz."

Eray başını onaylamazca iki yana salladı. "Yazık. Kuru bir hoşgeldiniz. Gelmeseydiniz de olurdu der gibi."

Gülüp ikisine de sarıldım. Biraz gevşemiştim. Herkes salona geçtiğinde Yağmur ile mutfaktaki yerimizi aldık. Ben kahveleri pişirirken sağolsun Yağmur da fincanları hazırlıyordu.

"Getirdikleri çikolatayı söz tepsisinde ikram edelim."

'Hı hı.' diye ses çıkarıp onu onayladığımı belirttim. Soner'in kahvesini en sola alıp içine bir çay kaşığı tuz koydum.

E ne yani, koymayacak mıydım?

Avucuma bir tane küp şeker koyup tepsiyi kavradım. Çok heyecanlıydım. Düşüp bayılmaktan korkuyordum. Salona girdiğimde gözüm hemen onu buldu. Annesinin yanında oturmuş, ellerini önünde birbirine kenetlemişti. Dizini sallamasından onun da heyecanlı olduğunu anlıyordum. Sanki herkesin önünde bana yüzük takmamış, evlenme teklifi etmemiş gibi her şeyi başa sarmıştık.

Herkes rolüne uygun oynuyordu.

Kahveleri sırasıyla dağıtırken Soner için hazırladığım kahveyi özenle geride tuttum. Kahveyi alırken kaşlarını çatmıştı. Anlamış olmalıydı. Yanından geçerken Eray kolumu tuttu.

"Bak bu adam 27 yaşında ha. Tuzlu kahve mi yaptın?"

"Sana ne ya?"

"La tansiyonu neyim düşer."

Sırıtıp Soner'e baktığımda Eray'a ölümcül bakışlar attığını gördüm. Kahvesini yavaşça yudumladığında yüzü ekşidi. Avucumdaki şekeri sıktım.

"Kahve tuzsuz olmuş." diyerek tekrar yudumladı. Bir sessizlik oldu. "Az daha tuz alırım." Tebessüm edip yanına yaklaştım ve avucumdaki şekeri ona uzattım.

"İlacımı yanında mı taşıyorsun sen?" diye fısıldayıp şekeri ağzına attı. Sessiz kalıp kenara çekildim.

Alihan Bey Öksürdü. Lafa girecekti. "Kahvelerimizi de içtik. Tatlımızı yedik." Bakışları ikimizin üstünde dolaştı. "Soner'in kahveye tepkisinden de anlayacağınız üzere, oğlumun tüm zorluklara, kaçmadan kızımızla birlikte göğüs gereceğine eminim. Onlar birlikte oldukları sürece tüm acıları, bir küp şekerle tatlandırabilirler."

Anneme baktım. Alihan Bey'in dediklerine başını sallayıp gülümsemeye çalışıyordu. Ama titreyen dudakları onu ele veriyordu. Başımı ellerime indirdim.

"Ancak bize düşen bir görev var ki, şu anda olduğu gibi daima yanlarında olup, onlara destek çıkmalıyız. Biz Büşra'yı kızımız gibi seviyoruz. Dilerim ki siz de Soner'i bir oğul gibi kabullenirsiniz."

Soner'e yandan bir bakış attım. Benim gibi ellerine bakıyordu. Annemin ona sayıp dökmelerini hatırlamış olmalıydı. Benim Melek Hanım'a anne demem zor olmayacaktı, ama o anneme o kelimeyi nasıl söylerdi, söyler miydi bilmiyordum.

"Sebebi ziyaretimiz efendim, Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle, Büşra kızımızı, oğlumuz Soner'e istiyoruz."

Annem yerinde doğruldu. Alt dudağımı ısırmaya başladım.

"Söylenecek her şeyi söylediniz. Ben kızımın mutlu olmasından başka bir şey istemiyorum. Oğlunuza da güvenim tam." İkimize de kısa bir bakış atıp önüne döndü. "Verdim gitti."

Gözlerimi kapatıp fısıldadım.

"Şükürler olsun."

Onunla geçireceğim ger dakikaya, her güne, şükürler olsun.

🌙

Selam. 🙏🏻

Sonunda dediğinizi duyar gibiyim. 😂 Finale ne kadar kaldı bilmiyorum ama evlilikleri uzak değil.

*Bölüm ve kız isteme nasıldı?

*En çok hoşunuza giden Üsame sahnesini benimle paylaşır mısınız?

Seviliyorsunuz. 💙

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top