Ü110 🐾
Multi video ;Cem Adrian-Sen Gel Diyorsun 🎶
Keyifli okumalar 🌸
▪️
Sessizlik beklediğim kadar uzun sürmedi. Soner'in kısa bir an Nisa ile göz göze geldiğini görmüştüm ama gözlerini ilk kaçıran Soner olmuştu.
"Sizi ben davet etmedim. Hoş bir buluşma olsaydı hoşgeldiniz derdim. İyi eğlenceler."
Berke'nin yüzüne söylediği sözlerden sonra elime uzanıp sıkıca kavradı ve salona doğru yürüdü.
Bebeğim benim.
Yüzüme bir sırıtış yayıldı ama Soner'in onları gördüğü için rahatsız olduğunu düşünüp ciddi halime büründüm. İçeri girdiğimizde Melek Hanım'ı ve Yağmur'u birlikte gördüm. Erayları görememiştim. Onların yanına daha sonra gitmeye karar verip Melek Hanım'ın yanına doğru yürümeye başladım. Soner yarı yolda durduğunda başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Gelmiyor musun?"
"Ben bizimkilerin yanına gideyim. Sen annemlere bir görün."
"Tamam." diyerek ellerimizi ayırdım ve ters yönlere doğru yürüdük.
"Büşracım, canım çok hoş olmuşsun."
Melek Hanım'ın iltifatına utangaç bir şekilde tebessüm ederek karşılık verdim. Birbirimizi öperken benden uzun oluşu sinirimi bozdu.
"Teşekkür ederim. Siz de de çok hoşsunuz."
"Bu gece beni Yağmur giydirdi." dedi gülümseyerek. Yağmur'a döndüğümde bize değil etrafa baktığını gördüm.
"Yağmur, nasılsın canım?"
Bana bakmadan cevapladı. "İyiyim abla sen nasılsın?"
"Aa, kızacağım ama! Geldiğimizden beri etrafı kesiyor."
Melek Hanım'a kısa bir tebessüm gönderdim. Etrafı değil Eray'ı kesiyor olmalıydı.
"Anne bakıyorum işte, kim gelmiş diye."
"Sanki bizim davetimiz. Neyse, Büşracım ben arkadaşlarıma bir görüneyim."
"Tabi, biz Yağmur ile etrafı keseriz."
Gülümseyerek bana göz kırptı ve yanımızdan uzaklaştı.
"Eray'ı mı kesiyorsun?"
"Hayır canım, ne münasebet." diyerek önüne döndü.
"Neden öyle dedin? Konuşmuyor musunuz?"
"Konuşuyoruz. Ama geldiğimden beri yanıma gelmedi. Bir gülücük bile atmadı."
"Barlas'a yardımcı oluyordur. Hem annen yanındayken böyle bir riske gireceğini düşünmüyorum." diyerek kendi fikrimi belirttim. Çatık kaşları normale dönse de yüzü hala asıktı.
"Neyse, elbet gelecek."
"Haa şöyle. Eminsen ondan zaten kafaya takacak bir şey yok demektir."
"Tabi, aynısını abim yapsa gözlerinle canına okursun." dedi ve sırıttı. Bu sefer benim kaşlarım çatılmıştı.
"Ne alakası var Yağmur?"
Haklı olduğunu kabullenmemek için sorulabilecek en mantıklı soruyu sorduktan sonra kendi kabuğuma çekilip etrafı incelemeye başladım.
Berkeleri karşımızdaki rem bar masasının etrafında ayakta dikilirken gördüm. Kerem denen adam yanlarında yoktu. Ama Nisa buradaydı.
"Gördün mü?"
"Neyi?" diye sordum.
"Berke pisliği bana gülümsedi. Abim görse dişlerini eline verir."
"Ben de veririm. O kim sana gülümsüyor?" diye sordum kaşlarımı çatıp. Sevgilimi dövdüren adam karşımda durmuş pişkin pişkin sırıtıyordu. Dua etsin de o yüz bana çevrilmesin.
"Eray geliyor." dedi heyecanla. Güya ona bakmıyormuş gibi yapıyordu ama gelene kadar zaten bakacağı kadar bakmıştı.
"Hoşgeldin yenge. Yanımıza gelsenize."
"İyi ya böyle." dedi Yağmur ona bakmadan.
"İyi değil ki sizi çağırıyorum Yağmur."
"Karşımıza Berkeler dikilmeseydi yanımıza gelmeyecektin."
"Ne alakası var Yağmur? Annen başında dikilmiş dururken yanına gelip sana cilve mi yapsaydım?"
"Bana cilve yap mı dedim?"
Eray'ın omzuna dokunup uzaklaşmaya başladım. Birbirlerini yemeye daha şimdiden başlamışlardı. Uzun uğraşlarım sonrasında WC yi buldum. Neden tuvalet üst kattaydı acaba? Mantıklı bir açıklama istiyorum.
İçeri girip aynada kendime baktım. Aşağısı çok sıcaktı. Umarım terlemezdim. Suyu açtığım sırada kapı da açıldı. Gelen kişiye dönüp bakmadım. Ama aynada göz göze geldiğimizde doğruldum.
Nisa buradaydı.
"Merhaba. Sonunda tanışabildik."
Yavaşça ona döndüm. Evet benden daha uzundu. Ama yüzünden okunabilen bir ruhsuzluk vardı. Acaba Soner bu gözlere baktığında neler hissetmişti?
"Tanışmamız mı gerekiyordu?" diye sordum sakin bir sesle.
"Elbette hayır. Ama bu ikinci denk gelişimiz. En azından bir merhabamız olsun, öyle değil mi?"
Elini bana uzattı. Soner'i üzen bir kadın vardı karşımda. Ben de Soner'i üzdüm. Belki Soner ile aynı yaştaydı. Ama bu benden daha olgun olduğu anlamına gelmiyordu.
"Adım Büşra. Merak ettiğin buysa." diyerek tokalaşmak için uzattı elini geri çevirdim.
"Merak ettiğim, Soner'i nasıl elde ettiğin?"
Elini indirip elbisesinin ceplerine soktu. Karşımda kibirli bir ifade ile dikilen yüzüne yumruğumu geçirmek istedim.
"Elde etmek? Senin dilinde sevginin karşılığı ne bilmiyorum ama ben buna elde etmek değil, karşılıklı sevgi diyorum."
Küçümseyici bir gülüş. Sakin ol Büşra. Buraya davetli olarak geldin. Sakin ol.
"Karşılıklı sevgi ha? Söylesene Büşra, Soner'in dünyasının tam olarak neresindesin?"
Kaşlarımı çattım. "Soner'in dünyası Türkiye'de. Paris'de değil." Bu sefer onun kaşları çatılmıştı. Biliyor olduğumu düşünmemiş olmalıydı. "Ve ben o dünyanın sadece merkezinde değil, her yerindeyim."
"Kendini kandırma. Ben de öyle sanıyordum ama bak; Şimdi benim tuttuğum elini başkası tutuyor. Bir üç yıl sonra sen de kapıya konulma da."
"Kıyamam, kapıya mı konuldun? Ben sevdiğim adamı annesi ile karşı karşıya getirmem. Bu yüzden senin olayın kapıya konulmak değil, kaybetmek. Sen Soner'i kaybettin, o senden kurtuldu. Sadece bu kadar."
Arkamı dönecekken kolumu sertçe tutup kendine çevirdi.
"Benimle böyle konuşamazsın. Anladın mı beni?"
"Ne yaparsın? Barlas'ın annesine 'o mu kalsın davetinizde yoksa ben mi' diye mi sorarsın?"
Yüzü öfkeli bir hal aldı. Açıkçası umurumda değildi.
"Sakın beni karşına alma. Canını yakarım."
"Ben de topladığım armutları sana veririm." dediğimde ağzı şaşkınlıkla aralandı. Kolumu çekmek isterken daha fazla sıktığında hala açık olan musluğun altına parmağımı dayadım ve yana çekildim. Su yüzüne sıçradığında kolumu bıraktı ve küçük bir çığlık attı.
"Asıl sen, sakın seven bir kadını karşına alma. Yine kaybedersin."
Tuvaletten çıkıp aşağı indim. Görüş açımda Soner vardı. Sanki beni arıyormuş gibiydi. Bana doğru yürürken "Dışarı çıkmak istiyorum." diyerek onu durdurdum. Başını sallayıp benimle birlikte dışarı çıktı.
"Neredesin sen? Dakikalardır seni arıyorum."
"Tuvalette." Yürümeyi kesip ona döndüm. Saklamanın faydası yoktu. "Nisanın yüzüne su attım. Yani ben atmış sayılmam, ama yaptım."
"Nisa mı?" Adı dudaklarına hiç yakışmıyordu.
"Evet Nisa. Arkamdan tuvalete girdi." Oflayarak arkama döndüm. Şikayet eder gibi ona anlatıyordum.
"Ne oldu, Sana bir şey mi söyledi?"
"Boşver."
"Çilli anlatsana. Yoksa onunla konuşmak zorunda kalacağım."
Hışımla ona döndüm. "Kafanı kırarım."
Gülecekmiş gibi olsa da hemen toparlandı.
"Anlat o zaman."
"Abuk sabuk konuştu. Soner'in dünyasının neresindesin falan dedi?"
"Sen ne dedin?"
"Her yerindeyim dedim." Gözlerimi kaçırdım.
"Eksik söylemişsin. Ben Soner'in eviyim diyeceksin. Benden başka dünyası yok, onun dünyası zaten benim diyeceksin."
Gözlerimi mavilerine çıkardım. Bana doğru geldi ve ellerini yanaklarıma koydu.
"Çilli, sen benim için çok kıymetlisin. Ne bir eski sevgili, ne de insanların söylentileri, hiçbir şey bunu değiştirmeyecek." Ellerimi onunkilerin üzerine örttüm. "Sen benim karım olacaksın. Birlikte nefes aldığımız bir çatımız olacak."
"Olacak." diye fısıldadım.
"Benim hayallerim var Çilli, gecenin bir yarısı bizi uyandıran telefonlar değil, bebeğimizin sesi olacak."
Bir kere daha kalbine düştüm.
🌙
Selam. 🙏🏻
Eklediğim sahne Çilli ve Nisa'nın konuşmasıydı. Normalde daha sonra karşı karşıya getirecektim.
*Büşra'nın, Nisa'nın yüzüne su sıçraması hakkında ne düşünüyorsunuz?
*Bölüm nasıldı?
*Soner'e bir cümle bırakın.
Seviliyorsunuz, görüşmek üzere. 💙
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top