YEŞİL ERİK RECELI

    Emre'nin odasindan onun hastasının yanından dönmesini beklemeden ayrıldım. Yapamiyordum çünkü. Bunca zaman sonra bile, onu unuttuğumu sanırken bile aynı odada aynı havayı soluyamiyordum. Ne yapacağımı bilmez bir halde sokakta yürürken bir yandan da düşünmeye çalışıyordum ancak beynim iflas etmiş hatta beni terketmis gibiydi. Neden simdi dönmüştü?  Neden Geri dönmüştü?  Ben tam unuttum derken gözlerine bir kere  bakmam yetmisti. Unutamamistim işte. Kendimi kandirmistim.

     Ece'yi arayıp konuşmak istedim fakat ne soyleyecektim.  Geri döndü ve yine kazandı.  Tek bir bakışı yetti. Bunca yıl içinde bittiğini sandığım duyguları sadece otelemisim. Yok, hayır diyemezdim. Diyemedim.

     Bu kadar zor olmak zirundamiydi hayat? Ya da dogru soru bu kadar zor olmak zorunda miydi benim hayatım? 

     Düşüncelerimi bölen telefonunun zil sesi oldu.  Ekrana bakınca arayanin Ece olduğunu gördüm. Yok artık.  Bu kız nasıl aradı ki? Yoksa hissetti mi? Sacmalama Derin. Denk geldi işte.  Hepsi bu. Biraz daha acmazsam çalmaktan sarjim tüketerek olan telefonumu açıp kulağıma götürdüm. Götürmez olaydım. Ecenin "Derinnnnn" diye bağıran sesi bir süre için kulagimi duymaz yapsa da  arkadaşım farkında olmadan devam etti. " Ne olduğunu asla tahmin edemezsin Derinnnn"

     Yoksa Barışın geldiğini mi duydu temalı dusuncelerime geçerken Ecenin benden bir karşılık beklediğini düşündüm. Sonuçta şimdilik de olsa kimsenin bilnemesi daha iyiydi.

     " Ne oldu bakalım?  Böylesi büyük bir neseye sebep olan enerjiyi neye borçluyuz canim arkadaşım?  '

     " Geç sen dalgani.  Asla tahmin edemezsin. Ama şunu bil bunu öğrenen dördüncü kişi sensinnn."

       " Dördüncü kişi.  Desene öncelik siram bayagi yukarlarda."

       " Bana bak Derinnnnnn. Seni doverim. Ben kocam ve doktordan sonra gelen kisisin. Daha ne olsun?"

     Doktor kelimesini duymamla bir an için unuttuğum olanlar tekrar aklıma geldi. Hayatındaki doktor fazlalığıni bir süreliğine bir kenara bırakıp arkadaşımın doktora neden ihtiyacı olabileceğini kafamda sorgulamaya başladım. Ama fazla dert etmeyi gerektirecek bir şey olmadığı sesinden belli olduğu için sakince konuşmaya devam ettim.

     "Yine de bir doktordan sonra gelmek kulağa pek hos gelmiyor. Eskiden ikinciydim oysa"
      " O kocamdan önceydi canim. Ayrıca hala ilk bestesin ki bence güzel bir skor."

       "  Sanırım bununla mutlu olmalıyım. "

      "Aslında mutlu olabileceğin daha güzel ve küçük nedenler var."

      " Ne gibi canim?"

       " Doktora neden geldik sanıyorsun sapsik?  Yakinda bakmaya  yardım edecegin küçük, minik, tatlı bir yegenim olacak cunkuuuuu"

      "Ben teyze mi oluyorum şimdi? ? Yok ya abla olayım ben henüz o kadar yaslanmadim. "

      "Amca ol  ya da dayı diyeceğim ama o kontenjanlar fazlasıyla dolu biliyirsunnn"

      "Ece ya çok sevindim canim. Öyle bir zamanda geldi ki bu guzel haber. Nasıl da iyi geldi."

     " Ne öldürdü ki?"

      "Haaa hiccc hiç.  İşte çok yoruldum bugün.  Onu diyorum ben."

       "Inanmadim canim. İnandiramadin. Ama şimdi kapatıyorum çünkü daha Bora ve Can i arayıp haber vermem gerek . Ve sen hemen bize geliyorsun. Dokuluyorsun. Bu arada gelirken erik de al söyle eksi eksi, kutur kutur. Hadi görüşürüz. "

     Yüzüme Ece tarafindan iyi niyetle kapanan böylesi telefonlara alışık olduğumdan üzerinde durmadim. Bir yegenim olacaktı.  Minik bir kız ya da küçük bir erkek. Ve ben onu çok sevecektin.  Daha şimdiden sevmiştim galiba. Dilerim büyüyünce doktor olmaz.

      Hayat ne garip? Bazen insan kardes yerine koyduğu arkadaşını bile kiskaniyor. Aslında Kıskanmak değil de imrenmek daha dogru bir sözcük galiba. Bazıları seviyor sevdiği de onu seviyor ve evleniyorlar ve sonra da bir bebek.

      Benim hayatimsa unutamadigim eski sevgilinin karşıma tekrar çıkması  ve evlilik teklif etmiş yenisi ile  karmakarışık. Şikayet edecek bir durumum yok galuba. İki birbirinden habersiz doktor beni seviyor ve ben aralarından birini diğerini en az kurarak seçmek zorundayım. Sorun şu ki gönlümün olduğu doktora güvenim yok guvenimin olduğu doktora da gönlüm yok. Emre yle olan ilişkimiz baştan  beri mantık sınırları içindeydi. Onu sevdim ama Barisi sevdiğim gibi değil. Zaten Barış gibi kimseyi sevnedim. Ama ya yine giderse?  Bir kere yaptı yine yaparsa?  Peki ya Emre o bunu hak ediyor mu? Onu çok sevmeyen biriyle evlenmeyi hak ediyor mu? 

    Melda olsa dusunmezdi bile. Kafası nasıl çalışır hiç anlamadim ama birini seçer ve yoluna devam ederdi. Ardında ne birakmis ve sectigiyle mutlu olacak mı dusunmezdi. Ama ben Melda değilim.

    Manavdan aldığım eksi ve kocaman erikler poşet te yolunu gozledigi Ecenin evine giderken benim aklımdan geçerse ne bu olanı nasıl cozecegim ne de Ece'ye anlatinca vereceği tepki ve soyleyecekleriydi .  

    Nedendir bilinmez o yolda aklımdan geçen tek şey biraz sonra tuz dökerek yemeğe başlayacağımiz eriklerden tüm sınir ve stresimi cikaracagimdi.  

     Reçel yapmak için ayva rendelerken gectigim aynı aşamalar sonrası Barisla tanismamizi bir yana bırakırsak şimdi de erikler düşünülürse yesil erikten  reçel yapma fikri kulağa o kadar da kötü gelmiyordu. Tabi şimdilik.

***************************************

Merhaba arkadaşlar, 

Yepyeni bir bölüm daha yazdım.
Umarım ve dilerim seversiniz.

Bu arada "Mucizeler hep vardır derler? ? ? "  adlı Hikayeme de yeni bölüm ekledim. Ona da bir göz atar misiniz?

  Beğeni ve eleştirilerinizi yorumlara yazın lütfen.
  Bir de oy verirseniz çok mutlu olurum.
 
  Teşekkür ederim.

*****************************************

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top