GÜVEN- MEK ?
Söylemeden olmazdı. Olmazdı işte. Ama bu Barış ve ben yeniden demek değil elbette. Hâlâ ne yapacağımı bilmiyorum. Hem de hiç. Sevmek bazen yeterli olmuyor. Aslında çoğu zaman. Fakat bu da bir bahane olmamalı. Seviyorum diye beni bırakıp gitmiş bir adama güvenemem. Bir dahası olmayacağının garantisi yok. Olacak diye de bir şey yok ama...... Kafam çok karışık. Epeyce. Ve bir çözüm bulana dek Barişi görmemek en iyisi.
Fakat o beni ve bunları anlamamakta diretiyor. Sonu gelmez mesajlarin, çiçeklerin ve aniden karşımda belirmelerinin başka bir anlamı olamaz çünkü. Anlatmaya çalıştım. Bağirdim. Kızdım. Hatta kırdım. Ama ben de çok kırıldım. Hâlâ da kiriklarim iyilesmedi. Kalbimin ortasındaki boşluk kapanmadi. Ruhum yara bere içinde. Ve ben nasıl iyi olabilirim hiç bilmiyorum.
Belki de en iyisi zamana bırakmak. Hiçbir şey dusunmemek. . Ve ani yaşamak. Öylece. Geldiği gibi. Kabullenmek herseyi. Belki de bunları yaşamasak bu kadar değerini bilmezdik sevginin diyebilmek. Ama ya güven? Güvenebilmek?
Tam da su an herşeyi en baştan düşünürken insanın kendisini yapayalniz hissetmesine neden bir hüzün sarıyor
Ama bu defa kararliyim. Üzülmek yok. Kendime acimak yok. Kırılmak, küsmek yok. Ağlamak hiç yok. Bu kez herşey olmasi gerektiği gibi olacak. Tastamam. Akişa bırakmadan.
Yıllar ilerledikçe mi yoksa insanın yaşı ilerledikçe mi bilinmez, bazı şeyler daha çok düşündürüyor insanı galiba. Eskiden boşver deyip geçtiklerini, ince ve irrite bir irdelemeyle koyuyor bir kenara. İşte o zaman daha çok can yakıyor olanlar. İşte bu yüzden daha fazla yalnız kalıyor bir yerlerde içimizdeki çocuk.
" Derinnnnn. İnanamıyorum. Sensinnn."
Ay evet. Benim. Şurada iki dakika yalnız kalayim dedim. Kahvemi içip düşüneyim dedim. Hatta biraz da talihime söveyim dedim. Gel gör ne oldu. Burada da bir tanıdık karşıma çıktı. Hem de ne tanıdık. Cirtlak sesli, pörtlek gözlü, dolgu dudakli, estetik harikası. Kısaca Melda. Eminim bu kız hiç bir şey yemiyordur, her zaman daha zayıf gözukmesinin başka bir açıklaması olamaz çünkü. Belki de fotosentez yapiyordur. Ama giyim şekli hiç değişmemiş. Aynı frapan ve fragman Melda işte. Her zamanki keyfimi bozan Melda. Şanslı şey.
" Evetttt benim. " diyorum en sevimli gülümsememi takinarak. Aslında hayir ben değilim, bu benim hologramim demek istiyorum gülümserken sıktiğım dişlerim arasından. Aslında en son görmek istediğim insansın. Ve benim kör talihim seni karşıma çıkardı. Hem de burada. Ve bu halde. Acaba Nasıl gözüküyorum? Evet biliyorum bir parça rimelim akmiş, eye linerim iki gözümde de aynı simetride cekilmemiş, alliğim uçmuş, pantolonumun ütüsü bozulup dizleri çıkmış ve gömleğime az önce kahve damlatmiş olabilirim. Ama bunlar önemli değil. Hem de hiç. Yani tamam. Belki biraz. Birazdan biraz fazla. Ama asıl sorun rujumu yemiş olmam. Bu da benim huyum işte. O özenle surdüğüm rujumu birşeyler yiyip içerken yediklerimr ve içtiklerime katık yapıyorum. Bir türlü çatali dişlerimin arasına götürmeyi o ruju yerinde tutmayı beceremiyorum. O çatal o kaşık o bardak o fincan illa girecek o ağza. Hayır hayır öyle kaba ve görgüsüzce yemiyorum. Ama o ruj da yeniyor arada işte ne yapacaksın. Neden mi ruj bu kadar önemli? Çünkü bir yerlerde okumuştum ya da duymuştum. Neyse ne işte. Bir kadını gösteren rujudur diyordu. Ve şu an Melda karşımda her ne kadar çakma bir manken edasıyla duruyor olsa da ruju yüzünden onu kiskaniyorum. Sanırım bana nisanlandiğini söylese bu kadar etkikenmem.
" Derincimmm. Ne kadar da ......." " hoş gözüküyorsun. " diyor cumlesinin ortasında beni baştan aşağı suzerek.
" Sen de öyle. " diyorum. Umarım sohbetimiz burada biter diye düşünüyorum. Hadi git. Git ve beni mutlu et. Lütfen. Zaten kahve keyfime tuz bastin .
" Aaaa Derincimmm uzun zamandır görüşmedik. "
Evet ve bence sakıncası yok demeliyim ama birsey beni durduruyor. Melda da ben de olmayan birsey var. Hoşuma gitmeyen ve aslında beni ilgilendirmeyen bir şey.
Ona ait bir şey beni neden ilgilendirsinki zaten. Ama deli gibi merak ediyorum. Ediyorum işte. Melda mutlu. Gözlerinin içi gülüyor.
" Derincimmm bak seni nişanlimla taniştirayim. "
Şimdi şom ağzıma mi, gözleri ayrılık ve ikilemlere gülen kör talihime mi yoksa Melda nin adımı söylerken dudaklarını büzüşüne mi söveyim. Ben ne ettim de bu hallere düştüm. Peki ya her zaman süpriz yumurta misali her yerden çıkan Barış sen nerdesin? Gel kurtar beni. Ama artık kabul etmeliyim Barış Superman değil. Ve şu an istesem de ne kızıl ötesi ışınlarla ne bilinç altı mesajlariyla ne de kalbimin sesiyle onu çağirdiğimi duyamaz. Elbette ultra, hiper ya da gelişmiş bir kulağı yoksa ki bildiğim kadarıyla yok. Olsaydı onsuz geçirdiğim ilk zamanlar beni duyardi. En azından ayriliğimizin ilk aylarında saydığım sevgi yoksunu kelimeleri ve cümleleri. Ama o şu an şehir dışında bir konferansta.
" Aşkımmmmm. Gel seni bir arkadaşımla taniştitirayimmm. "
Askoommm gel sini bi arkedemleee tinistiriyimmm. Sor bakalım ben tanışmak istiyor muyum. Ay evet istiyorum. Daha doğrusu bu cadı kimle evleniyor, kimi kandirdi merak ediyorum. Eminim çok zengin ve yarım akıllı bir saftir.
" Merhaba. Ben Mehmet. "
Nasıl? Ama bu. Yok yok. Hayır ya. Ama şimdi burada. Karşımda. Bu bizim şirketin yani eski şirketin bilgi ışlemde çalışan sessiz sakin ve utangaç teknik elemanı Mehmet. Bir kere bilgisayarıma bakmişti. Tek kelime bile etmeden. Ne oldu nasıl oldu şimdi? Yoksa piyango mu çıktı? Başka türlü Melda nasıl nişanlısı olur ki?
" Eeee sen de var mı evlilik haberi Derincimmm " diye soruyor Melda. Galiba yok olduğu görüntümden belli. Bir an onu haklı çıkarmak istemediğimden yani sadece bundan gerçekten yoksa zavallı gözükmek istemediğimden değil ona cevap verirken yüzüme çok mutlu maskesi takiyorum. Ama aslında alnimin ortasına mutluyum yazsam daha etkili olur.
" Evet Meldacim. Ben de nişanliyim. O bir doktor. Ama o şu an şehir dışında bir konferansta."
Tamam en azından bir kısmı doğru. Yani nişanlım değilse ne olmuş? Geri kalani doğru. Ve ben kabul etsem Barış evlenmek istiyor zaten. Tek sorun güven. Yoksa ben onu seviyorum o beni seviyor. Elbette Melda bunun yalan olduğunu hemen anlıyor gözleri ellerimde yani boş parmaklarimda. Ama bunu yüzüme vurmuyor.
" Çok sevindim canimmm. Biz de Mehmetle bu yaz evleniyoruz. "
Mehmet durumu anlamadiğimi çok belli etmiş olmalıyım ki bana açıklama isteğinde.
" Evet bu yaza. Yazdığım ikinci programda oldukça iyi sattı. Melda ve ben iyi bir ikili olduk. Programların tanıtımında bana yardım ediyor. "
" Evet. Elbette. Her zamanki iyiliksever Melda. "
" Seninle daha fazla sohbet etmek isterdim tatlım ama düğünümüz iki ay sonra. Eşya bakıyoruz. Sana davetiyemi gönderirim. Sen de bir ara kendininkini yollarsin tabi biz dünya turuna çıkmayı planlıyoruz ama belki geliriz. "
Ne olur gelme. Para avcisi Melda. Sosyetik çakma seni. Git. Ve bir daha karşilaşmayalim. Hele ben böyle ezik bir durumdayken asla.
" Tabi tabi. Size mutluluklar ve evet cicim sen yani siz büyük ihtimal dünyayı geziyor olursunuz. Benim dugunumde sensiz yani sizsiz olacak ne yapalım. Hadi siz şey yapın eşya bakın. Hoşçakalinnnn. "
Ay ben kötü biri mi oldum? Oldum oldum. Ama Melda da dünya iyisi değil ya. Hem ne yaptimki? İyi dileklerde bulundum. Yok ben kötü değilim.
Barışşşşşşşşş. Dön artık. Güvenmek istiyorum ben sana.
***********************
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zaman oldu yazmayali.
Elbette merak etmediniz çünkü hiç mesaj atıp sormadiniz sağolun.
Yeni bir bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Tabi bu kadarını çok göremezsiniz.
***********************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top