Eski Günlerdeki Gibi......
Belki birgün sen de anlarsın. Yalnızlığın aslında adı henüz adı konulmamış bir alışkanlık haline dönüştüğünde ve sen hiçbir hayali koyamadığında aklındakinin orta yerine farkedeceksin ki aslında zor olan o rüya değil, zor olan sadece kafanın içinde dönüp duran yanılsamanın kalbindekine uymaması. İşte belki de o zaman belli ki bir kâbus gibi uyanıp tüm rüyalarından hatırlamaya değer ne kalmışsa dökeceksin gözyaşlarına. Zaman geçmiş, anılar birikmiş ve yalnızlık çoğalmış olacak.
Ve mutfak raflarında dizili dururken yaptığın ama yenmeyen reçeller aradığın tüm nedenlere cevap geliverecek ansızın. Sen sadece adını koyamamışken tam olarak, aniden anlayacaksın sevmek bazen bilememektir ne yapacağını....
Ne en kütüründen yeşil erikler ne de sapsarı ve sert ayvalar almaya yetmese de içimdeki elemi, kederi, ıssız bir dağ başında en tepeye çıkıp bağırıp çağırmakta soğutmaz nefretimi. Nefret dediysem de kişiye değil duruma karşı olan bir nefret elbette söz konusu olan. Üzerinden bunca zaman geçtikten sonra geri gelen bir sevda yolda olan taşıtların arasına kaç kilometre hızla karışabilir acaba? Ya da daha özeti işin sevmekte olduğum değil sevmeye kendimi zorladığımı zorla da olsa anladığım kişinin en yakın arkadaşı sevdiğim çıkıp gelmiş eski zamanlardan. Hoş mu gelmiş? Belirsiz. Canımı acıttığı kesin. Beni ağlattığı net.
"Derinnnnnn. Canım benimmmm. Güya mutluluğumu paylaşmaya geldin. Pencere önüne tünemiş guguk kuşu gibi oturuyorsun. Ay yok olmadı. Kapı önüne bırakılmış kedi mi deseydim? Amannnn neyse ne işte canımmm. Kime diyorsam ben. Derinnnnn "
"Ha. Bana mı dedin canım?"
"Ha mı? Kızım sen eskiden bu kadar kaba değildin. Ha ne ya? Kibar ol biraz."
"Efendim Ece Hanım. Buyurunuz."
"Aman geç dalganı. Dinleme sakın. Ciddiye falan alırsın sonra. Doğru söylüyor bu kız diye hak veririsin."
"Eceeeee. Söyle canım arkadaşım. Söyle dinliyorum. "
"Neyi?"
"E deminden beri Derin Derin. Söyle işte dinliyorum."
"Aaaaa ben sana mı dedim? Ben seninle konuşmuyorum ki."
"E odada başka kimse yok ki."
"E pencere açık ya kuzummm. Ben aşağı kattaki Nezaket teyzeyle sohbet ediyorum. Yazık çok üzgün görünüyor. Depresyonik bir durum var sanırsam."
"E ben gideyim o zaman. Siz rahatttt rahat edin sohbetinizi."
"Hııııı. Oldu. Bir akıllı sendin çünkü."
"O ne demek şimdi?"
"Hemen ne olduğunu anlatmaya başla, hamileyim kızım ben. Yeğenini taşıyorum. Yazık bana da."
"Bak bak acındırmaya bak."
"Daha bu ne ki? Süründüreceğim sizi."
"Eceeeeee"
"Ay Derin. Şiştim iyice. Haydi başla."
"Barışı gördüm."
"Hangi Barışı?"
"Hani şu dizi var ya. Orda oynayan. Hani eniştemden önce görseydim dediğin. "
"O Barış değil ki. Bars onun adı. Ayrıca kim, ne zaman ve nerede demiş? Yalan o. Şakadır şaka."
"Hıııı şaka şaka. O yüzden dizi başlayınca ekrana yapışıyorsun."
"Aman canım neyse ne. Hem şey o. Hayal hayal. Gerçek olan enişten. Sen şimdi sulandırma konuyu da anlat."
"Kim sulandırıyor acaba?"
"Derinnnnn hamileyim bak."
"Ay tamam anlatıyorum. Barış işte hani vardı ya benim eski ......"
"Ha o Barışşşşşş."
"Evet."
"İyi de ne zaman? Nerede? Nasıl? Niçin? Kimle?"
"Yavaşşşşş."
"Yok yavaş mavaş. Anlat hadi."
"Şöyle oldu. Ben bugün Emre'ye sürpriz yapayım dedim. "
"Ay ne iyi düşünmüşsünnn. Eeeee ne yaptı sevindi mi?"
"Sevindi sevindi. Hatta bir sürpriz de o bana yaptı."
"Deme. Ne yaptı?"
"Ece var ya. Yeğenim enişteme çeksin. Yanlış anlama hani. Temenni."
"Bana bak Derin sana buradan bir erik atarım. Dalga geçme demedim mi ben benimle. Ne yapayım taksit taksit anlatıyorsun."
"Bugün Emre'ye sürpriz yapmak için pizza alıp götürdüm."
"Offff."
"Eceeee"
"Canım çektiiiii."
"İyi de sen daha bir aylık hamilesin. Aşermek için biraz erken değil mi?"
"Hamileyim ben bana ne."
"Aman iyi. Alıp geleyim."
"Dur şimdi. Önce anlat sonra alırsın."
"İyi. Peki. İşte Emrenin odasına girdim biriyle oturuyor. Önce hastası sandım. Ama sonra Emre anlattı ki en yakın arkadaşıymış. Sadece uzun süredir görüşemiyorlarmış. İşte bizi tanıştırdı, sanki tanışmıyoruz da. Nişanlım felan dedi. Üstelik......"
"Dahası da mı var?"
"Var tabi. Üstelik Emre ne dese beğenirsin? "
"Ne dedi?"
"Nikah şahidim olur musun?"
"Sen ne dedin?"
"Daha teklifini kabul etmedim dedim."
"O ne dedi?"
"Nasılsa kabul edeceksin dedi."
"Hönk."
"Aaaa kibar ol biraz Ece. Ne öyle hönk mönk?"
"Hönkünüz."
"Ben ne yapacağım Ece?"
"Barış sana bir şey söyledi mi?"
"Söyledi. Emre'yi acilden çağırdılar. O gidince yalnız kaldık. Sonra dedi ki yanlış yapmış ama o zaman gitmeseymiş hep aklında soru işareti kalacakmış. Zaten kız yine bırakıp gitmiş. Barış da beni sevdiğini anlamış ve pes etmeyip benim için mücadele edecekmiş."
"İkinci sezon."
"Anlamadım?"
"Sizin dizinin ikinci sezonu. Çok heyecanlı."
"Eceeee."
"Ay ama öyle."
"Offff. Nasıl çıkarım ben bu durumdan?"
"Derinn farkettin mi?"
"Neyi?"
"Bence sen Emre'yi ya yeterince sevmiyorsun ya da hiç sevmiyorsun. "
"Neden ki?"
"Çünkü Emre'yi sevsen yani emin olsan sevginden. Barışın gelmesi seni bu kadar etkilemezdi."
"Doğru."
"E biz de biliyoruz yani birşeyler."
"Tamam şımarmasak mı acaba?"
"Ama öte yandan Barışı hala seviyor olsan da onun için bir kere giden bir daha gitmez diye bir kural yok gerçeği de var."
"Yani."
"E tabi gerçekten pişman olup dönmüş de olabilir."
"E ne yapayım ben şimdi?"
"Otur düşün."
"Efendim?"
"Barışı seviyorsun ama Emre ile evlenmeyi düşünüyorsun. İnan bana sevmediğin biriyle sadece sevdiğini unutabilmek adına evlenirsen o evlilik sadece çöp olur hayatında. İkinize de yazık olur. "
"Doğru. Bunun farkındayım."
"O yüzden otur düşün dedim ya. İyice derle topla, ölç biç kafandakileri. Sonra kararını ver. Ama kararın ne olursa olsun ben yanındayım. Haaa bir de...."
"Bir de?"
"Benim canım karnıyarık istedi. Şöyle kıymalı domatesli. Offfff mis mis."
"Bana mutfak yolları yani. Yanına pilav da yapayım mı?"
"Soru mu bu?"
"Yok bence de hatta cacık da olsun."
"Ama çabuk olsun."
"Bora ve Canı da ara da yemeğe gelsinler bari."
"Arıyorum şimdi. Eski günlerdeki gibi. Ne güzel. Şey diyorum. Şeyi de çağırsak mı? Barışı?"
"Eceeee"
"Ay ne Ece Ece. Yazık özlemiştir o bizim yemekleri. Ondan şeyettim. Dedim yani. Yoksa senle bir ilgisi yok."
"Tabi tabi. Bilmez miyim?"
Mutfağa doğru yol alırken akşamki yemekte beş değil altı kişi olacağımıza emindim. Ve emin olduğum bir diğer şey ise o altıncı kişinin bebek olmadığıydı.
*********************************************************
Merhaba,
Çok uzunca bir aradan sonra yeni bölümle geldim.
Umarım okur ve beğenirsiniz.
Yorum, eleştiri ve oylarınızı bekliyorum.
Görüşmek üzere.
********************************************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top