CAN KIRIKLIĞINDAN HALLİCE

        İnsan derin bir boşluğa düşmeden büyük bir mutluluk yaşarmış. Öyle derler hani. Belki de bu yaşadıklarım bunun bir kanıtıdır. Kim bilir?

      O uyanmadan önce canımı canına katmak, ömrümden ömür vermek istediğim adam şimdi orada,  gözümün içine baka baka sevdiğini soruyor. O ben değilim ya. O ben olamadım ya. Ne demeli şimdi?  Ne diyebilirim ki ? Bilinmezlik ve bilmezlik işbaşı yaparken buralarda, kaçıp gitmek ve tam yanı başında kalmak arası isyanlardayım. Bundan haberi bile yok oysa. Çektiğim acının,  döktüğüm gözyaşıma karışması kadar olağan bir durum bu. Öyle sıradan. Öyle anlamsız. Öyle tuhaf. Ve bir o kadar da can kırıklı......

       Sanki dünya üzerindeki tüm acılar üzerinize yüklenmiş gibiyken takındığınız zırh aslında hiç de korumaz benliğinizi. Neler hayal etmişsinizdir oysa. Ve neleri feda etmişsinizdir kendinden. Bir zamanların hiç ödün vermem dediğiniz değerleri bir an da diğerleri olup çıkmıştır belki de. Artık isyanlar boşa. Göz yaşları firar etse de birer birer gözlerinizden tutuklu kaldığınız sevdanın yalnızlığı bir gülle kadar sert iner kalbinize. Sadece sevmişsinizdir oysa. Kalbinizi kıran, ağlatan, sızlatan, sızlandıran ve ıssız bir hüzün gibi pejmürde hüzünlerle sarıp sarmaladığınız tüm o belkiler kalakalır oldukları yerde. Ne yapılsa nafile şimdi. Ne konsa yerine boş. Anlamsız. Sıradan. 

       Gel gör ki an gelip niye ve nasıl çarptığını artık bilmediğin kabinden arta kalanlar boşlukta sahipsiz bir sarkaç gibi sallanırken akreple yelkovanın koşuşturması içerisinde yaşanan her şey ve yaşanmayan bir kaç şey karışır birbirine. Kendini suçlamanın çok ötesinde olan olmuştur. Elinden gelen bundan fazlasıydı bilir ama adını koyamazsın. İşte belki de tam da o zaman bir şey keser, acıtır içini. Cam kırığı gibi. Can kırıklığı.  Gülmek istersin, ağlarsın. Haykırmak istersin, susarsın. Görmek istersin, göremezsin. Sadece hissetmek var olur öyle anlarda. Ve tek taraflı olup, üzerine bir de senin gibi değilse sevdiğin, hissetmek koca bir yalan olur kalbinde, istesen de taşıyamazsın.

      Bu da öyle bir şey. Bilip bilmezden geldiğin, görüp görmemeyi seçtiğin. Bir umut, bir hayal. Ütopya. Adını ne koyarsan koy, eğreti durur karşılıksızsa sevdan. Ve ne denli direnirsen diren, masalına ne kadar umut bağlarsan bağla mutlu sonla bitmez. Umudunun masalı oluverir kalakalırsın......

      Yağmur yağıyor. Bakmak istemiyorum, görmek istemiyorum çünkü. Bilmek istemiyorum. Oysa ne de güzeldir şimdi kokusu. Toprağın, ağaçların ve çiçeklerin. Sevdiğim her şey yok olup gitti. Sevdiğim her şey kaybolup gitti. Benim adım hüzün. Benim adım yalnızlık. Depresyondayım belki de. Alışmıştım halbuki bu bir başınalığa, bu sevgisizliğe. Geçecek biliyorum. Bitecek. Bitmeli.  Neden o zaman kalbimin tam ortasına koca bir boşluk açıldı ve her nefes alışım canımı yakıyor böylesi? Geçecek biliyorum. Bitecek. Bittim....

     Bu muyum ben? Bu kadar aciz mi benim benliğim? Güçsüz müyüm? Dayanıksız bir ruh mu bu bedene hapsolan? Her düştüğünde kalkan ben değil miydim? Ne zamandan beri bu denli yorgun düştüm ve anlamını yitirdi her şey? Kendime cevabım yok. En azından şu an. Yıldım. Bunaldım. Yoruldum......

           "Derinnnn. Derin canım uyan. Derinnnn."

      İçimi kaplayan tüm acı buhar olup uçsa keşke. karışıp evrene yok olsa. Yerine yerli yerine koymalı bütün gelen ve tam gidenleri. Sus sadece sus ve dinle. Fısıldıyorsa zaman sen duy, haykırıyorsa suskunluk sen dinle. İsyanlardaysa tüm sözcükler sana ait oldukları yerlerde kalsın hepsi......

            "Can..... Bora..... Doktoru mu çağırsak? Ne zamandır uyuyor, hala uyanmadı. Yüzü de acı çeker gibi.  Ba..... Bakın ağlıyor. Derinnnn. Derin aç gözlerini."

           "Sakin ol Ece. Rüya görüyor olmalı."

           "Ya siz niye bu kadar rahatsınız Bora ya. Kızın haline baksanıza."

           "Ece haklı Can. Ben doktoru çağırayım. Hem uyanıp Barışın uyandığını da öğrenmeli. Barışı da daha fazla oyalayamayız."

             "Tamam çağıralım. "

               "Dur Bora bak. Gözlerini açıyor. Derin. İyi misin? İyisin değil mi?"

               "Neredeyim ben? "

              "Hastanedeyiz. Nasıl hissediyorsun? Dur. Dur kalkma."

              "Bana ne oldu? Niye yatıyorum ben? Offf başım."

              "Kalkma dedim değil mi? Barışı beklerken çok güçsüz düştün. Bayıldın. Hatırlamıyor musun?"

           "Ha... hayır. Barış. Barış nasıl? Suna geldi mi?"

           "Suna mı? Suna kim ki?"

           "Barış, Sunayı istedi ya."

            "İyi de Suna kim? Ve Barış ne zaman onu çağırdı?"

           "O kendine gelince Sunayı sordu ya."

           "Ece?"

           "Bora?"

          "Can?"

        "Derin iyi misin sen?"

          "Off Bora. Niye iki de bir bana iyi misin diye soruyorsunuz? Yoksa..... yoksa Barışa bir şey mi oldu. Bak saklamayın benden. Söylesenize."

          "Ya bir dur. Sakin. Barışa bir şey olduğu yok."

         "Can bak saklamayın."

         "Derin, Barış iyi. Sadece..."

        "Sadece ne Bora? Söyle hadi."

         "Sen Barışın Suna diye birini istediğini nereden çıkardın? Hem sen bayıldığında Barış hala uyuyordu."

           "Ece? Ne diyor bunlar? Sen söyle."

            "Derin canım. Ben de anlamadım ki. Bora haklı sen bayıldığında Barış hala uyanmamıştı. Sen koridorda onu beklerken bir an da yere yığıldın. Biz de doktor çağırdık ve seni bu odaya yatırdık. Bir günden beri de uyuyorsun. Doktor çok güçsüz düştüğünü söyledi. Normalmiş yani böyle olması. Dayanamamışsın. İşte sen uyurken de Barış uyandı ama seni sordu. Sunayı felan değil."

         "Ece sen doğru mu söylüyorsun?"

          "Evet, elbette. Neden yalan söyleyeyim ki?"

         "Ama ya olanlar? Ben anlamıyorum. Barış uyanmıştı. doktor hafıza kaybı yaşadığını ve bunun geçici veya kalıcı olabileceğini söylemişti. Hatta o beni.... beni hatırlamıyordu. O.... Sunayı istemişti yanına. Yani bunlar olmadı mı?"

   Odada oluşan sessizliğe gülmekle ağlamak arası duygularla gelip giderken sessizliği bozan cümle Boradan geldi.

           "Ece bak uykusunda ağlıyor demiştin ya, işte sebebi belli oldu. Derin baya derin bir rüya pardon kabus görmüş."

*******************************************************

Uzun zaman oldu farkındayım.

Ama yazıp soran da olmadı ya. 

Hani nerede kaldın? İyi misin?

Ya da yeni bölüm nerede diye.

Yazdım işte.

Umarım beğenirsiniz.

****************************************************

      

     

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top